Mesleğinin ikinci yılıydı. Öğrencilerinin yetişmesi için elinden geleni yapıyordu. Öğrencilerin sorularını çözer ve bilemedikleri konuları açıklardı.
Öğrencilerle diyaloğu oldukça iyiydi. Öğrenciler “Bilmediği çıkmıyor, Türkçe sözlük gibi,” Diyorlardı. Onun için öğretmenlerine “Lügat” adını vermişlerdi. Okulda öğretmenin adı ve branşı yoktu. Lügat demek yeterliydi.
Lügat her yerde ve zamanda, bilgi yüklü bir beyine sahip olduğunu ispat ediyordu. Derslerinde öğrencilerinden çok başarılı sonuçlar alıyordu. Böyle giderse yüksek okula çok kazanan olur, diyorlardı.
Aradan geçen iki yıl, lügat öğretmeni unutturmamıştı. Lügat sevgisi devam ediyordu.
Görev yaptığı şehirde öğretmen arkadaşını doktora götüren Hakan öğretmen, hastanenin koridorunda beklemeye başlamıştı. İki hemşirenin kolunda doktorun adasına girmekte olan hastayı bir göz gören Hakan “Lügat öğretmenim” dedi.
Lügat öğretmen uzun boylu, buğday tenli ve siyah saçlıydı. Duruşu ve davranışı her zaman dertli gibiydi. “Dertsiz insan olmaz” denir ya ona örnekti. Hitabeti düzgün, saygılı ve dürüst bir kişiliğe sahipti. Temiz giyinir, çantası elinde ve kitapları yanındadır. Gözleri ışıldarken, deneyimlerini öğrencilerine aktarırdı.
Hakan ayağa kalktı, hemşireler geri döndüğünde; onlara doktora götürdüğünüz öğretmen ve adını söyledi. Hemşireler “Evet” dedi. Hastalığını sordu ve kötü olduğunu öğrendi. Hakan yıkılmıştı.
Güçlü fiziği, sporculuğu ve hareketli yapısı gitmiş, yerine adeta çökmüş bir insan gelmişti.
Doktor, hasta iyi değil fakat moral verip eski durumuna geleceksin diyerek, ona güç katmalıyız, demiş. Doktor Hakan’a “Okulun en iyi günlerini anlat ve onu düştüğü psikolojiden kurtulmasına yardım et,” demiş. Hakan lügat öğretmeninin yanına giriyor. Öğretmen Hakana ismiyle hitap ediyor. Hakan hediyelerini veriyor ve Okulu anlatıyor.
Öğretmenim önce size çok iyi bir haberim, okul kütüphanesine adınız verildi. Bu yıl karar alındı ve tabela da yazıldı. Giriş kapısının karşısına boy fotoğrafınız yerleştirildi. Kütüphane yenilendi. Hakan içinden, dışarıda görsem zor tanırdım. Saçlar kırlaşmış, zayıflamış omuzlar düşmüş ve yüzü kırışmıştı.
Lügat öğrencilerini ve çalıştıkları yerleri soruyor, Hakan da anlatıyordu. İki arkadaşına sıra geldiğinde Hakanın boğazı düğümlense de öğretmenin dikkatinden kaçırıyor. Çünkü arkadaşları trafik kazasında rahmetli olmuşlardı. Hakan, öğretmenim bu kadar isim nasıl hafızanızda kalıyor diye sormadan edemedi.
Okul anılarının en güzel yönleriyle anlatan Hakan, “Öğretmenim her sorumuza nereden ve nasıl cevap verebiliyordunuz. Bu bilgi birikimini nasıl elde ettiniz. Yeni mezun olan bir öğretmen olarak bana ne tavsiyede bulunursunuz,” diye soruyor.
Lügat, gözlerinin yaşla dolduğunu gizleyemedi. Hakana okul yıllarım kitapla geçti. Çok okumalısın. Okuduğunu anlamadan geçme. Yeni çıkan kitapları ve okula gönderilen kitapları okuyup anlamalısın.
Hakan öğretmenim, sevmediğiniz öğrenci oluyor muydu? Bakınız öğrencilere karşı hiçbir şekilde ayrımcı davranışa girmeyeceksiniz. Öğrencilerin başarısı için elinizden geleni yapacaksınız. Öğrenciyi hayatın güzelliklerine çekmeye çalışacaksınız.
Hakan, öğretmenim okulun sebze bahçeleri çiçek parkı oldu. Eski futbol sahasına büyük binalar yapıldı. Yüksek okul olacakmış, ayrıca ana giriş kapısını deniz tarafından verdiler.
Hakan yarın aynı saatte gelirim. İstediğiniz bir şey varsa getiririm. Sorduğunuz öğretmenler kaçarak evlendi. Sınıfımızdaki karatavuk soyadındaki Ahmet ile Emel kara evlendi. Bir iki öğretmen de yüksek okula geçtiler.
Hakanın anlattıklarından sonra, lügat dinçleşti. Kendine geldi. Yarın çok farklı haberlerim var dedi. Bugün için yeteri kadar yoruldunuz. Yarın devam ederiz.
Yarına kadar rahat edin iyi bir uyku çekersiniz, dedi.
Hakan, doktora uğradı ve “Yarın da geleceğini,” söyledi.
Hasan TANRIVERDİ






















