Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Tuncay D. KALEMOĞLU

On Kasım… Hissetmek Lazım Hasan Ağabey…TDK

Tuncay D. KALEMOGLU Yazar Tuncay D. KALEMOGLU
10 Kasım 2011
Tuncay D. KALEMOĞLU
0
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Arşivden (10. Kasım.2011, TDK);

BENİM RİTÜELİM… ON KASIM… HİSSETMEK LAZIM HASAN AĞABEY…”Atatürk rozeti ve resmi takıp-asıp,onun yok edilmesini ve yok etmek isteyenleri farketmeyenlere… Hissetmeyenlere… TDK ”

BANA AİT MEKAN’DA,
BANA AİT OLAN RİTÜEL…

Tarih 9.Kasım 2005.
Saat 23 civarı.
İstanbul’da bir otel odası.
Gece yarısına az kala oğlum ile görüşmüştüm,
”Hadi baba gel artık ” demişti…
Ertesi gün saat 10.30 ‘da bir iş görüşmesi vardı.
”Bitsin geleceğim. ” demiştim ona,hatırlıyorum.

Gazi için ilk satırlarımı o gece yazdım.
Satırlarım ile yalnız kaldığım ikinci gece…
Tek başıma,her zaman olduğu gibi…
Saat 24’ü geçe aklıma gelmişti Gazi ve kelimeler dökülmüştü ardından.
Gece yarısı,
sabaha karşı…

Aynen bu gün olduğu gibi…
8.Kasım.2010,saat 23 civarı,Muğla’da bir otel odası.
İş seyahati.
Her ne hikmetse gecenin sessizliği ve sakinliği yazdırıyordu bana…
Beş yıl geçti.

Aslında o gün yazı yazmaya başlayalı daha on iki gün olmuştu,
29 Ekim 2005’den 10.Kasım.2005’e kadar.
O sabaha karşı satırları tamamladığım zaman saat dört civarı idi.
Başlığı koydum,

” HİSSETMEK LAZIM HASAN AĞABEY… ”

***

istanbul;

Beşiktaş’da yapılacak yeni bir otel inşaatının bizimle ilgili iş toplantısına yaklaşık 6,5 saat vardı.Kalktım gittim desen üç saat uyku kalmıştı geriye.O an Dolmabahçe’ye gitmeye karar verdim.
Beni otelden alacak arkadaşa mesaj çekip erken gelmesini söyledim.
Sabah sordu,

” Nereye ? ”
” Dolmabahçe Sarayına gideceğiz önce ” dedim.

***
Arabayı park ettik,
öğrenci ve halk kalabalığı ile Dolmabahçe kapısından içeri girdik.
Uzaktan kalabalığın değil birkaç başka insanın yürüdüğü merdivenlere yöneldim.

Görevliye,

” Günaydın ” dedim ve devam ettim…
Karşılık verdi ve bir şey sormadı.

İçeri girince sandalyeler ve bir kürsü vardı.Belli ki sunum olacak idi.Saat dokuza on dakika civarı kadar olmalı idi.Kürsü arkasında bir kapı,iki görevli,ve içeri giren bir kaç kişi vardı.
Arkadaşıma,

” Beni takip et ” dedim ve kapıya gittim.
” Nereye ” diye bağırdı arkamdan.
” Gazi’nin odasına ” dedim…

Kapıda ki görevliye,

” Yukarısı kalabalık mı? ” diye sordum.
” Evet ” dedi.
” İyi ” diye cevap verdim ve içeri yürüdüm…
Geri dönüp arkadaşıma ,
” Beni takip et. ” diye seslendim.Arkamdan yetişmek için koşturuyordu.

İçeri girerken tam önümden koşarak bir bey,elinde çiçek,hızla merdivenlerden yukarı çıkıyordu.Belli ki Ata’nın odasına gidiyor idi… Arkasından hızla yürüyordum,arkadaşımda benim ardımdan.
Birden öndeki bey durdu ve bana,

” Kimsiniz siz ” diye sordu.

Tereddütsüz elimi cüzdanıma attım,kimliğimi çıkarttım,ve adımı söyledim.
Ve ardından,

” Lütfen bizi Ata’nın odasına götürün. ” dedim.
” Peki ” diye cevap verdi…

Kimliğime bakmamıştı bile…
Uzattığım mesafeden en az üç metre ileride durup bana bakıyordu…

Haklıydım,
Gazi’nin son nefesini verdiği odaya gidiyordu ve biz de oradaydık işte…
Tören saatine belki de beş dakika kalmıştı.Kendime ufak ufak yer açtım ve ön taraflarda bir yerde durdum.Bir dolu insan arasında tanıdığım tek kişi Halit Kıvanç idi.Yanında on yaşlarında bir erkek çocuk,elinde çiçek,saat 09.05’i bekliyorlardı,diğerleri ile beraber.

***
Tören bitti,
hemen dışarıdaki salona başka bir seronomi için davet ettiler.
Herkesin çıkmasını bekledim,arkadaşıma küçük kameramı verdim ve beni görüntülemesini söyledim.
Ata’nın yatağının baş ucunda kendimce saygı duruşumu yaptım.
Ve oradan ayrılıp çıktık.

Her şey yaklaşık yirmi beş dakika da olmuştu…
Oraya beni götüren sadece ve sadece istemem ve kararlılığım idi…
Hiç bir engel önüme çıkmamıştı,
daha doğrusu çıkamamıştı…
Ne bir gizlilik ne de bir kaçamak yapmıştım.
Her görevliye ya selam vermiştim,ya kimlik göstermiştim,adımı söylemiştim.
Arkadaşımın dediğine göre bana geçip giderken selam veriyorlarmış.

Evet vermeliydiler.
Onlar benim kararlı duruş ve soruşlarım ile beni mutlaka bir görevli sanmışlardı.
Bazıları gibi…
Komik…
Evet ben onların düşündüğü gibi bir görevli idim.
Ama resmi veya herhangi bir görevli değil,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün düz bir vatandaş görevlisi idim…

Hem bu duygu,
hem sabahın köründe yazdığım satırlar,
hem de her ne derseniz deyin…
Bana oraya gitme hakkını vermişti…
Aslında bu hakkı ben kendime vermiştim…
Ve gittim de…

Ne konuşmalar,
ne törenler,
ne söylenen onca sözler,laflar,
ne de atılan nutuklar umurumda değil idi.
2005…
Otuzsekiz den bu yana 67 yıl…
Bu nutuklar atıla atıla
ne Gazi’yi,
ne kurduğu Cumhuriyet’i,
ne de silah arkadaşlarının döktükleri kanın değerini anlamıştık…
Ne de korumuştuk…

Bu gün 2010…
Durum aynı değil,
daha vahim…

Devşirilen sözde çağdaş akıl sahipleri ve bağnazlaştırılan sözde dini inançlar sahipleri,aynı ”el adamı ” nın (larının) farklı oluşumlarında,ki bunun böyle olduğunu kabul ettiremezsiniz bile kendilerine,kendi değerlerimize konmak yerine başkalarının değerlerine tüner-lerken,
( http://tdkalemoglu.blogspot.com/2010/10/tuner.html ),
sonunda onun,
yani Gazi’nin ve bu Cumhuriyet’i kuran Kuvayi Milliye ruhunun ne kadar gereksiz olduğunu bile konuşur oldular…

Ama,
Kazanamayacaklar…
( http://tdkalemoglu.blogspot.com/2010/09/kazanamayacaklar.html )

***

Ben o gün,
Gazi’nin son nefesini verdiği odada ve yatağının baş ucunda,
kendimce,
Gazi’ye,bana ve ülkeme ait bir mekanda kendi ülkemin değerlerini bir kez daha hissettim…
Cumhuriyet’imizin kurucularından birini ve fedakar evladını son nefesini verdiği yatağında andım,teşekkür ettim,saygımı gösterdim…
Ve
orada kendi ritüel-imi uyguladım…

” EL ADAMI ” nın mabedinde(!) ” EL ADAMI” nın ritüelini(!) uygulamak yerine…

Tuncay D.Kalemoğlu
10.Kasım.2010,Muğla.

***

HİSSETMEK LAZIM HASAN AĞABEY…
(10.Kasım.2005,saat 04.00-İstanbul)

işte şu an orada hissedenler
dokuzu beş geçe
orada olamasalar da
ancak
kabul
abartmadan
tabulaştırmadan
ama unutmadan da

yüzüme bakıp
biraz abartmıyor musun demiştin
Hasan ağabey
belki haklı idin ustam(!)
ama bırak da biraz abartayım bu gün
bu günün şartları abarttırıyor bana
ve seninle beraberken yaşadıklarım
aslında benimkisi abartılı geliyor sana
hiç hissetmeyenlerin
başkalarını hissedenlerin yanında
Hasan ağabey

yoksa
vallahi de billahi de ben kendi halimde biriydim
ve de hala öyleyim
bilirsin
sahi bilir misin

demiştim sana
ben düz bir adamım
sadece dilimi tutamıyorum bazen
duygularımı da
ama
böyle hissediyorum iste zorla değil ki
bu günün şartları abarttırıyor
Hasan ağabey

sadece rozet takmak da yetmiyor
resmini de duvara
hele bayrak dikmekle
hiç
hissetmek ve anlamak da gerek
yoksa
kurtuluş yok galiba

etrafım dolu olsa gerçekten anlayanlarla
tanrı şahidim olsun
sesim çıkmaz işime bakarım
ya da yaşamıma
ama korkum
ne işimiz
ne de yaşamımız kalacak böyle giderse
ne tarlamız
ne vatan
ne de vatan toprağı
erozyon gibi yavaş yavaş yok olup gidecek fark edilmeden
ancak yazık
farkında değil çoğusu
alacaklar hepsini elimizden
yobazın dan sivil örümceğine
bütün tanıdıklarım çapa yaparken el oğullarının tarlasında
senin bildiğin tarlalar da
Hasan ağabey

yoksa benim ne isim var bunlarla
boş vaktim olsa kafamı kaşıyacağım
ya da olacağım beni arayan oğlumun yanında
Hasan ağabey

ama tanrı aşkına
bugün izin ver bana hiç değilse
şu beş on dakikalığına
hissettiğim kadar abartayım kendimce
paylaşayım birileriyle
inan bana derdim bir paye çıkartmak değil
yada bu yolla bir yerlere yamanmak
yaranmak hele hiç değil
kabullendirmek değil kendimi paylaşmak istemekle
bilirsin
olsaydı öyle zaaflarım terk etmezdim
seni de
Gazi’nin işaret ettiği bana uymayan
senin yerini de

ama yazıyorsa bu kalem sabahın kör saatinde
galiba sebep olan şu ki
duygu gerek
iç güdü gerek
hissetmek gerek
Hasan ağabey

belki düşündürebilirim birilerini
düşünmeyenleri
öyle olması gerekenleri
derdim benim ülkem ve ülkem insanı ile
Hasan ağabey…

inan bana yok başka bir düşüncem
sadece etrafımda paylaşacak birilerine ihtiyacım olduğundandır
bilirsin
yapmam
söylemem hissetmediğimi yüzde doksan
yüzde on da benim marjım olsun hatalarım için
Hasan ağabey

ama ne olursun şimdi
su an
beş on dakikalığına
bırak abartayım ve hissedeyim kendimce
zaten yalnızım
rol yapacak halimde yok kimseye
sonra işlerim var kendimce
gideceğim
Hasan ağabey

birileri düşünürse diye
yalap şap değil
gerçekten düşünürse diye yazmamın sebebidir
gel sana bir sırrımı vereyim
bende şaşırıyorum yazdıklarıma
daha doğrusu nasıl yazabildiğime

hiç bilememiştim kalemin bu kadar güçlü olabildiğini
hiç bilememiştim kalemle bu kadar güçlü olunabileceğini

ama
galiba sebep olan şu ki
duygu gerek
hissetmek gerek
Hasan ağabey

çok yakın şu an dokuzu beş geçeye
sanırım biraz
ufaktan ufaktan içim sızlıyor
bırak abartayım hiç değilse beş on dakikalığına
sirenler çalmadan
gözler yaşarmadan
takiyyesiz
içten
sonra gideceğim,
işlerim var zaten
Hasan ağabey

Tuncay D.Kalemoğlu
(10.Kasım.2005,saat 04.00,arşivden)

***
” Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün milli değerlerinden,silah arkadaşlarının hayatlarını feda ettikleri allah ve vatan sevgisinden yoksun olanlar,bir gün bunlara ihtiyaç duyarlar ve muhtaç kalırlar…Tuncay D.Kalemoğlu. ”

Paylaş
Etiketler: 10 kasımTarih 9.Kasım 2005
Önceki Yazı

Halk Nasıl Uyutuluyor? Uyutulanlar ve Uyutulanlar

Sonraki Yazı

Bıdk’ı Bulana Büyük Ödül…

Tuncay D. KALEMOGLU

Tuncay D. KALEMOGLU

İlişkili Yazılar

Tuncay D. KALEMOĞLU

Martılar ve Çocuklar…

12 Aralık 2011
5k
Tuncay D. KALEMOĞLU

Pirinç Çuvalındaki Hain Beyaz ve Siyah Taşlar…

01 Aralık 2011
5k
Tuncay D. KALEMOĞLU

Koca Dünya… Koca Hülya…

20 Kasım 2011
5k
Tuncay D. KALEMOĞLU

Hayat Yaşanan Andır…

15 Kasım 2011
5k
Sonraki Yazı

Bıdk’ı Bulana Büyük Ödül...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap