Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar M. Ünsal KÖKSAL

Islak mı?

M. Ünsal KÖKSAL Yazar M. Ünsal KÖKSAL
07 Kasım 2009
M. Ünsal KÖKSAL
13
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Anayasamızın 2. maddesi cumhuriyetimizin niteliklerinden söz etmektedir. Sayılan nitelikler arasında ise “demokratik, laik ve sosyal hukuk devletidir”(1) denilmektedir.

Bilindiği gibi yasalar TBMM tarafından ve anayasaya aykırı olmamak üzere çıkarılır. Anayasa’ya aykırı olduğu düşünülen yasa veya yasa maddelerinin anayasaya uygun duruma getirmenin yolları da bellidir.

Yasa koyucu, TSK görev ve yetkilerini iç hizmet kanunu ile düzenlemiştir. İç hizmet kanununun 35. maddesi ise orduya, Cumhuriyeti “kollama ve koruma” yetkisi vermiştir.(2)

Ordu, cumhuriyeti ve cumhuriyetin temel niteliklerini iç ve dış tehditlere karşı korumak ve kollamak zorundadır. Zira işlevi budur.

*     *     *

Bir gün Cumhuriyet başsavcısı, iktidarda olan bir parti aleyhine bir kapatma davası açar. Kapatma gerekçesi ise adı geçen partinin, “laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği” gerekçesidir. Bir süre sonra yargılama süreci sona erer fakat bu parti’nin her ne kadar “laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği” doğru olsa da kapatma yerine, hazine yardımından mahrum bırakılma cezası verilmesi uygun görülür.

Anayasa mahkemesi kararı ile iktidarda bulunan partinin “laiklik karşıtı fiillerin odağı” olduğu tescil edilmiş olunur.

*     *     *

Başka bir gün haberlerde bir kurmay subayın “İrticayla mücadele eylem planı” isimli bir çalışma yaptığını duyduk. Daha sonra bu planı yapan subayın hazırladığı belgenin gerçek mi? Sahte mi? Belgedeki imzanın gerçek mi? Sahte mi? Olduğu tartışılıp duruldu. Sonra da bu subayla ilgili bir dolu spekülatif haberler aldı başını gitti. Nasıl olur da bir subay böyle bir belge hazırlardı? Başbakan başta olmak üzere birçok kişi bu işin sonuna kadar üzerine gideceklerini açıklayıp durdular. Genelkurmay başkanı başta olmak üzere orduya karşı yıllardır biriktirdikleri kinlerini kusup durdular.

Gazete yorumlarını okuduk durduk günlerce. Hiçbir köşe yazarı da çıkıp: yahu kardeşim siz neyi tartışıyorsunuz. Elbette irtica ve bölücülükle mücadele için ordunun iç hizmet kanununa dayanarak bir çalışma yapması gayet normaldir ne var bunda dediğini duymadık. Ya da; ne zamandan beridir bu memlekette irticaya karşı ya da bölücülüğe karşı çalışma yapmak suç oldu? Bırakın bu ıslak mı kuru mu tartışmalarını…

Yapılması gereken ise tam tesridir. Eğer ordu içerisinden birileri çıkıp da “irticaya ve bölücülüğe karşı eylem planı” adı altında bir çalışma yapması için görevlendirilmiyorsa, bu çalışma yapma konusunda görevlendirilmiş olanlar da çalışma yapmıyorsa onlar hakkında görevini savsakladığı gerekçesiyle soruşturma açmak gerekir.

(1)– ANAYASA – Madde 2. – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,  demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

 (2) – TSK İÇ HİZMET KANUNU  – Madde 35 – Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır.

Paylaş
Etiketler: askerdarbedemorkasiıslak imzaordutoplumyönetim
Önceki Yazı

Otojenik Eğitimle Ne Elde Edilir?

Sonraki Yazı

Meclisin Çiçeği, Örnek Bir Bakan..

M. Ünsal KÖKSAL

M. Ünsal KÖKSAL

İlişkili Yazılar

Kitapla Besleyelim Çocuklarımızı…
Eğitim

Kitapla Besleyelim Çocuklarımızı…

21 Mayıs 2023
5k
M. Ünsal KÖKSAL

Ukrayna Gezisi – II

20 Mayıs 2019
5k
M. Ünsal KÖKSAL

Kültür ve Sanatın Önemi

31 Ekim 2017
5k
M. Ünsal KÖKSAL

Ukrayna Gezisi (I)

28 Aralık 2016
5k
Sonraki Yazı

Meclisin Çiçeği, Örnek Bir Bakan..

Yorumlar 13

  1. Halil DAĞ says:
    16 yıl önce

    Üstad hoşgeldin.
    Yazının altına ıslak bir imza atabilir miyim?
    Saygı ve Selamlarla…

  2. ahmet fidan says:
    16 yıl önce

    Bir beyin cimnastiği:

    Devletin üniter yapısı, o ülkenin yüzde elliden fazla oy almış bir iktidarı tarafından tartışılmaya açılması ve hatta bunu uygulamak için alt yapı hazırlaması durumunda TSK iç hizmet kanunu gereği müdahale etme gereği duyar bu mantıksal düzlem ile.

    Peki, iktidar, yüzde yetmişbeş oy ile böyle bir icraata gitmesi ile, veya bu devletin temel nitelikleri konusunda halkoylamasına gitmesi yine ordu’nun müdahale alanına girer mi?

    TSK nın görev anlayışı genel iç savaş ve terör olayları haricinde ülke iç düzenine, özellikle de devletin niteliklerindeki değişme tartışmalarından maada’dır. Öyle de olmalıdır.

    Bizim olmayan her zaman tü kaka,
    bizim olmaayan iktidar da tsk ya parya
    veya derdest edilmesi için vaveyla yapılmamalıdır.

    Zaten işin diğer yönü, Kuvvetler Ayrılığı mı Dediniz? Hangisi? başlıklı yazımda irdelediğim gibi, ordunun da bu bağlamda eski ordu olmadığını belirtmek gerekiyor. Vesselam.

  3. m.ünsal köksal says:
    16 yıl önce

    % 75 örneğinin neden verildiğini çözemedim.
    Zira sokrat’a baldıran zehirini içiren de çoğunluğun kararı idi.Fakat zaman gösterdi ki, sokrat haklıdır. Çoğunluk olmak haklı olmak anlamı taşımamakta.
    Kaldı ki; demokrasiler ,çoğunluğun her dileğinin uygulandığı değil, çoğunluk içindeki azınlıkların haklarının çoğunluğa karşı korunduğu rejimlerdir.

    Meraklısı ile ordunun dünkü, bugünkü ve yarınlardaki işlevini oturur tartışırız.
    Saygıyla…

  4. Halil DAĞ says:
    16 yıl önce

    Hocam,
    Hukuk yapmanın üretmenin hukuki bir sınırı yoktur, ancak sosyolojik sınırı vardır.

    Bir iktidar % 100 de oy alsa yapabileceklerinin sınırı vardır.
    Yasama Meclisini Kurucu meslis ile karıştırıp da tanrılaştırmayalım.
    Şimdiki meclis te bir savaş yapsın devlet kursun o zaman istediği biçimi versin devlete.
    Yoksa içinde yüzlerce milletvekilinin hırsızlıkla itham edildiği bir meclisin yasama hakkının neresini kutsal olarak kabul edebiliriz…
    Esselam…

  5. ahmet fidan says:
    16 yıl önce

    Her zehirlenen kişi haklı değildir, haddizatında, zaten çoğunluğun egemenliğini müteaddid defalar eleştirel olarak ben de irdelemişimdir. İlaveten, Halil Bey dostumun ileri sürdüğü şu anki parlamentonun milletvekili içeriğindeki etik kanama da darbe ve darbe teşebbüsü tartışmasında önemli ölçüde ilgisiz bir durumdur.

    Bir ülke şu ya da bu şekilde kurulmuş, o zamanın şartlarına ve durumuna göre ülkenin kurucusu dahil olmak üzere belli şekil ve yönetim şartları ortaya koymuş olabilir.

    Aradan yüz yıla yakın bir zaman geçmiş. O zamanın insanlarından şu an sadece en fazla on bin kişi kalmış.

    Toplum değişmiş, talepler beklentiler değişmiş, küreselleşme diye olumlu veya olmusuz irdelediğimiz olgu ortaya çıkmış, bütün bunlardan sonra, Kurtuluş destanının ardından kurulan T. Cumhuriyeti devletinin özelliklerinin ve/veya temel niteliklerinin değiştirilme endişesi (yer yer paranoyası) askeri bir müdahaleyi gerektirdiğini iddia etmek, günümüzün talep ve beklentileri değişmiş ve de değişmekte olan halkına haksızlık olacağı kanaatini taşıyorum.
    Ayrıca, Kürt açılımından sonra nispeten ben de ergenekonculara haksızlık yapıldığını düşünmekteyim. Bu da (pazantez içi yaman çelişkisi olarak) ayrı bir durumdur.

  6. Halil DAĞ says:
    16 yıl önce

    Parlemento’nun içeriğine ilişkin yazdığım açıklama darbe teşebbüsüne meşruiyet kazandırmak için değildi. Sadece şunu vurgulamak istedim, yasama tanrılaştırılmamalıdır. Çünkü yasama orana vursak devletin ancak beşte biri eder. 4-5 yıl için o da kirini pasını saklamak için parayla aday olmuş vekillerin devlete şekil verme hakkını tartışalım önce o zaman. Bu konuda tartışmak isteyenlere http://www.bilgiagi.net/?p=1341 adresindeki “YASAMA FETİŞİZMİ” isimli yazıyı önerebilirim.
    Devlet kurulmuş, üzerinden şu kadar zaman geçmiş mevzusuna gelince;
    O zaman yıklaım devleti, ne de olsa bu bakış açısına göre miadı dolmuş. Bence çok sakat bir yaklaşım. Oturursun günün koşullarına göre yenilikleri tartışırsın, sana uyanı uymayanı hesap kitap edersin, ama Atatürk öldü artık Atatürk’ün bu ülkede işi yok diyemezsin. Ben böyle mi dedim diyeceksiniz belki ama ince bir geri bakışla söylediğinizin buraya kapı açtığını görürsünüz. Benim de iki dedem ölmüştü, o zaman onları da sileyim defterden…

    Küreselleşme falan, bunlara gelince;
    Siz yönetim bilimleri okumuş ve okutan birisiniz. Dünyadaki özellikle 1980 sonrası yönetim bilimi trendlerinin tümü, kapitalist sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda duvarları yüksek ulus devletlerin sınırlarını çözmek için üretilmiş modellerdir. Bunu isterseniz bir başka yazıda tartışırız ancak 1980 sonrası megatrendlerin en önemli stratejisi gerek Sovyet gerekse Amerikan etki alanında olsun bütün devletlerin sermaye odaklı ve “YÖNETİŞİM” merkezli bir yapıya dönüştürülmesidir. Yönetişimin de ne getirip götürdüğünü isterseniz önce siz bir yazıyla ele alın biz de tartışmasını yapalım.

    Darbe…
    Darbe kötü mü sizce, iyi demiyorum şüpheniz olmasın. Ancak Mustafa Kemal’in yaptığının da bir nevi darbe olduğunu hesaba katarak darbe analizlerine girelim.
    Herkes haklı, devleti ilelebet korumaya yeminli 2218 yıllık TSK haksız. Sanki haksızlık bizde gibi geliyor. Ha asker içinde askercilik oynayan birilerini oturur tartışırız. Ancak devletin belkemiği orduya belden aşağı vurmaya ben şahsen gelemem. Gelen de döker eteğindeki taşı.

    Bir parantez de Ergenekon için.
    Ergenekon tarihte bize kurulan tuzakların adıdır.
    İlk Ergenekon sonrasında Asyâ’nın en büyük devleti ortaya çıkmış. İkinci Ergenekon Avrupa’nın Osmanlıya kurduğu tezgahtır ki bu Ergenekon’un ardından 20. yüzyılın Türk Devleti (ismi Türk olan ikinci Türk devletidir:)) ortaya çıkmıştır. Şimdi ise cemaat-cia işbirliği ile 3. Ergenekon’a sokulmuş bir vaziyetteyiz. Kim ne derse desin bu süreç üç beş asker tutklamakla ilgili ya da sınırlı değildir. Bu Ergenekon; TSK’nın yıpratılması, kurumların birbiri ile çatıştırılması, toplumun ruhunun ve şuurunun iğdiş edilmesi, toplumsal dokunun parçalanması, Türklerin hem coğrafi hem de mental olarak dar bir alana (Ergenekon/Dargeçit)sıkıştırılarak büyüklük inancının ortadan kaldırılması gibi geniş kapsamlı bir projenin adıdır. Aslında bakınca genişleyen BOP’un Türklerin geri çekilmesiyle ortaya çıkabileceğini de görürüz.
    Sonuç olarak, “Ergenekoncular dışarda olsaydı biz Açılım maçılım yapamazdık” diyen bir hükümet var.

    Ergenekon yurdun adı,
    Börteçine kurdun adı.
    Dörtyüz sene durdun hadi,
    Çık ey yüz bin mızrağımız…

    Biz bu Ergenekon’dan da çıkarız vesselam…

  7. ahmet fidan says:
    16 yıl önce

    Halil Bey dostum, yer yer polemik, yer yer militaristik ve etnik taassup kokulu, yer yer cengaverlik coşkusuyla süslediğin yorumunu okudum.
    Bila kaydüşşart sadece şu ilavede bulunmak isterim ki, ölen öldüyse gebersin gitsin yıkalım yeniden yapalım mantığı ne kadar sakat bir mantık ise, ölenlerin zamanındaki ilke ve yönetim şekillerine de kayıtsız şartsız iman etmek o kadar sakat bir mantıktır.

    Ünsal Bey dostumuzun Islak imza yazısı, da şahsımızın polemiğine dönüşmeden orta bir yerde buluşalım en iyisi…
    Son buluşma noktasını da sen koy, ben yorgun ihtiyarım.)))
    Sevgi ve saygılarımla.

  8. Halil DAĞ says:
    16 yıl önce

    “yer yer polemik, yer yer militaristik ve etnik taassup kokulu, yer yer cengaverlik coşkusuyla”
    bunları algılamış olabilirsiniz,
    Ancak bunların hiçbiri fikrimde yoktu. Ben bu değilim, kendimi o gaza getirmem de.
    Bu yüzden fikrimde olmayanı zikreden bir yorum ile orta yerde buluşmam mümkün değil.
    Sanırım bu konuda buluşacağımız orta nokta şudur:
    Sizin dininiz size benim dinim bana.
    Şahsi polemik konusuna gelince, yok artık derim:))) Hani siyasetçi olsak anlarım.
    Selam ve Saygı ile.

  9. m.ünsal köksal says:
    16 yıl önce

    Ergenekon yurdun adı,
    Börteçine kurdun adı.
    Dörtyüz sene durdun hadi,
    Çık ey yüz bin mızrağımız…

    aynen….

  10. Nöbet says:
    16 yıl önce

    Yorumları okudum. Gerçekten çok üzücü bir tartışmanın ülkemizi ne hale getirdiğine şahit oldum. Sayın hocamız her ne kadar Darbeyi savunmuyorum- sevmiyorum dese de zikrinde farklı ifadeler kullanmakta. Bu ülkede ki 60’ları- 70’leri- 80’leri – 28 Şubatları- 27 Nisanları yapmış olan askercilik oynayan 1-2 insanının yüzünden tüm bir ülkenin çektiğini unutmamak gerekiyor. Bazıları 60 ihtilali gerekliydi ancak 80 ihtilali ABD işi dese de bu ülkenin bu kadar geriden seyretmesindeki en büyük sebep bu demokrasi balans ayarlarıdır.

    Yasama faşizmine karşı olalım. Kabul ancak bir sorun var ortada. Bu ülke için iyi olanın kararını kim verecek peki. Yönetim kimde? O zaman rejimimizin adı neden Cumhuriyet. Azınlığın hakkı korunsun derken hala çoğunluğun ezildiği noktalar yok mu sizce de. Bakınız en güzel örnek. İrtica ile mücadele o kadar kanımıza işlemiş ki Başörtülü öğrencilerimizi Şehitliklerimize bile almıyoruz. Sivil olsalar bile.

    Ben ordumu çok seviyorum. Çok sevdiğim, sohbet ettiğim komutanlarım vardır. Ancak bu ülke işini bildiğini sandığı üniformalardan çok çekti. Bu ülkeye ihtilaller hiç hayır getirmedi. Dünya savaşları sonralarında yıkılan devletler küllerinden doğdular. Biz hala o külleri ihraç ederek yaşıyoruz gelişmeye çalışıyoruz. Tamamı ülkesini çok seven vatanseverler yüzünden ne yazık ki.

    Diğer taraftan yasama faşizmi bizden olmayan bir iktidar zamanında faşizimlikten çıkıp şeflik yönetimine dönüşse ülke daha çok kalkınır mı acaba? diye sormadan edemiyorum.
    Tamamen saygılarım la.

  11. Halil DAĞ says:
    16 yıl önce

    “Tamamı ülkesini çok seven vatanseverler yüzünden ne yazık ki.”

    Ülkenin çektiklerini bu kadar cesurca vatanseverlere yüklemenizden dolayı doğrusu sizi kutluyorum.
    En azından bel altından vurmuyorsunuz.

    Arkadaşım size bir sorum var o zaman:
    Türkiye daha önce bundan ağır bir faşizm yaşadı mı hiç?

  12. ahmet fidan says:
    16 yıl önce

    Ben polemiği kapatmıştım ama dayanamadım.
    Halil Bey, en son nöbet adlı yorumcumuza sorduğun sorunun cevabını ben kendi adıma vereyim:
    Cevap:

    – Çooooooooooooooooooooooooooooooooooookkk!!!!!

  13. Nöbet says:
    16 yıl önce

    Hocam bundan daha ağır faşizmi yaşadımı diye sormuşsunuz. Bunu düşünmek lazım. Biz Türkiye’de yaşıyoruz değil mi? bu ülke de 60- 70- 80’ler 28 Şubat balans ayarları – 27 Nisan bildileri hiç olmadı sanırım.

    Ama bir dakika. Sanırım sizin bahsettiğiniz konu şu. Silahlı bir kurum bu tarz girişimlerde bulunursa bunun adı devrim, seçilmiş bir kurum (Sadece bir partiden bahsetmiyorum, meclisten bahsediyorum) yönetimde bulunursa bunun adı faşizm oluyor sanırım sizin hesabınıza göre.

    Benim üniversite sınıfımda 130 kadar arkadaşım vardı. 40’ı başörtülüydü. 28 Şubat dönemi sonucunda bir kısmı yurtdışında öüretim hayatını görmek zorunda kaldı. Bir kısmı ise kendilerini ifade etmek istediği yaşam tarzından feragat etmek zorunda kaldı. Bunun adını siz koyunuz lütfen. Yasalar sizi zorladığı zaman adı faşizim oluyorsa, başkalarını zorladığında bunun adı ne oluyor diye sormak gerek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap