Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Çarşamba, Aralık 17, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Selami Saygın

Yeniçeri Adaleti

Selami SAYGIN Yazar Selami SAYGIN
08 Ekim 2009
Selami Saygın
5
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Bütün insanlar saygıya layık olmakla birlikte şahsen tanıdığım için ayrıca saygıya layık
olduğunu bildiğim insanlara karşı özellikle ölçülü ve saygılı olmaya özen göstermeye çalışmaktayım. Buna rağmen böylesi özenin karşılıklı olarak paylaşılmadığını gördüğüm de ise ister istemez üzülmekteyim.

Prensip olarak hiç kimsenin okuduğu bir makalede yer alan bütün kelimeleri saydığı kanaatinde değilim. Şahsen böylesi bir meşgale için de zaman harcanmasını isabetli bulanlardan yana değilim. Ancak yine de herkesin önemli saydığı dikkat ettiği hususlar farklı olduğundan ister istemez ilgi alanına giren bazı vurgular daha çok dikkat çeker. Bundan dolayı da bir makalede yer alan bazı vurgulara kelimelere dikkat çekildiğinde, falanca kelimelere daha çok yer verildiği halde onları niye saymadınız veya onları niye vurgulamadınız diyerek buradan bir hakaret ve aşağılama sebebi ihdas etmeye çalışmak kime ne kazandıracaktır?

Üstelik ismini vererek saygılı ifadelerle kendisine hitap ederek hakkında yazı yazdığım bir zata karşı niçin kötü niyetli ve önyargılı olayım? Şahsen bir makale sebebiyle makalenin sahibinin niyetini ve önyargılarını temyiz edebilmemi sağlayacak olağan üstü donanımlara sahip değilim. Bir fani olara yalnızca beyanlara ve zahire bakarak bir sonuca varmaya çalışmaktayım. Buna rağmen hakkında yanıldıklarım olursa peşinen özür dilerim. Helallik dilerim. Belden aşağı vurmak entrika içinde olmak gibi son derece yersiz, haksız ve ağır suçlamalar ise sahibine ne kazandırabilir? Yani birileri benim görüşlerimi paylaşır ise gerçekleri kabullenmiş olur ama paylaşmaz ise gerçekleri saptırmış olur diye bir konuyu ele almak ne ölçüde kadirşinas bir tutumdur? Şahsen Sayın Edip Yüksel’i mağlup edeyim diye özel bir amacım da yoktur. Kendisinin bazı kanatlarını paylaşmasam bile karşı taraftan görmüyorum. Hasbel kader mağlup etsem ne olacak? Ne kazanmış olacağım? Ancak Kürt meselesini kökünden halledecek bir bilgiye sahip olduğunu ilan ettiği için bir kısa makale çerçevesinde bunu paylaşmasını istirham ettim. Buna karşılık Sayın Yüksel ise: “Türkiye’yi bir iç savaşa götüren, kardeşi kardeşe düşman eden, binlerce ocağı yıkan faşist ve şeytani bir politikayı önemsememek ya korkunç bir duyarsızılığın ifadesidir veya beyindeki faşistlik virüsünün varlığının bir isbatıdır.” Diye beynimdeki virüslin bile bir çeşit röntgenini ortaya koymaya çalışmıştır. Benzeri sıfatlarla kendilerini vasfetmeyi asla uygun görmüyorum. Nezaket kurallarını bazen hesaba katmayan bir üslupla yazmış olsa bile.

Birileri benim kardeşimi haksız yere cami çıkışında katletseler benim tepkim ne olur? Elbette infial içinde olurum. Zaten “bir insanı haksız yere öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibi” değil midir? Dolayısı ile cami çıkışında sırf siyasi görüş ayrılığı sebebiyle katledilen mazlum, mağdur bir Müslüman’a böyle lanetli bir uygulamayı reva görenleri lanetlemekten başka ne yapılabilir?
Sn Edip Yüksel’i karakola çağırıp alıkoyan ve cep telefonlarında mehter marşları çalan polis memurları acaba Merhum Metin Yüksel’in katledildiği sırada henüz doğmuş mudurlar veya kaç yaşındadırlar? Geçmişte bir grubun işlediği vahşi bir cinayetten, daha sonra o gruba katılacak her kesi hissedar saymak ne derece adaletlidir? Acaba karakoldaki o polisler Metin Yüksel’i tanıyorlar mı? Onun katillerini hayırhah bir duyguyla mı anıyorlar? Eğer öyle ise onlara da lanet olsun.
Rivayete göre bir sohbette Yeniçerinin birisi Hz. İsa’nın Yahudiler tarafından çarmıha gerilip katledildiğini öğrenir. Duyduklarından çok etkilenir. Rast geldiği ilk Yahudi’yi öldürmeye öldürmek için saldırıp altına alır ve palasını çıkarır. Korku ve şaşkınlık içindeki Yahudi ise: “Yahu sen kimsin ben sana ne yaptım ki beni öldürmeye çalışıyorsun” diye sorar. Yeniçerinin “Sen Yahudi değil misin Yahudiler Hz. İsa’yı çarmıha gerip öldürmedi mi” diye cevap vermesi üzerine Yahudi der ki: “iyi de senin o dediğin binlerce yıl önceydi.” Yeniçerinin son cevabı ise: “olsun ben şimdi duydum” şeklinde olur. Yeniçerinin bu tutumunda adalet yoktur.

1969’larda ABD’nin 6. filsunun İstanbul’a gelişini protesto eden solcu gençlere İslamcı diye bilinen bazı kimselerin saldırması haberini her yazısına ve konuşmasına başlayan solcuların bundan bütün İslamcılara bir suç payı çıkarmaya çalışması gibi Ülkücü bir grubun 23 Şubat 1979’da İstanbul fatih camisinden Cuma namazı çıkışında Metin Yüksel’i şehit etmeleri suçundan günahından belki o tarihte henüz doğmamış olan polislere bir bir pay çıkarmak Sn Edip Yüksel gibi adalet konusunda hassas olduğunu zannettiğim bir şahsa da hiç yakışmamaktadır.

Ben 40’ı yaşlarda olan birisiyim. Hiç ülkücü olmadım. Pek çok mağduriyete uğradım. Uğradığım mağduriyetlerin büyük çoğunluğu da ülkücülerden dolayı olmuştur. Sn. Yüksel’in ölçülerinde olmasa bile İki defa tutuklandım. Birisinde 43 gün diğerinde 30 gün polis gözetiminde kaldım. Şimdi iki günlük polis gözetimini anlata anlata bitiremeyenlerin yanında elbette benim gibilerin gözetim süreleri önemini kaybetmiştir. Yani bu gözetim esnasında görevli olan polisleri de dönemin havası ve şatları içinde fiilen tanıdım. Acaba bütün polisleri, beni sorgulayanlar gibi değerlendirsem ne ölçüde doğru olur? Sevaplar gibi günahları ve suçları da şahsa ait saymak adaletin temel bir ilkesidir. Sn Edip Yüksel bunları bilmez oluğu için yazıyor değilim. Elbette bilirler. Ama 30 yıl önceki bir cinayetten haberi olduğu şüpheli olan, belki o dönemde çocuk olan belki hiç doğmamış olan bütün bir camiayı ve meslek erbabını sorumlu tutmak adalet duygusunu hayli yıpratır.

Kürtçülüğün de Türkçülüğünde ortaya çıkış zaman ve sebepleri konusunda Sn Edip Yüksel ile aynı görüşte değilim. Hoş görülerini istismar etmeden söylemiş olayım ki kendilerinin bu konu hakkındaki kanaatlerı tashihe muhtaçtır.

Asimilasyonun azı çoğu önemli değildir. Yanlıştır. Ayıptır. Haksızdır. Zulümdür. Devlet eliyle de yapılsa sosyal gruplar eliyle de yapılsa fark etmez. Her ikisini de ayıplamalı ve kınamalıyız. Yazısında “PKK terörü derken TSK terörü” ifadesine yer vermeyişinden dolayı Sn Yüksel’i kutlarım. PKK terörü ifadesine dikkat etmemiş olmam sebebiyle de kendisinden özür dilerim.
Türkiye’de Türkler ile Kürtlerin durumu ABD’deki Zenciler ile Beyazların durumuna benzemez. ABD’de doğrudan beyaz ırk tarafından zencilere zulüm yapılmıştır. Türkiye’de Kürtlerin şikayetlerine sebep olan uygulamalar ise Türklerin iteği ile onaylaması ile desteği ile yapılmış değildir. Üstelik Kürtlerin maruz kaldığı zulümlerin büyük çoğunluğunu Türklerde yaşamıştır. Hükümetin Kürt Açılımı adıyla yapmak istedikleri yeterince bilinmemektedir. Bilinmeyen bir görüş ve karar için eleştiri yöneltmekte isabetli olmaz. Ancak “eski Ermenice adların iade edilmesi” gibi Kürtlerle de ilgisi olmayan abuk sabuk konuları kapsıyor ise bunun büyük bir yanlışlık olduğu açıktır.

Felsefe Profesör’ü Sn. Edip Yüksel’in Türkler ve Türk Kültürü hakkındaki görüşlerini hep birlikte buyurun okuyalım:

“Anlamıyorum bu varlığı olmayan Kürtleri… Yok, bu bir kabus olmalı. U’şu noktalı ve büyük harfli Kürt yok. U’su noktasız küçük harfli kurt var… Noktasız ve kuyruklu kurt kutsal bir yaratık… Uuuuuuuuuuu… Memelerini Ergenekon’da emdiğimiz noktasız ve kuyruklu kurtlar çok asil yaratıklardır…Tozu dumana katarak Orta Asya’nın bozkırlarından anadoluya aslanlar gibi saldıran, Bizansı dokuz kez uluyarak bozguna uğratan bozkurtların torunlarıyız biz… Uuuuuuuu. Ne mutluuuuuuuuu Türküm diyene… Şanli ceddim, şanlı dedem; hep kahraman Türk milleti… İki ileri, bir geri… Türkün olduğu yerde olamaz Kürt illeti. Bir Türk hala tüm cihana bedel… Ah ne mutluyum… Türkiye Türklerindir; Bulgaristan Bulgarlarin, Yunanistan Yunanlilarin değildir. Toprağını sıksan suheda fişkıracak bu vatanın vatandaşı olmak ne büyük bir nimet… Gögüslerim şu satırları yazarken hindi (turkey) gibi kabarıyor… Karnım açlıktan guruldasa da gögsüm kabarık, başım dik… Viyanalara kadar dayanan akıncıların, yeniçerilerin aslında ailelerinden zorla koparılıp köleleştirilen Avrupalı çocuklar olmaları umurumda değil. Ah o padişahlar… Ne şanlı insanlardı… Hadım edilmiş Haremağaları tarafından güdülen hatunlar ne kadar zarif ve güzeldiler… Tahtları elmas ve altın işlemelerle ne de görkemliydi… Tanrı’nın yeryüzündeki gölgeleriydiler atalarım… Uç kıtada at koşturup cirit atıyorlardı… O halife-sultanların gölgeleri olmasaydı Tanrı’nın ışığı altında gözümüz kamaşır derimiz kavrulurdu… Gavur icadi matbaayı üçyüzyıl boyunca anadoluya sokmamakla ne iyi ettiler şanlı atalarim… Kanatla uçmaya yeltenen Hezarfen Çelebiyi öldürmekle ne iyi ettiler… Devletin dirliği uğruna birçok veziri boğduran, devletin birliği uğruna kardeşlerini beşikteyken öldüren sultanlar ne yüce… Fuzuli, Nedim, Nefi, Baki gibi nice şairler gerçi Tanrı’nın yeryüzündeki gölgelerine yaranıp ulufeler almak için yarı Arapça yari Farsça şiirler yazdılar ama soyuna sopuna kadar Türktüler… Mevlahum Rumi’nin Rum’una veya tek kelime Türkçe yazmamasına bakmayın, o da Türktü… Rumi hergün Tebrizli şeyhiyle birlikte gögüslerini Ne Mutlu Türküm diyene kabartıyor olmalıydı…Türk bir soy değil, Türk bir sop değil, Türk bir sap değil, Türk bir hülya değil, bir rüya değil; Türk bir kızıl elmadır. Ne mutlu elma yiyenlere… Noktalı Gökalp’e, ateist Atsız’a selam olsun… Noktalı Kürtler, şu yok olan Kürtler kızıl elma yerine ekşi ayvayı yediler…”

Bu görüşlerin sahibi olan Sn Yüksel’in ABD’de yaptığı işlerden birisi de meğer Türk kültürünü ve Türkçeyi öğretmekmiş. “Ben hukuk doktoruyum ve felsefe profesörüyüm ama Amerika’da küçük oğlumun devam ettiği bir kamu öğretim kurumunda sekiz yıldır yüzlerce Amerikalı ilk, orta ve lise öğrencisine Türkçe dersleri veriyorum ve Türk kültürünü öğretiyorum.”

Sn Yüksel, Türk kültürü hakkında bizimle paylaştığı görüşlerini eğer öğrencileri ile de paylaşıyor ise öğrencileri Türk kültürü hakkında kim bilir ne kadar sempatik görüşlerin sahibi oluyorlardır. Bu alıntılarda Sn Yüksel, Türk adının geçtiği her ne varsa, Türklere dair ne varsa hepsi bir güzel aşağılamaktadır. Bu aşağılamayı yaparken de göğüsleri muhtemelen hindileşiyor (Türkeyleşiyor) olmalıdır.

Sizin zulüm görmeniz, haksızlığa uğramanız, kardeşinizin haksız yere katledilmesi bir Müslüman topluluğu aşağılama hakkı size verir mi? “Kürt yoktur, dağdakilerin karda yürümesinden çıkan kar-kurt seslerin Kürt adı oluşmuştur” diyenler Türkler içinde azınlığında azınlığıdır. Ama siz onların bu uydurmalarına tepki olarak bu kadar teroi ihdas etmişken Müslüman Türklerin her nesi varsa onlarla böyle sınır tanımaz bir gırgır geçmeniz sizin Müslüman kişiliğinize ne ölçüde yakışmaktadır?

Türkiye’yi Kürt sorunundan kurtaracağını iddia ettiğiniz bilginizi lütfen paylaşınız. Gördüğünüz zulümler sizi başka haksızlıklara yönelme hakkına sahip etmeyeceğini lütfen teslim ediniz. Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nun TV programlarında hiç görmediği hastalarının hastalıklarını teşhis etmesi ve tedavilerde bulunması, belki hiç hatırlamadığınız 25 yıl önce kısa bir tanışıklığınız olan birisinin beyin röntgenini çekerek o beyinde faşizmin virüsünün bulunduğunu iddia etmeyiniz. Felsefe Profesör’ü olan bir zata, Türklerin Malazgirt’ten Viyana’ya olan serancamlarını: “Bizansı dokuz kez uluyarak bozguna uğratan bozkurtların torunlarıyız… Gögüslerim şu satırları yazarken hindi (turkey) gibi kabarıyor… Karnım açlıktan guruldasa da gögsüm kabarık, başım dik…Viyanalara kadar dayanan akıncıların,…” diye çok yüzeysel bir değerlendirmede bulunmak sizin gibi bir Felsefe Profesörünün müktesebatıyla ne kadar bağdaşmaktadır? Beyninde faşizmin virüslerini taşımayan sizin gibi belden aşağı da vurmayan, hele önyargısı hiç olmayan, kalem entrikası zaten bulunmayan bir şahsa bu cümleler yakışır mı? Be yakıştıramadığım için bu cümlelerin üslubu ile cevap verme hakkını tehir ediyorum.

Osman Deniz efendinin dikkatine olsun: Yazdıklarınızı geri alınız. Bana cevap hakkı kullandırmayınız. Edip Yüksel kendisini savunma iktidarında iken hicazkar bir makamla koro oluşturmaya çalışmayınız. Ki kalıcı bir lallığa yakalanmayasınız. Vesselam.

Paylaş
Etiketler: etnikfelsefekültürpolemiktarih
Önceki Yazı

Suyu Bulandırmak – I

Sonraki Yazı

Emekli Maaşından İcra Kesintisi

Selami SAYGIN

Selami SAYGIN

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

İlişkili Yazılar

Selami Saygın

Kadının Yeri Ne Oldu?

24 Aralık 2012
5k
Selami Saygın

Kerbela Faciası

10 Aralık 2012
5k
Selami Saygın

İç Savaşın Başlaması

26 Kasım 2012
5k
Selami Saygın

Kalpak

08 Kasım 2012
5k
Sonraki Yazı

Emekli Maaşından İcra Kesintisi

Yorumlar 5

  1. Edip Yuksel says:
    16 yıl önce

    Anlaşamaycağız galiba Selami. Cevabi yazımdaki konuyla doğrudan ilintili eleştirilerime cevap vereceğinize yine bir sürü teğetten geçen konularla makalenizi doldurmuşsunuz…

    Telefonları mehter marşıyla çalan polislerden birisinin benim yanımda televizyon programında Kürt konusunu tartışan birkaç Kürt için söylediklerini de hesaba katmadan beni Türk ırçılığını abartmakla suçluyorsun. Hoş… Hiçbir ırkçı mağdur ettiği azınlıkların yerine kendisini koymaz. Zaten başkasının yerine kendisini koyacak kadar adalet ve akla sahip olsaydılar ırçı olmazdılar. İşin ilginci, Amerika’daki ırkçılar da kendilerini ırkçı kabul etmezler. Zencileri horlayan Amerikalıların büyük çoğunluğu kendilerini “racist” olarak görmezler… Nitekim birçok yönde Allah’a şirk koşan Hristiyanlar, Sünniler, Şiiler de kendilerini müşrik olarak kabul etmezler… Şeytan ırkçılık hormonu ve şirk palavrası ile kandırdığı insanları çok iyi hipnoz ediyor…

    Beni Türkleri aşağılamakla suçluyorsun… Türk ile Türkçülüğü, Kürt ile Kürtçülüğü, ırk ile ırkçılığı, sap ile samanı, hafta ile tahtayı, dam ile saksağanı birbirine karıştırırsan elbette Türk faşistlerine yönelttiğim bir hicvi tüm Türklere yönelik bir hakaret olarak sayacaksın. Halbuki ben kendimi Kürt/Türk/Amerikan yazar olarak tanıtıyorum İnglizce kitaplarımda… Sen kendisini Kürt olarak tanıtan kaç Türk biliyorsun? Benim dil ve kültürümün önemli bir bölümü Türk dili ve kültürü teşkil ederken ben nasıl olur da ona hakaret ederim. Ama dediğim gibi senin kafanda tüm Türkler Türk faşistleri gibi düşünmeli…

    Sana öz olarak bildireyim: Benim gözümde Amerikan milliyetçisi, Kürt milliyetçisi, Türk milliyetçisi arasında hiçbir fark yok. Hepsi birbirlerinin aynı. Hepsi kendi seçimleri ve gayretleri ile alakası olmayan soplarıyla, tarihleriyle, bayraklarıyla hindi gibi övünen cahil ve zorba tiplerdir. Ben ırkıyla havalanan her insanı, Allah’ın kardeş olarak yarattığı Adem oğullarını birbirine düşman eden ve onları birbirinin kanlarını bayrak denilen bez parçaları uğruna akıtan şeytani bir virüs olarak görüyorum. Ben hiçbir bayrağın önünde saygı duruşunda bulunmam: Amerikan vatandaşlığına girerken yemin töreninde de bu tavrımı gösterdim…

    Son yüzyılda, bayrak ve ulus putları uğruna katledilen milyonlarca insan varken hala bayraklar önünde amuda kalkabilen cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım. Vatanseverlik hormonları münafık politikacılar tarafından gıdıklanıp katil robotlara dönüşen Sırp milliyetçilerini, Amerikan milliyetçilerini, Rus, Alman, Türk, Kürt milliyetçilerini gördükten sonra aynı şekilde gıdıklanmaya hazır bir Kürt robot haline gelmemi mi istiyorsun benden? Yoksa Kürt robot yerine bir Türk robot mu olmamı bekliyorsun?

    Ben Kuran’ın 49:13 ayetinde belirttiği evrensel prensibi dünyadaki barış ve adalet için bir ilaç olduğuna inanıyorum ve ne Türklüğümüzle, ne Araplığımızla ne Kürtlüğümüzle övünmemizi ve üstünlüğü erdemli işlerde görüyorum.

    Ne mutlu erdemli insan olabilenlere…

    Selam,
    Edip

  2. Selami Saygın says:
    16 yıl önce

    Sn Edip Yüksel Bey’in dikkatine;
    Buraya yorum başlığı ile yazdıklarınıza ayenen katılıyorum. Bütün vurgularınız içinde teşekkür ederim. Anlaşamasak bile sizi asla kırmak istemeyeceğimi bilmelisiniz. Yazdıklarımı da lütfen bir cevap yetiştirme olarak kabul etmeyiniz.
    Bazı konularda ki görüş ayrılığımız ise size karşı saygı ve nezaket göstermeme asla engel değildir. Tarihe, siyasete dair görüş ve kanaatlerimi ilahi doğrular gibi addederek bir saldırı ve saygısızlık sebebi asla yapmak istemem. Bu benim haddim değil hakkım değil. Kanaatlerim içinde elbette tashihe muhtaç olanlar da bulunabilir. Aklı hür vicdanı hür olanlarla bunların bir çeşit mütealasını yapmakta bir kazançtır.
    Sağlık ve afiyetler dilerim.
    Selamlar ve saygılarımla.
    Selami Saygın

  3. Osman Deniz says:
    16 yıl önce

    Sizi itham eden bir beyanım olmadığı halde cevap hakkını bir tehdit gibi kullanarak Edip’tan kaçmaya çalışıyorsanız buyurun “cevap hakkınızı” kullanınız lütfen. Ben yorumumda Edip’in düşünceleriyle tutarlı olduğunu ifade ediyorum. Yazıya kendimi muhatap kabul etmem, tam da bu yeni yorumunda yaptığı gibi, Edip’in düşüncelerinde tutarlılık gösterdiğini vurgulamak içindi. Bunu üzerinize almanıza da bir anlam veremedim doğrusu.

  4. Ugur Özaltın says:
    16 yıl önce

    Sayın Edip Yüksel in yorum yazısına katılıyorum.
    Irkçılık ile vatanseverlik de birbirine karıştırılmamalı
    Haksızlığa karşı vicdanın gür sesi olabilmek insanlığımızdandır
    İnsan olan evrensel değerlerde yaşar.
    Evrenin temel harcı aşktır

  5. Edip Yuksel says:
    16 yıl önce

    Selami Saygın,

    Demek ki anlaşabiliriz; hatta anlaşabildik bu konuda. Hakkı teslim ettiğiniz için sizi kutlarım.

    Selam ve sevgilerimle.

    Edip

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Yıllardır Süren Arazi Davası

Yıllardır Süren Arazi Davası

17 Aralık 2025
Karagöl

Karagöl

17 Aralık 2025
Bugünün Sorunları Geleceğin Ülküleri

Türkiye ve Doğu Sorunu

17 Aralık 2025
“Karşılaştırılabilirlik Yeknesaklık Değildir” Finansal Raporlamada Kavramsal Bir İnceleme

Hukuki Uyuşmazlıklarda Algı Yönetimi ve Somut Delil Yükümlülüğü Arasındaki Kavramsal Çatışma

16 Aralık 2025
Göz Gördü Gönül Katlanmadı

Sitenin Efendisi

16 Aralık 2025
Kokusuz Güzlerin de Tadı Yok

Kokusuz Güzlerin de Tadı Yok

16 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarımız, Sedayi ALTUN’dan,

“Bir Eğitim Yolcusu” adlı güzel bir eser. Yazarımızın eseri, yine bir yazarımız ve Karadeniz Şairler ve Yazarlar Derneği yönetim kurulu üyemizin sahibi olduğu Ateş Yayınlarından çıkmıştır. Kendilerini kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap