-2-
“İyi de, daha önceki raporunda verdiği o önemli bilgi neymiş?” derseniz, onun da yanıtını verelim:
Irak’taki Talabani ve Barzani birlikleri, katır sırtlarında savaş malzemeleri ve çuvallar dolusu döviz taşıyarak gizlice sınırı geçip Hakkâri dağlarında mevzilenmişler. Irak, birbirine karşıt bu iki grubun ülkelerinde çatışmasına kesinlikle izin vermediği için her ikisi de kendi aşiretlerinin olduğu Hakkâri bölgesini seçmiş. Özkan Üsteğmen, ihbarı yapan köy muhtarları ile günlerce onların izini sürerek mevzilendikleri yerleri bile saptayıp yazmış raporuna.
Uyuyanlar nerden bilsin, uyumayıp görenlerin bildiği gerçekleri?
Uyumayan söylerken bir bir görüp bildiklerini; uyuyanlar, “Uyuyordum; o nedenle görmedim ben, bilmiyorum.” demekten utanırlar. Onun yerine:
“Doğru değil, yalan! Uyduruk bir haber…” derler.
Kısa bir süre sonra yüzbaşılığa terfi edecek olan Özkan Üsteğmen ve sevgili eşi Nurten Hanım, bire bir yaşayarak öğrenirler bu gerçeği.
Hakkâri’ye gideli iki hafta olur ama hiçbir haber alamaz; Nurten Hanım eşinden. Davullar vurulur, zurnalar çalınır, halaylar çekilmeye başlar sokaklarda. Bir türlü anlayamaz Nurten Hanım, bu sevincin nedenini. Hep Kürtçedir konuşmaları çünkü. Kürtçe bilmiyor ki o.
PTT memuru olduğu için, bir gün iki genç gelir işyerine. Hakkâri ile telefonla konuşmak istediklerini söylerler. 1970’li yılların sonlarında bile bugünkü gibi kolay değil, çabucak bağlamak telefonu. Bir iki saat beklemek gerekir en az. Bakar ki bekleyen gençler, Kürtçe konuşurlar, kendi aralarında. Ara sıra üsteğmen sözü de geçer arada.
Hemen evdeki yardımcı genç hanımı arar: “Biraz sonra bir telefon konuşması dinleteceğim sana. Kürtçe konuşacaklar. Dikkatle dinle, sonra ne dediklerini anlat bana.” der. Bağlantı hazır olunca, evi de arayıp paralel dinletiyi de sağladıktan sonra gençlere, “Buyurun, konuşabilirsiniz“ der.
Onlar Kürtçe konuşmaya başlayınca, evdeki yardımcı hanımı:
“Hasibe, konuşma başladı. Aman dikkatle dinle.” diye bir daha uyarır. Bir süre sonra Hasibe ağlayarak, bırakır dinlemeyi.
“Ne oldu? Neden ağlıyorsun? Ne duydun?” dese de Nurten Hanım, hiçbir şey söyleyemez Hasibe.
“Söyle bana, gerçeği söyle. Ne dediler de ağladın?” diye sıkıştırınca:
“Özkan abimi öldürmüşler abla!” demesin mi?
Anneden, babadan, abiden, abladan, kardeşten ve de tüm yakınlarından uzak, henüz anne sütüyle beslenen bir bebekle Yüksekova’da tek başına bir hanım!..
Ne yapar, nasıl yapar? Kime ne söylesin, nasıl söylesin?
Şimdi lütfen, onun yerine koyun, birkaç dakika kendinizi!
Hüseyin ERKAN
0535 371 74 83