Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Ülkü TAŞLIOVA

Galaçaya Koşmak

Ülkü TAŞLIOVA Yazar Ülkü TAŞLIOVA
24 Ekim 2015
Ülkü TAŞLIOVA
0
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Tandır başında iki tarafı kulplu, kenarları isten kararmış bakır kazanlarda çeçil peyniri pişiriyordu. Ürkek adımlarla içeri girerek sözü uzatmadan “Bereketli olsun Toyuz bibi, bir şey diyeceğim ama biraz çekiniyorum senden. Ben aracıyım kızma bana.” dediğinde “Hayrolsun Döne Bacı niye çekiniyorsun gel otur hele sonra söyle sözünü.” diye cevap verirken, bir yandan da tandırın üstünde kaynayan sütü tahta çömçeyle[1] karıştırıyordu.”, ” dayımgil akşam size hayırlı bir iş için gelecekler .” “Buyursunlar başım üstüne.” diye cevap vermişti Toyuz bibi ne de olsa alışmıştı bu ziyaretlere.

Hafif esen rüzgârda nazlı nazlı dalgalanan çayırların biçilme zamanıydı. Kavurucu sıcakların bastırdığı yaz gününde güneşten önce uyanıp işe başlayan bedenler, gün batımıyla yorgun düşmüş bir halde evlerine döndüler. Tırpan sallamaktan nasır tutmuş ellerine bulaşan masatın griliğini, güğüme doldurulan su ve bir köşesi kırılmış porselen çay tabağına koydukları yeşil sabunla yıkayıp, evin büyük odasındaki sekiye oturdu.

“Çay demledin mi kızım, büyük bardakla getir içim yanıyor üstelik de çok yoruldum bu gün.” diye seslendiğinde kalayı silinmiş bakır sinide büyük bardaklara doldurulmuş çay ve çinko tasta kesme şekerle içeri girdi Münire. Tek evladıydı, gözünden sakınırdı kızını. “Anam da geliyor baba, ona da çay getirdim. Biz de bu gün çok yorulduk.” diyerek tepsiyi sekide oturan babasının önüne koyarak odadan çıktı.

Kıtlama şekerle çaylarını içerken Toyuz bibi ;“Bey döne bacı haber verdi bu akşam dayısının oğluna kızı istemeye geliyorlar.” dediğinde babanın yüzünde memnunluğunu gösteren çizgiler oluşmuştu. “Şimdiye kadar görücü gelecek olanlara hep hoşnutsuzluk gösterdin, bu gün neden sesin çıkmadı.” sözüne baba bıyık altı gülümseyerek “Onlar hem zengin hem de iyi ailedir.” diyerek cevap verdi.

İki erkek ve iki kadın o gece Münire’nin söz kesme şerbetini içip, nişan tarihini belirlediler. Münire ise kapı arkasından onları dinlerken gözyaşlarına boğuluyordu. Babası “Hayırlı uğurlu olsun Davut kardeş.” dediğine kolu kanadı kırıldı, “ Üç beş pul ve el âlem ‘zengine kız verdi’ desinler diye neden beni yaktın baba.” diyerek sessizce kapının dibine yığılıp kaldı.

***

Etrafı çeperle[2] örülü toprak ev, köyün yamacındaydı. Her ne kadar yokuşu çıkmak zor olsa da Çıldır gölünün manzarası evlerinden bir başka güzel görünüyordu. Gölün maviliği, çayırların yeşilliği, tarlaların altın sarısı başakları, Göy dağdan eksik olmayan bembeyaz karlar ve martıların şarkıları, demet edilip bağlanmış rengârenk çiçek gibiydi.

Münire nişanlandıktan sonra bir başka hal almıştı. Şen kahkahalarla etrafına neşe saçan kız gitmiş, yerine suskun, hüzünlü, mahzun biri gelmişti. Her sabah şafakta uyanarak penceresinin perdesini aralayıp bir müddet gölü seyrederek hayallere dalıyordu. Toyuz bibi birkaç kez yatağının yanına oturmuş “Neyin var güzel kızım saatlerce burada oturup göle bakarak dalıp gidiyorsun.” diye sormuştu, ama Münire cevap vermemişti. Manasız bakan gözlerle anasına bakmış sonra da gözlerini tekrar gölün enginliğine çevirmişti.

***

Çayır biçimi bitmiş, dolgun tohumların boyun eğdirdiği başaklar olgunlaşmış, biçim zamanı gelmişti. Köylüler bazen imece bazen ırgat olarak kış gelmeden tarladaki rızıklarını bir an önce ambarlara doldurma telaşındaydılar. Ne de olsa kış erken gelirdi buralara üstelik biçmekle iş bitmiyordu, harman edildikten sonra tahıl öğütülüp un edilecekti. Bulgur ve yarma kaynatılarak dibekte dövülecekti. Öğütülen taze undan erişte kesilip, süzme yoğurtan kurut[3] yapılacaktı. Kışın hayvanlara yem olacak olan saman mereğe[4] doldurulacaktı. Kışı karşılama hazırlıkları bittikten sonra da toylar[5] başlayacak, davullarla zurnalarla, halaylarla uzaktan birbirine bakan sevenler sevdikleriyle muratlarına erecekti.

***

“Kızım Münire nereye koşuyorsun?” diye seslenen Abo dayıya cevap vermeden koşarak yanlarından geçip gitti. Ayağında kara lastik, geniş büzgülü al çiçekli şalvarı, kırmızı bluzunun üzerine giydiği siyah ince yeleği ve başında oyalı leçeğiyle[6] koşuyordu. Tırpanına masat çeken Durmuş “Münire bacııı!” diye peşinden bağırsa da yanıt alamamıştı. Kısa bir müddet arkasından bakarak mana verememiş başını iki yana sallayıp, işine devam etmişti. Geçtiği her tarladan çayırdan “Kızım niye koşuyorsun, nereye gidiyorsun?” diye sesler duyuyor ama durmuyordu. Koşuyordu. Başından sıyrılıp düşen leçeğini fark etmemişti. Uzun siyah saçlarının çözülen örgüsü hafif esen rüzgârda savruluyordu. Gözünden akan yaşlar yüzünün teriyle karışmıştı o ise koşuyordu koşuyordu… Biraz yavaşladı nefessiz kalmıştı ellerini dizlerine koyup derin nefes alıp toparlanırken “Ne oldu kızım nereye gidiyorsun bak köyden uzaklaştın ne işin var buralarda?” sözüne “ Galaça’[7] ya, Rıza emmi Galaça da ki tarlaya.” diyerek koşmaya devam etti.” dur kızım, Cemal ağa bu gün orayı mı biçiyor? ” diyen Rıza emmiyi duymayarak koşuyordu.

Yol uzundu, yorulmuştu, sağ böğrüne bir ağrı saplanmıştı. Yavaşladı biraz durup soluklanmak istedi. Göğsü inip kalkıyor, ardı ardına aldığı nefesi yetmiyordu. Başakların arasına çömelip eliyle ağrıyan böğrüne bastırdı. Biraz toparlandıktan sonra ayağa kalkarak dönüp arkasına baktı. Köy gözükmüyordu “Ohh peşimden gelen yok. Anam inekleri sağmıştır, şimdi beni arıyor olmalı. Ağılla ev arasında adımı seslenerek gidip geliyordur” diye kendi kendine konuşurken, bakışlarıyla uzakta tarlalarda çalışan insanları aradı. Kimse gözükmüyordu. Sonra önüne baktı. Ürperdi bir an, az kalmıştı varacağı yere. Mavi gök altında kanat çırpan martıların sesleri duyuluyordu. Bir iki adım atıp durakladı, terlemişti, yeleğini çıkarıp attıktan sonra döndü bir daha arkasına baktı ve koşmaya devam etti. Taşlı yokuşa geldiğinde yavaşlamıştı, önündeki kayayı da aştı mı düzlüğe çıkacaktı. Nefes nefese kayalara tırmanırken bir ayağından lastiği çıkmış aşağıya yuvarlanmıştı. Elleriyle tutunarak tırmanırken aşağıya yuvarlanan lastiğine baktı.

Son adımını atıp düzlüğe çıkınca yüzükoyun uzandı. Canı acıyordu avuçlarına baktı. Kanıyordu nasırlı elleri. Biraz dinlendikten sonra ayağı kalkıp, kollarını çapraz yaparak ellerini koltuklarının altına soktu. Tek ayağındaki lastiğiyle yavaş adımlar atarak ilerledi. Martılar başının üstünde çığlık atarak dönüyor dönüyordu. Lastiksiz ayağının altındaki otları ve küçük taşları hissediyordu. Kollarını yanına indirdi. Karşında duran sinesi karlı, başı dumanlı Göy dağa baktı, sonra başını eğerek birde aşağıya baktı, dalgalar sanki aşk ile coşmuş kayaları kucaklıyordu. Galaça’ nın dibinde mor bir çiçek başını kaldırıp Münire’ ye gülümsüyordu. “Gel korkma uzat elini, bak ben de buradayım.” diyordu. Münire de son kez buğulu gözlerle arkasına baktı ve menekşeye gülümseyerek “Geliyorum tut elimden.” dedi.

***

Vakti gelmiş kiminin omzunda tırpan, kimininkinde tırmık ile dirgen, kimi atlı kimi yayan olarak evlerine dönüyordu. Yol boyunca bir birine rastlayan köylüler çoğalarak yürüyorlardı.

“Rıza emmi Cemal dayının Kızı Münire koşarak gidiyordu, nereye dedim ama cevap vermedi ne ola ki?”,” Ben de gördüm seslendim, oradaki tarlayı biçiyorlar her hal. Dalınca gideyim dedim yetişemedim. Sonrada işe daldım.” “Ben de gördüm.”, ”Ben de seslendim. ”. diye konuşarak köye vardıklarında ortalığı kaygılı bir hal almıştı. Köydeki herkes bir birinin yüzüne bakıyor kimse bir şey sormaya cesaret edemiyordu. “Bey Münire kayıp, Cemal ağa aramadık yer sorulmadık kimse bırakmadı. Hiç Bir yerde yok. “Dediğinde Rıza emmi yıkanmak için çıkardığı şapkasını başına takıp ellerini bile yıkamadan “ Eyvahlar olsun. Hanım vaziyet kötü ben muhtara gidiyorum. Sonumuz hayrolur inşallah.” diyerek köyün ortasından geçen çayın kenarındaki muhtarlığa koşar adımlarla ilerlerken yolda rastladığı kişileri de yanına almıştı.

***

Günlerce süren aramalar sonuçsuz kalmıştı. Toyuz bibi ağıtlar yakıyor, evi gelip gidenle dolup taşıyordu. Bu yetmiyormuş gibi savcının, jandarmanın sorgusu bitmek bilmiyordu. “Galaça’ ya gidiyorum.” dediğini Rıza emmi savcıya demişti ama yamacın eteğinde kara lastikten başka bir şey bulunmamıştı. Köyün erkekleri işlerini bırakmış jandarmayla birlikte Münire’ yi arıyordu.

Nişanlısının ailesi “Kız başkasına kaçtı korkusundan saklanıyor.” diye dedikodu yaymış nişan takılarını geri almıştı. “Bir oğlanla otobüste görmüşler İstanbul’ a gidiyorlarmış. ”Bohçacı Hanifi’ yle kaçmış.” diye kadınlar arasında ise bu dedikodular almış başını gitmişti. Döne bacı ise söylenenlerin hiç birine inanmıyor komşusunu yalnız bırakmıyordu.

***

Muhtarın kapısından içeri girdiğinde benzi solmuş, bedeni tir tir titriyordu. Bir elinde ince uzun çubukla masanın önünde durup muhtara bakıyordu. Güneş yanığı alnından sızan ter şakaklarını geçip boynuna iniyordu. “O orada.” diyebilmişti ancak.

Köyün büyüklerini ve Cami Hocasını yanlarına alarak danacının[8] arkasından koşar adımlarla yürüdüler. Yol boyunca ne gördüğünü sorsalar da konuşamamıştı dediği tek cümle ‘O orada’ sözüydü.

Gölün ayağına geldiklerinde yosun tutan kayaların arasına bakıp gördükleri manzara karşısında gözyaşlarını tutamamışlardı. Kollarından çekerek kayaların arasından çıkarıp kenardaki çakıl taşlarının üzerine uzattılar. Yaralanmış ve şişmiş bedenin üzerine danacının hılliğini[9] örttüler.

[1] Çömçe: Kepçe

[2] Çeper: Bahçe duvarı

[3] Kurut: Süzme yoğurdun ceviz büyüklüğünde yuvarlanıp güneşte kurutulmuş hali.

[4] Merek: Saman koyulan yer samanlık

[5] Toy: Düğün

[6] Leçek: Kenarları ı boncuk oyalı beyaz başörtüsü.

[7] Galaça: Yer adı

[8] Danacı: Dana çobanı

[9] Hıllik: Çobanların giydiği keçeden yapılan kepenek.

Paylaş
Etiketler: günceyaşam
Önceki Yazı

Edebî Fikir ve Şüphecilik

Sonraki Yazı

Uzakları Yakınlaştıran Mektuplar Ne Güzeldi..

Ülkü TAŞLIOVA

Ülkü TAŞLIOVA

İlişkili Yazılar

Kervan
Edebiyat

Kervan

04 Aralık 2023
5k
Ben Büyüttüm Seni
Şiir

Ben Büyüttüm Seni

04 Kasım 2023
5k
Hiç
Öykü Tefrikaları

Hiç

26 Ekim 2023
5k
Damgalı Deli Çoban
Öykü Tefrikaları

Damgalı Deli Çoban

06 Ekim 2023
5k
Sonraki Yazı

Uzakları Yakınlaştıran Mektuplar Ne Güzeldi..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap