Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Gündem

Daha Kaç Depremde Ölmeliyiz!

Hüseyin ŞENGÜL Yazar Hüseyin ŞENGÜL
06 Mart 2023
Gündem, Hüseyin ŞENGÜL
0
Daha Kaç Depremde Ölmeliyiz!
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Deprem sonrası bir kısım müteahhidin, yapı denetmenlerinin tutuklanmasıyla bu kötülük temize çıkarılamaz. Bu yapılara izin verenler nerede? Bütün bu imar ve inşaat alanından sorumlu olan devletin kurumları nerede? İmar affı çıkaran sorumlular nerede?

6 Şubat sabahı büyük bir yıkıma uyandık. Üzerinden yaklaşık bir ay geçti. Bu sürede gördük ki, depremle ortaya çıkan bu enkaz, depremin enkazıyla sınırlı değil. Depremin fiziksel enkazının acıları çok büyük, çok derin. Bunun ne anlama geldiğini, bir diğer deyişle ateş düştüğü yeri yakar sözünü (Bu sözü pek sevmesem de – ateş düştüğü yerden yayılabilir – felaketi ifade etmekte belli bir açıklayıcılığı olması nedeniyle kullanıyorum.) en iyi yaşayanlar bilir. Empati kursak, acıyı hissetsek, dertleri paylaşsak da o koşullar içindekilerin neler yaşadıklarını yeterince anlamamız mümkün değil.

En acısı canlar gitmiş. Geride kalanlar mallarını, işlerini yitirmiş, sosyal hayatları bitmiş, şimdi yeni ve zorlu bir hayata başlamak durumundalar. Tarifi mümkün olmayan acılar, yıkımlar…

99 Gölcük depreminde de büyük bir yıkıma uyanmıştık. Sonra daha küçük çaplı olmakla birlikte Düzce, Elâzığ, İzmir depremleri oldu. 99’dan bu yana 24 yıl geçti, peki biz “uyandık mı?”

O tarihten bugüne değişen ne oldu?

Deprem gibi devasa doğa olaylarında birey olarak ders çıkarmak, tedbir almak pek bir şey ifade etmez. Bunu, sınırlı da olsa bireysel önlemleri ve bilinci küçüksediğim için söylemiyorum. Sorun bir sistem ve zihniyet sorunu olup çözümü de toplumsal boyuttadır.
Ülkemiz deprem kuşağında. Bilinen bu gerçeklik ne acıdır ki hayatımızda yer almıyor. Yer almıyor çünkü toplumsal sistem ve bu sistemin ürünü olan zihniyet ve ahlak dünyası, deprem gerçeğinin gereği olan yapılanmanın önünü tıkıyor.

Halkın mutluluğunu, refahını, özgürlüğünü ve can güvenliğini esas almayan, buna göre düzenlenmemiş sistemler, kötülük üretirler. Çünkü yönetici kesim, iktidar erki, bir avuç egemen; adına ne denirse densin, bunların çıkarına düzenlenen sistemler, doğası gereği kötülük üretirler.Örgütlü kötülük

Örgütlü kötülük derken bir kötülük örgütünden, yasası, tüzüğü olan herhangi bir kuruluştan, kötülerden ibaret

öznelerin bir araya gelişinden söz etmiyoruz.

Örgütlü kötülük, bir sistemin sistemsizliğidir, iktidar erkinin keyfiliğidir. Örgütlü kötülüğün olduğu yerde adalet olmaz. Örgütlü kötülük kendini şiddet, baskı ve yalan yoluyla devam ettirir. Örgütlü kötülüğün sistematize olduğu toplumlarda yaşama güvencesi ve yaşama sevinci yok edilmiştir. Örgütlü kötülük haklının değil, güçlünün ahlakıdır.

Örgütlü kötülükte bir bedel yoktur. Suçlular cezalandırılmazlar. Böylece bedeli olmayan kötülük yaygınlaşır ve bulaşıcı bir hastalık gibi toplumu sarar.

Zevk alınan kötülük, patolojik bir bozukluk veya bir hastalık halidir. Hâlbuki örgütlü kötülük bu bozukluğun dışında, toplumsal yaşama egemen kötü bir zihniyetin, ahlakın ve iktidar merkezli sistemin ürettiği bir yaşam biçimidir.

Örgütlü kötülük, bir toplumun anomali halini, çürümüşlüğünü anlatan bir kavramdır.

Peki, bunca kötücüllüğün altında yatan nedir?

Hukuksuzluk, adaletsizlik, keyfilik, güç zehirlenmesi, devlet gücünü kullanarak ekonomik çıkar sağlama, kamu kaynaklarını talan, ideolojik hegemonya…

Bu sistem, onun zihniyeti ve ahlakı kendi yarattığı enkazın altında kaldı.

Her yasal olan doğru ve haklı değildir

Bir mecliste çoğunluğun oylarıyla bir yasa yapıldığında, bir yürütme erkinin veya tek kişinin belirlediği bir metin, yasa olarak yürürlüğe girebilir. Her yürürlüğe giren yasa veya karar ne doğru ne de meşru olabilir.

Ülkemizde defalarca deprem konusunu doğrudan ve hayati boyutta ilgilendiren imar affı (barışı) yasaları çıkarıldı. İmar barışı, her türlü denetimden uzak şekilde yapılmış, ruhsata ve imara aykırı yapılara Yapı Kayıt Belgesi verilmesi ile devlet ve kaçak yapı sahibi yurttaş arasında uzlaşma anlamına geliyor.

Aslında imar barışı, kaçak yapıları yapanlardan, müteahhitlerden, denetim kuruluşlarından, belediyelerden, devletin konuyla ilgili organlarından oluşan suçlular tayfasına af getiriyor.
2018 yılında çıkarılan imar affı kapsamında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği (Ne afili bir adlandırma!) Bakanı Murat Kurum’un açıklamasına göre “Bugüne kadar imar barışına 10 milyon 250 bin vatandaşımız başvurdu” diye konuştu.

“İmar Barışına en çok başvuru ise 1 milyon 747 bin 447 yapı ile İstanbul oldu.

Devletin bu süreçten elde ettiği gelir 19 milyar 203 milyon lira olarak kamuoyuna yansıdı.” (https://www.indyturk.com)
Bir yandan oy almak bir yandan da hazineye gelir sağlamak amacıyla kaçak yapıları yasallaştıran iktidarlar, örgütlü kötülüğün esas öznesidir.

31 Mart 2019 yerel seçimleri öncesinde Erdoğan’ın tam da 6 Şubat depreminin olduğu yerlerde halka iyilik yapıyormuş, halkın sorunlarını çözüyormuş gibi görünen açıklamalarına bakalım.

Erdoğan “Malatya, imar barışıyla Malatya’da 88 bin 577 vatandaşımızın sıkıntısını çözdük.”

“Hatay, imar barışıyla toplam 205 bin Hataylı vatandaşımızın sorununu çözdük.”

“Maraş’ta İmar barışıyla toplam 144.556 Maraşlı vatandaşımızın sorunun çözdük.” diyor.

Hayatın cilvesi mi demeliyim; Erdoğan’ın büyük bir mağrurlukla çözdüğünü açıkladığı sorun, büyük bir trajediyle sonuçlandı!

İnşaat temelli ekonomi

6 Şubat depremi sonrası insanlar büyük kaygılar taşımaya başladılar. Hele İstanbul yerleşimcileri, “benim binam ne durumda acaba” sorusunun çıkmazıyla korkunun esaretinde içten içe çöküyorlar.

Zaman bir süre sonra bu korkuyu, kaygıyı hafifletecek. A. Hamdi Tanpınar’ın dediği gibi “İnsan ömrü, unutmanın şerbetine yiyecek kadar muhtaç.”

Ancak deprem, çarpık ve çürük yapılaşma gerçeği olduğu gibi duruyor. Bunun korkusunu unutsak bile (Ki o korkuyla sürekli yaşanmaz.

Hayat dinamiktir ve beyin onu bir tarafa atar, baskılar.) o gerçek yok olmaz.

Erdoğan iktidarının temel ekonomik faaliyeti inşaat üzerinedir. İnşaat sektörü çok girdili olup rantı yüksek ve yüklü sermaye transferi gücüne sahiptir. Dolayısıyla inşaat sektörünün ekonominin motor gücü haline getirilmesi, iktidarın bilinçli bir seçimidir çünkü oradan beslenmektedir.

Rant daha baştan arsadan başlar. Hazine arazileri, kamu kurumlarının arazileri, kıyılar imara açılır. Daha önemlisi bu iktidarın alabildiğine kullandığı imar tadilat projeleri uygulaması vardır ki, İstanbul’u İstanbul olmaktan çıkarıp, toptan yaşanmaz bir kent haline getirmiştir.

İmar tadilatı diye diye binalar hem yatay hem dikey yükseldi. Parkı, bahçesi, yeşili yok edildi. Deprem toplanma alanlarına binalar dikildi. Dere yataklarına çok katlı binalar inşa edildi. Bu kent yaşanmaz hale getirilerek toptan bir çöküş ve ömür törpüsü haline getirildi.

Buna bağlı olarak milyarlarca dolar rantiye gelirleri birilerinin kasalarına girdi.

Bütün bunları yasal hale getirmek, doğru işler yapıldığı anlamına gelmiyor. Gücü olan yasa yapıyor ve yasa dışılığı yasallaştırıyor. Çoğunluğun hayatı pahasına ekilen kötülük tohumları, küçük bir azınlığın kasalarını dolduruyor.

İnşaat temelli ekonomideki vurgunun, sorumsuzluğun göstergelerinden biri de ülkemizdeki müteahhit sayısıdır. “Almanya’da 3 bin 800, 27 Avrupa Birliği ülkesinin toplamında 25 bin müteahhit bulunuyor. Türkiye’de ise yaklaşık 453 bin civarında, yani tüm Avrupa Birliğindeki toplam yasının 14 katı kadar müteahhit bulunuyor.” (Müteahhit olmak bu kadar kolay: Biraz para, 48 saatte sertifika …https://artigercek.com)

Deprem enkazının sorumluları

Deprem sonrası bir kısım müteahhidin, yapı denetmenlerinin tutuklanmasıyla bu kötülük temize çıkarılamaz. Bu yapılara izin verenler nerede? Bütün bu imar ve inşaat alanından sorumlu olan devletin kurumları nerede? İmar affı çıkaran sorumlular nerede?

Bütün bu soruların nihai cevabı, bizi sistem ve zihniyet sorununa getiriyor.

Bir diğer deyişle “Balık baştan kokar” sözü gereğince, yönetilenlerin bozulmasının kaynağı yönetenlerdir, iktidardır, daha geniş anlamıyla sistemdir. Ancak böyle olmakla birlikte, Nazım Hikmet’in bir şiirinde “-Demeğe de dilim varmıyor ama — Kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!” sözü gereğince, bu halkın da sorumlulukta bir payı olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.

Sistemdeki kötülük ile çürümüşlük birbirini doğurur, biri büyüdükçe diğeri de büyür ve her biri, bir diğerine yataklık yapar. Bu kötülük ve çürümüşlükte payı olan hiçbir kişi ve kurum, tarih önündeki sorumluluktan kaçamaz.

Rumen filozof ve deneme yazarı Emil M. Cioran’ın Metis Yayınları’ndan çıkan “Çürümenin Kitabı’nda”, “Hayattaki bütün kötülükler bir hayat anlayışından ileri gelir” cümlesi çok vurucudur.

Depremin trajedisi o doğa olayında değil, bizim hayat anlayışımızda yatmaktadır.

(HŞ/AÖ)

Paylaş
Etiketler: depremDeprem sonrasıenkazİnşaat temelli ekonomi
Önceki Yazı

Sosyal Medya

Sonraki Yazı

Edepsizle Edepsiz Ol…

Hüseyin ŞENGÜL

Hüseyin ŞENGÜL

İlişkili Yazılar

Dünya Engelliler Günü
Aynur Zeren TAN

Dünya Engelliler Günü

03 Aralık 2025
5k
Anma

Iskaladığımız Günler, Iskalanan Hayatlar

03 Aralık 2025
5k
Azerbaycan’ın Geldiği Nokta (ll)
Gündem

Azerbaycan’ın Geldiği Nokta (ll)

29 Kasım 2025
5k
24 Kasım Öğretmenler Günü Kutlu Olsun
Eğitim & Kültür

24 Kasım Öğretmenler Günü Kutlu Olsun

24 Kasım 2025
5k
Sonraki Yazı
Edepsizle Edepsiz Ol…

Edepsizle Edepsiz Ol...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap