Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Cahit KARAÇ

İşte Hayatımız İşte Ahlâkımız (II)

Cahit KARAÇ Yazar Cahit KARAÇ
20 Ekim 2012
Cahit KARAÇ
0
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

İnsanı insan yapan aklıdır. Akılsız başın taştan farkı yoktur. Çünkü aklı olmayan okuyup yazmaz. Öğrenmez. Görev ve sorumluluk taşımaz. Kısacası insan olmaz.Aklı olup insan olan, okuyup öğrenmek zorundadır. Çünkü hayat bütün varlıkların birlikteliğinde akıp giden bir süreçtir. Bu süreç sürekli eğitilip olgunlaşmadır. Doğru bir hayat okuyup öğrenilmeden yaşanmaz. Yaşansa da bu günkü gibi öylesine yaşanır. Disipline edilmemiş bir hayat zamanla insana kötü alışkanlıklar kazandırır. İnsanı nezaketten, sevgiden, hoşgörüden, muhabbetten uzaklaştırır. Sonunda da insanı ilimden irfandan soğutur.

İlim irfansız bir toplum fedakarlık etmez. Yardımlaşmayı bilmez. Kendinden önce başkasını düşünmez. Yaşadığı hayatı doğru anlayıp doğru yaşamaz. Yaşamak içinde hiçbir gayrette bulunmaz. Hiçbir çaba göstermez. Öğrenmek için öğrencilik yapmaz. Ama bilmeden öğretmenlik yapmayı sever.

Her kes ana olmadan analık yapmayı, baba olmadan babalık yapmayı sever ama hiçbir zaman ne iyi bir anne, ne de iyi bir baba olur.

Halbuki hepimiz hayatı doğru öğrenmek için önce öğrenci, sonra öğretici öğretmen olmalıyız. Kendimize yaşadığımız hayatın içinden güzel örnekler seçmeliyiz. Hepimiz topluma iyi bir ana, iyi bir baba, iyi bir öğretmen olmalıyız.

Bunları düşünüp akıl etmek yerine hep kazanmak için aldatıp kandırarak, yalan söyleyip kazık atmanın yollarını arıyoruz.

Onun için hep “BEN” diyoruz. Hiç “BİZ” demeyi bilmiyoruz. Hep bir numara biz olalım istiyoruz. Başkalarını ezip yok edelim. Biz yaşarken onları süründürelim istiyoruz. Onlar bize kul olsun. Biz onlara kral olalım istiyoruz.

Tüm bu isteklerimizle doğanın ruhuna aykırı hareket edip aykırı yaşamışız. Doğadan uzaklaştığımızın farkına bile varmamışız. Farkında olmadığımız doğayı her geçen öldürüp yok etmek için sanki el birliği etmişiz. Halbuki içinde yaşadığımız doğadan uzaklaştıkça insan kendi varlığını kaybeder.

Ne zaman ki, doğaya uygun yaşamayı akıl eder öğrenirsek, işte o zaman doğa, bizim bu gün akılla düşünüp yapamadığımızı, bizden daha iyi yapıp bize sunar. Bizi bu günkünden daha ileri aşamada yaşayacağımız bir hayat tarzını, bizim için oluşturup yaşatır.

İnsan olarak bizlere düşen görev ve sorumluluk, içinde yaşadığımız topluma ahlaki değer kazandırıp yücelteceğimize aksine her geçen gün kazanılmış hak ve değerleri de kaybederek daha fazla ahlaksızlaşıyoruz. Hatta bazen insani değerleri ayaklar altına alıp alçalıyoruz bile.

Yüreklerimizi sevgiyle doldurup insan olacağımıza, nefretle doldurarak hayvandan aşağı yaşayıp şeytan oluyoruz.

Birbirimize güven verip güven duyacağımıza, tarih içinde birlikteliğimize dair oluşmuş tüm güveni, itimadı kaybederek itimatsızlık, güvensizlik aşılıyoruz. Topluma güvensizlik aşılayarak insanların adalet duygularını aşındırıp geleceğimiz yıkıp yok ediyoruz.

Toplumda görev ve sorumluluk bilinci içinde yaşayanları itip kakalayarak aptal, geri zekalı işe yaramaz adamlar olarak tanıtıp sunuyoruz. Alçaltıp küçülterek onurları ile oynayıp model olmalarını engelliyoruz. Kısacası ahlaksızlaşmış olan azgın toplum onları silip süpürüp atarak istediği sonuca daha kolay ulaşmayı sağlamaktadır.

Bu şekilde de her gün akıldan, bilgiden, ışıktan uzaklaşırken karanlığa biraz daha sürükleniyoruz. Sürüklendikçe umudumuz azalıyor. Korkumuz çoğalıyor. Sevecenliğimizi kaybediyoruz. Öfkeyle kine, kinle nefrete sapıp sağduyudan uzaklaşıyoruz. Sağduyudan uzaklaştıkça da ahlaki çöküntü içinde felakete sürükleniyoruz.

Kendi hayatımızı kendi ellerimizle karartıyor. Kendi tabutumuzu kendi ellerimizle yapıyor. Kendi mezarımızı kendi ellerimizle kazıyoruz.

İnançsız yaşayıp inançlı olmaya çalışıyoruz. Allah’ın koyduğu kuralları beğenmeyip kendimize göre ahlaksızlığı teşvik edici yeni kurallar koyarak küçücük aklımızla hiç utanıp sıkılmadan Allah’ı kandırmaya çalışıyoruz. Halbuki felakete sürüklendiğimizin hiç farkında değiliz. Çünkü nefsimizi öne çıkarıp ruhumuzu karartıp yok ediyoruz / etmişiz. Aklımızı kullanmayıp duygularımız köreltip kalbimizi kirletiyoruz / kirletmişiz. Kirlenmiş kalpteki gönlü taşlaştırarak vicdanımızı parçalayıp satıp yok ediyoruz / etmişiz. Dolayısıyla cennete gidelim derken cehenneme gidiyoruz, hiç birimiz bunun farkında değiliz.

İslâm Dininin geliş sebebi, gelişine yönelik amaç ve gayesinin temel ilkesi; o zamana kadar bozulmuş olan ahlâkın yeni baştan düzenlenip oluşturulması için geldiğini hepimiz biliriz bilmesine de biz yine yapacağımızı yaparız derseniz işte o zaman da (inancınız varsa) sonucuna katlanırsınız.

Çünkü İslâm Dini, temelde güzel ahlaktır. Güzel ahlakın kuralını koyan Allah’tır. Siz Allah’ın kuralına uymayıp O’na karşı gelirseniz. Bu ap açık Allah’a isyandır. Allah’a karşı gelmektir.

Çünkü Allah’ın biz insanları ıslâh edip doğru yolda doğru dürüst bir hayat yaşamamız için kural olarak koyduğu güzel ahlakın tüm prensip ve güzelliklerini alt, üst edip yok sayarak O’na karşı sürekli ahlaksızlığı teşvik eden kötü örnekleri öne çıkarıp çoğaltıyoruz.

Bunu yapmak içinde sürekli sevgiden, hoşgörüden, acımaktan, merhametten, şefkatten, paylaşıp yardımlaşmaktan söz ederek yapıyoruz. Yaparken de insanları farkında olmadan dine karşı tahrik edip isyankar ediyoruz. Bütün duygularıyla oynayıp insanı insanlıktan çıkarıyoruz. Sonrada bütün edepsizliği eline almasını sağlayıp ortalığa bırakıyoruz.

Kısacası yıllarca kazanılıp elde edilmiş tüm güzel değerler birkaç çırpıda yok ediliyor. Yerine dünyanın bütün çirkinlikleri, kötülükleri yeniden getirilerek kalplerimize yerleştiriliyor.

Halbuki, Allah’ın emri dünyanın bütün kötülükleri kalbimizden, duygu ve düşüncelerimizden silinip süpürülüp temizlenerek yok edilmesidir. Güzel ahlakla tüm benliğimizin güzelleştirilip donatılmasını sağlamalıyız.

Konumuza 3. bölümde devam edeceğiz.

Sevgi ve saygılarımla.

İnsanı insan yapan aklıdır. Akılsız başın taştan farkı yoktur. Çünkü aklı olmayan okuyup yazmaz. Öğrenmez. Görev ve sorumluluk taşımaz. Kısacası insan olmaz.Aklı olup insan olan, okuyup öğrenmek zorundadır. Çünkü hayat bütün varlıkların birlikteliğinde akıp giden bir süreçtir. Bu süreç sürekli eğitilip olgunlaşmadır. Doğru bir hayat okuyup öğrenilmeden yaşanmaz. Yaşansa da bu günkü gibi öylesine yaşanır. Disipline edilmemiş bir hayat zamanla insana kötü alışkanlıklar kazandırır. İnsanı nezaketten, sevgiden, hoşgörüden, muhabbetten uzaklaştırır. Sonunda da insanı ilimden irfandan soğutur.

İlim irfansız bir toplum fedakarlık etmez. Yardımlaşmayı bilmez. Kendinden önce başkasını düşünmez. Yaşadığı hayatı doğru anlayıp doğru yaşamaz. Yaşamak içinde hiçbir gayrette bulunmaz. Hiçbir çaba göstermez. Öğrenmek için öğrencilik yapmaz. Ama bilmeden öğretmenlik yapmayı sever.

Her kes ana olmadan analık yapmayı, baba olmadan babalık yapmayı sever ama hiçbir zaman ne iyi bir anne, ne de iyi bir baba olur.

Halbuki hepimiz hayatı doğru öğrenmek için önce öğrenci, sonra öğretici öğretmen olmalıyız. Kendimize yaşadığımız hayatın içinden güzel örnekler seçmeliyiz. Hepimiz topluma iyi bir ana, iyi bir baba, iyi bir öğretmen olmalıyız.

Bunları düşünüp akıl etmek yerine hep kazanmak için aldatıp kandırarak, yalan söyleyip kazık atmanın yollarını arıyoruz.

Onun için hep “BEN” diyoruz. Hiç “BİZ” demeyi bilmiyoruz. Hep bir numara biz olalım istiyoruz. Başkalarını ezip yok edelim. Biz yaşarken onları süründürelim istiyoruz. Onlar bize kul olsun. Biz onlara kral olalım istiyoruz.

Tüm bu isteklerimizle doğanın ruhuna aykırı hareket edip aykırı yaşamışız. Doğadan uzaklaştığımızın farkına bile varmamışız. Farkında olmadığımız doğayı her geçen öldürüp yok etmek için sanki el birliği etmişiz. Halbuki içinde yaşadığımız doğadan uzaklaştıkça insan kendi varlığını kaybeder.

Ne zaman ki, doğaya uygun yaşamayı akıl eder öğrenirsek, işte o zaman doğa, bizim bu gün akılla düşünüp yapamadığımızı, bizden daha iyi yapıp bize sunar. Bizi bu günkünden daha ileri aşamada yaşayacağımız bir hayat tarzını, bizim için oluşturup yaşatır.

İnsan olarak bizlere düşen görev ve sorumluluk, içinde yaşadığımız topluma ahlaki değer kazandırıp yücelteceğimize aksine her geçen gün kazanılmış hak ve değerleri de kaybederek daha fazla ahlaksızlaşıyoruz. Hatta bazen insani değerleri ayaklar altına alıp alçalıyoruz bile.

Yüreklerimizi sevgiyle doldurup insan olacağımıza, nefretle doldurarak hayvandan aşağı yaşayıp şeytan oluyoruz.

Birbirimize güven verip güven duyacağımıza, tarih içinde birlikteliğimize dair oluşmuş tüm güveni, itimadı kaybederek itimatsızlık, güvensizlik aşılıyoruz. Topluma güvensizlik aşılayarak insanların adalet duygularını aşındırıp geleceğimiz yıkıp yok ediyoruz.

Toplumda görev ve sorumluluk bilinci içinde yaşayanları itip kakalayarak aptal, geri zekalı işe yaramaz adamlar olarak tanıtıp sunuyoruz. Alçaltıp küçülterek onurları ile oynayıp model olmalarını engelliyoruz. Kısacası ahlaksızlaşmış olan azgın toplum onları silip süpürüp atarak istediği sonuca daha kolay ulaşmayı sağlamaktadır.

Bu şekilde de her gün akıldan, bilgiden, ışıktan uzaklaşırken karanlığa biraz daha sürükleniyoruz. Sürüklendikçe umudumuz azalıyor. Korkumuz çoğalıyor. Sevecenliğimizi kaybediyoruz. Öfkeyle kine, kinle nefrete sapıp sağduyudan uzaklaşıyoruz. Sağduyudan uzaklaştıkça da ahlaki çöküntü içinde felakete sürükleniyoruz.

Kendi hayatımızı kendi ellerimizle karartıyor. Kendi tabutumuzu kendi ellerimizle yapıyor. Kendi mezarımızı kendi ellerimizle kazıyoruz.

İnançsız yaşayıp inançlı olmaya çalışıyoruz. Allah’ın koyduğu kuralları beğenmeyip kendimize göre ahlaksızlığı teşvik edici yeni kurallar koyarak küçücük aklımızla hiç utanıp sıkılmadan Allah’ı kandırmaya çalışıyoruz. Halbuki felakete sürüklendiğimizin hiç farkında değiliz. Çünkü nefsimizi öne çıkarıp ruhumuzu karartıp yok ediyoruz / etmişiz. Aklımızı kullanmayıp duygularımız köreltip kalbimizi kirletiyoruz / kirletmişiz. Kirlenmiş kalpteki gönlü taşlaştırarak vicdanımızı parçalayıp satıp yok ediyoruz / etmişiz. Dolayısıyla cennete gidelim derken cehenneme gidiyoruz, hiç birimiz bunun farkında değiliz.

İslâm Dininin geliş sebebi, gelişine yönelik amaç ve gayesinin temel ilkesi; o zamana kadar bozulmuş olan ahlâkın yeni baştan düzenlenip oluşturulması için geldiğini hepimiz biliriz bilmesine de biz yine yapacağımızı yaparız derseniz işte o zaman da (inancınız varsa) sonucuna katlanırsınız.

Çünkü İslâm Dini, temelde güzel ahlaktır. Güzel ahlakın kuralını koyan Allah’tır. Siz Allah’ın kuralına uymayıp O’na karşı gelirseniz. Bu ap açık Allah’a isyandır. Allah’a karşı gelmektir.

Çünkü Allah’ın biz insanları ıslâh edip doğru yolda doğru dürüst bir hayat yaşamamız için kural olarak koyduğu güzel ahlakın tüm prensip ve güzelliklerini alt, üst edip yok sayarak O’na karşı sürekli ahlaksızlığı teşvik eden kötü örnekleri öne çıkarıp çoğaltıyoruz.

Bunu yapmak içinde sürekli sevgiden, hoşgörüden, acımaktan, merhametten, şefkatten, paylaşıp yardımlaşmaktan söz ederek yapıyoruz. Yaparken de insanları farkında olmadan dine karşı tahrik edip isyankar ediyoruz. Bütün duygularıyla oynayıp insanı insanlıktan çıkarıyoruz. Sonrada bütün edepsizliği eline almasını sağlayıp ortalığa bırakıyoruz.

Kısacası yıllarca kazanılıp elde edilmiş tüm güzel değerler birkaç çırpıda yok ediliyor. Yerine dünyanın bütün çirkinlikleri, kötülükleri yeniden getirilerek kalplerimize yerleştiriliyor.

Halbuki, Allah’ın emri dünyanın bütün kötülükleri kalbimizden, duygu ve düşüncelerimizden silinip süpürülüp temizlenerek yok edilmesidir. Güzel ahlakla tüm benliğimizin güzelleştirilip donatılmasını sağlamalıyız.

Konumuza 3. bölümde devam edeceğiz.

Sevgi ve saygılarımla.

İnsanı insan yapan aklıdır. Akılsız başın taştan farkı yoktur. Çünkü aklı olmayan okuyup yazmaz. Öğrenmez. Görev ve sorumluluk taşımaz. Kısacası insan olmaz.Aklı olup insan olan, okuyup öğrenmek zorundadır. Çünkü hayat bütün varlıkların birlikteliğinde akıp giden bir süreçtir. Bu süreç sürekli eğitilip olgunlaşmadır. Doğru bir hayat okuyup öğrenilmeden yaşanmaz. Yaşansa da bu günkü gibi öylesine yaşanır. Disipline edilmemiş bir hayat zamanla insana kötü alışkanlıklar kazandırır. İnsanı nezaketten, sevgiden, hoşgörüden, muhabbetten uzaklaştırır. Sonunda da insanı ilimden irfandan soğutur.

İlim irfansız bir toplum fedakarlık etmez. Yardımlaşmayı bilmez. Kendinden önce başkasını düşünmez. Yaşadığı hayatı doğru anlayıp doğru yaşamaz. Yaşamak içinde hiçbir gayrette bulunmaz. Hiçbir çaba göstermez. Öğrenmek için öğrencilik yapmaz. Ama bilmeden öğretmenlik yapmayı sever.

Her kes ana olmadan analık yapmayı, baba olmadan babalık yapmayı sever ama hiçbir zaman ne iyi bir anne, ne de iyi bir baba olur.

Halbuki hepimiz hayatı doğru öğrenmek için önce öğrenci, sonra öğretici öğretmen olmalıyız. Kendimize yaşadığımız hayatın içinden güzel örnekler seçmeliyiz. Hepimiz topluma iyi bir ana, iyi bir baba, iyi bir öğretmen olmalıyız.

Bunları düşünüp akıl etmek yerine hep kazanmak için aldatıp kandırarak, yalan söyleyip kazık atmanın yollarını arıyoruz.

Onun için hep “BEN” diyoruz. Hiç “BİZ” demeyi bilmiyoruz. Hep bir numara biz olalım istiyoruz. Başkalarını ezip yok edelim. Biz yaşarken onları süründürelim istiyoruz. Onlar bize kul olsun. Biz onlara kral olalım istiyoruz.

Tüm bu isteklerimizle doğanın ruhuna aykırı hareket edip aykırı yaşamışız. Doğadan uzaklaştığımızın farkına bile varmamışız. Farkında olmadığımız doğayı her geçen öldürüp yok etmek için sanki el birliği etmişiz. Halbuki içinde yaşadığımız doğadan uzaklaştıkça insan kendi varlığını kaybeder.

Ne zaman ki, doğaya uygun yaşamayı akıl eder öğrenirsek, işte o zaman doğa, bizim bu gün akılla düşünüp yapamadığımızı, bizden daha iyi yapıp bize sunar. Bizi bu günkünden daha ileri aşamada yaşayacağımız bir hayat tarzını, bizim için oluşturup yaşatır.

İnsan olarak bizlere düşen görev ve sorumluluk, içinde yaşadığımız topluma ahlaki değer kazandırıp yücelteceğimize aksine her geçen gün kazanılmış hak ve değerleri de kaybederek daha fazla ahlaksızlaşıyoruz. Hatta bazen insani değerleri ayaklar altına alıp alçalıyoruz bile.

Yüreklerimizi sevgiyle doldurup insan olacağımıza, nefretle doldurarak hayvandan aşağı yaşayıp şeytan oluyoruz.

Birbirimize güven verip güven duyacağımıza, tarih içinde birlikteliğimize dair oluşmuş tüm güveni, itimadı kaybederek itimatsızlık, güvensizlik aşılıyoruz. Topluma güvensizlik aşılayarak insanların adalet duygularını aşındırıp geleceğimiz yıkıp yok ediyoruz.

Toplumda görev ve sorumluluk bilinci içinde yaşayanları itip kakalayarak aptal, geri zekalı işe yaramaz adamlar olarak tanıtıp sunuyoruz. Alçaltıp küçülterek onurları ile oynayıp model olmalarını engelliyoruz. Kısacası ahlaksızlaşmış olan azgın toplum onları silip süpürüp atarak istediği sonuca daha kolay ulaşmayı sağlamaktadır.

Bu şekilde de her gün akıldan, bilgiden, ışıktan uzaklaşırken karanlığa biraz daha sürükleniyoruz. Sürüklendikçe umudumuz azalıyor. Korkumuz çoğalıyor. Sevecenliğimizi kaybediyoruz. Öfkeyle kine, kinle nefrete sapıp sağduyudan uzaklaşıyoruz. Sağduyudan uzaklaştıkça da ahlaki çöküntü içinde felakete sürükleniyoruz.

Kendi hayatımızı kendi ellerimizle karartıyor. Kendi tabutumuzu kendi ellerimizle yapıyor. Kendi mezarımızı kendi ellerimizle kazıyoruz.

İnançsız yaşayıp inançlı olmaya çalışıyoruz. Allah’ın koyduğu kuralları beğenmeyip kendimize göre ahlaksızlığı teşvik edici yeni kurallar koyarak küçücük aklımızla hiç utanıp sıkılmadan Allah’ı kandırmaya çalışıyoruz. Halbuki felakete sürüklendiğimizin hiç farkında değiliz. Çünkü nefsimizi öne çıkarıp ruhumuzu karartıp yok ediyoruz / etmişiz. Aklımızı kullanmayıp duygularımız köreltip kalbimizi kirletiyoruz / kirletmişiz. Kirlenmiş kalpteki gönlü taşlaştırarak vicdanımızı parçalayıp satıp yok ediyoruz / etmişiz. Dolayısıyla cennete gidelim derken cehenneme gidiyoruz, hiç birimiz bunun farkında değiliz.

İslâm Dininin geliş sebebi, gelişine yönelik amaç ve gayesinin temel ilkesi; o zamana kadar bozulmuş olan ahlâkın yeni baştan düzenlenip oluşturulması için geldiğini hepimiz biliriz bilmesine de biz yine yapacağımızı yaparız derseniz işte o zaman da (inancınız varsa) sonucuna katlanırsınız.

Çünkü İslâm Dini, temelde güzel ahlaktır. Güzel ahlakın kuralını koyan Allah’tır. Siz Allah’ın kuralına uymayıp O’na karşı gelirseniz. Bu ap açık Allah’a isyandır. Allah’a karşı gelmektir.

Çünkü Allah’ın biz insanları ıslâh edip doğru yolda doğru dürüst bir hayat yaşamamız için kural olarak koyduğu güzel ahlakın tüm prensip ve güzelliklerini alt, üst edip yok sayarak O’na karşı sürekli ahlaksızlığı teşvik eden kötü örnekleri öne çıkarıp çoğaltıyoruz.

Bunu yapmak içinde sürekli sevgiden, hoşgörüden, acımaktan, merhametten, şefkatten, paylaşıp yardımlaşmaktan söz ederek yapıyoruz. Yaparken de insanları farkında olmadan dine karşı tahrik edip isyankar ediyoruz. Bütün duygularıyla oynayıp insanı insanlıktan çıkarıyoruz. Sonrada bütün edepsizliği eline almasını sağlayıp ortalığa bırakıyoruz.

Kısacası yıllarca kazanılıp elde edilmiş tüm güzel değerler birkaç çırpıda yok ediliyor. Yerine dünyanın bütün çirkinlikleri, kötülükleri yeniden getirilerek kalplerimize yerleştiriliyor.

Halbuki, Allah’ın emri dünyanın bütün kötülükleri kalbimizden, duygu ve düşüncelerimizden silinip süpürülüp temizlenerek yok edilmesidir. Güzel ahlakla tüm benliğimizin güzelleştirilip donatılmasını sağlamalıyız.

Konumuza 3. bölümde devam edeceğiz.

Sevgi ve saygılarımla.

İnsanı insan yapan aklıdır. Akılsız başın taştan farkı yoktur. Çünkü aklı olmayan okuyup yazmaz. Öğrenmez. Görev ve sorumluluk taşımaz. Kısacası insan olmaz.Aklı olup insan olan, okuyup öğrenmek zorundadır. Çünkü hayat bütün varlıkların birlikteliğinde akıp giden bir süreçtir. Bu süreç sürekli eğitilip olgunlaşmadır. Doğru bir hayat okuyup öğrenilmeden yaşanmaz. Yaşansa da bu günkü gibi öylesine yaşanır. Disipline edilmemiş bir hayat zamanla insana kötü alışkanlıklar kazandırır. İnsanı nezaketten, sevgiden, hoşgörüden, muhabbetten uzaklaştırır. Sonunda da insanı ilimden irfandan soğutur.

İlim irfansız bir toplum fedakarlık etmez. Yardımlaşmayı bilmez. Kendinden önce başkasını düşünmez. Yaşadığı hayatı doğru anlayıp doğru yaşamaz. Yaşamak içinde hiçbir gayrette bulunmaz. Hiçbir çaba göstermez. Öğrenmek için öğrencilik yapmaz. Ama bilmeden öğretmenlik yapmayı sever.

Her kes ana olmadan analık yapmayı, baba olmadan babalık yapmayı sever ama hiçbir zaman ne iyi bir anne, ne de iyi bir baba olur.

Halbuki hepimiz hayatı doğru öğrenmek için önce öğrenci, sonra öğretici öğretmen olmalıyız. Kendimize yaşadığımız hayatın içinden güzel örnekler seçmeliyiz. Hepimiz topluma iyi bir ana, iyi bir baba, iyi bir öğretmen olmalıyız.

Bunları düşünüp akıl etmek yerine hep kazanmak için aldatıp kandırarak, yalan söyleyip kazık atmanın yollarını arıyoruz.

Onun için hep “BEN” diyoruz. Hiç “BİZ” demeyi bilmiyoruz. Hep bir numara biz olalım istiyoruz. Başkalarını ezip yok edelim. Biz yaşarken onları süründürelim istiyoruz. Onlar bize kul olsun. Biz onlara kral olalım istiyoruz.

Tüm bu isteklerimizle doğanın ruhuna aykırı hareket edip aykırı yaşamışız. Doğadan uzaklaştığımızın farkına bile varmamışız. Farkında olmadığımız doğayı her geçen öldürüp yok etmek için sanki el birliği etmişiz. Halbuki içinde yaşadığımız doğadan uzaklaştıkça insan kendi varlığını kaybeder.

Ne zaman ki, doğaya uygun yaşamayı akıl eder öğrenirsek, işte o zaman doğa, bizim bu gün akılla düşünüp yapamadığımızı, bizden daha iyi yapıp bize sunar. Bizi bu günkünden daha ileri aşamada yaşayacağımız bir hayat tarzını, bizim için oluşturup yaşatır.

İnsan olarak bizlere düşen görev ve sorumluluk, içinde yaşadığımız topluma ahlaki değer kazandırıp yücelteceğimize aksine her geçen gün kazanılmış hak ve değerleri de kaybederek daha fazla ahlaksızlaşıyoruz. Hatta bazen insani değerleri ayaklar altına alıp alçalıyoruz bile.

Yüreklerimizi sevgiyle doldurup insan olacağımıza, nefretle doldurarak hayvandan aşağı yaşayıp şeytan oluyoruz.

Birbirimize güven verip güven duyacağımıza, tarih içinde birlikteliğimize dair oluşmuş tüm güveni, itimadı kaybederek itimatsızlık, güvensizlik aşılıyoruz. Topluma güvensizlik aşılayarak insanların adalet duygularını aşındırıp geleceğimiz yıkıp yok ediyoruz.

Toplumda görev ve sorumluluk bilinci içinde yaşayanları itip kakalayarak aptal, geri zekalı işe yaramaz adamlar olarak tanıtıp sunuyoruz. Alçaltıp küçülterek onurları ile oynayıp model olmalarını engelliyoruz. Kısacası ahlaksızlaşmış olan azgın toplum onları silip süpürüp atarak istediği sonuca daha kolay ulaşmayı sağlamaktadır.

Bu şekilde de her gün akıldan, bilgiden, ışıktan uzaklaşırken karanlığa biraz daha sürükleniyoruz. Sürüklendikçe umudumuz azalıyor. Korkumuz çoğalıyor. Sevecenliğimizi kaybediyoruz. Öfkeyle kine, kinle nefrete sapıp sağduyudan uzaklaşıyoruz. Sağduyudan uzaklaştıkça da ahlaki çöküntü içinde felakete sürükleniyoruz.

Kendi hayatımızı kendi ellerimizle karartıyor. Kendi tabutumuzu kendi ellerimizle yapıyor. Kendi mezarımızı kendi ellerimizle kazıyoruz.

İnançsız yaşayıp inançlı olmaya çalışıyoruz. Allah’ın koyduğu kuralları beğenmeyip kendimize göre ahlaksızlığı teşvik edici yeni kurallar koyarak küçücük aklımızla hiç utanıp sıkılmadan Allah’ı kandırmaya çalışıyoruz. Halbuki felakete sürüklendiğimizin hiç farkında değiliz. Çünkü nefsimizi öne çıkarıp ruhumuzu karartıp yok ediyoruz / etmişiz. Aklımızı kullanmayıp duygularımız köreltip kalbimizi kirletiyoruz / kirletmişiz. Kirlenmiş kalpteki gönlü taşlaştırarak vicdanımızı parçalayıp satıp yok ediyoruz / etmişiz. Dolayısıyla cennete gidelim derken cehenneme gidiyoruz, hiç birimiz bunun farkında değiliz.

İslâm Dininin geliş sebebi, gelişine yönelik amaç ve gayesinin temel ilkesi; o zamana kadar bozulmuş olan ahlâkın yeni baştan düzenlenip oluşturulması için geldiğini hepimiz biliriz bilmesine de biz yine yapacağımızı yaparız derseniz işte o zaman da (inancınız varsa) sonucuna katlanırsınız.

Çünkü İslâm Dini, temelde güzel ahlaktır. Güzel ahlakın kuralını koyan Allah’tır. Siz Allah’ın kuralına uymayıp O’na karşı gelirseniz. Bu ap açık Allah’a isyandır. Allah’a karşı gelmektir.

Çünkü Allah’ın biz insanları ıslâh edip doğru yolda doğru dürüst bir hayat yaşamamız için kural olarak koyduğu güzel ahlakın tüm prensip ve güzelliklerini alt, üst edip yok sayarak O’na karşı sürekli ahlaksızlığı teşvik eden kötü örnekleri öne çıkarıp çoğaltıyoruz.

Bunu yapmak içinde sürekli sevgiden, hoşgörüden, acımaktan, merhametten, şefkatten, paylaşıp yardımlaşmaktan söz ederek yapıyoruz. Yaparken de insanları farkında olmadan dine karşı tahrik edip isyankar ediyoruz. Bütün duygularıyla oynayıp insanı insanlıktan çıkarıyoruz. Sonrada bütün edepsizliği eline almasını sağlayıp ortalığa bırakıyoruz.

Kısacası yıllarca kazanılıp elde edilmiş tüm güzel değerler birkaç çırpıda yok ediliyor. Yerine dünyanın bütün çirkinlikleri, kötülükleri yeniden getirilerek kalplerimize yerleştiriliyor.

Halbuki, Allah’ın emri dünyanın bütün kötülükleri kalbimizden, duygu ve düşüncelerimizden silinip süpürülüp temizlenerek yok edilmesidir. Güzel ahlakla tüm benliğimizin güzelleştirilip donatılmasını sağlamalıyız.

Konumuza 3. bölümde devam edeceğiz.

Sevgi ve saygılarımla.

Paylaş
Etiketler: ahlakhayat
Önceki Yazı

Çok Koyunlu Çobanlık Sistemi…

Sonraki Yazı

Şirketler Büyüdükçe Yükümlülükleri Artıyor

Cahit KARAÇ

Cahit KARAÇ

İlişkili Yazılar

Cahit KARAÇ

Barış

19 Nisan 2019
5k
Cahit KARAÇ

İnsan ve Ağaç

16 Nisan 2019
5k
Cahit KARAÇ

Cahit’ten Özlü Sözler

26 Şubat 2019
5k
Cahit KARAÇ

İnsan ve Ağaç

23 Şubat 2018
5k
Sonraki Yazı

Şirketler Büyüdükçe Yükümlülükleri Artıyor

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap