Şunu hemen en başta söyleyelim, bizim yazılarımız siyaset üstü olup sosyo- kültürel sanat ve edebiyat eksenindedir.
Malumunuz şu günlerde gündem “Terörsüz Türkiye.” 40 yılı aşkın süredir ülkemizin başına sarılan bu terör belasından kurtulmakta en büyük temennimizdi.
En yakın arkadaşlarından birini bu teröre şehit vermiş biri olarak bizim de canımız yanmadı değil. Ancak gelinen noktada “Terör örgütünün diğer kolları ne olacak, bu bir tuzak olabilir, samimiyet…” gibi tüm eleştirilerin yanında olaylara biraz daha geniş pencereden tasavvur etmek istiyorum. Yani aslında bizi bize düşüren emperyalizmi bilmek, anlamak hatta onları yenmek ile ilgili bir şey…
‘Kan emici bir düzen…’ olan Emperyalizmin ne olduğu ve bu Emperyalistlerin ise Ortadoğu başta olmak üzere kurdukları terör örgütleriyle nasıl yıkıcı vekâlet savaşı verdiklerini bilmeyeniniz yoktur herhalde…
Bu bağlamda;
“Silahlara veda, emperyalizme pabuç bırakmamaktır,” sözümüz güçlü bir ifadedir. İlk bakışta çelişkili gibi görünse de aslında güçlü bir ideolojik ve ahlaki duruşu temsil eden bir slogandır. Bu veciz cümlemizden hareketle, malum terör örgütünün silahlara veda etmesi; çatışmaktan, şiddetten vazgeçip barışı tercih etmek demektir.
Emperyalizme pabuç bırakmamak ise; Emperyal devletlerin başka milletleri ekonomik, siyasi, kültürel olarak sömürmesi karşısında boyun eğmemek, geri adım atmamaktır.
Biz barıştan yanayız, silah bırakıyoruz ama bu emperyalist güçlere boyun eğdiğimiz anlamına gelmez. Barış istememiz zayıflık değil, ilkeli duruşumuzun bir göstergesidir.
Yani:
Barış talebi = Teslimiyet değildir,
Şiddetten uzak durmak = Güçsüzlük değildir,
Silahsız duruş = Onurlu ve bilinçli bir direniş biçimidir.
Dolayısıyla, barışı seçmek, emperyalizme karşı onurlu bir direnişin parçasıdır; teslimiyet değil, bilinçli bir tercihtir. Emperyalizmin BİZ’i bölme hevesini kursağında bırakacak olan bu barış girişimleri umarız kalıcı olur güzel ülkem adına, hayırlı olsun…























