Maksat Çoluk Çocuk Öğrensin Hayatın Çetin Yollarını

Annem az önce, ‘Aman diyeyim kızım, etliye sütlüye bulaşma. Başına iş açma. Sen git şiir, deneme falan yaz’ dedi, yazmayı planladığım konudan bahsedince.
Benim cevap vermeme fırsat kalmadan ekledi biraz korkak, biraz endişeli bir ses tonuyla:
‘O tür adamlar senin, benim gibileri paralarıyla döverler.’

Klasik bir anne evhamı olduğunu bildiğim halde bir anda düşünmekten kendimi alamadım. Sahi, para ne büyük güçtür insanda. Ne kadar çalsa da, çırpsa da, hak yese de, hukuka girse de parası varsa yeri gelir yasalar bile dokunamaz bazen o adama. Satın alabileceği birileri illaki vardır çünkü etrafında. Mal hırsı öyle bürür ki gözünü, fark etmeden imanını bile satacak olur ve bunu makulleştirip, kendinde hak görmekten dahi imtina etmez bazen insan.

Merak ettiğim, milletin hakkına girerek, makam üzerinden rant sağlayıp ceplerini dolduranlar geceleri başlarını yastığa rahat koyabiliyorlar mıdır acaba?

Bir rivayete göre Süleymaniye Camii’nin minaresinde bir hazine saklıdır ve o hazineyi ele geçirmek isteyenler bunu meşrulaştıracak türden bahaneler bulurlar ve ‘minareyi çalan kılıfını hazırlar’ atasözü söylenir. Şimdi hazineler minarelerde değil ormanlarda saklı.

Ormandaki hazineyi çıkarmak için kılıf lazım değildir. Zira mızrak çuvala sığmaz derler ya, kürek de sığmaz kanımca. Ha çıkan hazineyi koymak için de kılıfa gerek yoktur çünkü kılıfa sığmayacak hazineler vardır ormanlarda.

‘Ne yapıyorsam evlatlarım için, onlara rahat bir gelecek sağlamak için, aç açık kalmasın yavrucaklar, hazır devletin malı denizken tersaneler, hidroelektrik santralleri neyim kurmalı ki çocuklar devlet dairelerinde, Anadolu’nun ücra köşelerinde iki kuruş maaş için sersefil olmasınlar.’
Baba yüreği işte(!), Ne kadar yüce gönüllü bir babanın yüreği hatta(!)

‘İşe nereden başlamalı? Elbette çocuklara gemi almak iyi bir yatırım şekli bu devirde. Hem Başbakanımızın oğlundan ne eksiği var benim çocuklarımın? İleride canım isterse onu satar tersane kurarım çocuklarıma. Büyük düşünmek lazım, bu apartman dikmeğe benzemez’

Maksat çoluk çocuk öğrensin hayatın çetin yollarını
Kaptırmasınlar kimseye kafalarını ve de kollarını!

İyi bir insan olmak da yüce gönüllü bir baba olmak kadar önemlidir tabii.
Diyelim bundan 4 sene önce bir orman yandı. ‘Tüh tüh tüh, elleriniz kırılsın inşallah(!)’ dedikten sonra oradaki halka söz vermek gerek yanan ağaçların yerine yeni ağaçlar dikileceğine dair. Ama ormanı yakan şerefsizleri bulup, oraya da ağaç dikmek yerine daha akıllıca işler de yapılabilir(!). Orman yandı bitti kül oldu nasılsa, bari arazisi işe yarasın, öyle değil mi?
Mesela kalker ocağı kurulmasına izin verilirse, bu da özel sektörü teşvik etme açısından önemli bir icraat olur. ‘Vatan içün, Devlet içün…’

Ormanı katleden maden şirketine, yanan orman arazisinde maden kurma izni verilirse bunda da bir mümin(!) olarak hayır aramak lazım(!)
Al sana çocukların için bir potansiyel istihdam alanı daha.
Her şey evlatlar için!

Elin ağzı torba değil ki büzesin. Gözü olan var, haset eden var. Arada bir hedef şaşırtmak lazım. Nasılsa bizim millet balık hafızalı, yeşertisin kurak bir arazi, olursun akça pakça nur yüzlü bir insan(!)

Her zaman bildiğin yol en kestirme yoldur. Cüneyt güvenilir arkadaştır.
Bildiğin metotdan da şaşmayacak, şirketleri Cüneyt’in üzerine yapacaksın.
Orman buldun mu kaçırmayacak, Cüneyt’e bir mermer fabrikası kurduracaksın
İşleri rayına koyup, hisseleri satın alacaksın.
Hedef mi şaşırtılacak, hisseleri Cüneyt’e geri verecek ama çocukları yönetimden uzak tutmayacaksın!

Ulla adında, içinde bol miktarda krom+6 bulunduğu iddia edilen gemi battığında
(ya da batırıldığında) “endişe edilecek bir şey yok. krom6 denize girdiğinde krom3 e dönüşür. Tehlikesiz hale gelir. Katiyen endişeye gerek yok.” Diyebilecek kadar kimya alanında ihtisas yapmış bir inşaat mühendisiyseniz zaten bir ülkenin sahip olduğu en önemli değerlerden birisinizdir.(!) Çünkü herkes kriz yöneticisi olamaz da ondan.

Danıştay’ın yıkım kararına rağmen belediye encümenince yıkılmamasına karar verilen güzide villaların muhiti Acarkent hadisesini İstanbullular başta olmak üzere birçok kişi hatırlayacaktır. O nasıl bir teşkilatlanmaydı ki, devlet içinde devlet kurulmuş, gelen orman kolluk kuvvetleri bile silahlarla kovulmuştu. Devlet dile gelmiş, ‘bu iş bizi aşar!’ demişti.
İstanbul’da özerk bölge haline gelen Acarkent, vaktiyle Millete ait orman arazisi üzerine milyonlarca ağaç talan edilerek kurulduğu halde devlet buna ses çıkaramadığı gibi 2b yasası çıkmadığından villa sahiplerinden konut vergisi bile alınmıyor. Devletin bu konuda da gücü görüldüğü gibi ancak orta direk halka yetiyor.

Öncelik evlatlara tabii. Bal tuttuysan parmağını yalamaya da hakkın vardır(!)
Önlemini alıp gerekli bağlantıları, gerek yurtiçi gerekse yurtdışı bazında yapacaksın ki balı bıraktığında balsız kalmayasın. Nasıl Falanca Elektrik işini bağladınsa Filanca Tersane işini de bağlayacaksın ki çocuklar Çin’den Nijerya’ya kadar bir lokma ekmek için koşup yorulmasınlar.(!)

İleride aile şirketine döndürülmek üzere kurulan Falanca Enerji ile Gürcistan arasındaki ilişkiler vaktiyle malum makam üzerinden sıkı tutuldu ki, Çoruh Nehri üzerinde 7 hidroelektrik santralin yapım ve süresiz işletim hakkı, yüzde 95 hissesi aile şirketi Fişmanca İnşaat’a ait olan Falanca Enerji’ye verilsin, şanımız yürüsün(!)(!)

Yaşanan orman yangınları üzerine ‘gece rüyamda yangın söndürüyorum’ diyerek halisane niyetini ve samimiyetini ispat eden muhafazakâr, mümin arkadaşlar dikkat etseler de hafazanallah çoluğa çocuğa elektrik çarpmasa…!

Uzunlar Yanmıyor Hakim Bey, Kısa Yoldan Anlatmak Gerek…