Sevgili okurlarım, değerli gençlerimiz, Her 10 Kasımlarda olduğu gibi, bu 10 Kasımda da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümü münasebetiyle, aramızdan ayrılmış olduğu 84.yıl dönümünde anmak üzere kısa bir tarihi yolculuğa çıkmayı yeğledim.
Sevgili okurlarım, bilmeniz gerekir ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca ulusumuzun bağımsızlık savaşını veren değil, kurmuş olduğu cumhuriyetin kurumlarıyla birlikte, çağdaş medeniyetin ölçülerine ulaştırma gayretini gösteren siyasi bir deha ve öngörülü bir liderimizdir. Eğer erken aramızdan ayrılmamış olsaydı, bu gün dünyanın parmakla gösterilen bir ülkesi olurduk. Birinci dünya savaşı öncesinde, Osmanlı Devletinin yanlış politikaları yüzünden, devletin nizamı bozulmuş ve eski gücünü yitirmişti. Balkan savaşı sonrasında topraklarımızın çok büyük bir kısmını kayıp ettik. Balkan savaşının savaşın galibi olan Ruslara da, savaş tazminatı olarak Kars, Ardahan, Artvin ve Batum illeri verildi. Durum bu vaziyette iken, Osmanlı Devleti birinci dünya savaşına, Alman ’ya Devletinin yanında girilmiş oldu. Birinci dünya savaşının kayıp edilmesiyle birlikte, Osmanlı Devleti paramparça edildi. Anadolu işgaliyle tarihten silinme noktasına geldik.
Sevgili okurlarım, İşte her daim anmamız aklımızdan çıkarmamız gereken çok önemli bir durum var ki, o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919 da Samsun’a ayak basar basmaz, ilk kıvılcım ateşini Amasya tamimiyle yakılmış oldu. Bu bildirisinden sonra ilk önce Erzurum’a, sonra da Sivas’a gitti. Her iki şehirde kongre toplantısı yaptı. Yapmış olduğu kongrelerde, almış olduğu kararları hayata geçirmeğe karar verdi. Verilen bu karar üzerine, işgal edilen şehir ve bölgelerde yaşayan ve eli silah tutan vatandaşları, silahlı direnişe geçirmek üzere örgütledi. Daha sonra, Ankara’ya gelerek 23 Nisan 1920 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtı. Meclisin kararıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Başkanı, hem de ordularımızın Baş Komutanı Unvanıyla yetkilendirildi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu yetkileriyle, Ulusal Kurtuluş Savaş’ını yaptı ve başardı.
Kurtuluş Savaşı sonrasında, 29 Ekim 1923’de, Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurarak, bir dizi köklü Devrimler yaptı. Cumhuriyeti sağlam temellere oturtturmak maksadıyla, gece gündüz durmadan çalıştı. Ne yazık ki her ölümlü gibi, O’da 10 Kasım 1938 de, saat 09.05 ‘e aramızdan ayrıldı. Şimdi, Anıt Tepe’de ebedi istirahatinde yatmaktadır.
Sevgili okurlarım, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü her 10 Kasımda anmakta yetmiyor. Kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyetini koruyup kollamak ta görevimiz ve vazifemizdir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti her ne kadar koruyup kollamayı gençlere emanet etmişse de, büyüklerimizde hem gençlerine hem de cumhuriyete sahip çıkmak zorundadırlar. Gazi Mustafa kemal Atatürk’ün vasiyetini yerine getirerek, kurmuş olduğu cumhuriyeti her türlü tehlikeye karşı koruyup kollamaktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, her daim ve her zaman minnet ve şükranla anıyor, O’ unla birlikte aziz vatanımızın kurtuluşunu sağlayan silah arkadaşlarına ve bütün kahramanlarımıza, gazi ve şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, şükranlarımı sunuyorum.
Mürsel ADIGÜZEL
Halk Şairi ve Yazar





















