Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Halil DAĞ

Türkiye’de Muhafazakarlığın Kökleri ve Tarihi – VI

Halil DAĞ Yazar Halil DAĞ
06 Ağustos 2009
Halil DAĞ
2
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

6 – CHP mi Yoksa DP mi Daha Muhafazakâr?

Şimdi bu durumda sorulması gerekir;

Kim daha batıcı? Kim daha dindar? Yâda hangi batı? Asıl soru ise şu: Hangi din? Ya da muhafazakârlığın gerçek dini neŞahsen vicdanen, CHP’ye yada ona benzer bir zihniyete gavur yada dinsiz denilen bir durumda sağ iktidarların bu ülkede yatacak yerinin olmaması gerektiğini düşünüyorum.

Şu bir gerçektir; CHP, hep militarist bir laisizm söylemi içerisinde olmuştur. Haliyle bu duruşu geniş kitlelere kendini anlatmasını zorlaştırmıştır. Zaman içinde ruhbanların da kirli propagandaları CHP’yi halkın gözünde dinsiz bir parti konumuna getirmiştir. CHP bu konumdan kurtulabilmek, halkı ile daha barışık ve iç içe olmak için yeterli ve güçlü çabayı gösterememiştir. Daha doğrusu CHP’nin kendisinde bu konuda bir irade eksikliği görülmüştür. Yukarıda da bahsettiğim CHP içindeki muhafazakâr elitler (sert çekirdek) CHP’nin halka daha yumuşak bir yüzle inmesini hep engellemiştir.

Oysa hep unutturulan bir gerçek vardır. 2. Dünya Savaşı yılları biter bitmez, İnönü, kitlesel talepleri gerçekleştirmeye yönelik önemli şeyler yapmıştır. Mesela 1947–1950 arasında ülkemizde birçok imam hatip okulu açılmıştır. Ancak ne ilginçtir ki “En çok imam hatip okulunu ben açtım” diye böbürlenmek ise radikal kesimlerin masonlukla suçladığı Demirel’e nasip olmuştur. DP geleneğinin 7 kere gidip 8 kere gelen “Bir Bilen” adamı Süleyman Demirel’in soyadından olup da yolsuzluğa bulaşmamış insan bulunamazken İnönü’nün aile efradından siyasi destekle mal mülk sahibi olmuş bir tek kişi dahi bulunamaz. Maalesef ki Demirel soyadı başta olmak üzere sağ iktidarların siyasi ileri gelenlerinden çevresinde siyaset yoluyla zenginleşmeyen bir mümin aramak Diyojenlikten başka bir şey değildir. hatta sağ kesimin kereste, odun gibi vasat mamullerle başlayan yolsuzluk ve zenginleşme serüveni, sağın sağına doğru gidildikçe daha teknolojik bir boyut kazanmış günümüzde ise gemiler, tersaneler deniz filoları gibi küresel ve teknosel boyutlar kazanmıştır.

Bir diğer önemli konu, dış ilişkiler konusudur.

Rusya’dan ve Kızılordu’dan dehşet derecesine varan bir korku duymasına karşın İnönü bir gün olsun Amerika’nın sıcak koynuna girmemiştir. Ama ne yazık ki muhafazakârlığın kalesi sağ iktidarların liderlerinin hepsi Amerikanın sıcak koynunda abdest ve iman tazelemiştir.

Netice itibarıyla Türkiye’de muhafazakârlık; hiçbir zaman din ve dini değerleri savunmak ya da yaşatmakla, din adına mücadele etmekle ilgili bir olgu olmamıştır. Türkiye’de muhafazakârlık her zaman için maddi bir şeylerin metafizik simülasyonlarla perdelenmesi olmuştur. Bu bir mücadeledir. Gün geçtikçe anladık ki muhafazakârlık çocukluğumuzun Mandrake’sine benzer usullerle takkeden saltanat çıkarmakmış.

1950’ye kadar muhafazakârlık, 1800’lerden beri süregelen sınıfsal galibiyet mücadelesinin adıyken 1950’den itibaren halkın da içine seçimler yoluyla dâhil edildiği, dinin afyonlaştırıcı ve köreltici etkisinin yüksek dozda kullanıldığı bir çatışma alanı olmuştur.

Marksist Retoriğin en önemli argümanlarından birisi olan “Din Afyondur” ifadesi Marks tarafından her ne kadar burjuvazi karşısında işçi sınıfının uyutulmasını açıklamak için kullanılmış olsa da bu teorinin gerçek uygulama alanı, ülkemizdeki geniş kitleler ile hakim sınıflar arasındaki ilişkilerde görülmüştür. Özellikle Mehmet Şevket Eygi üstadın ifadesiyle “Din Baronları”, halkın kendi üzerinde oynanan oyunları ve hileleri gizlemek için din faktörünü hep bir perde olarak kullanmışlardır. Bu noktada ülkemizde din, müthiş bir afyon etkisi göstererek kitlelerin uyanmasını her zaman engellemiştir. Çoğu zaman da bu etki halkın kitlesel öfkesinin başkalarına yönlendirilmesinde kullanılmıştır. “Vurun imansıza…” gibi kitlesel öfkeyi anında doruğa çıkaracak provakatif yönlendirmelerin de etkisiyle artık günümüzde yoksulluğun ve ezilmişliğin de verdiği sinir ve öfke toplumda çok güçlü bir “linç kültürü” yaratmıştır. Gırtlağına kadar sıkıntıya batmış bir şekilde sorgulama melekelerini kaybetmiş olan toplumumuzun böylesi bir linç kültürüne yenik düşmüş olması ancak ve ancak bu toplumun birileri tarafından “fitlenmesi (doldurulması)” ile izah edilebilir. Bunun bir sonucu olarak ülkemizde II. Mahmut misali “gâvur” damgası yememiş insan kalmamıştır neredeyse. Aksini düşünen varsa muhafazakâr, dindar ya da sıradan sokaktaki vatandaş olarak tanımlayabileceğimiz kişilerden on kişiye, onlardan olmayan on kişi için “Bu kişi nasıl biridir” diye sorabilir.

Muhafazakârlığın 1980 sonrası macerası ise bambaşka amaçlarla donatılmıştır. O güne kadar olan mücadele genel olarak iç dinamiklerle gelişip süre giden bir sınıf /çekişmesi çatışması iken 1980 sonrası muhafazakârlık mücadelesi ise tamamen dışsal şoklarla yön bulan bir maceradır. Ancak bu dönemin mücadelesi bir yandan da içsel sınıf çatışmalarının hız kazandığı ve onu güçlü bir şekilde beslediği bir mücadele özelliğine sahiptir. Çünkü 1980 sonrası dönemin çekişmesi 1950’lerden itibaren tekrar palazlanmaya başlayan sınıfsal sermayenin, 1990’lardan itibaren müthiş bir yükselişe geçerek merkezin sermaye gücünün yerine geçmeye çalışması şeklinde olmuştur. Bu da 28 Şubat Sürecinin bahanesi olmuştur.

28 Şubat; görünürde yükselen yeni sınıfların sermaye gücünü kesmeye yönelik bir Amerikan müdahalesi gibi görünse de aslında bu, ezik sınıfın (muhafazakarlar), sonraki süreçlerde kitlesel yükselişinin de alt yapısını yaratmıştır. Öncekilerden daha paradoksal bir niteliği olduğu için 28 Şubat’ı ve klasik muhafazakâr kesimlerin yükselişini başka bir zamana bırakalım. Ancak akıldan çıkmaması gereken şudur:

28 Şubat, muhafazakârlığa vurulmuş bir darbe gibi sunulmuş olsa da gerçek dindarlar toplumdan dışlanırken dini, amaçlarına afyon olarak kullanan politik ve ruhban kesimler inanılmaz bir hızla hem toplum hem de devlet içinde yükselmişler, elli yıldır elde edemedikleri gerçek iktidara sadece beş yıl içinde kavuşmuşlardır.

Sonuç olarak karşımıza birkaç tane soru çıkmaktadır. Artık günümüz Türkiye’sinde bu soruların mutlak surette cevaplanması gerekmektedir.

Muhafazakârlar ne türden bir muhafazakârdır? Neyin muhafazasının derdindedirler?

Şeriatın kestiği parmak acımaz mı? Parmağı kesen şeriat nedir? Parmağı kesilen kimlerdir? Hep aynı sınıflardan mı? Yoksa şeriat, parmak keserken adil midir? Şeriat nedir? Menfaat sahiplerinin görünmeyen yüzü müdür yoksa gerçek anlamda devletin kendisi (hukuk) midir?

Bu tartışmayı biraz da bu sorular etrafında düşünebilmek ve yürütebilmek imkânını bulduğumuz vakit ülkemizdeki muhafazakârlık tartışmalarının gerçek safrası ortaya dökülmüş olacaktır.

26 Şubatı başlı başına bir konu olarak başka bir yazıda ele alabilmek dileğiyle…

Sağlıcakla…

Paylaş
Etiketler: 28 ŞubatCHPDin Baronlarılinç kültürü
Önceki Yazı

Şu İşe Bakın Yahu!

Sonraki Yazı

Havale…

Halil DAĞ

Halil DAĞ

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

İlişkili Yazılar

Halil DAĞ

Türk Rus İlişkilerinde Enerji Jeopolitiği

02 Kasım 2013
5k
Halil DAĞ

Bahçeli’nin Mübarek Elleri

25 Ekim 2013
5k
Halil DAĞ

Gezi Sendromu ve Siyasette Ufuk Çizgisi Sorunu

24 Ekim 2013
5k
Halil DAĞ

Gezi’nin Gençlerini Anlamak…

23 Ekim 2013
5k
Sonraki Yazı

Havale…

Yorumlar 2

  1. ahmet fidan says:
    16 yıl önce

    “Rusya’dan ve Kızılordu’dan dehşet derecesine varan bir korku duymasına karşın İnönü bir gün olsun Amerika’nın sıcak koynuna girmemiştir. Ama ne yazık ki muhafazakârlığın kalesi sağ iktidarların liderlerinin hepsi Amerikanın sıcak koynunda abdest ve iman tazelemiştir.”

    Aziz dostum, bu paragrafın inanılmaz güzel…
    İlave olarak,
    “Şeriatın kestiği parmak acımaz mı? Parmağı kesen şeriat nedir? Parmağı kesilen kimlerdir? Hep aynı sınıflardan mı? Yoksa şeriat, parmak keserken adil midir? Şeriat nedir? Menfaat sahiplerinin görünmeyen yüzü müdür yoksa gerçek anlamda devletin kendisi (hukuk) midir?”
    soruların veya sorguların son derece derin ve anlamlı.

    Yazının devamını meerakla bekliyoruz. Bu konunun en az 2-3 günlük bir devamı olduğu konu derinliğinden belli.
    Yazına son demeden genel değerlendirme yapmak istemiyorum.
    Esenlikle.

  2. Halil DAĞ says:
    16 yıl önce

    Hocam beğenileriniz için teşekkür ederim.
    Aslında bu konu son 50 yılı bile hesaba alsak kitaplar dolusu bir içeriğe sahip. Hele de örneklemelere girecek olsak inanın kitap sayısı onları bulur.

    1-2-3-… diye devam etmektense aynı içeriği başka başlıklarla da anlatabilmek ümidiyle bu diziye şimdilik son verdim.
    İnşallah 2000’lerin muhafazakar anlayışını izah etme fırsatım olur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap