Kadına yönelik şiddete karşı tedbir alınması konusunda imzacı devletlere yükümlülük getiren İstanbul Sözleşmesi ile ilgili konuşanların önemli bir kısmının sözleşmeyi ciddi manada anlayarak, kavrayarak eleştirdiklerini sanmıyorum. Bunların ciddiyetten uzak, kavramları da yerli-yersiz kullanmaları var ki evlere şenlik. Bu yüzden son derece gerekli olduğuna inandığımız maddelerin de yaşanan kavram katliamından dolayı çöpe atıldığını görüyoruz.
Öncelikle belirtmeliyim ki bu tartışmalar yaşanırken Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip Erdoğan’ın, “Bu bizim için ölçü değildir. İstanbul Sözleşmesi nas değildir” açıklamasını değerli ve yeterli buluyoruz. Çünkü biliyoruz ve inanıyoruz ki bu sözleşme artık bu haliyle kalmayacak, olumsuz bulunan maddeler kaldırılacak.
Tartışmalarda kavram kargaşası yaşandığını ve bu kargaşanın sözleşmenin amaçlarını anlaşılmaz hale getirdiğini gördüğümüz için öncelikle bazı kavramların sözleşmede ne anlama geldiğini açıklamamızın gerekli olduğunu düşünüyorum.
Cinsiyet kavramı sözleşmede bireyin doğuştan sahip olduğu erillik-dişillik durumu için kullanılmaktadır. Toplumsal Cinsiyet ile de kişinin toplum içinde aldığı rol, gördüğü iş, meslek kastedilmektedir.
Buna ilaveten Toplumsal Cinsiyet ile LGBT’lilerin de cinsiyetsizliklerini ön plana çıkaranların da toplum tarafından kabul görmesi sağlanmaktadır ve buna mani örf, adet, inanç gibi değerlerin ortadan kaldırılması talep edilmektedir.
Kimi milletlerde, kültürlerde kadın ve erkeklere verilen rol/görevler değişiklik gösterebiliyor. Mesela Türkiye’de bayan olan erkek berberi/kuaförü yeni yeni görülürken, Avrupa’da çok sayıda kadın erkek berberi/kuaförü bulmak mümkündür. Yine Türkiye’de nadiren bayan taksi şoförüne rastlanırken batı ülkelerinde çok yıllar önce otobüs, taksi ve diğer taşıtların sürücüleri bayanlardan oluşmaktadır. Erkek hemşireler için de aynı durum söz konusudur.
Bu iki kavrama ilaveten bir de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği kavramı var ki bir yönüyle tartışma konusu yapılması gereken bir kavramdır.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ile yapılmak istenen, işlerin, mesleklerin, rollerin kadın-erkek ve dahi LGBT’li ayrımcılığı yapılmadan dağıtılması ve görülmesidir. Bir toplumda kadınların, o güne kadar erkeklerin çalıştıkları işte kendileri için alan açma taleplerini erkeklerin doğru bulmamaları, buna karşı çıkmaları çokça görülen bir durum olduğu izahtan varestedir.
Bu madde ile kadınların hatta LGBT’lilerin şartları tuttuğu halde imam-müezzin olmalarının önünde yasal bir engel kalacağını düşünenler yanılacaklardır. Zira madde ile bütün iş ve mesleklerde kadın-erkek eşitliği amaçlanmaktadır. Zaten ileride de göreceğimiz gibi, buna mani bütün engellerin bertaraf edilmesi hedeflenmektedir.
Sözleşmede haklı olarak en çok tartışılması gereken bir diğer kavram cinsel yönelimdir zira bu kavramda hinlik olduğu iddiası yabana atılamayacak kadar güçlüdür.
Şayet “Cinsel durum” dense idi, kişinin mevcut cinsel durumunun kastedildiği anlaşılır ve arzu edilmeyen bir amaç taşıdığı düşünülmezdi. Ancak “cinsel yönelim” ile çocuk olsun, yetişkin olsun bireyin isteyerek ya da istemeyerek cinsiyet bozukluğu ve değişikliğine yönlendirilmelerini beraberinde getirmektedir. Yani yazılı, sözlü, görsel ve dahi kitle iletişim araçları ile bireyin sahip olduğu cinsiyetten başka bir cinsiyete geçmeye özendirme, yönlendirme anlamına gelmektedir ki bunun kabul edilebilir yanı bulunmamaktadır.
Bu açıklamadan sonra İstanbul sözleşmesine ve maddelerine baktığımızda tartışmaların 3 konuda yoğunlaştığını görebiliyoruz:
- Dini ve örfi değerlerin yok edilmesi,
- Ailenin yok edilmesi,
- Eşcinsellik ve eşcinsel evliliklere özendirme.
Hemen belirtelim ki sebep ne olursa olsun, kime yapılırsa yapılsın şiddete karşıyız. Aile-ev için ya da her hangi bir yerde şiddetin tasvip edilmesi, şiddete göz yumulması yanlıştır ve şiddette karşı olmak gibi şiddete göz yumulmasının karşısında yer almak da erdemli insanın ve toplumun vasıflarındandır.
Dini ve örfi değerlerin yok edilmesi:
İstanbul Sözleşmesi’nin 12. Maddesi bu anlamda en sorunlu maddedir:
“Taraflar kadınların aşağı bir cins olduğu veya kadınlar ve erkekler için alışılagelmiş roller bulunduğu düşüncesine dayanan ön yargıları, örf ve adetleri, gelenekleri ve her türlü farklı uygulamaları ortadan kaldırmak…” diye devam eden bu maddenin “…kadınların aşağı bir cins olduğu…” kısmı ne kadar doğru ise devamındaki “…veya kadınlar ve erkekler için alışılagelmiş roller bulunduğu düşüncesine dayanan…” kısmı o kadar yanlış ve sakıncalıdır.
Bir milleti millet yapan unsurlardan bir tanesi de o milletin maneviyatından neşet eden değerleri ve bu değerlere gösterilen sadakattir. Elbette bununla insan onuru ile bağdaşmayan, kadını aşağılayan maçolukları kastetmiyoruz. Ama Müslüman bir millet için(de) toplumsal ve bireysel roller farklılık gösterebilir. Yazımızın birinci bölümünde Toplumsal Cinsiyet ile (ki Sözleşmede 24 kez geçiyor) imam-müezzin örneğinde olduğu gibi bu farklılığın “alışılagelmiş”lik olarak kabul edilmesi ve dolayısıyla da “ortadan kaldırılması…”nın bizim için kabul edilebilir bir yönü yoktur.
Dolayısıyla sözleşmenin ilgili maddeleri yüzünden cinsiyetler arası eşitliğin yol açacağı fesadı tahmin etmek zor değil ve bu sebeple asırlar boyu doğruluğundan tereddüt bulunmayan bu dini ve örfi değerlerin yok edilmesine dair endişenin yabana atılmaması gerekmektedir.
Eşcinsellik ve Eş Cinsel Evlilikleri Özendirme ve Ailenin Yok Edilmesi:
2014’te imzalanan 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi, bir yönüyle ailenin korunması, ailede erkek ve kadınların, keza çocukların şiddetsiz, insanlık onuruna uygun şekilde birlikte yaşaması ile alakalı olup, bunu güvenceye bağlamak istiyor. Ancak;
Sözleşmede “Aile içi şiddet” denmiyor, “ev içi şiddet” deniyor. Tercüme hatası ya da hilesi ile orijinali “ev” olan sözcük “aile” olarak tercüme edilerek asıl maksat dikkatlerden kaçırılmıştır. Elbette aynı ev içinde kim ve hangi sıfatla ve kime uygularsa uygulasın şiddete karşı çıkılır, lakin kavramların doğru kullanılması maksat ile ilgili şüpheleri giderilmesi hususunda önem arz eder.
İstanbul Sözleşmesi’nin 3. Maddesi’nde cinsiyetin sadece kadın ve erkek olarak değil, “insanların cinsiyet olarak kadın, erkek ve ‘diğerleri’ olarak kabul edildiğini” görebiliyoruz. Maddede “Ve diğerleri” olarak ifade edilenin cinsiyet mi cinsiyetsizlik mi sorusuna, ikisi de cevabı verilebilir. Yani hem kadın hem erkek hem kadın olmuş/olacak erkek hem erkek olmuş/olacak kadın ve hem de ne erkek ne kadın!
Meseleyi Cinsel Yönelim ile birlikte düşündüğümüzde böyle bir ailenin ayakta kalabileceğini düşünmek saflık ötesi bir durumdur.
Aile efradı sözleşmeden cinsel yönelim koruması alırsa,
Sözleşme ile sağlanan koruma sayesinde cinsel yönelimi teşvik eden medya, kitle iletişim araçları da çocuklara, gençlere yönelik cinsel yönelime teşvik bombardımanları uygularsa,
Bizim kutsal kabul ettiğimiz aileden eser kalır mı?
Eşcinseller için evlilik (başka düzenlemeye ihtiyaç duyar) olmasa bile birlikte yaşamalarının bütün imkanları doğunca ailelerin içine düşecek hali düşünmek ruhumuzu titretiyor.
Peki, ne yapılabilir?
Pazartesi günü bu yazımızın başlığını, “İstanbul Sözleşmesi Revize Edilmeli” olarak seçmiştik. Lakin düşüncesine ve kişiliğine çok değer verdiğim Abdurrahman Dilipak Ağabey, ilk yazımızdan sonra bizi uyarmak maksadıyla, “Uluslararası bir sözleşmenin revize edilmesi değil, (sözleşmeden) çekilmek ya da (sözleşmeye) çekince koymak gerek. En iyisi çekilmek… ek protokol ve paralel sözleşmeler var” diyerek doğru olan yöntemi hatırlattı ki yerden göğe kadar haklı idi.
Biz de İstanbul Sözleşmesi’nin pek çok maddesine katılmakta birlikte,
Aile temelli, bireyin ve topumun onuruna yakışan ve tamamen ‘yerli ve milli’ bir çözümle dünyaya örnek bir paradigma sunabiliriz. Bu milletin mayasında ne çözümler olduğunu tarihin kayıtlarında bulmak mümkündür.
Tekrar söylüyorum, bu hususta Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip Erdoğan’ın sözleşme için, “İstanbul Sözleşmesi nas değildir” açıklamasına olan itimadımız tamdır.
Biliyorum, konu ile ilgili en az bir yazı daha gerekli, lakin şimdilik bu kadar ile yetinelim. Temennimiz o dur ki sözleşme konusunda gereken yapılır, bize de bir teşekkür yazısı düşer, gecikmeden…

















