Ben artık bu konuda yazmam, zaten herkes yazıyor, hem herkese göre değişir hatta herkesin her yaşadığında da değişir dediğim şeyi işte yine yazmaya karar verdim…
AŞK, çok mu göreceli yoksa aslında herkes için aynı mı? Bilmiyorum.
Her seferinde fikrim değişiyor. Bazen diyorum ki ben aşkı hiç yaşamamışım bazen diyorum aşk benden sorulur…
Aşkla ilgili kesin olan tek düşüncem; aşkın aslında eksikliği kapatma yöntemi oluşudur. Kendinde eksikliğini düşündüğün şeyleri karşındakinde görünce ona sahip olma güdüsü…
Kimisi görsel açıdan tutulur karşısındakine. Örneğin, sarışınlar esmerleri sever, esmer adam ya da kadın mavi gözlü birine takılır kalır. Upuzun bir oğlanın yanında “bodur tavuk her daim piliç” sözünü ömrü boyu duyacak bir kadın görürsünüz ya da hükümet gibi bir kadının yanında zıp zıp bir adam beliriverir… Bunlar görselliklerindeki eksikliği tamamlayan ve aşk ya da ilk etkileşimde buna önem verdikleri için birlikte olmuş tiplerdir.
Başka versiyonları da var birlikteliklerin. Örneğin yanında taşıdığı kişinin kariyerini veya entelektüelliğini kendine mal etmek için birlikte olanlar bu guruba girer. Çok başarılı bir doktorun son derece bilgisiz, dünyadan bihaber karısı olabilir. Biri kendindeki fiziksel eksikliği tatmin etmiştir öteki de kültürel veya bilgisel eksikliği…
Şimdi, bana söyleyin; aşk denilen şey bu kadar basit bir + – (artı, eksi) meselesiyse, âşık olmak acizliği kabul etmek mi oluyor?
***
Âh mine’l-ışkı ve hâlâtihî
Ahraka kalbî bi harârâtihi
Mâ nazara’l-aynü illa gayrikum
Uksimu billâhi ve âyâtihî
Ah! Aşkın elinden ve onun hallerinden. Benim yüreğimi yaktı yandırdı.
Andolsun! O’na ve O’nun ayetlerine ki; nazar etmem senden gayrı güzele
***
Hemen herkesin karıştığı bir başka AŞK da var içimizde. Ne zaman o aşkı anlatsam karman çorman yorumlar geliyor e-posta kutuma. Kaldı ki Yunus’umun, Mevlana’mın bile “aşk”ını alıp bir kula yazmaya kalkışmıyorlar mı ki benimkini anlayabilecekler?
Yoktur sözü uzatmanın gereği…
Âlem bir aşk için yaratılmış ve “Aşk imiş her ne var âlemde!” der giderim…
Aşk’ınız daim olsun, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin…
Nazan PAMİR
Allah bir nimet verir, kıymetini bilmezsen geri alır. Sonra ne kadar istesen de o kıvamı bulamazsın. Kocadağlı Ahmed'i vazgeçti diye kınarlar da neden vazgeçtiğini kimse sormaz.
Ahmedin sevdiği acaba neler etti de (!) adamı bezdirdi o sevgisinden ? Bunu kimse sormaz Ahmed'e.
İnsan neye layık ise onunla yaşar imiş.
"Dinim aşktır benim senin yüzünü gördüm göreli" demek her babayiğidin harcı değil.
Yüzü, din'e tercih edilecek güzel de her güzelliğin harcı değil. Allah, bizlere dinini yüzü ile tamamlayan, yalansız, sevgisinden ve sevdiğinden utanmayan, sevenini koca dağlı haline düşürmeyen en önemlisi de kıymet bilen güzellikler nasip etsin.
Allah bir nimet verir, kıymetini bilmezsen geri alır. Sonra ne kadar istesen de o kıvamı bulamazsın. Kocadağlı Ahmed'i vazgeçti diye kınarlar da neden vazgeçtiğini kimse sormaz. Ahmedin sevdiği acaba neler etti de (!) adamı bezdirdi o sevgisinden ? Bunu kimse sormaz Ahmed'e.
İnsan neye layık ise onunla yaşar imiş.
"Dinim aşktır benim senin yüzünü gördüm göreli" demek her babayiğidin harcı değil.
Yüzü, din'e tercih edilecek güzel de her güzelliğin harcı değil. Allah, bizlere dinini yüzü ile tamamlayan, yalansız, sevgisinden ve sevdiğinden utanmayan, sevenini koca dağlı haline düşürmeyen en önemlisi de kıymet bilen güzellikler nasip etsin.