Hadi güne değişik bir sözle başlayalım. Dikiş diktim biraz evet bildiğiniz iğne iplikle yapılan herkesin bildiği iş. Yok yok şimdi artık herkes bilmiyor bu işi. Yaşasın hazır giyim koş koş al çamaşırları, çorapları, penye buluzları. İyi de bunların iyisini alsan çok pahalı kötüsü sağlıksız ya Çin malı ya naylon ya boyası kansorejen. En iyisi ihtiyacı iyice belirleyip iyisini almak, ufak tefek tamir gerekince de kırıp dizini hanım hanımcık iğneyi ipliği eline alıp, düğmesi kopanı, lastiği laçkalaşanı, azıcık sökülen bir güzel elden geçirmek, tamir etmek dikmek.
Bence herkes söküğünü dikebilmeli, bunun kadını erkeği yok lâkin bir kadın evlenmeye hele hele anne olmaya niyetliyse mutlaka eli iğne makas tutmalı. Eskiden ortaokullarda evekonomisi dersi ve atölyeleri vardı, herkes yapabildiğince el işleri yapardı. Biz ilkokulda bile yapmıştık elişleri. Biz kızlar bohçalar işlerken erkekler küçük dokuma tezgahlarında kilimcikler dokumuştu ama bir arkadaşımız Zafer, kilim dokumak istememiş kızlarla birlikte çok güzel bohça işlemiştir nakış kasnağında.
Sonra ben mesleğimin ilk yıllarında Boğazkale Ortaokulu ve lisesinde görev yaparken, öğretmen yokluğundan Evekonomisi derslerine de girmiştim, erkek öğrenciler dört çıta ve küçük çivilere yaptıkları küçük iptidai dokuma tezgahlarında, kilim ve halı dokurken, okulun tek ve en kıdemli, müdürden bile kıdemli olan Müstahdem Osman amcanın oğlu Oğuz da kızlarla birlikte şiş ile örgü örmüştü, arkadaşları kıkırdaşırken. Dersin ertesi günü Osman Amca suratı beş karış karşılanmıştı beni okul kapısında “Hoca hoca seni severim lâkin bizim oğlana örgü ördürürsen bozuşuruz, bizi gasabaya irezil mi edecen?”diye gürlemişti. Ben hemen savunmaya geçip” Osman Amca, çocukların o dersten not almaya ihtiyacı var, hem Oğuz kendi istedi örgüyü, istiyorsa halı dokunsun, hem belki ilerde oğlun tekstilişine ilgi duyar ve dokumacı olur” dedim ama Osman Amca gürledi. “İsterse sınıfta bırak, o oğlan o şişi eline alıp o örgüyü örmeyecek, Bi de televizyonun karşısına geçmiş evde de örüyor, bizi köye malamat edecek” sevgili Oğuz sonra örgü ördü mü bilmem ama o örgüsünü tamamladı güzel de bir not aldı benden.
El işleriyle aram hep iyidir, iğne iplik, şiş, tığ düşmez elimden, bunları yapmam hiç de eğitimime engel olmadı. Geçtiğimiz mayıs ayında babaanne oldum, dünya tatlısı torunum İnci Vera’ya da birinden güzel bir çok giysi ördüm renk renk model model yelekler, hırkalar, patikler.
Bazen öğrenci velileri gelirdi okullara hemen başlarlardı”hocam ben hiç ev işi, el işi yaptırıyorum kızıma, aman derslerine çalışsın okusun diye” derlerdi. Bunu diyen annelere uzun uzun izah ederdim “yanlış yapıyorsun ev işi de öğrensin, el işleri de yapsın, ilerde gerekli olacak, hen el işi el becerilerini beyin fonksiyonlarını geliştirir, çok faydalı” derdim.
Seyahate çıkacaksak eğer bir eve gitmiyorsak mutlaka alırım yanıma küçük seyahat dikiş çantamı, okulda da dolabımda olurdu. Hiç unutmam Birgün bir bayan arkadaşımın ceketinin kolu kapı menteşesine takılıp çok köyü sökülmüştü, arkadaş ceketi de yeni olduğu için çok üzülmüştü, ben dolabımda iğne iplik olduğunu dikebileceğimi söylediğimde çok sevinmişti. Ceketin sökülen yerini bir güzel diktim, “şimdilik bu kadar sen daha sonra evde daha düzgün dikersin” dediğimde şaşırmış hiç eline iğne almadığını evde iğne iplik bile olmadığını söylemişti, bu sefer de şaşırma sırası bendeydi. El işleri ve dikiş bildiğim için şanslıyım, hem annem hem babaannem çok güzel pratik metodla kalıp filan kullanmadan kumaşı biçer ve dikerlerdi, annemin Sığma marka dikiş makinası hele bayram akşamlarında hiç susmazdı, az mahalleli çocuğunu sevindirmedi. Mevsimine göre model model diktiği basma ve pazen elbise ve eteklerle. Çiçekli çiçekli kumaşlar onların maharetli ellerinde bazen bebe yakalı cepli bir elbisecik bazen de pileli ya da kloş bir etek oluverirdi, düşleri süsleyen.
Beni her türlü ev ve el işlerini öğreterek yetiştiren anneme teşekkür ve dua ediyorum. El işlerinin çocuk eğitiminde faydasını biliyorum ve gerekliliğine inanıyorum, lakin günümüzde çocuk eğitiminde hiç yeri kalmadı. Sonra da yakınıyoruz bu gençler niçin bu kadar yeteneksiz, hep telefon ve bilgisayar başındalar diye. Yurtdışı görevim sırasında da günümüzde hâlâ her ilk ve ortaokulda el işi atölyelerinin olduğunu, el işi derslerinin yapıldığını gördükten sonra çok üzülüyorum bizim gençlerimizin el işi bilmemesine, ellerinin iğne tutmayışına.
Herkes terzi olsun dikiş diksin, demiyorum, pile, roba, kopça, teyel, sülfüle, biye, tela, ilik, kruvaze, pazen, divitin, patiska, düğme, mezur, kalıp, pens, makina dikişli, tergal, poplin nedir ne işe yarar bilmesin tek ama siyah makarayı, beyaz makarayı, dikiş iğnesini bilsin kullansın dikiversin düşen bir düğmeyi çok mu zor?
Ha bir de örüversin bir yelekcik ben şimdi de eşimin yeni doğum yapan kuzeninin minik oğlu Levin’e örüyorum bir mavi yelek bittiğinde eserim ta Almanya’ya gidecek mavi yelek inşallah. E hadi çıkarın yünleri şişeleri sıcak sıcak, hazır havalar da soğudu. Yelek örelim, kazak örelim de tek milletin başına çorap örmeyelim inşallah dostlar.
Şükran Uçkaç Yargı Sazsızozan
12.10.19 ANKARA























