Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Mustafa KARAATMACA

Türkiye’de Başkanlık Rejimi Tartışmaları

Mustafa KARAATMACA Yazar Mustafa KARAATMACA
29 Nisan 2010
Mustafa KARAATMACA
1
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

100 yılı aşkın parlamenter rejim deneyimi olan bir ülke olan Türkiye’de, ABD başkanlık rejiminin zaman zaman taklit edilmesi isteğini anlamak zordur. Türkiye’de siyasal iktidarlar, her karşılaştıkları sıkıntıda, anayasayı ve parlamenter rejimi sorumlu görmektedirler.

 Başkanlık rejimi, Amerikalılar tarafından, Philadelphia kurucu meclisinde, 1787 Anayasası ile oluşturulmuştur. Başkanlık rejimi, yasama, yürütme ve yargı organları arasında kesin bir ayrıma dayanmakta olup, yürütmenin iktidar olanaklarını genişletmektedir.

Dünyada, birbirinden farklı, tarihi, sosyolojik ve siyasal koşulları olan başkanlık rejimleri bulunmakla birlikte, ABD başkanlık rejimi en başarılı ve model olarak kabul edilmektedir. Türkiye’de başkanlık rejimi tartışmaları da, özünde ABD başkanlık rejimi çerçevesinde gerçekleşmektedir. Başkanlık rejiminin, Türkiye’de uygulanması aleyhtarları,  Latin Amerika ülkelerinde uygulanan başkanlık rejimlerinin olumsuzluklarını ifade etmektedirler.

Başkanlık rejimi oluşturulurken, İngiltere’de uygulanan sınırlı monarşiden esinlenilmiştir. Şu farkla ki, başkanlık rejimi, monarkın yerine seçimle göreve gelen bir “başkan” öngörmüştür. Bu bakımdan, Amerikan başkanlık rejimi, kökeninde, sınırlı monarşinin cumhuriyete dönüştürülmüş biçimidir[1].

Kuvvetler ayrımı ilkesinin katı bir şekilde uygulanması ve halk tarafından seçilen başkanın yürütme gücünü elinde tutması,  başkanlık rejiminin ayırıcı en önemli özellikleridir.

Başkanlık rejiminin katı bir kuvvetler ayrımı ilkesine dayanması ne demektir? Başkanlık rejiminde, yürütmenin yasamayı dağıtması veya yasamanın yürütmeyi düşürmesi olanağı bulunmamaktadır. Başkanlık rejiminde, yasama ve yürütme birbirinden kesin bir şekilde ayrılmış olup, yürütme, halk tarafından seçilen başkan, yasama ise kongre tarafından yerine getirilmektedir.

Başkanlık rejiminde, başkan, yürütme görevini tek başına elinde tutmakta ve hem devlet başkanı hem de hükümet başkanı görevini yürütmektedir. Buna karşın, başkanın, yasama organına karşı siyasal sorumluluğu bulunmamaktadır. Dış politika, yasaların uygulanması, orduyu komuta etme gibi konularda Başkanın çok geniş yetkileri vardır.

 Başkanlık rejiminde, yürütme ve yasama arasındaki ilişkilerde bir “denetim ve denge” sistemi geliştirilmiştir. Üst düzey yöneticilerin atanması gibi yürütmenin işlemleri Senato’nun onayını gerektirirken, başkanın da yasamada geçen yasaları veto yetkisi vardır.

 ABD Başkanlık rejiminin temel özellikleri ışığında, Türkiye’de başkanlık rejimi tartışmalarını ele alırsak:

 Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması taraftarları;  siyasal istikrarsızlıkların önüne ancak, başkanlık rejimi ile geçilebileceği, hızla gelişme için güçlü yürütmeye ihtiyaç olduğu, tarihsel geçmişimizin başkanlık rejimine uygun olduğu, başkanlık rejiminin diktatörlük ve askeri darbeye neden olmayacağı düşüncelerini ileri sürmektedirler.

Türkiye’de başkanlık rejimi uygulaması aleyhtarları ise; başkanlık rejiminde, yürütmenin geniş yetkilere sahip olması nedeniyle, yürütme organının güçlenerek bir diktatörlüğe ya da monarşiye dönüşmesinin olası olduğu,

Başkanlık rejiminin, ABD dışında hiçbir ülkede başarılı bir şekilde uygulanamadığı, bu rejimin ABD’deki başarısında ise Amerikan sosyal, politik ve ekonomik yapısının etkili olduğu,

Türkiye’de, uzlaşmacı bir toplumsal kültürün olmadığı, yasama ile yürütme arasında çıkacak uyuşmazlığın ülkeyi çıkmaza sürükleyeceği,

Siyasal parti disiplininin olduğu ülkelerde başkanlık rejiminin çalışamayacağı,

Parlamenter rejimin tıkanmadığı, reforma ihtiyacı olduğu düşüncelerini ileri sürmektedirler.

Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması düşüncesi taraftarlarının ileri sürdükleri; hızla gelişme için güçlü yürütmeye ihtiyaç olduğu savı, temel eğilimlere uygundur. Ancak, siyasal istikrarsızlıkların önüne ancak, başkanlık rejimi ile geçilebileceği, başkanlık rejiminin diktatörlük ve askeri darbeye neden olmayacağı düşünceleri somut gerekçelerden yoksundur. Diğer taraftan, tarihsel geçmişimizin başkanlık rejimine uygun olduğu savı ise, Başkanlık rejimi oluşturulurken, İngiltere’de uygulanan sınırlı monarşiden esinlenmesi nedeniyle kabul edilebilir olmakla birlikte, yüz yılı aşkın bir süredir uygulanmakta olan parlamenter rejim deneyimi görmezlikten gelinemez.

 Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması aleyhtarlarının ileri sürdükleri; başkanlık rejiminde, yürütmenin geniş yetkilere sahip olması nedeniyle, yürütme organının güçlenerek bir diktatörlüğe ya da monarşiye dönüşmesinin olası olduğu savı somut gerekçelerden yoksundur. Çünkü bu sav,  Latin Amerika başkanlık rejimi uygulamasına dayandırılmaktadır. Tarihsel, siyasal, sosyal ve ekonomik koşullar açısından, Türkiye’nin, Latin Amerika ülkelerinden farklılığının daha ağır bastığı aşikârdır.

Başkanlık rejiminin, ABD dışında hiçbir ülkede başarılı bir şekilde uygulanamadığı, bu rejimin ABD’deki başarısında ise, Amerikan toplumsal ve politik yapısının etkili olduğu savı ise, tarihsel ve sosyolojik gözlemlere uygun olmakla birlikte, kesin yargı taşıması nedeniyle bilimsel yaklaşımlara ve bilim felsefesine uygun değildir. Geçmişte, başkanlık rejiminin, ABD dışında hiçbir ülkede başarılı bir şekilde uygulanamaması, gelecekte uygulanamayacağı anlamına gelmez.

Türkiye’de, uzlaşmacı bir toplumsal kültürün olmadığı, yasama ile yürütme arasında çıkacak uyuşmazlığın ülkeyi çıkmaza sürükleyeceği savı, bazı sosyolojik ve siyasal gözlemler ışığında olası görülmektedir. Ancak, toplumsal yapının dinamikliği nedeniyle, bireylerin tutum ve davranışları sürekli değişmektedir. Bireylerin, tutum ve davranışlarındaki değişimlerin siyasal rejim üzerindeki etkileri dikkate alındığında, bu savında başkanlık rejimi önünde önemli bir engel olmadığı görülmektedir.

Siyasal parti disiplininin olduğu ülkelerde, başkanlık rejiminin çalışamayacağı savı, Türkiye’deki mevcut siyasal parti sistemi esas alınarak ifade edilmektedir. Başkanlık rejimi gibi bir siyasal rejim değişikliği olduğu zaman, doğal olarak siyasal parti sistemi de değişecektir.

Parlamenter rejimin tıkanmadığı, reforma ihtiyacı olduğu savı ise somut gözlemler ışığında değerlendirildiğinde; parlamenter rejimin Cumhurbaşkanı seçiminde olduğu gibi zaman zaman tıkandığı görülecektir. Ancak, Türkiye’de parlamenter rejiminin önemli bir birikimi olduğundan, parlamenter rejimin reform yolu ile ıslah edilmesi mümkün görülmektedir.

