Bir dostum var. Der ki, hayatımı güçlü bir kaleme anlatmak istiyorum. Hangi zorluklar arasında var olduğumu, yaşamın kıyısındaki gelip gitmelerimi, hatta küllerimden doğmalarımı duyursun herkese. İnsanlar ders alsın, şahit olsun, beni anlasın…
Anlatır, anlatır…
Yoksulluk değildi benimki, der. Düpedüz istismardı. Küçükken okul hayatım boyunca bir çanta hayali kurmuştum. Tüm kardeşlere alınan o çanta bana hiç alınmadı. Pazar poşetinde taşıdığım eşyaların arasından mutlaka ya kalemim ya silgim delikten düşer kaybolurdu…
Hayatım boyunca bana sevgi ile baktığını bilmem anne babamın. Yemekte lokmalarımı sayarlar, bakışları ile beni köşeye sıkıştırırlar, çok zaman aç kalkmama neden olurlardı.
Anlam veremezdim. Onların öfkesinden, düşmanca tavırlarından korkardım. Dikkat çekmemeye çalışırdım.
Soğuk kış günlerinde sık sık hasta olurdum. Bademciklerim çok şişerdi. Bir gün ateşim çok yükseldiği için içimdeki titremeyi dindirmek istedim, yere sobanın yanına uzandım. Annemin bir köpeği tekmeler gibi beni “kal” diye itelediğini hatırlıyorum…
Bir çocuk ne yaptığı için bu kadar suçlu olabilir halâ bilmem. Annem dayıma, kırbaç gibi şaklayan ağaç dalıyla dövdürmüştü beni. Sırtımda izler oluşmuştu.
Bakıp görebildiğim sadece diğerleri gibi beyaz değildi tenim. Halâ başka neden bulamam.
Hikâye böyle uzayıp gidiyor…
Tüm çocukluğun travmalarını iyileştirmek için geçti arkadaşımın yetişkinliği.
Geçmişle barışabilmek için çok çabaladı…
Der ki, şimdi iyiyim ben. Eskiden uykularım sıçrayarak bölünürdü. Hiç olmazsa deliksiz uyuduğum gecelerim var.
Ama iyileşmede bir yere kadar. Bazen kat kat örtüler altından fırlıyor anılar. Öfke kaplıyor içimi. Küçük kızın feryadıyla “bana yaşattıklarının hiç olmazsa bir kısmını yaşayıp
ölsünler” diyorum.
Onlar bensiz zerrece rahatsız değilken yaptıklarından, öylece yaşamaya devam ediyorlar.
Keşke biraz pişman olsalardı…
Onun ellili yaşlara yaklaşan yaşamı böyle gölgelerin içinde…
Ben bir psikolog değilim. Ama sadece hislerimle ona neyin iyi geleceğini bildiğimi iddia edebilirim…
“Değiştirmediğin hiçbir şeyi düşünme ve onun için üzülme…
Gün kısa ve as olan sadece bugün. Aklına gelen her kötü an için yeni güzel bir yaşanmışlık oluştur…”
Sen o karanlık günlerden duyarlı, kendine yeten, adil bir yetişkin çıkardın…
Şimdi barışma vakti… Bize yapılan her kötülük cezasız kalmasın diye beklemek yerine, hızla akan bir nehre bırakır gibi bırakalım yüklerimizi. Bizden çok uzaklara gitsinler…





















