Çok değerli bir Ağabeyim vardı. Zaman zaman gözleri maziye dalar o anı yaşıyormuş gibi anlatırdı bana. Bütün ömrü mücadele ile geçmişti. Dolu dolu ve renkliydi. İlerlemiş yaşına rağmen itidali elden bırakmıyordu. Onu mezara indirirken yüreğim titredi.
Hep konuşuyorduk:
Nerede yanlış yaptık?
İsteyip de elde edemediklerimiz nelerdi?
Çoğu kez gerçeklerle değil de neden ham hayallerle uğraşıyorduk?
Zorluklar karşısında gereği gibi mücadele ederken kolaycılığı tercih etmedik.
Dünya bela cengelleriyle doluydu, birinden kurtulup öbürüne takılacağımızı biliyorduk. Çok şükür başımıza önemli bir hadise gelmedi.
Kaç kez hayal kırıklığına uğradık?
Yenildiğimiz zamanlar oldu.
Kaç kez düştük, kalktık.
Bütün bu hengamelerin içinde, çalıştık çabaladık, okuduk, bir meslek sahibi olduk. Mutlu bir yuvamız oldu. Anamıza, kardeşlerimize elimden geldiği kadar yardımcı olmaya çalıştık. Karşılaştığımız herkesle, büyük küçük demeden iyi ilişkiler kurduk. Çocuklarımızı istediğimiz gibi yetiştirdik. Onlar da bezi utandırmadı.
Başarılı olduğumuz zamanlar oldu. Fırsat buldukça günlük olayları, memleket meselelerini, politikayı takip ettik. Sosyal olayların içine girmekten büyük keyif aldık. Ordumuzun uğradığı haksızlık, hukuksuzluk karşısında sessiz çığlık eylemlerine aktif olarak katıldık. Hayatımızın en önemli şeref mücadelesini verdik o kahramanlarla birlikte. Ve haklı çıktık çünkü emperyalizme karşı ölümü dahi göze almıştık.
Bu olaylar sonunda kendimize güvenimiz arttı. Cesur, milliyetçi, vatansever olmanın yanında tecrübe sahibi olduk.
Ortak yönlerimiz çoktu.
Ağabeylerimizin düşüncelerinden, tecrübelerinden ziyadesiyle faydalandık. Bundan dolayı onlara şükranlarımı arz ediyorum.
O değerli ağabeyi toprağa verirken mezara baktım. “İnsan kalbi kırmanın en büyük günahlardan biri olduğunu, mal mülk hesabı yapmanın ne kadar boş olduğunu” anlatırken ne kadar haklı olduğunu şimdi daha iyi anlıyordum.
Düşümde bir boşluk kalmıştı, orayı da o mezar başında doldurmuş oldum böylece!..





















