Yüksel Mert’i televizyonda yaptığı programlarla tanımadığım için kesin olarak söyleyebilirim. Onu siyahla beyazın içine sığdıramayız. Grinin ta kendisidir
Yüksel Mert!
Nasıl mı? Anlatayım…
Kalıpların içerisine hapsolmuş bir kafa taşımaz boynunun üzerinde. Her şeyin rahatlıkla tartışılabileceği az adama rastlayabilirsiniz, öyle insanların en önde gelenidir kendisi.
Kimi zaman bu geniş tartışma alanının dışında nelerin kalacağını anlayabilmek için derinleştikçe, siz sınırlarınıza takılıp geri dönmek zorunda bile kalabilirsiniz.
İslam da bu sınırların dışına taşmaz, milliyetçilik de, insanın başına hep bela olan egolar da…
Böyle geniş bir adamdır ama bildiği doğruları, vazgeçilmez ilkeleri, saplantıları da vardır elbette…
Onu farklı kılan, bunlarla ilgili meseleler açıldığında siyah ya da beyazın içerisine sığınıp sizi susturmaya çalışmamasıdır.
Bahsi geçen bugünün toplumunda çok bulamayacağınız ciddi bir meziyettir. Kısaca bu faslı, yüreğinin çengellerine asılmış kutsallarıyla dolaşan bir adam değildir diyerek kapatabiliriz.
Böyle olunca da Siyah Beyaz isimli programın içerisinde grileri seven bir adamla karşı karşıya kalmaktan başka çaresi kalmıyor izleyicilerin. Bu tarafından bakıldığında da benzersiz bir programın akışı başlıyor beyaz camın içerisinde. Acayip keyif alıyorsunuz çünkü sürprizi bol bir seyirlikle karşı karşıya kalmak her zaman heyecanlandırır insanları. Hele televizyon gibi her yaş, eğitim ve gelenekten insanın toplandığı bir arenadaysanız katlanıyor heyecanınız.
Yüksel Mert’in programını seyretmek bana; lezzetli ve çeşidi bol yemeklerin güzel sunulduğu bir lokantanın önünden geçen karnı aç adamın hazzını veriyor.
Çeşidi bol…
Bir bakıyorsunuz; Vali orada, bir başka gün kitapları konuşan heyecanlı insanlar karşınızda, başka bir zaman açtığınızda da ekran misafiri yaptıklarını beğendirmeye çalışan siyasetçiler…
Kendi meslektaşı gazetecileri de alıp karşısına çanak sorular sorarak gönüllerini hoş etmeye yanaşmıyor. Kazık soruları, sokaktan geçen adamın aklındaki formata getirerek sorup, onlara bir masumiyet kazandırarak karşısındakini tırmandırmaya bayılıyor. Ancak bunu yaparken gol atmak hevesiyle yapmadığını hissettirip makulleştirmesi başka bir sükûnet kazandırıyor Mert’e!
Lezzetli…
Çünkü programı öyle güzel soslarla sunuyor ki, siz bir yemekten beş lezzet birden alabiliyorsunuz. Hiç beklemediğiniz bir anda Rabb’imizin bir ayeti başınızda patlıyor mesela. Ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz. Bazen başka bir ayet önce suresinin numarası olarak geliyor, Kur’an dersine dönüşen bir sure sörfüyle yüz yüze kalıyorsunuz.
Kimi zamanda Kâinatın Güneşi Peygamber’imizin güzel çehresi parıldıyor Yüksel Mert’in dudak arasından sızan hadislerde.
Karşınıza kaya gibi dikilen sözlere yutkunmaktan başka bir cevap bulamayan konuklar ekran başına kilitliyor izleyicilerini.
Hemen ardından Atatürk’ten bir özdeyiş saçılıveriyor ekranın orta yerine ve siz o sözü Atatürk söylemiş mi yoksa Kemalistlerin yakıştırması mıdır bakmadan hazmediveriyorsunuz.
Sunuma gelince benzerlerinden farklı bile diyemeyeceğiniz kadar aykırı…
Caddelerde oluşan çukurlar konuşulurken bir şiir çalınıyor kulaklarınıza, başkası yaptığında zihninizi bulandıran bağırtılı bir itirazı hoş bir name gibi karşılayabiliyorsunuz. Konuğu şaşırtan, en sakin adamı çileden çıkaran bir atmosferden hemen bir ayet derinliğine geçiveriyorsunuz. Durup dururken katı bir Adana milliyetçiliği, ardından bütün insanları kucaklayan sevgi mesajlarıyla dolu cümleler… Böyle bir programın değil Türkiye’de dünyada da bir benzerinin yapıldığını sanmıyorum.
Akdeniz Televizyonu şanslı, iyi bir programla başlıyor her sabah güne. Üstelik bu keyfi sadece Adanalılar değil internet televizyonu sayesinde tüm dünya paylaşabiliyor.
Bu başarılı formatın ekrandaki grisi Yüksel Mert gibi görünüyor izleyiciye ancak arkasında bu gelgitlere göğüs gerebilen çok başarılı bir televizyoncu var. O olmasa bu fırtınaya kolay kolay hiçbir ekran dayanamaz.
Yüksel Mert’in kahrını da ancak bir zenci Türk çekebilir, Yüksel Evsen olmasa bu keyifli seyirlik de, olmaz, olamaz anlayacağınız…
Beyazlara nal toplatan zenci Yüksel Evsen’i ve gri olduğu halde Siyah Beyaz diyerek her sabah kanımıza giren Yüksel Mert’i kutluyorum.
İyi bir program seyretmemize vesile oldukları için.
(Araştırmacı şair yazar İrfan Gürkan Çelebi)
Not: Değerli okur ne diyeyim! Herkesin birbirinin kuyusunu kazdığı, seyirciye, sahneye ,konuya ve konuma göre konuşlandığı böyle bir zamanda; böylesine paylaşımcı, engin gönüllü ve samimi yoldaşlarımız olduğu için, Yüce GÖK’ e ŞÜKÜRLER olsun.. Bitimsiz sevgi ve saygılarımla..(ym)