“Cız” ile başlayan bir sızı var içimde, katlanarak acıya dönüşen. Acılardan kurtulmaya az kaldı derken, derinleşen. Derinleşti acılarım, derinleşti ve kalıcı acılar sınıfına girdi.
Bir sızı var içimde, bugünlerde başlayan, yeni çok yeni, cayır cayır yanan bir acı. Orman yangını gibi, içimde derinlerde başlayan kor gibi.
Bir sızı var içimde, ruhumda hissettiğim, patlamayla gelen, organlar alev aldı. Her taraf ateş içinde. Bedenim ve ruhum yangın yeri. Acılar büyük ve acılar geleceğe dönük.
Keder sarmış benliğimi, acılar girdabına tutulmuşum. Kor düştü organdan yanıyor çevre.
İçimdeki yangına su mu? Yararsız. Toprak mı? at alevin üzerine geçersiz. Kaç kurtul imkânsız.
İçimde cız ile başlayan, bir hüzün tablosu oluştu. Çevreyi gözlemek, acının bitmesini beklemek. Yeni acılar, düşünmeye aldırış etmemek.
Bir acı var içimde dünden kalma, kederliyim fakat alışmaya çalışıyorum çaresizce.
İçimde sızı ve gözlerimde yaş!
Aldırma geç dediğim sızı acıya dönüştü. Yaktı bağrımı, sessizce derinden geldi ve ruhumu sardı giderilemedi. Gizli kalan acılar, dışarı yansıyan, bağırmaktan etkili. Acı içerisinde kıvranırken, kır yolları gibi dertleşeceğin, kimseye rastlamıyorsun.
Acılar aşırı doygunluk noktasında gelip yakama yapıştı. Ruhum daraldı, patlamaya az kaldım. Yandı kül oldu orman gülleri. Yaklaşmak istedim koymadılar. Görmek istedim, baktırmadılar.
Gün batımındaki gökyüzünün yanık lekeleri gibi içimin yanıkları dışa yansıdı. Yanık lekeler acılarımın merkeziydi. Bir dağın tepesi gibi sisliydi belli belirsiz. Tepeler dokunaklı ve sisli.
Acıların giderilmesinde, ısrar ettim. Fakat bir yere varamadım.





















