Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Pazar, Aralık 7, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Kemal ÖZER

‘Kutsal’ Laiklik Tartışmaları…

Kemal ÖZER Yazar Kemal ÖZER
28 Eylül 2011
Kemal ÖZER
0
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş
Başbakan Erdoğan’ın Mısır üzerinden Arap dünyasına önerdiği laiklik, Mısır ve Tunus başta olmak üzere İslam dünyasında tepki çekti. Bu öneriyle birlikte, Türkiye’de de laiklik tartışmasının fitili ateşlendi.
Önerinin önce bir tercüme hatası olduğu ileri sürülse de, aslında Erdoğan’ın laiklik önerisinde ısrarlı olduğu görüldü. Kısaca ortada ne bir sürçülisan vardı, ne de bir tercüme hatası…
 
Başbakan Erdoğan’ın geçmişteki laikliğe yönelik eleştirilerinden hareketle ‘değiştiği’ gibi bir eleştiri yapmak niyetinde değilim.
 
Başbakan’ın bu konuda ne düşündüğünü herkes biliyor. Değişip değişmediği de başka bir mesele. Ancak bu tartışma, yeni bir anayasa hazırlığında olan Türkiye’nin yeni anayasasının yapısı açısından oldukça önemli.
 
Mevcut anayasanın değiştirilemez maddelerinden biri olan laiklik, yeni anayasada mevcut haliyle yer alacak mı? Alacaksa, bugünün aksine bir laiklik tarifi yapılacak mı? Olacaksa bu nasıl bir tarif olacak?
 
Batıdaki uygulamaları bir yana, herkes kabul eder ki laikliğin bu güne kadar ki, –Türkiye’deki– uygulaması; İslam’ı çağrıştıran, ima eden, hatırlatan, arzulayan ne varsa hepsinin önünde bir aşılmaz duvara dönüşen, daha açık ifadesiyle Müslümanların İslam’a ait arzularına ket vuran, İslam’ın uygulama alanlarını daraltmaya hatta İslamî kaynakları kurutmaya çalışan bir yapıydı.
 
Batıda ‘kilise’ ile ‘kral’ arasında zuhur eden kavgada, kralın papalığa karşı kazandığı zaferin sonucu olarak, dini yok saymayan ama siyasete de bulaştırmadan yaşam hakkı tanıyan batılı uygulaması örnek gösterilerek dikte edilen Türkiye laikliğinin, aynı biçimde sürdürülmesini bu toplum arzu eder mi? CHP’lilerin önemli bir kısmından bile oy alacağı şüpheli olan bu laiklilik modeli, referanduma sunulabilir mi?
 
Netice itibariyle, totaliter ve jakoben bir form içeren Türkiye laikliğinin cari halinin sonucu olarak, başı açık bir yargıcın muhatabına karşı objektif olabileceği, fakat başörtülü bir hakimin objektif olamayacağı gibi bir zihin inşası ile, toplumun inançlı kesiminin üzerinden İslam’ın nasıl aşağılandığı herkesin malumu.
 
Başörtüsünün dinî bir zaruret olduğu, bütün bir millet tarafından nevzuhurlara anlatılsa da, onların laiklik formatına uymadığı için kabule yanaşmadılar.
 
Müslümanların iktidar olduğu bir ortamda ve özellikle Türkiye’de laikliğin kaldırılması sonrasında nasıl bir sonuç ortaya çıkar? Kimileri bunun için Osmanlı örneğini vererek, orada yalnızca ‘Gayri Müslim’ tebaa için yaşam hakkı olabileceğini, diğer dinlere ve ateistlere ise yaşam hakkı tanınmayacağını ileri sürmekteler.
 
Bu gerçekten böyle olacaksa, tedirgin olmakta haklı olamazlar mı?
 
Bu durumda İslam’ın Müslümanlara nasıl bir sistem öngördüğünü bilmek gerekiyor. Muhatapların bunu anlamaya niyetli olup olmadığı bir yana, bu konuda Müslümanların da yeterli birikime sahip oldukları söylenebilir mi? Müslümanların bir bölümü tek alternatif olarak hilafeti görürler. Bu durumu ise hangi hilafet sorusu izliyor. Hulefa-i Raşid’in dönemi mi, Emevi Abbasi dönemi mi, Memlük uygulaması mı, parçalanmaya kadar hilafeti hiç kullanmayan Osmanlı örneği mi? Hangisi?
 
Bundan daha can alıcısı, bugünkü Müslümanlar aralarından birini halife olarak seçebilirler mi? Eşeğin aklına karpuz kabuğu sokmak olacak ama ben batının yerinde olsam, İslam dünyasının, içlerinden birini ‘Halife’ olarak seçmelerine izin verirdim. İşte seyreylerin o zaman Müslümanların içler acısı halini.
 
Başbakan Erdoğan gibi bir kimsenin iktidarının en güçlü döneminde, üstelik -Mısır gibi- yönetimi firavunî olsa da, düzenlemeleri açısından oldukça İslamî sayılabilecek bir ülkeye laiklik önerisinde bulunması, bazı kitlelerce hâlâ takiyye olarak algılanabiliyorsa, peki bu kitleleri ikna için daha ne yapılmalı?
 
Mısırlı felsefeci Hasan Hanefi ile Faslı felsefeci Muhammed Abid El Cabiri’nin sekiz konudaki karşılıklı mektuplaşmalarının yer aldığı “Doğu Batı Tartışmaları” adlı eser, geçtiğimiz ay Mana Yayınları’ndan çıktı.
 
Buradaki tartışma başlıklarından biri de ‘İslam ve laiklik.’ Hanefi, Fransız devrimi sonrasında ortaya çıkan laikliğin, din işlerini kiliseye, devleti ise siyasetçilere bıraktığını belirtiyor. Hanefi söylemese de, laikliğin İslam dünyasına taşınmasından bu yana, devlet ihtiyaç duyduğu her an dinin alanına müdahil olurken, İslam’ı vicdanlara hapsetmeye çalıştı. Buna mukabil devlet; Diyanet’in, devletin dine müdahalelerine yönelik küçük eleştirilerine bile tahammül edemedi.
 
Batının, batı dışına ihraç ettiği laiklik, o ülkelerdeki yerel dini ortadan kaldırmanın en güçlü ve tartışmasız aracı olageldi. Bunun için uzakta örnek aramaya gerek var mı?
 
Mektubunda nesnel bir hakikat olan dini, vazgeçilemez kutsal hak olan canı, sorumluluk ve hesabın temeli olan aklı, insan saygınlığının vazgeçilmezi olan namusu/ırzı ve yaşamın omurgasını temsil eden malı korumayı, İslam Şeriatı’nın ana amacı olduğunu belirten Hanefi, bunu Şeriat’ın hâkim olduğu bir rejimde, İslam toplumunda diğer herkesin de temel hakkı olduğunu belirterek, laikliğin bundan öte ne vaat ettiğini soruyor?
 
Laik bir rejim, açlık hatta ölümle yüz yüze kaldığı için hırsızlık yapan birini bile cezalandırdığı halde, aşırı gelir farkı yani gelir adaleti sağlanmamış bir toplumda, zanlı açlık nedeniyle hırsızlık yapmışsa, buna İslam hukukunun ceza uygulamadığını belirten Hanefi; laiklik yanlılarının İslam şeriatından korku ve sıkıntı duymalarının nedeninin, İslam Şeriatı’nın ruhunu kavrayamamış olmalarına bağlamakta.
 
İnsanları batı tarzı laikliğe yönlendirmeyi, Müslümanların kendi öz kimliklerine yönelik yaratıcı faaliyetleri yerine batıyı taklit etmelerine bağlayan Hanefi’nin “İslam zaten özü itibariyle laik bir dindir, dolayısıyla Batı kültüründen ithal edilmiş bir laikliğe ihtiyaç yoktur” görüşüne Cabiri katılmaz.
 
Habefi’nin, İslam özü itibariyle laiktir önermesinin “İslam, sosyalist bir dindir”, “İslam liberal bir dindir” demekten farklı olmadığını belirten Cabiri, “Müslümanların batı kültüründen ithal edilmiş bir laikliğe ihtiyacı da yoktur” diyor.
 
Cabiri, laikliğin İslam dünyasına, Osmanlı’dan kurtulmak isteyen Lübnanlarca musallat edildiğini belirtiyor. Hanefi ise, batılı misyoner okullarında eğitim gören Suriyeli Hıristiyanların yaygınlaştırdığı görüşünde.
 
Laikliği sahte bir mesele olarak gören Cabiri, laikliği çok açık ve sert bir dille eleştirerek, ihtiyaçlarla örtüşmeyen bir içerik olarak tanımlıyor. Hatta Cabiri, laikliğin İslam düşünce literatüründen çıkarılması gerektiğini de belirtiyor. Cabiri, Müslümanların –hatta İslam toplumunda yaşayan diğer kimselerin– İslam’la ilişkisini, madde ile ruhun ilişkisine benzeterek İslam’ın, varlığın temelini oluşturduğunu söylüyor.
 
Hicretle birlikte devletleşen Müslümanların, Hz Ebubekir ve Hz Ömer zamanında devlet organlarını önemli ölçüde teşekkül ettirdiklerini görürüz. Daha sonra ortaya çıkan ihtilaflar yeni bir devlet modelini ortaya çıkarmış ve bu model 13 asır İslam dünyasında uygulana gelmiş. Fransız devrimi sonrasında yeniden şekillenen batının, Osmanlı üzerinden İslam dünyasına ihraç ettiği yönetim biçimlerinin çoğunun İslam dünyasında kabul gördüğü, ancak laikliğin ister uygulama biçiminden olsun, isterse de içeriği bakımından, Müslümanlar arasında teveccüh gördüğü söylenemez.
 
Başbakan Erdoğan’ın laiklik önerisinin tartışma yaratacağını bilmemesi düşünülemez. Ters bir okuma yaparak, bu meselenin yeni anayasa öncesi enine boyuna tartışılması için ortaya atılmış zekice bir fikir olabilir mi? Bunu bilmiyoruz ama en azından ben ihtimal dışı görmüyorum. Eğer böyleyse, daha çok tartışılmasında büyük yarar var.
 
‘Esas kız’ tartışmasında Cüneyt Özdemir’in, Ertuğrul Özkök’e, 20 yıl yönettiğin Hürriyet’te neden başörtülü birini işe almadın sorusu, Özkök’ün açık yüreklilikle altından kalkabileceği bir soru değil elbet.
 
Bugün gibi bir gazetenin yazarı Gülay Göktürk’ün “Ben bir Müslüman’ın, Kur’an’ın hükümleriyle yönetilen bir ülkede yaşama isteğini anlıyorum ama doğru bulmuyorum” cümlesinin tersi olan “Ben bir kişinin laiklikle yönetilen bir ülkede yaşama isteğini anlıyorum ama bunu doğru bulmuyorum” cümlesini laikçi çevrelerin gazetelerinde bir yazar yazsa, ertesi gün başına neler gelir?
 
Nuray Mert’te tartışmayı, “İslami referansların yeniden siyasal meşruiyetin kalkanı olarak devreye girmesi meselesi” olarak yorumluyor. Tartışmanın bu istikamette ilerlemesinden çok tedirgin olduğunu belirten Mert’e kimse “sen ne diyorsun” diye itiraz falanda etmiyor.
 
Batı tipi laiklik veya doğu tipi laiklik gibi kavramlar, tıpkı Cabiri’nin de ifade ettiği gibi, sahte tartışmalar…
 
Burhaneddin Rabbani’nin gıyabi cenazesine katılanları tehdit eden “Müslümanlar”ın yaşadığı bir dönemde, aslında laikçi çevrelerin tedirgin olmalarına ne gerek var? Asıl sorun, Müslümanların diğer Müslümanlar için ön gördüğü gelecek ve son.
Paylaş
Etiketler: açlık hatta ölümle yüz yüze kaldığı içinBatı tipi laiklikDoğu Batı Tartışmalarıdoğu tipi laiklikLaik bir rejim
Önceki Yazı

Hazım

Sonraki Yazı

Yeni Genetiği Değiştirilmiş Ot

Kemal ÖZER

Kemal ÖZER

İlişkili Yazılar

Kemal ÖZER

Hoşça kalın, Allah’a Ismarladık

02 Şubat 2021
5k
Kemal ÖZER

Ya Şimdi Yahut Bir Asır Daha Esarete Devam

17 Ağustos 2020
5k
Kemal ÖZER

‘İlaç’ Savaş ve Suç Ürünüdür

14 Mayıs 2020
5k
Kemal ÖZER

Kemalizm: Türkiye’nin Çıkmaz Sokağı

05 Mayıs 2020
5k
Sonraki Yazı

Yeni Genetiği Değiştirilmiş Ot

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Biz Ne Güne Duruyoruz Burada

Angarya Değil Bu İş

07 Aralık 2025
Göz Gördü Gönül Katlanmadı

Eller Taşın Altında

07 Aralık 2025
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap