Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Çarşamba, Aralık 17, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Ertuğrul ERDOĞAN

Bursa’ya Mektuplar

Ertuğrul ERDOĞAN Yazar Ertuğrul ERDOĞAN
27 Mart 2019
Ertuğrul ERDOĞAN
0
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

1976 yılının ilkbaharıydı. On bir yaşındaydım. Beni evlat edinen ailemle birlikte Bursa’nın eski otogarında otobüsten indiğimde köhne bir yerle karşılaştım.  ‘Anne’ diyeceğim kadınla birlikte merdivenlerinden indiğimde, dükkânların birçoğunda çeşit çeşit işlemeli havlular kapı önlerindeki yerlerini almıştı. Kiminde de kestane ve pişmaniye kutuları. Çeşit çeşit havluların raflarında dizili olduğu dükkânlardan birine girmiştik. Aldığımız havlunun üstündeki “Anneme Sevgiler” yazısını görünce, gözyaşlarım tutamadım. Ah Annem!  Müteahhit Babamın bütün mal varlığını kaybettikten sonra ani bir kalp krizi ile ölmesinin ardından,  babamın anneme hemen hemen her akşam getirdiği o tek güllerden birisi,  annemin sıkılmış avucundaydı.  Annem kurumaya yüz tutmuş güle bakıp bakıp ağlıyordu.  Hiçbir şey yemediği için bir deri bir kemik kalmıştı.  Bu arada biliyorsun,  çok kardeştik. Artık bizlere bakacak durumu yoktu,  ne annemin ne de akrabalarımın.  Zaten annemi hastaneye de kaldırmışlardı. Yanında bir tek dayım vardı.  Her birimiz çil yavrusu gibi dağılmıştık başka başka ailelere…

Beni evlatlık edinenler öğretmen ve çok iyi insanlardı. Onlar da sırf benim için şehir değiştirmişlerdi. Eşyalarımız Ertuğrulgazi adlı semte kamyonla önceden gönderilmişti. Baba demeye bir türlü alışamadığım Kenan Amcam, elimden tutarak otogarın karşısına geçirmişti. Burnuma öylesine farlı bir koku geliyordu ki, açlığım iyice depreşmişti. İçime içime çekiyordum.  Kenan Amcamla restorana girdiğimizde daha önce hiç görmediğim bir tabakta, öylesine lezzetli bir et yedim ki,  anlatamam. Adına ‘İskender Kebap’ diyorlarmış ve buranın da en meşhur yemeği imiş.  Uzunca kesilmiş etler tabağın en altındaki pideleri gizliyordu. Üzerindeki tereyağın tadı da bir başkaydı. Yanına konulan pişmiş domates, biber ve kaymaklı yoğurt ise bir başka güzellik katmıştı tabağa.  Doğrusu tadı damağımda kalmıştı. Yemeği iştahla yerken aklıma küçükken karşımda Mehmet’le birlikte yediğiniz elma şekeri geldi. Siz yerken çok imrenmiştim o an. İstememe rağmen vermemiştiniz. Öyle iştahlı yiyordunuz ki, ağzımın suları akmıştı.  Elma şekerlerinin bitmesini bekledim. Yere attığınızda hemen alıp, nasıl bir tadı var,  diye kalan şekerleri kemirecektim ama nerdeee… O ne yemekmiş öyle!  Yere attığınız saplarda bir parça bile kalmamıştı. Çok üzülmüştüm.  Eve geldiğimde annemden istedim. “Ben sana alırım oğlum” dese de,  unutup gitmişti. Tadının nasıl olduğunu kafama takmıştım. Uzun bir süre para biriktirdim. Mutlaka alacaktım. Kumbaramdaki bozuk paraları bütünlemek için cebime doldurduğumda heyecandan ayakta duramıyordum.  . Bir rüzgâr çıksa, cebimdeki bozuk paraların ağırlığından beni savuramayacaktı. Şaka bir yana dolmuşa paralarımla binmiştim. Dolmuş trafik ışıklarında durduğunda bir baktım pastanenin vitrininde bir sürü elma şekeri. Dolmuşu durdurup,   indim.  Pastaneye bir koşuşum vardı, anlatamam!  Pastaneci koca tepsiyi önüme koydu. Bir tanesini uzattı. “Hepsini verin” dedim.  Cebimdeki bütün parayı tezgâhın üstüne şangur şungur bıraktım. Elma şekerinin birini ısırıp bırakıyor diğerini alıyordum.  Ancak bir türlü hayalimdeki o tadı bulamamıştım. Boynum bükük elma şekerlerini öylece bırakıp, oradan koşarak uzaklaşmıştım. Sanırım bunları anlatınca, elma şekerini vermediğine üzülmüşsündür,  değil mi arkadaşım?

Yeni evimize geldiğimizde karşımda kocaman bir dağ vardı. Babama sordum.  Adının Uludağ olduğunu söyledi.  Yalnız o bulutlar neydi öyle! Dağdan daha aşağıdalardı. Gördüğüm manzara, bir ressamın elinden çıkmış tablo gibiydi. Yokuş yukarı çıktıkça serinliyorduk.  Oturduğumuz ev iki katlıydı.  Bahçesinde kiraz, elma ve yemiş ağaçları vardı. Yemiş ağacının meyveleri benim gibi körpeydi. Kenan Babamla birlikte onları suluyor, bakımını yapıyorduk. Gün geldi, o yemişler yavaş yavaş siyahlaşmaya başladı ve en, sonunda olgunlaşmıştı. Babam sepete doldurup getirdiğinde karşımda yiyişini gördükten sonra nedense o siyah incirleri yemek istememiştim. Lezzeti bal gibiydi ve Bursa’nın,   şeftali ve çilekten sonra en önemli meyvesiymiş. Hatta babamla yakın köyleri gezdiğimizde, bahçelerinde öylesine yemiş ağaçları vardı ki, dallarından yerlere düşüyordu meyveleri…

Bir pazar günüydü. Annem piknik için tüm malzemeleri hazırlamıştı. Yola çıktığımızda nereye gideceğimizi söylememişti. Sorduğumda hep, “Sürpriz” diyordu.  Atatürk Stadyumu’nun önündeki caddeden geçerken çevremizdeki çınar ağaçları yola farklı bir güzellik katmıştı. Daha sonra öğrendiğim Bursa’da yedi yüzü aşkın koruma altına alınan çınar ağacı varmış. Hacivat- Karagöz Anıtını geçip,  Bursa’nın meşhur hamamlarının bulunduğu yerden yukarı doğru bir yola girdiğimizde “Uludağ” tabelasını görünce, nereye gittiğimizi anlamıştım. Çevremizde artık evler görünmüyor, her taraf yeşilin farklı tonlarıyla sergilendiği büyüleyici bir ormandı.  ‘İnkaya Çınarı’ levhasını gösteren yola saptığımızda insanların devasa bir çınarın altındaki çay bahçesinde oturduklarını gördüm. Oldukça kalabalıktı.  Tarihi Çınar’ın tabelasını okudum. Yaşı Osmanlı dönemine kadar uzanıyordu.  Altı yüz yılından yaşlıydı.  Çapı üç,  boyu ise otuz beş metreymiş. Benim gibi kaç çocuk el ele tutuşsa çevresini kucaklayabilirdi acaba?  Bilemiyorum. Tarihi Çınar’ın hemen yanından akan suyun sesi insanı dinlendiriyordu. Ah! Keşke annem de görebilseydi buraları.

Çevreme baktım,  çiçek tarlası gibiydi. Daha sonra öğrendim ki, Uludağ’ın eteklerinde yedi yüz doksan çeşit çiçek türü varmış.  Bunlardan otuz çeşidi yalnızca burada yetişiyormuş. Otuzu aşkın çeşidin soğanları bir başka yere götürülse bile yaşamazlarmış.  İçinde ayı, kurt, çakal, tilki, karaca, geyik ve daha birçok hayvanın korunduğu Mili Park’ın içinden geçip zirveye geldiğimizde hava öylesine serindi ki, bagajdaki montlarımızı giymek zorunda kaldık. Burada kış aylarında kayak yapılıyormuş ama biz göremedik. Mevsimi değilmiş. Sakin bir yerde piknik yaptıktan sonra dönüşte aracımız bir sağ yapıyordu bir sol… Yollar kıvrım kıvrımdı.  Bursa’yı tepeden seyretmek için bir çay bahçesine uğradık. Geldiğim yıllarda ovası alabildiğine uçsuz bucaksızdı.  Bahçelerinde şeftali mi dersin, çilek mi, yemiş mi, aklına hangi meyve gelirse yetişirdi.

Ah arkadaşım! İşte o yeşil ova artık yok oldu. Her taraf biçimsiz evlerle doldu. Kimisi üçgen, kimisi dikdörtgen, kimisi de kat kat! Şehre küçük adımlarımı attığım otogarın bulunduğu yere yakın öylesine yüksek ve ucube binalar diktiler ki, o muhteşem Uludağ’ın manzarasını görebilmek artık mümkün değil!  Oysa ki bu şehir Osmanlı’nın da başkentiydi bir zamanlar.  Eski evleri ve tarihi güzelliği ile korunmuş olsaydı, tıpkı Roma şehirleri gibi turist akınına uğrayabilirdi.

Değerli arkadaşım, Bursa’yı anlatabilmek bir kitaba sığmaz ama sana her yazdığım mektupta gözlerinin önünde yeni bir Bursa canlandıracağım.  Şimdilik hoşça kal…

Ertuğrul Erdoğan

Şubat 2019

Paylaş
Önceki Yazı

Ünye’de Adaylardan Kim Kazanır? (II)

Sonraki Yazı

Ara Gönlüm En Güneş Aşkı

Ertuğrul ERDOĞAN

Ertuğrul ERDOĞAN

İlişkili Yazılar

Edebiyat

Miğfere Küçük Yumruk

14 Nisan 2022
5k
Ertuğrul ERDOĞAN

Nare

16 Şubat 2022
5k
Ertuğrul ERDOĞAN

Âdem İle Havva’nın Kemikleri Sızlamaz mı?

01 Şubat 2022
5k
Edebiyat

Âdem İli Havva’nın Kemikleri Sızlamaz mı?

20 Ocak 2022
5k
Sonraki Yazı

Ara Gönlüm En Güneş Aşkı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Yıllardır Süren Arazi Davası

Yıllardır Süren Arazi Davası

17 Aralık 2025
Karagöl

Karagöl

17 Aralık 2025
Bugünün Sorunları Geleceğin Ülküleri

Türkiye ve Doğu Sorunu

17 Aralık 2025
“Karşılaştırılabilirlik Yeknesaklık Değildir” Finansal Raporlamada Kavramsal Bir İnceleme

Hukuki Uyuşmazlıklarda Algı Yönetimi ve Somut Delil Yükümlülüğü Arasındaki Kavramsal Çatışma

16 Aralık 2025
Göz Gördü Gönül Katlanmadı

Sitenin Efendisi

16 Aralık 2025
Kokusuz Güzlerin de Tadı Yok

Kokusuz Güzlerin de Tadı Yok

16 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarımız, Sedayi ALTUN’dan,

“Bir Eğitim Yolcusu” adlı güzel bir eser. Yazarımızın eseri, yine bir yazarımız ve Karadeniz Şairler ve Yazarlar Derneği yönetim kurulu üyemizin sahibi olduğu Ateş Yayınlarından çıkmıştır. Kendilerini kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap