Çağlar AKAY
Bolu Olay Gazetesi Köşe Yazarı
Büyükanıt devrinin bitimiyle göreve gelen Başbuğ ve ardından gelecek Işık Koşaner, bu devir teslim törenleri sırasında 4 yıllık stratejik planı da bir anlamda belli etiler. Konuşmalarda, tonlamalarda, satır aralarında verilen mesajlar ve sıralaması çok önemliydi.
Öncelikle şu gerçeği önümüze koyalım. Türkiye’de demokrasi algısı o kadar sakat ki ordu ister istemez orta sınıf adına denge unsuru olmak zorunda bırakılıyor. Asker de halk da gerçek demokrasilerde askerin siyasete karışmaması gerekliliği konusunda hemfikir. Lakin siyasiler oy kaygısı ile demokrasinin bir ayağını kırdıkları için birileri mecburen “Ulus Devlet”, “Laik Devlet” ve “Hukuk Devleti” ilkelerini korumak zorunda kalıyor. Bu eksiklikte muhalefetin payı da hiç azımsanacak gibi değil…
Gelelim Başbuğ’un sözlerine. “Tarih ilerisini göremeyenler için acımasızdır” sözü ile silahlı Kuvvetler’in 4 yıllık planını yaptıklarının ve her koşula hazır olduklarının mesajını daha konuşmasının başında verdi. Bende sizlere bu konuşmadan çıkan satır aralarını aktaracağım. Ayrıca bu yazımı da keserek duvarıma asacak ve aylar geçtikçe kontrol edeceğim.
Konuşmanın giriş kısmında Başbuğ önümüze dört veri koydu.
Bir: Türkiye krizlerin tam içindedir ve barışı getirecek çözümlerde aktif olmalıdır.
İki: “Küresel anlamda barış ve güvenlik ya her yerde, ya da hiçbir yerdedir.” Yani terör küreseldir ve küreselleşme artık önlenemez bir olgudur.
Üç: İçinde bulunduğumuz koşulları (Küresel arenada aynı paralelde olsak bile) Avrupa anlayamaz.
Dört: Tehditlerle sadece askeri olarak başedilemez. Siyasilerin görevleri çok önemlidir.
Ve ardından bence Türkiye’nin geleceğini birebir etkileyecek, defalarca dinlenmesi ve incelenmesi gereken konuşmaya geçti.
Anlaşılan o ki TSK, Türkiye’nin önündeki dönem için 3 önemli tehlike görüyor. Bunlardan ilki ve en ivedi çözülecek olanı “Etnik Bölücülük ve Terör”. Daha sonra Türkiye’yi irticai tehlikeden ve gelişen küresel krizden koruma çalışmalarıyla Kıbrıs konusunda çözüm çalışmalarına girişecekler. Fakat ilk planda “Etnik Bölücülük” yer alıyor.
Bu sorunun çözümü için de askeri harekattan bağımsız olarak gerçekleştirilmesi gereken “Zihinsel” çalışma ile gerçekleştirilmesi gerektiğini siyasilere salık veriyor.
Başbuğ gibi önemli bir askeri stratejistin bu uyarılarını iktidarın dikkate alacağı ve terör konusunda ortak hareket edilmesi konusunda anlaşmaya varıldığı aşikar.
Başbuğ, konuşmasında pek de şaşırmadığım iki mesaj daha verdi.
Biri ABD ile sıkı bağlarımız olduğunu, bunların çok köklü olduğu, Terör ve Irak konusunda “Tamamen” beraber davranıldığı ve ortaklığın daha da gelişeceği mesajlarını verdi ki Osetya’dan başlayıp Karadeniz ve Kafkasları saran Rusya ve ŞİÖ – ABD ve AB çekişmesinde Batı ve NATO’nun yanında durulacağı gibi bir izlenim yarattı. Çok da şaşılacak bir durum değil ama bu kadar açık sölenmesini beklemiyordum.
Diğer mesaj ise cemaatlerin ülke güvenliğini tehdit ettiği ve sosyolojik olarak iyi bir tespitte bulunularak üstüne gidilmesi gerekliliğine yaptığı vurgu oldu il aslında bu da TSK tarafından açıkça gösterilen bir tehdit unsuru değildi.
İhracın yaşanmadığı YAŞ’ın ardından akıllara düşen “Ne oluyor?” sorusuna güzel bir yanıt olduğu ve TSK’nın irtica konusundaki tehdit algısının yeni dönemde (Özellikle Koşaner döneminde) çok daha artacağına bir işaret olarak görüyorum.
Son olarak öyle bir cümle vardı ki dünyanın gittiği noktayı çok iyi anlatıyordu…
“Uluslararası terörün Türkiye’deki faaliyetlerinin ve ülke dışındaki menfaatlere zarar vermesinin önlenmesi ve BM ya da NATO şemsiyesi altında alınabilecek barışı koruma görevlerine hazır olunması…”
ABD ve NATO uşağı diyenler olacaktır ama onlara biraz beklemelerini öneriyorum…
Mesajları daha detaylı olarak incelemeye devam edeceğiz.
