İhtiyaç duyulan, mutfak gereçlerinden biri de külekti. Çam ağacından yapılırdı. Boyutları büyüklü ve küçüklü olabilirdi. Yapılan külekler, ailenin ihtiyaçlarının karşılamasında yeterliydi.
Külek, yaylada çok amaçlı işlev görürdü. İşlevi arasında; su depolama, yoğurt, ayran, mayalama kabı ve yağ kabı işlemlerinde külek yer alırdı. Genelde küçük boyutlu küleklerde, peynir de depolanırdı. Böylece aile tüm ihtiyaçlarını karşılardı. Süt ürünlerinin, köye gönderilmesinde ve pazara götürülmesinde, külek önemli işlev görürdü.
Yayla, tatil veya gezinti amaçlı da olsa, sosyal ve ekonomik yönden, gelir elde etmekti. Ayrıca aile yayla sayesinde, tasarruf etmekteydi. İneklerin yiyeceği ve yakacak yönüyle önemli rahatlık sağlardı.
Yaylacılık geleneksel olduğu için, kolaylıkla vazgeçilmiyordu. Çok yapılmasa da yenilikler pratik uygulamalar olarak hayatımıza giriyordu.
Günümüzde yaylacılık geleneksel özelliğini kaybetmiştir. Yenilikler kervanı geleneksel yapıyı gözden düşürmüştür. Bu durumda, geleneklerimiz arasında yer tutan ineklerin beslenmesi ve yakacak ancak hikâyemize konu olmaktadır.
Tahtadan kapların yaylacılığımızda, önemli yeri olduğunu, geleneksel yapıyı bilmeyen, yeni yetmelere kabul ettirmek kolay değildir. Tahta kaplar, obadaki ustalar tarafından yapılırdı. Usta bir karşılığı olsun diye de yapmazdı. Arkadaşlık ve komşuluk hatırı için katlanırdı.
Hayat hikâyemizin yaylacılık bölümünde, tahta kapların mutfağın çok önemli işlevini yürüttüğünü, bugün özlemle anıyoruz. Yaylada yaşantımızda külek olmasa aileler zor duruma düşeceklerdi. Pazara yağ ve peynir neye konup da satılacaktı. Yağ ve peynir satıldığında karşılığında ihtiyaçları almanın, keyfi yaşanırdı.
Yaylada, “külek” ile kendimize has bir yaşam sürdürürdük.
Hasan TANRIVERDİ























