«Şiirli, türkülü basın toplantısının ardından” başlıklı dünkü yazımla ilgili ilginç tepkiler aldım. Özellikle bir okuyucumdan gelen mail oldukça ilginçti. Şöyle diyordu okuyucum: “Günaydın Ali bey,
Köşe yazınızı az önce okudum.
Kısaca ''Kumaş bu kadar'' deyip geçmekten başka yapılacak birşey yok.
Toplumun % 95’inin yapısı bu.
Bu düşünce yapısından dolayı azınlıklardansınız Ali bey.
Yazınızda bir eksik gördüm, onun için mail atma ihtiyacı duydum;
Gazetesini ayda bir çıkaran da, ilan dönemi geldiğinde çıkaran da oradaydı diyorsunuz ya, bir zamanlar 23 Nisan tarihli yerel bir gazetenin grafik çalışması 30 Nisan’da benim ajansımda yapıldı, 7 Mayıs’ta (23 Nisan tarihiyle) reklam faturaları 10-15 gazeteyle Belediyelere gidilerek paraları tahsil edildi.
İlan gününde reklam gazetesi çıkaranlara haksızlık(!) edilmesin.”
Başka bir okuyucum da, iki gündür yazdığım yazıları ilgiyle okuduğunu, basın toplantısı yapan kişilerin kulaklarının çınlatılmasının olumlu olduğunu belirterek, teşekkür ediyordu.
Başka bir okuyucumda, yazının güzel olduğunu belirtiyordu.
Facebook'dan Erhan Kızılyar ise, Vanlıların kılıcının neden kanlı olduğu yazmamı istiyordu.
Bizim bölgemizde böyle gazeteler o kadar çok ki… Ve bu gazetelerin sahiplerini basın toplantılarında tanıyabilirsiniz. Bir köşeye çekilirler. Ve sorularını sorarlarken de, ses tonları titrer ama her hallerinden acaip gazeteci oldukları da belli olur… Benim onlara bir sözüm yok. Asıl sözüm bu tür adamların çıkardıkları mevkutelere utanmadan para ödeyen siyasi partilerin yöneticilerine, kimi işadamlarına ve belediyelerin basın bürolarının sorumlularınadır.
Onlar da bilirler bilmesine de 'aman bize bulaşmasın' diye paraları ödenir. Hatta kimilerinin gazete adlarına faturaları bile yoktur. Başkalarının faturaları ile ya da gazete ile ilgili olmayan faturalarla tahsilat yaparlar. Kamu kurumlarında bu işi yapanlar suç işler işlemesine de kimsenin umurunda değildir.
Dün Avcılar Belediyesi'nde elektrikler yaklaşık üç saat yoktu. Meclis saat 11'de başlayamadı. Meclis Başkanı Atilla Süne, meclisi iki saat sonraya erteledi. Hadi elektrikler yoktu, jenaratör de mü yoktu diye sorabilirsiniz. Ne yazık ki, jeneratör de teknik sorunlardan dolayı boşa çıkmıştı.
Nihayet Amerikan seçimleri sonuçlandı. Obama kazandı. Ve ben Obama'ya oy vermiş gibi sonuçtan oldukça memnun oldum. Farkında mısın bilmiyorum, Türkiye'de ve dünyanın her yerinde ilk defa Amerikan seçimleri bu kadar yakından izlendi.
Obama'nın zaferinin ne anlama geldiğini anlamak için, oy verenlerin istatistiklerine bakınca olukça ilginç sonuçlar ortaya çıkıyor.
Obama, Amerika'da sadece yeni küresel güçlerin temsilcisi değil aynı zamanda yoksulların, liberallerin, beyaz Amerikalı olmayan ötekilerinin temsilcisi. Hatta inanmayanların temsilcisi.
Amerikalıların yüzde 49'u Obama'ya oy vermiş. Rommey 160 bin oy önde olmasına rağmen seçimleri Obama kazandı. Eyalet sisteminin bir cilvesi.
Erkeklerin yüzde 45'i, kadınların yüzde 55'i, 18-29 yaş arası gençlerin yüzde 60'ı, 30-44 yaş arası seçmenlerin yüzde 45'i, 45-64 yaş arası seçmenlerin yüzde 47'si, 65 yaş üstü seçmenlerin yüzde 44'ü Obama'ya oy vermiş.
****
Beyaz Amerikalıların yüzde 39'u, African-American olanların yüzde 93'ü, Latin Amerikalıların yüzde 71'i, Asya kökenli Amerikalıların yüzde 73'ü, diğerlerinin yüzde 58'i, li-berallerin yüzde 86'sı, muhafazakarların yüzde 17'si, kendisini ortada görenlerin yüzde 56'sı, Demokratların yüzde 92'si, Cumhuriyetçilerin yüzde 6'sı, bağımsızların yüzde 45'i Obama'ya oy vermiş.
****
Protestanların yüzde 42'si, Katoliklerin yüzde 50'si, diğer dinler ve inanışların yüzde 50'si, hiçbir dinden olmayanların yüzde 70'i Obama'ya oy vermiş.
****
Günlük geliri 50 doların altında olanların yüzde 60'ı, 50 ile 100 dolar arasında olanların yüzde 46'sı, 100 doların üstünde olanların yüzde 44'ü Obama'ya oy vermiş.
****
İsrail'de yaşayan Amerikalıların yüzde 85'inin Romney'e oy vermesi, Amerika'da siyahi ve demokrat bir Amerikalının kazanmasının ne anlama geldiği önümüzdeki yıllarda daha açığa çıkacak. Çünkü, Obama bir kez daha aday olamayacağı için üzerinde baskı olmadan değişim için daha radikal bir politika izleyecektir.
Son söz: Bakmayın siz felaket tellallarına. Onlara rağmen “Enseyi karartmayın” dünya ve Türkiye iyiye gidecek.
