Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Pazar, Aralık 14, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar M. Burhan HEDBİ

Ekonomikleşmiş Değer Yargıları ve Küresel Fakirlik

M. Burhan HEDBİ Yazar M. Burhan HEDBİ
09 Aralık 2016
M. Burhan HEDBİ
0
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

25-27 Kasım tarihleri arasında 4.sü düzenlenen Uluslararası Din ve İnsan Hakları Çalıştayına katıldım. Teması “KÜRESEL FAKİRLİK” olarak belirlenen bu çalıştayda birçok tebliğ sunuldu. Müzakereler yapıldı. Bu çalıştayda; günümüzde yaşanan sorunların temelinde “Varlık mı” yoksa “Yokluk mu” yatıyor, sorusuna cevap aradığım tebliğimden bazı kesitleri sizlerle paylaşmak istedim.

Adalet ölçüsüyle yapılmayan her davranış ve ‘imtihan’ zülümdür. İslam adaleti emrediyor. Adalet sağlanmayınca acı, sefalet ve yoksulluk ırk, dil ve din ayrımı yapmıyor.

Yoksulların adalete erişimi, avukatların ve/veya mahkeme yetkililerinin zengin-fakir insana farklı yaklaşımı ve bu yaklaşımın giderilmesi salt yazılı metinleri övmek ile giderilmeyeceği mücerrep ve reel bir gerçekliktir.

Buna engel olabilmek için tarihte Atina’da karanlık yerlerde (davalı-davacıyı görüp etkilenmemek için) muhakemelerin yapıldığı bilinmektedir.

Bu konuda dinlere ve dindarlara gelirsek…

Yoksullara dağıtma karşılığında göklerin krallığını müjdeleyen İsa’dan (a.s), kilise saltanatında; altından tahtalara oturmayı vadeden bir hiristyanlık anlayışı çıkaran din adamları ile bir sundurmada bir hasır ve bir yastıkla yaşayan, arka arkaya üç gece buğday ekmeğiyle karnını doyurmayı kabul etmeyen Muhammedî bir islam anlayışından günümüz Müslümanlık anlayışını çıkaranlar beni çok derin düşündürüyor.

İnsan kabataslak iki şeyden oluşuyor. Ruh ve beden!

Boş ve aç bir ruh ile bedenleri doyurmaya kalkışmak ne kadar başarılabilinir sorusunu ıskaladığımız müddetçe muvaffak olmak konusunda çok az şansa sahip olunacağını belirtmek isterim. Ruhu ne ile ve nasıl doldurabileceğimiz konusuna yönelmeli ve bu sorulara cevap aranmasının başat pratik olması gerektiğini düşünüyorum.

Burada nefs, ruh ve irade ilişkisi de yadsınamayacak kadar etkili ve üzerinde durulması gereken bir husustur. Zira söylemlerinden ötürü makamlarından azledilme korkusu veya yükselme beklentisi içinde olanların bilgileri eylemlerine ne kadar yansır ve söylemleri ne kadar etik, hukuki ve bağlayıcı olabilir?

Aslında günümüzde dünya, boş bir ruh ile dolu bir mide sahiplerinin yaptığı ittifakın ceremesini çekiyor, diyebiliriz!

Sorunların nedeni varlık mı yoksa yokluk mu?

İnsan öncede de ağaç, demir taş vardı. Ama ne zaman insan oldu, bunlar silah dönüştü. Dün taş ve ağaç silah olarak kullanılırdı bugün atom veya fosfor. Dün Halepçe bugün Halep! Dün Âdem’in çocukları ilk kanı dökerlerken de sebebi yokluk değildi, bana göre bugün de!

Kâinata baktığımızda, önce yokluk sonra da varlık olduğunu anlıyoruz. Yokluk evresinde sorun ve sıkıntıların oluşmasına imkân yoktu. Varlık evresi başlayınca da birkaç dönem/çağ oluştu. Bu dönemlerden ikisinin üzerinde durmaya gayret edeceğim.

Bir; dünyanın yaratılması. İki; canlıların yaratılması.

  1. Dünyanın yaratılması

Ağaç, taş, demir, toprak vb. varlıklar, canlılar yaratılmazdan ve özellikle canlılar türünden insanlar yaratılmazdan önce de vardı. Fakat insanlar yaratıldıktan sonra bunlara sahip çıkma, bunları sahiplenme beraberinde birçok sorunu da getirdi.

Bundan ötürü de diyebiliriz ki sorunların temelinde yokluk değil varlık vardır. Âdem’in çocuklarıyla başlayan kavga ve öldürme, yokluk yüzünden değil belki varlık ve var olandan daha fazlasına sahip olma hırsıdır.

  1. Canlıların Yaratılması

Canlıların yaratılması ve özellikle de insanların yaratılmasından sonra iki şey ortaya çıktı. Bir; Kendini eşyaya/var olana sahip görme yani sahiplenme veya sahip çıkma. İki; Eşyayı/var olanı kullanma tarzı ve yöntemi. İşte bu evre/dönem, kargaşa, öldürme ve diğer tüm sorunların başladığı evredir…

İnsanlar bedensel olarak obez ve aç/cılız olmak kaydıyla ikiye ayrıldığı gibi dinleri, dilleri, ırkları ve coğrafyaları ne kadar ayrı olsalar bile ruhsal olarak da vicdanlı ve vicdansız olmak üzere ikiye ayrıldıklarını düşünüyorum.

Aslında fakirlik sadece açlık değildir fakat basit bir dile anlatmak gerekirse; mesele aç kalmak değil, tıka basa doymamaktır.

Kirlenen insanlık, kirleten insan! Bunu temizleyecek olan da yine insandır.

Hırs ve kanaat faktörü

  • Açlık; doyunca biter. Yırtıcı hayvanlar bile doyunca avlarından arta kalını stok etmezler. Bu konuda insanların tavrı hayret vericidir.
  • Açgözlülük; doymaz.
  • Kıskançlık-çekememezlik ise; ötekinin elinkine de göz diker.

Son ikisi hırsın neticesidir. Kanaat; başkasının elindekine göz dikmemek, ‘gayrı meşru da olsa mülk edinme hırsını’ kontrol altına alabilmektir.

Şimdi bir an semavi ve beşeri tüm yazılı metinlerin olmadığını varsayın. Yaşanan tüm bu sorunların sebebi kim veya nedir sorusuna ne cevap verebileceğinizi düşünün! Hz. Ömer Müslüman olur ve kendine söyle der: Ömer değişti ama Mekke hala aynı. Peki, Ömer’in değişimi dış dünyaya yani Mekke’ye yansımıyorsa bu ne kadar doğru veya bu değişim olduğunun yansımasıyla görünmesi, kendini göstermesi gerekmez mi? Diyordu. O vakit Mekke de değişmeliydi.

 

Şimdi yazılı metinlerin yeni geldiğini-oluştuğunu düşünelim. Bu metinler bizde ne gibi bir değişim yapar veya yapar mı?

Gerçeğe yaklaşmanın bir yolu da sahteden uzaklaşmaktır. O zaman suçu başkalarında aramak, başkalarını yargılamak yerine kendimize dönelim ve gelin hep beraber sahte din ve sahte dindarlıktan uzaklaşmakla başlayalım.

Mesele zengin olmak değil, zenginlikten ötürü kendini beğenmişlik, bir üst sınıf görme merhalesine gelmemek.

Bir düşünür derki; zenginlerin ayıbı ile fakirlerin ölümü geç fark edilir.

Diklenmeden dik duruş için gerçek manada tam bir özgürlük için ‘Ekonomik Bağımsızlık’ önemli ve gereklidir. Bu, bir kural niteliğindedir. O kurala göre davranılmadığı için de maalesef bugün İslam âleminde büyük problemlerle karşı karşıya kalmış bulunmaktayız. İslam âlemi olarak bugün; ekonomik bağımsızlığımızı koruyamadığımızdan olacak ki; omurgalı bir duruş sergileyemiyoruz. Elimizi uzattığımızdan olacak ki ayağımızı uzatamıyor, dindaşlarımıza ve insanlığa yapılan kıyımlara sessiz kalıyoruz.

Ekonomik bağımlılık birçok kötülüğü beraberinde getirir. Hele bir de karşıt kültürden birilerine bağımlıysanız; bu bağımlılık kötülüğün ve yozlaşmanın anası oluverir. Bu bağlamda ekonomik bağımsızlık ve sınırların da bir biriyle doğrudan ilişkisi vardır. Ekonomik bağımsızlığa sahip ol(a)mayanlar, sınırlarını da koruyamazlar. Sınırlarını koruyamayanların, ahlaki, iktisadi ve tüm erdem ilkeleri işgal ve tehlike altına girer.

Ekonomi elbette ki küçümsenmeyecek kadar önemlidir ama aslında derinlemesine analiz edildiğinde asıl sorunun salt ekonomik gelirin azlığı veya gelir dağılımının adaletsizliğinde olmadığı görülecektir.

“Galat-ı meşhur lûgat-ı fasihten evladır.” Derler. Bilindiği üzere, Birleşmiş Milletler (BM), periyodik olarak “İnsani Gelişme Endeksi (İGE)” yayımlar. Mesela BM’in açıkladığı bir İGE’nde, Hindistan Federasyonu’nu oluşturan devletlerden biri olan Korela (Hindistan’ın Güney-Batı kıyısında bulunan Katolik ve Komünist devlet), Hindistan’da kişi başına düşen gelir açısından en yoksul devletlerden biridir; lakin insani gelişme göstergesi, en zengin ülkelerinkinin çok üstündedir.

Yani bir bakıma temel sorun ekonomik gelirlerin adaletsizliğinde değil değerlerimizin ekonomikleşmiş olmasında. Değer yargılarımız ekonomik göstergelere bağlanmış. Örneğin çalışan bir kadın ile getirisi olmayan bir kadın toplumumuzda aynı statüde değildir. Kız istemelerinde; sorgulanan ilk şeyin ‘oğlumuz ne iş yapıyor’ faslına girmeyeceğim bile. Bu, aynı zamanda toplumumuzun insana bakış açısı ve yozlaşan değerlerinin de göstergesidir…  Yalan söyleyen, aldatan, zülüm eden, emeği sömüren biri, toplum tarafından ‘zengin’ olduğundan ötürü itibar görüyorsa, bu eylemlerin kötü olduğunu genç nesillere nasıl izah edebilirsiniz?

Her ne kadar “Dağlara buğdaylar serpin. ‘Müslüman ülkede kuşlar aç’ demesinler.” diyebilecek bir seviyeye ulaşan kültürün varisleri olsak da bugün pekiyi bir durumda olduğumuz da söylenemez.

Oysa ne demişti İmam Gazali; “Atalarının dindarlığı ile kurtulacağını zannedenler; babalarının yemesiyle kendi karınlarının doyacağını, onların içmesiyle susuzluklarının gideceğini, onların okumasıyla bilgili olacağını sananlara benzerler.”

Burada bir düşünürün ne kadar insansınız sorusuna verdiği ekonomik cevabını da sizlerle paylaşmak isterim. Varsayalım ki bir aylık geliriniz 100 tl’dir. Asli ihtiyaçlarınız da 75 tl’dir. Geriye kalan 25 tl’nin yüzde kaçını paylaşıyorsanız o kadar insansınız. Yani kendi asli ihtiyaçlarımız dışında, öteki ile ne kadar ilgileniyorsak o kadar insanız.

İslam bunu bir adım daha öteye taşımış: “Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Haşr 59/9”

Burada bir cümleyle de olsa göç-tehcir ve sürgün hayatına değinmek isterim. Kürdler “Bila heft sala xela be, salkê cela be.” yani “Yedi yıl kıtlık olsun ama bir yıl da olsa göç-tehcir ve sürgün olmasın” demişler.

Paylaş
Etiketler: Değer Yargılarıfakirlikküresel
Önceki Yazı

Kimlere Bakıcı Desteği Verilecek?

Sonraki Yazı

Bireysel Emeklilik Zorunlu

M. Burhan HEDBİ

M. Burhan HEDBİ

İlişkili Yazılar

Neyimiz İslâma Göre
Din ve Ahlak

Hay”dan Gelen Ölüm

14 Kasım 2025
5k
Neyimiz İslâma Göre
Genel Eğitim

Bir Bayram Mektebi

05 Haziran 2025
5k
Neyimiz İslâma Göre
Edebiyat

Kim Konuşuyor?

01 Haziran 2025
5k
Neyimiz İslâma Göre
Genel Eğitim

Sıkışmışlık

20 Mayıs 2025
5k
Sonraki Yazı

Bireysel Emeklilik Zorunlu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Çözümsüzlük (l)

Çözümsüzlük (l)

14 Aralık 2025
Gönüllü Sağlıkçı

Gönüllü Sağlıkçı

14 Aralık 2025
Hediye Kitap (l)

Hediye Kitap (lll)

14 Aralık 2025
Aralıkta

Güllü

14 Aralık 2025

Halkın İradesi

13 Aralık 2025
Gençlik Nereye?

Gençlik Nereye?

13 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarımız, Sedayi ALTUN’dan,

“Bir Eğitim Yolcusu” adlı güzel bir eser. Yazarımızın eseri, yine bir yazarımız ve Karadeniz Şairler ve Yazarlar Derneği yönetim kurulu üyemizin sahibi olduğu Ateş Yayınlarından çıkmıştır. Kendilerini kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap