165.kuruluş yıl dönümünüz ve 10 Nisan Polis günününüz yalnızca bugün, yani bir gün değil, görev süreniz ve ömrünüz boyunca Kutlu ve mutlu olsun. Kanunsuzların korkulu rüyası, vatanına ve milletine yürekten bağlı sorumluluk duygusuyla yaşamlarını idame ettiren bütün vatandaşlarımızın Can simidi cesur yürekler.
Saygıdeğer okurlar, yazılarımı okumaya değer bularak takip eden sizlerinde bildiği gibi ben her yeni yılın Nisan ayının 10 gününe denk gelen köşe yazımı her zaman, Dünya Lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarıyla yanlarında canları pahasına yer alan Türk milleti tarafından dünyanın en stratejik noktasında kurulmuş olan dünya güzeli Cennet vatan Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin ve üzerinde beraber yaşadığımız insanlarımızın huzur ve refahı için gece gündüz, yaz kış yağmur çamur demeden canları pahasına evinden eşinden ve çocuklarından gerektiğinde aylarca uzakta kalarak vazife yapan yasadışı yollara başvuranların amansız takipçisi ve korkulu rüyası, her daim yasanın yanında yer alan sorumluluk sahibi bütün vatandaşların can simidi olan çelik yürekli emniyet mensuplarına ayırıyorum.
10 Nisan bildiğiniz gibi emniyet Teşkilatı’nın kuruluş yıldönümüdür. Bu vesile ile bu önemli günün memurundan müdürüne kadar tüm emniyet mensuplarına çoluk çocukları ile birlikte sıhhat içinde geçirmeleri ve kazasız belasız vazifeler dilerim.
Saygıdeğer okurlar, bu önemli günle ilgili olduğunu düşündüğüm bir kıssadan hisseyi sizinle paylaşmak istiyorum.
NASRETTİN HOCA efendinin evine hırsız girer ve HOCA kendince haklı olarak kadıya şikâyette bulunur. Kadı hoca efendinin ifadesini almağa başlar. Kapı neden aralıktı! Cam neden açıktı! Çalınacak malları neden görülecek yerlere koydun gibi sorular sorarak hocayı iyice bunaltır ve kan ter içinde kalan hoca bunalır ve sonunda dayanamaz patlar.
Eee Sayın Kadı Efendi, Cam açık ben suçluyum! Kapı aralık ben suçluyum! Çalınacak malzeme görünür yerdeymiş ben suçluyum! İyi dersin, güzel dersinde ben buraya davacı olarak geldim. Şimdi hırsızın hiç mi suçu yok demiş ve kapıyı çekmiş gitmiş.
Saygıdeğer okurlar bu ve benzeri hikayeleri sizler bizlerden daha çok duymuşsunuz ve biliyorsunuzdur.Ama ben yinede hoca efendinin kadı ile yaşadığı hırsızlık olayını sizlere neden anlattım biliyor musunuz? Malumunuz olduğu üzere geçen sene(2009) 23 NİSAN çocuk bayramının olduğu gün DOĞU illerimizin birinde polisleri taşlayan çocuklar (en küçüğü 15-16 yaşında) ile polis arasındaki sürtüşme gazetelerde ve görsel basında polisi suçlar niteliğe dönüşmüş ve bu kutsal mesleği bilende bilmeyende iki dakika yargıç olup genellikle kanunsuzlara ve kanunsuzluğa göz açtırmayan polisimizi suçlamıştı.
Polisimiz vazifesini yasanın kendisine tanıdığı 2559 Sayılı vazife ve selahiyet kanunu çerçevesinde yapar. Kaldı ki o gün, TÜRKİYE’NİN her yerinde 23 NİSAN çocuk bayramı coşkuyla kutlanıyor iken polisimize bilerek ya da bilmeyerek Taş atan bu çocukların ailelerinin hiç mi suçu yok!
Nitekim bölücü örgütün tüm provokasyon olaylarında bu 16 -18 yaşındaki gençlerin ve çocukların öne sürüldüğü lastik yaktırıp barikat kurdurulduğunu ve otobüslere kadın erkek, yaşlı genç, çoluk çocuk demeden Molotof kokteyli atıp can aldıklarını hepimiz biliyoruz değil mi?
Tabi ki yurdumuzun hangi bölgesinde olursa olsun bu çocuklar bizim çocuklarımız. Hiçbir vicdan sahibi insan bunların ceza evlerinde çürümesini istemez.
Ama anne ve babalar olarak bizlere de bu ve benzeri konularda çok önemli vazife düşmüyor mu? Onun için bir tarafı eleştirirken hiçbir zaman tek taraflı ve ön yargılı davranmayalım ve polisimizi halkımızın gözünde çocuklara bilinçli ve isteyerek zor kullanıyor gibi göstermeyelim diyor, bütün emniyet mensuplarımıza nice 165.kuruluş yıldönümlerini sağlık sıhhat, huzur ve güven ortamında kutlamaları dileğiyle, saygılar sunuyorum.
