Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
Merhamet
Sözlükte “acımak, şefkat göstermek” anlamında masdar, “acıma duygusu, bu duygunun etkisiyle yapılan iyilik, lütuf ” anlamında isim olarak kullanılan merhamet ve aynı mânadaki rahmet kelimeleri öncelikle Allah’ın bütün yaratılmışlara yönelik lütuf ve ihsanlarını ifade etmekte, bunun yanında insanlarda bulunan, onları hemcinslerinin ve diğer canlıların sıkıntıları karşısında duyarlı olmaya ve yardım etmeye sevk eden acıma duygusunu belirtmektedir. İslâmî kaynaklarda merhamet kavramı genellikle rahmet kelimesiyle ifade edilir. Ancak Türkçe’de merhamet hem Allah’a hem insanlara, rahmet ise özellikle Allah’a nisbet edilerek kullanılır. Kaynaklarda Allah’ın rahmân ve rahîm isimleri açıklanırken evrendeki bütün oluşlar gibi insanlardaki merhamet duygusunun da Allah’ın insanlığa lutfu olduğu belirtilir (meselâ bk. Fahreddin er-Râzî, Mefâtîḥu’l-ġayb, I, 166-171; Levâmiʿu’l-beyyinât, s. 119).
Her batan güneş, kopan her bir takvim yaprağı yok oluşun değil, yepyeni ve ebedi bir hayatın habercisidir. Bu ebedi hayata doğru adım adım gittiğimizin farkında olmadan, fani dünyada ebedi kalacakmışız ve hiç hesaba çekilmeyecekmişiz gibi bir yaşam sürüyoruz çoğu kez. Bu yaşam serüvenimizde bizi biz yapan, insanı insan kılan pek çok değeri de ne yazık ki yer ile yeksân ediyoruz. İşte, insanı insan kılan ve bugün neredeyse mumla aradığımız değerlerimizden biri de “merhamet” duygusudur.
Yaşam uğraşında felaketle karşılaşanlara, zor durumlarda kalanlara, maddi sıkıntı çeken, herhangi bir engeli veya hastalığı olan, bakıma muhtaç kimselere merhamet duyguları ile yaklaşmak bir görev olmalıdır. Çünkü “İnsanlık merhamet üzerine kurur”. “Merhametini kaybeden, insanlığını da kaybeder”.
İnsanda olması gereken, insanı insan yapan en önemli erdemlerden biri hiç şüphesiz merhamettir. İslâm inancının da gereğidir. İslâm, Allah’ın emirlerine sarılmak ve hürmet etmek; bütün mahlûkata şefkat ve merhamet göstermeyi ister. Merhamet, imanın ilk meyvesidir. Onsuz bir gönül ölüdür, canlı sayılmaz.
Merhamet; acımak, affetmek, bağışlamak şefkat, ilgi ve alaka göstermek demektir. Merhamet; en çok söylediğimiz, en çok özlediğimiz, en çok muhtaç olduğumuz, en çok savunup desteklediğimiz, dillerden hiç düşürmediğimiz bir tutum ve bir davranış biçimidir.
Merhamet duygusuyla dolup taşan bir insan baktığı her şeyde iyilikler, güzellikler görür. Allah sevgisini kalbine güzel yerleştirdiğinden, her canlıya hürmet eder, sever, sevilir. Hiç kimseye diken olup batmaz, hiç kimseyi ateş olup yakmaz. Gariplere, mazlumlara kol kanat olur, onları ağlatmaz. Zaten her Müslüman böyle düşünmeli, böyle davranmalı, böyle yapmalıdır. Duygusal bir varlık olan insan kimi zaman sevinir, kimi zaman üzülür, kimi zaman yüreği yanar. Bu durumdaki insana güzel yaklaşmak merhamettir.
İnsanların kalpleri farklı farklıdır; kimi hassas, kimi zarif, kimi katı ve kimi de engindir. Bizler merhametten uzak kalır, sırt çevirir, yabancılaşır, değer vermezsek, huzur ve mutluğa giden yolda yapayalnız kalırız.
Gül eken gül biçer. Diken eken diken biçer. Merhamet edene merhamet edilir. Acıyana acınır. Merhamet ateşi sönmüş yüreklerde şefkat kıvılcımları tutuşmaz, muhabbet gülleri açmaz, gönlü şefkatle dolu olan insan merhametten asla kaçmaz. “Öz ağlamazsa göz ağlamaz.” diyen atalarımız, bu gerçeği ne kadar güzel dile getirmişlerdir.
Sempati ve empati iletişimde çok önemli iki kavram olmasına karşın konunun uzmanları dışında bu kavramları doğru algılayan çok az kişi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Anlamlarını tam bilmesek de iletişim sırasında her iki kavrama da ihtiyaç duyduğumuz anlar olur. Bunlardan özellikle empati kavramı pek bilinmez. Eğer bu iki kavramın ne anlama geldiğini doğru kavrar ve yerli yerinde kullanırsak iletişimde ustalaşma doğrultusunda çok önemli bir gelişme kaydederiz.
Empati ile Sempati aynı şey değildir! Birbirine karıştırmamak gerekir…
Empati, bir duyguyu diğer kişi “ile” birlikte yaşamak iken, sempati bir duyguyu diğer kişi “için” yaşamaktır. Birinde diğer kişinin duygusu tahmin edilirken, diğerinde aynen hissedilir.
Empatiyi anlatmak için kullanılan bir Kızılderili deyimi vardır: “Karşımızdakinin ayakkabısı içinde yürümek.”
Ne var ki bu söz genellikle, karşımızdaki gibi düşünmek ve onun hissettiklerini hissetmek şeklinde yorumlanır. Oysa bu sempatinin açıklamasıdır, empatinin değil.
Empati, sadece karşımızdaki kişinin ne düşündüğünü ve ne hissettiğini anlayıp bunu ona bildirmektir. Bunu en sağlıklı şekilde yapabilmenin yolu da bir an için karşımızdaki kişinin ayakkabılarını giymekten geçer. Empati, olaylara onun gözüyle bakıp, onun ne düşünüp ne hissettiğini anlayabilmektir. Ona hak vermeyebiliriz hatta onu hatalı buluyor olabiliriz; o an onun duygularına ortak olmayız ama onu anlarız; ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlarız, sadece anlarız. Onu yargılamadan, neden öyle davrandığını anladığımızı hissettiririz.
Sempati, karşımızdaki kişiyle duygu ve düşünce bakımından tam bir örtüşme halidir. Sempati duyduğumuzda sempati duyduğumuz kişiyle duygularımız aynıdır; o üzülüyorsa üzülür, seviniyorsa seviniriz. Düşüncelerimiz onun düşünceleriyle paraleldir; haksızlığa uğradığını düşünüyorsa biz de öyle düşünürüz, hak ettiğini düşünüyorsa biz de buna katılırız. Zaten onun gibi hissedebilmemiz için onun gibi düşünüyor olmamız gerekir.
Merhamet sempati veya empati sonucu kendinden başka olan bir varlığın zor durumunu, anlamak veya çektiği acıyı hissetmek paylaşmaktır.
Sempati bir duyguyu birlikte yaşamaktır. Empati ise aynı duyguyu, acıyı veya öfkeyi birlikte yaşamak değil ama anlamaktır. Sempati duygusal, empati şuursaldır. O halde merhametin sınırları, sonuçları bizim şuur seviyemize göre değişir. Koşullu sevgi seviyesinde merhamet de koşulludur.
O’nun Sevgisini anlayamadığımız gibi, O’nun varlıklar üzerindeki merhametini de anlayamayız. Çünkü bizler koşullu ve duygusal merhamet seviyesinde olduğumuz için dünyamızda cereyan eden pek çok olay bizim merhamet anlayışımıza uymaz.
Bizden beklenen bir üst realitenin merhametidir. O yüksek merhameti yaşadığımızda, örneğin merhametten maraz doğar gibi düşüncelerin yeri kalmaz. Çünkü iyilik, doğruluk, karşılıksız hizmet, bilgi ve sevgi içeren merhametten maraz doğmaz. Bu şuurla, bu farkındalık çabasıyla gösterdiğimiz merhamette her şeye rağmen şuur yetersizliğimiz nedeniyle bir takım eksikler bulunsa bile İlahi Sistem bu eksikleri tamamlar ve sonuçlar hayır olur.
Merhamet bir yardım eylemiyle birlikte ise merhamettir. Merhamet duyuyorum ama yardım için hiçbir şey yapmıyorsam bu merhamet sayılmaz.
Kendilerini ruhsal yaşama adadıklarını düşünenlerin merhameti tüm insanlık, dünya üzerindeki tüm varlıklar üzerinden olmalıdır. Benim elimden tek başına ne gelir ki düşüncesi ruhsal çalışma yapanlara göre değildir. Ruhsal çalışma içinde olanların merhameti bir an evvel sevgiye aykırı her duyguyu terk etmek, Yüce Sistem enerjilerinin yeryüzüne inmesini sağlamak, şiddetin bir parçası değil sevginin bir parçası olmaktır.
Tüm spiritüalist(ruhçuluk)inanç sahipleri için merhamet, kitlesel zihnin üzerine yükselmek, böylece yeryüzündeki varlıkların acılarının gerçek kaynağı olan şiddet, nefret ve korkunun sönümlenmesine çalışmaktır. Ruhsal bilgilerin uzağında olanlar bunu kabulde zorlanabilirler. Ama sizler ve bizler bunu bilmekle yükümlüyüz.
Merhamet, ancak nedenlerin nedenlerine vakıf, maksat ve gayenin sırrına sahip olan Allah’a mahsustur. İnsanın insana merhameti ise, ne kadar mahzun olsa da benlik, üstünlük taslamak, ego ve nefis tatminidir. Merhamet, zamanımızda hala karmaların evrim düzeylerini belirlediği, eksik ve noksan yaşam biçimlerini tamamlayan unsurlardan biri halindedir. Deneme ve yanılma ile deneyimlediğimiz hayatlarımızda düzeltme, onarım ve telafi önemli bir yer tuttuğundan, merhamet mekanizması kendine alan bulmaktadır. Merhametin bin bir çeşit yolları ile birilerinin yaşam alanlarını suiistimal etmiş olduğumuz gibi, bizlerin de yaşam alanlarını suiistimal edenler olmaktadır. Bu ihlal edişler bireysel olduğu gibi toplumsalda olabilmektedir.
Tekâmül sürecinde mevcut bilgi, bilinç ve farkındalığın eksik ve noksan olduğu yaşamlarda kişilerin merhamet kanalıyla kişilere müdahalesi hep olagelmiş negatif bir eylemdir. Müdahaleler fiili olduğu gibi yansıma ve duygusal tarzlarda olmaktadır. Bu durum varlık oluşunu, şahsiyetini ve kişiliğini anlamayan ve niçin yaşamın içinde olduğundan habersiz insan ve toplumların kendilerinden ve varlıksal sorumluluklarından bir nevi kaçmalarıdır. Varlığın varlıktan umması, ona bel bağlaması ve bir beklenti içinde kendini hiçe sayması karşısında, istek ve arzularının türlü neden ve sebeplerle karşılanması, merhamet anlayışının olumsuz en kaba şekildeki yansımalarıdır.
Zaten merhametin zemin ve şartlarının oluşmuş olduğu yaşam ortamlarında etkilenmemek ve tesir altında kalmamak mümkün değildir. Hiç olmazsa merhamet duygusu bilgi, bilinç ve farkındalık içinde gerekli ve zaruri olduğu durumlarda ve dozunda olmak şartı ile kullanılabilir. Bütün masumiyetine rağmen her an etkilenip, tesir altında kalabilecek, merhamet duygusunun ego ve nefisle birlikte hareket edebileceğini göz ardı etmemek lazımdır. Gaye ve maksadı tekâmül etmek olan insanın hayatını deneyimleyerek kendini yükseltme yolunda yürümesi asli görevidir. Merhamet duygusunun insanın tekâmül yolunda vasıta ve yardımcı olması ancak fayda sağlayabilir. Oysa insanın insana saygısının bilgi, bilinç ve farkındalığında olunmadığında ise zamanla fark edilebilecek iki taraflı bir deformasyon(biçimi bozulma) ve dejenerasyon (özünü kaybetme) meydana getirir.
Merhamet duygusu iki ucu keskin bıçak gibidir. Egoyu besleyen bir duygu da olabilir, sevgiyi besleyen de. Bunun ayrımına varmak ve merhameti sınırlarında tutmak da bir erdemdir.
İnsan olarak en büyük görevimiz, birbirimizin acısını azaltıp, mutluluğunu arttırmaktır. Unutmayınız ki, çevrelerinde çok sevilen ve unutulmayan insanların temel özelliği insanlara yaptığı hizmetler ile kendini gösterir. Yarasına ilaç olduğunuz, acısına ortak olduğunuz, açlığına el uzattığınız sürece sizden daha mutlusu olamaz.
Sevgiden kaynaklanan merhamet duyma duygusu, insanı ruhsal anlamda geliştiren bir duygudur. Acıma ile merhamet etme duygusu ise egoya aittir. Bunun farkındalığında olmak da ruhsal anlamda çalışma içerisinde olmak ile mümkün olabilir. İnsanlar çoğu zaman duygularının neden kaynaklandığını düşünmeden hareket eder. Olumlu gibi görünen çoğu duygunun altında da aslında olumsuz duygular yatıyor olabilir. Örneğin bir fakire maddi destek de bulunan kişi “yardıma ihtiyacı var” duygusu yerine “ben yardım ediyorum, benim yardımıma muhtaç” diye düşünüyor olabilir. Bizim olumlu ya da olumsuz olarak yorumladığımız davranışlar, aslında kendi içinde bambaşka bir gerçekliğe sahip olabilirler. Bu yüzden merhamet etmek kendini tanıyan kişi için (eğer egosunu bir kenara koyabiliyorsa) bir görevdir. Ama içinde kötü bir duyguyu barındırıyorsa kişinin ruhsal anlamda felaketi olur.
Bizler bazen en yakınımızdakine merhamet duyamazken binlerce km. ötemizdekilere de duyabiliyoruz. Belki de elimizin ulaşamayacağı yerdeki insanlara merhamet duymak bizleri yardım etme sorumluluğundan kurtardığı için bu şekilde davranıyoruz. Sevgi koşulsuzsa ve herkesi aynı şekilde kucaklamak gerekiyorsa, öncelikli olarak en yakınımızda, ulaşabileceğimizden başlamalı bir şekilde eyleme geçmemiz gerekir. Sonucunda eylem olmayan bir merhamet duygusu gerçek değildir.
Merhamet, her varlığı ve özellikle her insanı kendimizden daha çok sevmektir. Merhamet, zayıfa, fakire, mağdura ve mazluma acımak değildir.
Açları doyurmak, açıkları giydirmek, acıları hissetmek, zayıfları görebilmek elbette merhametin bir göstergesidir. Gören göz ve duyan kulak için sefalet her yerdedir. Yeter ki yüreklerin kulakları sağır olmasın. Sessiz çığlıkları duyabilsin. Bu çığlığı duyabilmek, merhamet dolu bir yüreğin işidir. O da var oluşumuzun nedeni olan ve Yaratıcımız tarafından bize bahşedilen sevginin yüreğimizde tekâmül etmesi ve onunla ruhumuzun, benliğimizin, şuurumuzun bütünleşmesi bir olmasıdır…
Sevginin bir parçası olduğumuzda yeryüzünün şiddetten, nefretten, korkudan arınacağı, yağmurların bereket getireceği, toprağın tertemiz ürünler vereceği bilgisi vardır.
Demek ki hayatımızda her kavram tek bir yola çıkıyor sevmek Yaratanda dolayı Yaratılanı sevmek…
Sevgi yüreğinizden hiç eksik olmasın. Haftanız mutlu, sevgi dolu, gününüz aydın, ömrünüz sağlıklı, yüreğiniz şiirler tadında sevgi çağlayanı olsun…
Haydi dostum sende benim gibi kahveni al, otur bir köşeye evinde ve dua et önce kendine, ailene, eşine, dostuna, yakınlarına ve dahi insanlığa. Ruhumuzu keşfe çıktık, sen de katıl bu serüvene…
Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım…’______Her bir yüreğe uzun sağlıklı ve mutlu bir gün daha dilerim, içi sevgi dolu hayat ağacınıza asılan.
Sevin sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir…
Gönül soframdan gönül sofranıza selam olsun…
Sevgi ve muhabbetimle…
#öskurşun





















