Doğal afet bir gelir, pir gelir. Geldiğinde önüne çıkanı yakar, yıkar ve götürür.
Doğal afetler, sel, yangın, hortum, heyelan ve çiğ düşmesi gibi vurduğu yerin dünyasını yıkan afetlerdir. Genel olarak büyük çapta değildir.
Doğal afetin coğrafi bölgelere ve Ülkelere göre, büyük olanları ile dünya çapında gerçekleşenleri de zaman içerisinde görülmüştür. Dünya çapında olan afetler milyonlarca insana olumsuz etkimiştir.
Coğrafi bölgelere ve Ülkelere göre görülen “Kuraklık” doğal afet olarak önemlidir. Ayrıca dünyayı ilgilendiren afetlerden birisi de salgındır. Salgın hastalık etkenleri içerisinde daha aktifi de etkeni “Virüs” olanıdır. Virüs salgınlarının önü zor kesilir ve çok can alır.
Bugün salgın böyle bir virüstür. Bu büyük gözükmese de sarsıntısı sonuçta düşünüldüğünden fazla cana neden olacaktır. Salgının, yönetenlerin öngörüsü kapsamında olması gerekirdi. Öngörü; tarihi olaylara bakılarak, geleceğin tahmini yapılabilmesidir.
Tarihte böyle salgınlar, yüzyılda olmasına rağmen, büyük hasar meydana getirmiş ve bazı toplumlar haritadan silinmiştir. Örnek; Tifo, çiçek, kolera ve grip salgınları gibi. Bu salgınlara karşı, akıl yoluyla bilimsel çalışmalarda neler yapılmış ve devam ettirilmişse bu çalışmaların günümüzde de katlanarak daha ileri götürülmesi gerekmez miydi?
Ağzımızı burnumuzu kapatmakla, yandan çarklı işlerle, salgına karşı ne kadar direneceğiz. Böyle bir direnç ne kadar geçerli. Yakalanmayı uzatmak için kaçmanın yollarını arıyoruz. Bu arada da insanca yaşamaktan da taviz vermemek koşuluyla.
Böyle bir mantık gülünçtür. Çünkü salgın etkeni olan virüs, iki, üç insan bir araya gelirse yanındaki benim diyorsa, çok iyi düşünmemiz gerekir.
Buna göre Ülkeleri yönetenlerin düştüğü zavallı duruma yine de üzülüyoruz.
Bulaşıcı etkenlere, yaşanmışlara bakarak, hastalıklara çare arayan, bilim adamlarının çalışma sahası olan Hıfzıssıhhayı kapatırsanız, düşeceğimiz durum başka ne olacaktır. Hastalığı beklemek iyi kaçtım ve korundum, gibi.
Bir an önce ilaç konusu çözümlenmelidir. Aksi hâlde kaçamayacağımız günlere yaklaşıyoruz.
Hasan TANRIVERDİ





















