Meramın anlatılamadığı durumlarda kullanılan “Anlat derdini Marko Paşa’ya” deyimine adını veren Marko Paşa, 1824-1888 yılları arasında yaşamıştır ve Kuzguncuk Bostanı’nın yanında bulunan Rum Mezarlığında ebedi uykusundadır.
Üsküdar’ın Kuzguncuk semtindeki Babanakkaş Sokak’ta bulunan Marko Paşa Köşkü, 1865 yılında Sultan Abdülaziz tarafından, başhekimliğini yapan Rum asıllı Marko Paşa için inşa ettirilmiştir.
Marko Paşa aynı zamanda Kızılay’ın da kurucusudur.
Köşk, Marko Paşa’nın ardından Şefik Pala’nın evi olmuş ve sonrasındaysa 1935’ten beri Kuzguncuk İlkokulu olarak kullanılmaktadır. Köşkte eğitim almış semtin çocuklarından Mehmet Ünver “Bir Kuzgun Yaz” isimli kitabında okulunu şu cümleler ile anlatmaktadır: “Bir zamanlar Marko Paşa’nın Konağı olan okulumuzun Boğaziçi’ne bakan bahçesinde, dev çınarlar altında oturmuş bir an önce senenin son zilinin çalmasını bekliyorduk. Denizden gelen iyot kokulu esintiye karşı yan yana sıralanmış 7 akraba çocuğuyduk.”(1)
Marko Paşa Köşkü’nde ilkokul eğitimi alan yazar Gülsüm Cengiz ise şu bilgileri sıralamaktadır: “Yalnız başöğretmen ya da öğretmenler odası değil, ders yaptığımız sınıfların bile denizi gördüğü, Boğaz’a hakim Baba Nakkaş Sokağı’ndaki bu binanın okul değil, bir köşk olarak yaptırıldığını daha sonra öğrendim. Bina 1865’de Sultan Abdülaziz tarafından doktoru Marko Paşa için yaptırılmış, o nedenle Marko Paşa Köşkü olarak anılıyor. Daha sonra Şefik Paşa’nın evi olmuş. 1935’de okul binası olarak kullanılmaya başlanmış, O gün bu gündür, Kuzguncuklu çocukların okulu orası.”(2)
“Hoca camide” repliği ile ünlenmiş olan, başrolünde Perran Kutman’ın olduğu “Hayat Bilgisi” isimli diziye mekân olan köşk günümüzde de semtin çocuklarının eğitim aldığı ilkokul binası olarak kullanılmaktadır.
Kaynakça:
(1)Mehmet Ünver, Bir Kuzgun Yaz, 1.Basım, İstanbul: Yitik Ülke Yayınları, 2016, s.13.
(2) Gülsüm Cengiz, Gülsüm Cengiz, Boğazdaki Mutlu Çocuk Kuzguncuk, 1.Basım, İstanbul: Doğa Basın Yayın, 2009, s.29.






















Öğretmen okulunda yatılı okuduğumuz yıllarda, okulumuzda “rehberlik uzmanları” vardı. Biz onlara “Marko Paşa” derdik; hani halk arasında “Git derdini Marko Paşa’ya anlat!” diye bir söz vardı yaa, sanıyorum bu etkiyle derdik bu sözü, o değerli insanlara.
Oysa sonraki yıllarda ve özellikle 1990’lardan sonra, Psikolojik Danışma ve Rehberlik (PDR) alanı ve uzmanları eğitim sistemimizde ne kadar önemli konuma geldi. Hatta öyle ki üniversite sınavlarında en fazla tercih edilen, en yüksek puanlarla girilen bölüm hâline geldi.
Ülkemizde PDR alanının öncüleri olan ve Hacettepe Üniversitesi’nde iken tanımaktan gurur duyduğun, bireysel psiko-terapi seanslarına katıldığım, ders aldığım Feriha BAYMUR’a, İbrahim Ethem ÖZGÜVEN’e, Muharrem KEPÇEOĞLU’na, Yıldız KUZGUN’a, Nilüfer VOLTAN’a saygı ve şükran duygularımla.