Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Edebiyat & Sanat Gezi Yazısı

Gezgin Günlüğü-Tiran

İncilay AKDENİZ Yazar İncilay AKDENİZ
04 Ağustos 2024
Gezi Yazısı, İncilay AKDENİZ, Kültür
0
Gezgin Günlüğü-Tiran
404
Paylaşma
5.1k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Yine düşmüştük yollara…
Meraklı, kafa dengi, uyumlu, neşeli bir grup, iyi bir grup lideriniz, iyi bir servis aracınız iyi bir rehberiniz varsa ; her gezi sanki tatlı bir rüya.
Geçtiğimiz bahar aylarında İstanbul Üniversitesi Siyasal Gezginleri dostları ile, ortak bir rüya gördük biz de;
Balkan ülkelerine..

Priştine’den başlayan keyifli, seyahatimizden Tiran’a dair bende kalanları anlatacağım bu yazıda sizlere.
Arnavutluk’un başkenti Tiran..
Tiran Dünya Bektaşi Merkezi şehirdeki ilk durağımız.
Gezginlerimizin bitmez sorularını sabırla yanıtlayan güleryüzlü görevliye teşekkür edip bu güzel yapıdan ayrılıyoruz.
Servis aracından insan ve doğa manzaralarını seyrederek kulağımız grup liderimizde, hiç bir soruyu ve anlatıyı kaçırmamaya çalışıyoruz. Meraklı küçük çocuklar gibiyiz.
İstikamet; şehrin kalbinde yer alan Skanderbeg Meydanı

(İskender Bey Meydanı) .

Burada ilk bakışta belki hissetmeyeceğiniz, hafif bir meyil verilmiş zemine. Rehberimizin anlattığına göre bu meyil, burada toplananları/insanları rahatça görebilmek için özellikle yapılmış.. Meydanda ilk dikkatimi çekense ulusal tarih müzesinin üstünde yeralan dev mozaik oldu. Arnavutluk tarihinin, direnişin bir özeti gibi.
Hemen yanında opera binası göze çarpıyor.


İskender Bey’in heykeli de meydanda yerini almış.
Tiran adının eski Yunancada “Mutlak güç sahibi yönetici” anlamına geldiği yazılmış Wikipedia’da. Başkent olmasından kaynaklıdır muhtemelen. Aklımızda bir soru; buradan bir tiran geçmiş mi peki?
Bu toprakların tarihi çok eski. Böyle bir tarih anlatısına burada girmek yerine meraklı olanlar için araştırmayı okuyucuya bırakıyorum.

Yakın tarihe kısaca bakarak şehri anlamaya çalışmanın da faydalı olduğunu düşünüyorum. Bu yakın tarihte ise Enver Hoca’nın izleri var.
2. Dünya Savaşı sonrası hem İtalya hem de Almanya tarafından işgale uğrayan ülkede halkın direnişi yavaş yavaş örgütlenmeye başlamış. Bir kısmı Osmanlı, bir kısmı da Alman hayranıymış.
Bu esnada bir kumaş tüccarının eğitimli oğlu Enver Hoca bir tütüncü dükkanı açmış. Denen o ki; direniş bu dükkanda örgütlenmiş. Arnavutluk’taki komünist Parti’nin ilk genel başkanı Enver Hoca, Emek Partisi önderliğinde 1944’te Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti’ni kurmuş.

Enver Hoca dönemi ayrıca araştırılması, okunması gereken dönemlerden biri.
Tito’yla arası açılan Enver Hoca Rusya’yla (Stalin çizgisi) ve ardından Çin’le ( Mao etkisi) yakınlaşmış. Mao’nun ölümüyle içe kapanan ülkeye paranoya hakim olmuş.
“Herkes bize düşman!!”.
Sığınaklar her yerde. Şehirde, yollarda ve hatta boş arazilerde.”Bunker” denilen bu sığınaklar 1960-1970 arası Enver Hoca tarafından inşa ettirilmiş. Vikipedia’da yazana göre kilometrekare başına 5,7 sığınak düşüyormuş.
Tabii ki düşman gelmemiş ve bu sığınaklar atıl halde kalıp kimi zaman farklı amaçlarla kullanılmış. Maliyet, ekonomi? Şehir dışında karşılaştığımız, uğur böceği gibi boyanan bir bunker sanki bu sığınaklarla alay eder gibi.
Enver Hoca dönemi tam bir baskı, ihbar, istibdat dönemi olarak anılıyormuş. Hapishaneler, işkenceler, yurtdışı çıkış yasağı anlatılanlardan.
Hatta anlatıya göre Arnavutluk’a o dönemde gitmiş olanlar, hemen havalimanında usulüne uygun traş ediliyormuş. Öyle elini kolunu sallayarak ülkeye girmek yokmuş.
Dini semboller yasaklanmış. İbadethaneler ise ya sosyal ihtiyaçlar için yeniden düzenlenmiş ( hastane, kütüphane, arşiv vs), ya da kapatılmış/ yıkılmış. Din olgusu merdiven altına çekilmiş.
****
Şehrin merkezinde cafeler bölümünde, trafiğe kapalı bir alana geçtik.
Kimisinin elinde müzik aletleri olan insanlar geçiyor önümüzden. Festival mi?Fakat bunlar sanki isyankâr, bir dertleri var gibi. Ne olduğunu anlamak için bir kaç kişi takıldık peşlerine. Sorularımıza yanıt almalıyız. Turist olduğumuz için olsa gerek, gidecekleri yeri göstermekle yetiniyorlar.

Çok olmasa da çevrede bekleyen bir kaç polis dikkatimizi çekiyor. Ama tuhaftır gülümsüyorlar. Ne toma vs. var ortalıkta, ne de başka bir şey.
Tereddüt var içimizde. Protesto varsa, müdahale de olabilir, taşkınlıkta. Temkinli yaklaşıyoruz.
Kalabalığın toplandığı yer belediye binasının önüymüş. İnsanlar olup biten bir şeylere itirazlarını dile getiriyor, protesto ediyorlar. Taşkınlık yok, holiganlık yok. Müdahale de, korkutma da yok. Yolda nöbette bir kaç görevli görsem de kalabalığın içinde ya da çevresinde barikattır, polistir, araçtır bir şey görmüyorum. Demokratik haklarını kullanıyor, konuşuyor protestocular. Her yaştan insan kimi bisikletle, kimi yürüyerek gelmiş buraya.
Birisi üstün körü toplanma sebeplerini kısaca söylüyor. Sonunu merak etsek de kendi grubumuzu bekletmemek adına alandan ayrılıyoruz.

Yaklaşık öğle saatlerinde toplandığını gördüğümüz bu kalabalığın, akşam aynı istikamette araçla dönerken halen protestoya devam ettiğini görüyoruz. Protestonun sonunu göremedik.
Blloku Bölgesi’nin içindeyiz. Şu bir zamanlar elitlerin/yöneticilerin dışındakilerin giremediği, o dönemlerde sıradan vatandaşa açık olmayan bir yer burası. Bu bölgeyi şehre bağlayan noktada da hemen bir sığınak göze çarpıyor. Aklımdaki soru; Enver Hoca halktan mı korkuyordu? Yıkılan Berlin duvarına ait bir parça da sığınağın hemen yanında, olan biteni hatırlatıyor.
Enver Hoca’nın evi de bu bölgedeymiş, onun için yaptırılan anıt mezar da. Fakat naaşı bu anıt mezarda değilmiş. Bir dönem kapanıp Enver Hoca öldüğünde bu anıt yapı, sergi salonu vs olarak kullanılmaya başlanmış. Evi ise koca bir bahçenin içinde, kimsesiz ve bakımsız halde göründü bana.

Zulme, faşizme hayır derken zulmedenlerden olmak..
Güç zehir gibi. O gücün korunması için oluşturulan baskı, zulüm, istibdat ve beraberinde gelen paranoya. Halk için, toplum için, halk adına savaşırken o halkı karşısına almak, halka düşman olmak. Enver Hoca’nın baskıcı yönetimi sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırılan ülkede görünmeyen yoksulluk da görünür yoksulluk haline gelmiş.
Baskılanan din, çekildiği hücrelerden tekrar yaşama dönmüş. İbadethaneleri ve dini sembolleri Arnavutluk’un her yerinde görmek mümkün.
Camii de var, kilise de.
“İnançlara saygılıyız, ayrımcılık yok”diyor rehberimiz.
****
Tiran’da duvar cepheleri de dikkat çekici. Kapitalist dünyanın reklamları yerine düşünceye, duygulara, özgürlüğe dair simgesel, şiir tadında resimlerle kaplanmış. Özgürlük mücadelesi şehrin ruhuna işlemiş sanki.
****
Burada bir de ilginç bir gelenek anlatılıyor bize: “Sadik” kadınlar. Ülkenin sıkı ataerkil yapısında kadın kimliğinden vazgeçip erkek gibi yaşamaya başlayan kadınlar.
Asırlar öncesine dayandığı söylenen bu gelenekte, hiç evlenmemiş veya evlenip ayrılmış/dul kalmış kadınların bazıları (rehberin anlatımına göre bunların içinde savaşlarda dul kalan eşler de varmış) mevcut ataerkil sistemde evin erkeği görevini üstlenmek için yemin ediyorlarmış. Rehberimizce
“sadik” kelimesi ile anlatılan bu geleneği internetten “yeminli bakireler” adı ile buldum. 15. Yüzyıla dayanan ve sıkı ataerkil sistemden kaynaklanan bir yapıymış.
Yeminli bakireler/ sadik kadınlar; kadın kimliğinden tamamen çıkıp erkek gibi giyiniyor, erkeklerin girdikleri ortamlara giriyor, erkek işlerinde çalışabiliyor ve evin erkeği olarak dışarıya karşı sorumluluğu üstleniyorlarmış. Halen az da olsa sadik kadınlara da rastlanıyormuş.
Bu çağda halen “kadının adı yok” sanırım. Tüm ayrımcılığı/ ötekileştirmeyi, nefreti, baskıyı yıkmaya/ ortadan kaldırmaya çalışırken,
”herkes için insanca yaşamak” derken maalesef çoğu yerde kadınlar hâlâ “öteki”..
Ben de bir kadınım. Ne sadik, ne yeminli, ne öteki, ne beriki. Öncelikle “insan”dır adım, cinsiyetimse ”kadın”. Bundan da gurur duyarım.
Bunlar Tiran’dan bende kalanlardı. Eksikler ve kusurlar varsa affola diyelim.
Adil, eşit, güvenli, mutlu, huzurlu, “öteki” olmadığınız ve kimseyi ötekileştirmediğiniz aydınlık yarınlar dilerim.
Sevgi ve saygılarımla.

Paylaş
Etiketler: ArnavutlukPiriştinaTiran
Önceki Yazı

Eğitim Nasıl Kurtulur -II-

Sonraki Yazı

Hele Sizler, Hele Sizler!

İncilay AKDENİZ

İncilay AKDENİZ

İstanbul ,Süreyyapaşa Sağlık Meslek Lisesi hemşirelik, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü lisans, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Tarih Bölümü lisans, aynı fakültenin Sosyoloji bölümünü lisans, Medya ve İletişim bölümü önlisans mezunuyum. Özel bir bankadan emekliyim. Tarih, toplum, doğa, insan, kitaplar, sahne sanatları( izleyici olarak), seyahat( kültür seyahatleri) özel ilgi alanım. Bence öğrenmek; yaşam boyu süren en güzel aktivitedir. Barışçıl, demokratik, her yönden ve herkes için eşitlikçi, çevreci, adil, ötekisiz/berikisiz, baskısız ve herkes için güvenli, aydınlık refah dolu yarınlar temennim. Üniversite öğrencisi tek çocuk sahibiyim.

İlişkili Yazılar

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor
Din ve Ahlak

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
5k
Yörüklerin Harika Öğütleri
Eğitim & Kültür

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
5k
Yozgat Sevdalısı Bir Hemşehrimiz Mustafa Erkılıç 
Ahmet SARGIN

Yozgat Sevdalısı Bir Hemşehrimiz Mustafa Erkılıç 

02 Aralık 2025
5k
İbadetler Günahları Siler mi?..
Din ve Ahlak

İbadetler Günahları Siler mi?..

28 Kasım 2025
5k
Sonraki Yazı
Hele Sizler, Hele Sizler!

Hele Sizler, Hele Sizler!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap