Bankalar… Promosyonlar…
Emekliler… Maşlar…
3 yıllık anlaşmaya atılan imzalar…
550 lira, 625 lira ve 750 lira arasındaki bir promosyon için kuyruğa giren vatandaşlar! Aksıran mı dersiniz, öksüren mi dersiniz, inleyen mi dersiniz, gülen mi dersiniz…
Kısacası ihtiyacı olanları; üzgün, morali bozuk, asık suratlı; miktarı pek umursamayanları ise neşeli, kahkaha atar, ensesi ve göbeği yerinde, olsa da olur olmasa da, der gibi gördüm!
Şimdi bu verilen DEVASA “harca harca bitmez” promosyona bir açıklama yapalım!
Yapalım da nereden nereye geldiğimizi, getirildiğimizi bir görelim.
3 yılımız x 365 = 1095 gün ediyor!
Maaşı 1500 TL’ye kadar olanlar için 550 TL veriyordu!
-Yani günlük 50 kuruş veriyor!
Maaşı 2500 TL’ye kadar olanlar için 625 TL veriyordu!
-Yani günlük 57 kuruş veriyor!
Maaşı 2500 TL ve üstü olanlar için 750 TL veriyordu!
-Yani günlük 68 kuruş veriyor!
Yani 1 TL bile değil.
Çocuk sevindirecek bir çikolata bile alamıyorsunuz!
Amma müşteri temsilcileri masasında kuyruk var!
Efendim “anlaşmayı imzalıyorum. Okudum ve anladım. Kabul ediyorum” diye en azından 4 yere imza atıyorsunuz!
Buna karşılık 3 yıl boyunca ne kadar paranız bankaya yatıyor?
Maaşı 1500 lira olan için: 54.000 TL.
Maaşı 2500 lira olan için: 90.000 TL.
Maaşı 2500 lira üstü için: (siz hesaplayın)
Ha geçmiş dönemden gününü doldurmayanların da işlemleri yapılıyor ve günü dolduğunda hesabına yatırılacağı bilgisi veriliyor!
Davet mesajı üzerine ben de Pazartesi günü gittim sıra numaramı aldım ve beklemeye başladım.
Vatandaşlardan konuşan konuşana…
Küfreden mi dersiniz, Allah razı olsun diyen mi dersiniz…
Acaba pazarlık etsek üç beş lira daha fazla alamaz mıyım diyen mi dersiniz…
Vallahi bu maaşla geçinemiyorum, yaşlıyım, iş imkanım da olmuyor. Kağıt, naylon, hurda toplayacağım ne arabam var ve sağlığım el veriyor diyen mi dersiniz…
Hadi beni boş ver de çocuğun ayakkabısı yok… Hanıma bir şey alamıyorum… Evin masrafını karşılayamıyorum. Evde dirlik düzen kalmadı diyen mi dersiniz…
Gelmiş burada sıraya girmişiz anlaşma imzalamak için! Ulan sanki günlük 10 lira veriyor! Amma kredi alsak günlük 10 değil 15-20 lira almayı biliyorlar! (Garibim günlük 50 kuruş aldığının bile hesabını yapmamış, 1 – 2 lira diye biliyor!)
Doğrusunu isterseniz ben de günlüğe vurmamıştım! Geldim evde hesapladım. Maaşı az olana az, çok olana da az veriyor! 50 kuruş, 57 kuruş ve 68 kuruş verildiğini öğrendim…
Elimizden ne gelir? Yapacak bir şey yok!
Gereksinimlerimizin başkalarından gelmesini beklersek, zamanında elimize ulaşmayabilir, anlamına gelen şu Atasözümüz ne kadar anlamlı:
“Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde gelmez!”
Aslında, emeklilerimizin durumunu devletin biraz düşünmesi gerek. İlerlemiş yaşın farkında olması lazım. Çalışamayacağını, vitaminlere ihtiyacı olduğunu, ilaç desteğiyle ayakta kaldığını, dolayısıyla kendine iyi bakması için desteklemesi gerektiğini hesaplaması gerek.
Hastaneye düşse yine devlet bakacak!
Doktor, hemşire, yatak, refakatçi, ilaç, vs. daha yüklü bir fatura ile karşılaşmayacak mı?
Oysa devlet emeklileri bir kambur, bir YÜK olarak görüyor!
Belki haklı amma, Allah’ın verdiği ömrü ne yazık ki öyle veya böyle beklemek zorunda! Aç, tok, susuz, hasta da olsa, var olan ömrünü yaşamak zorunda…
Devlet; maaş harici, ikramiye adı altında emeklisini destekleyebilir diye düşünüyorum!
Bir sarayın, hane halkının, eş ve dostlarının, vekil ve bakanların tüm aile efradının LÜKS içinde yaşadıklarını gördüğümüz zaman, emekli için, “bir simitle geçinmenin hesabını” yapan bu zatların biraz düşünmesinde yarar var diye düşünüyorum!
Sözün Özü!
Emeklinin günümüz şartlarında ailede bile yüzü kalmamış, Dışarıya çıkamıyor. Kimse ile oturup iki çay içip sohbet etmekten kaçınıyor, ısmarlayana bir de kendisinin ısmarlaması gerektiğinin farkında! Amma cep delik! Sabahtan akşama kadar da gezme şansı yok!
Yani evde de olsa yalnız, dışarı çıksa da yalnız.
Yarınından ümidi olana ne mutlu!
gazete2000@hotmail.com


