 Mevcut koşullarda, Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması lehinde ileri sürülen savların hiçbirisi, başkanlık rejimine geçişi gerektirecek güçte değildir. Diğer taraftan, Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması aleyhinde ileri sürülen savların hiçbirisi de, siyasal, sosyal ve ekonomik koşullar gerektirdiği takdirde, parlamenter rejimden başkanlık rejimine geçmekten vazgeçmeyi zorunlu kılan nitelikte değildir.

Türkiye’de, bireysel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, insan odaklı bir demokratik rejimin ve gelişmiş bir hukuk sisteminin oluşturulması, liberal demokrasinin en önemli ilkelerinden olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin sağlanması, Türk parlamenter rejiminin reforma tabii tutulması mevcut koşullarda en akılcı çözüm görülmektedir.


[1] Anayasa Hukuk, Erdoğan Teziç, 11.Baskı, 429.s.

100 yılı aşkın parlamenter rejim deneyimi olan bir ülke olan Türkiye’de, ABD başkanlık rejiminin zaman zaman taklit edilmesi isteğini anlamak zordur. Türkiye’de siyasal iktidarlar, her karşılaştıkları sıkıntıda, anayasayı ve parlamenter rejimi sorumlu görmektedirler.

 Başkanlık rejimi, Amerikalılar tarafından, Philadelphia kurucu meclisinde, 1787 Anayasası ile oluşturulmuştur. Başkanlık rejimi, yasama, yürütme ve yargı organları arasında kesin bir ayrıma dayanmakta olup, yürütmenin iktidar olanaklarını genişletmektedir.

Dünyada, birbirinden farklı, tarihi, sosyolojik ve siyasal koşulları olan başkanlık rejimleri bulunmakla birlikte, ABD başkanlık rejimi en başarılı ve model olarak kabul edilmektedir. Türkiye’de başkanlık rejimi tartışmaları da, özünde ABD başkanlık rejimi çerçevesinde gerçekleşmektedir. Başkanlık rejiminin, Türkiye’de uygulanması aleyhtarları,  Latin Amerika ülkelerinde uygulanan başkanlık rejimlerinin olumsuzluklarını ifade etmektedirler.

Başkanlık rejimi oluşturulurken, İngiltere’de uygulanan sınırlı monarşiden esinlenilmiştir. Şu farkla ki, başkanlık rejimi, monarkın yerine seçimle göreve gelen bir “başkan” öngörmüştür. Bu bakımdan, Amerikan başkanlık rejimi, kökeninde, sınırlı monarşinin cumhuriyete dönüştürülmüş biçimidir[1].

Kuvvetler ayrımı ilkesinin katı bir şekilde uygulanması ve halk tarafından seçilen başkanın yürütme gücünü elinde tutması,  başkanlık rejiminin ayırıcı en önemli özellikleridir.

Başkanlık rejiminin katı bir kuvvetler ayrımı ilkesine dayanması ne demektir? Başkanlık rejiminde, yürütmenin yasamayı dağıtması veya yasamanın yürütmeyi düşürmesi olanağı bulunmamaktadır. Başkanlık rejiminde, yasama ve yürütme birbirinden kesin bir şekilde ayrılmış olup, yürütme, halk tarafından seçilen başkan, yasama ise kongre tarafından yerine getirilmektedir.

Başkanlık rejiminde, başkan, yürütme görevini tek başına elinde tutmakta ve hem devlet başkanı hem de hükümet başkanı görevini yürütmektedir. Buna karşın, başkanın, yasama organına karşı siyasal sorumluluğu bulunmamaktadır. Dış politika, yasaların uygulanması, orduyu komuta etme gibi konularda Başkanın çok geniş yetkileri vardır.

 Başkanlık rejiminde, yürütme ve yasama arasındaki ilişkilerde bir “denetim ve denge” sistemi geliştirilmiştir. Üst düzey yöneticilerin atanması gibi yürütmenin işlemleri Senato’nun onayını gerektirirken, başkanın da yasamada geçen yasaları veto yetkisi vardır.

 ABD Başkanlık rejiminin temel özellikleri ışığında, Türkiye’de başkanlık rejimi tartışmalarını ele alırsak:

 Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması taraftarları;  siyasal istikrarsızlıkların önüne ancak, başkanlık rejimi ile geçilebileceği, hızla gelişme için güçlü yürütmeye ihtiyaç olduğu, tarihsel geçmişimizin başkanlık rejimine uygun olduğu, başkanlık rejiminin diktatörlük ve askeri darbeye neden olmayacağı düşüncelerini ileri sürmektedirler.

Türkiye’de başkanlık rejimi uygulaması aleyhtarları ise; başkanlık rejiminde, yürütmenin geniş yetkilere sahip olması nedeniyle, yürütme organının güçlenerek bir diktatörlüğe ya da monarşiye dönüşmesinin olası olduğu,

Başkanlık rejiminin, ABD dışında hiçbir ülkede başarılı bir şekilde uygulanamadığı, bu rejimin ABD’deki başarısında ise Amerikan sosyal, politik ve ekonomik yapısının etkili olduğu,

Türkiye’de, uzlaşmacı bir toplumsal kültürün olmadığı, yasama ile yürütme arasında çıkacak uyuşmazlığın ülkeyi çıkmaza sürükleyeceği,

Siyasal parti disiplininin olduğu ülkelerde başkanlık rejiminin çalışamayacağı,

Parlamenter rejimin tıkanmadığı, reforma ihtiyacı olduğu düşüncelerini ileri sürmektedirler.

Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması düşüncesi taraftarlarının ileri sürdükleri; hızla gelişme için güçlü yürütmeye ihtiyaç olduğu savı, temel eğilimlere uygundur. Ancak, siyasal istikrarsızlıkların önüne ancak, başkanlık rejimi ile geçilebileceği, başkanlık rejiminin diktatörlük ve askeri darbeye neden olmayacağı düşünceleri somut gerekçelerden yoksundur. Diğer taraftan, tarihsel geçmişimizin başkanlık rejimine uygun olduğu savı ise, Başkanlık rejimi oluşturulurken, İngiltere’de uygulanan sınırlı monarşiden esinlenmesi nedeniyle kabul edilebilir olmakla birlikte, yüz yılı aşkın bir süredir uygulanmakta olan parlamenter rejim deneyimi görmezlikten gelinemez.

 Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması aleyhtarlarının ileri sürdükleri; başkanlık rejiminde, yürütmenin geniş yetkilere sahip olması nedeniyle, yürütme organının güçlenerek bir diktatörlüğe ya da monarşiye dönüşmesinin olası olduğu savı somut gerekçelerden yoksundur. Çünkü bu sav,  Latin Amerika başkanlık rejimi uygulamasına dayandırılmaktadır. Tarihsel, siyasal, sosyal ve ekonomik koşullar açısından, Türkiye’nin, Latin Amerika ülkelerinden farklılığının daha ağır bastığı aşikârdır.

Başkanlık rejiminin, ABD dışında hiçbir ülkede başarılı bir şekilde uygulanamadığı, bu rejimin ABD’deki başarısında ise, Amerikan toplumsal ve politik yapısının etkili olduğu savı ise, tarihsel ve sosyolojik gözlemlere uygun olmakla birlikte, kesin yargı taşıması nedeniyle bilimsel yaklaşımlara ve bilim felsefesine uygun değildir. Geçmişte, başkanlık rejiminin, ABD dışında hiçbir ülkede başarılı bir şekilde uygulanamaması, gelecekte uygulanamayacağı anlamına gelmez.

Türkiye’de, uzlaşmacı bir toplumsal kültürün olmadığı, yasama ile yürütme arasında çıkacak uyuşmazlığın ülkeyi çıkmaza sürükleyeceği savı, bazı sosyolojik ve siyasal gözlemler ışığında olası görülmektedir. Ancak, toplumsal yapının dinamikliği nedeniyle, bireylerin tutum ve davranışları sürekli değişmektedir. Bireylerin, tutum ve davranışlarındaki değişimlerin siyasal rejim üzerindeki etkileri dikkate alındığında, bu savında başkanlık rejimi önünde önemli bir engel olmadığı görülmektedir.

Siyasal parti disiplininin olduğu ülkelerde, başkanlık rejiminin çalışamayacağı savı, Türkiye’deki mevcut siyasal parti sistemi esas alınarak ifade edilmektedir. Başkanlık rejimi gibi bir siyasal rejim değişikliği olduğu zaman, doğal olarak siyasal parti sistemi de değişecektir.

Parlamenter rejimin tıkanmadığı, reforma ihtiyacı olduğu savı ise somut gözlemler ışığında değerlendirildiğinde; parlamenter rejimin Cumhurbaşkanı seçiminde olduğu gibi zaman zaman tıkandığı görülecektir. Ancak, Türkiye’de parlamenter rejiminin önemli bir birikimi olduğundan, parlamenter rejimin reform yolu ile ıslah edilmesi mümkün görülmektedir.

 Mevcut koşullarda, Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması lehinde ileri sürülen savların hiçbirisi, başkanlık rejimine geçişi gerektirecek güçte değildir. Diğer taraftan, Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması aleyhinde ileri sürülen savların hiçbirisi de, siyasal, sosyal ve ekonomik koşullar gerektirdiği takdirde, parlamenter rejimden başkanlık rejimine geçmekten vazgeçmeyi zorunlu kılan nitelikte değildir.

Türkiye’de, bireysel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, insan odaklı bir demokratik rejimin ve gelişmiş bir hukuk sisteminin oluşturulması, liberal demokrasinin en önemli ilkelerinden olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin sağlanması, Türk parlamenter rejiminin reforma tabii tutulması mevcut koşullarda en akılcı çözüm görülmektedir.


[1] Anayasa Hukuk, Erdoğan Teziç, 11.Baskı, 429.s.

100 yılı aşkın parlamenter rejim deneyimi olan bir ülke olan Türkiye’de, ABD başkanlık rejiminin zaman zaman taklit edilmesi isteğini anlamak zordur. Türkiye’de siyasal iktidarlar, her karşılaştıkları sıkıntıda, anayasayı ve parlamenter rejimi sorumlu görmektedirler.

 Başkanlık rejimi, Amerikalılar tarafından, Philadelphia kurucu meclisinde, 1787 Anayasası ile oluşturulmuştur. Başkanlık rejimi, yasama, yürütme ve yargı organları arasında kesin bir ayrıma dayanmakta olup, yürütmenin iktidar olanaklarını genişletmektedir.

Dünyada, birbirinden farklı, tarihi, sosyolojik ve siyasal koşulları olan başkanlık rejimleri bulunmakla birlikte, ABD başkanlık rejimi en başarılı ve model olarak kabul edilmektedir. Türkiye’de başkanlık rejimi tartışmaları da, özünde ABD başkanlık rejimi çerçevesinde gerçekleşmektedir. Başkanlık rejiminin, Türkiye’de uygulanması aleyhtarları,  Latin Amerika ülkelerinde uygulanan başkanlık rejimlerinin olumsuzluklarını ifade etmektedirler.

Başkanlık rejimi oluşturulurken, İngiltere’de uygulanan sınırlı monarşiden esinlenilmiştir. Şu farkla ki, başkanlık rejimi, monarkın yerine seçimle göreve gelen bir “başkan” öngörmüştür. Bu bakımdan, Amerikan başkanlık rejimi, kökeninde, sınırlı monarşinin cumhuriyete dönüştürülmüş biçimidir[1].

Kuvvetler ayrımı ilkesinin katı bir şekilde uygulanması ve halk tarafından seçilen başkanın yürütme gücünü elinde tutması,  başkanlık rejiminin ayırıcı en önemli özellikleridir.

Başkanlık rejiminin katı bir kuvvetler ayrımı ilkesine dayanması ne demektir? Başkanlık rejiminde, yürütmenin yasamayı dağıtması veya yasamanın yürütmeyi düşürmesi olanağı bulunmamaktadır. Başkanlık rejiminde, yasama ve yürütme birbirinden kesin bir şekilde ayrılmış olup, yürütme, halk tarafından seçilen başkan, yasama ise kongre tarafından yerine getirilmektedir.

Başkanlık rejiminde, başkan, yürütme görevini tek başına elinde tutmakta ve hem devlet başkanı hem de hükümet başkanı görevini yürütmektedir. Buna karşın, başkanın, yasama organına karşı siyasal sorumluluğu bulunmamaktadır. Dış politika, yasaların uygulanması, orduyu komuta etme gibi konularda Başkanın çok geniş yetkileri vardır.

 Başkanlık rejiminde, yürütme ve yasama arasındaki ilişkilerde bir “denetim ve denge” sistemi geliştirilmiştir. Üst düzey yöneticilerin atanması gibi yürütmenin işlemleri Senato’nun onayını gerektirirken, başkanın da yasamada geçen yasaları veto yetkisi vardır.

 ABD Başkanlık rejiminin temel özellikleri ışığında, Türkiye’de başkanlık rejimi tartışmalarını ele alırsak:

 Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması taraftarları;  siyasal istikrarsızlıkların önüne ancak, başkanlık rejimi ile geçilebileceği, hızla gelişme için güçlü yürütmeye ihtiyaç olduğu, tarihsel geçmişimizin başkanlık rejimine uygun olduğu, başkanlık rejiminin diktatörlük ve askeri darbeye neden olmayacağı düşüncelerini ileri sürmektedirler.

Türkiye’de başkanlık rejimi uygulaması aleyhtarları ise; başkanlık rejiminde, yürütmenin geniş yetkilere sahip olması nedeniyle, yürütme organının güçlenerek bir diktatörlüğe ya da monarşiye dönüşmesinin olası olduğu,

Başkanlık rejiminin, ABD dışında hiçbir ülkede başarılı bir şekilde uygulanamadığı, bu rejimin ABD’deki başarısında ise Amerikan sosyal, politik ve ekonomik yapısının etkili olduğu,

Türkiye’de, uzlaşmacı bir toplumsal kültürün olmadığı, yasama ile yürütme arasında çıkacak uyuşmazlığın ülkeyi çıkmaza sürükleyeceği,

Siyasal parti disiplininin olduğu ülkelerde başkanlık rejiminin çalışamayacağı,

Parlamenter rejimin tıkanmadığı, reforma ihtiyacı olduğu düşüncelerini ileri sürmektedirler.

Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması düşüncesi taraftarlarının ileri sürdükleri; hızla gelişme için güçlü yürütmeye ihtiyaç olduğu savı, temel eğilimlere uygundur. Ancak, siyasal istikrarsızlıkların önüne ancak, başkanlık rejimi ile geçilebileceği, başkanlık rejiminin diktatörlük ve askeri darbeye neden olmayacağı düşünceleri somut gerekçelerden yoksundur. Diğer taraftan, tarihsel geçmişimizin başkanlık rejimine uygun olduğu savı ise, Başkanlık rejimi oluşturulurken, İngiltere’de uygulanan sınırlı monarşiden esinlenmesi nedeniyle kabul edilebilir olmakla birlikte, yüz yılı aşkın bir süredir uygulanmakta olan parlamenter rejim deneyimi görmezlikten gelinemez.

 Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması aleyhtarlarının ileri sürdükleri; başkanlık rejiminde, yürütmenin geniş yetkilere sahip olması nedeniyle, yürütme organının güçlenerek bir diktatörlüğe ya da monarşiye dönüşmesinin olası olduğu savı somut gerekçelerden yoksundur. Çünkü bu sav,  Latin Amerika başkanlık rejimi uygulamasına dayandırılmaktadır. Tarihsel, siyasal, sosyal ve ekonomik koşullar açısından, Türkiye’nin, Latin Amerika ülkelerinden farklılığının daha ağır bastığı aşikârdır.

Başkanlık rejiminin, ABD dışında hiçbir ülkede başarılı bir şekilde uygulanamadığı, bu rejimin ABD’deki başarısında ise, Amerikan toplumsal ve politik yapısının etkili olduğu savı ise, tarihsel ve sosyolojik gözlemlere uygun olmakla birlikte, kesin yargı taşıması nedeniyle bilimsel yaklaşımlara ve bilim felsefesine uygun değildir. Geçmişte, başkanlık rejiminin, ABD dışında hiçbir ülkede başarılı bir şekilde uygulanamaması, gelecekte uygulanamayacağı anlamına gelmez.

Türkiye’de, uzlaşmacı bir toplumsal kültürün olmadığı, yasama ile yürütme arasında çıkacak uyuşmazlığın ülkeyi çıkmaza sürükleyeceği savı, bazı sosyolojik ve siyasal gözlemler ışığında olası görülmektedir. Ancak, toplumsal yapının dinamikliği nedeniyle, bireylerin tutum ve davranışları sürekli değişmektedir. Bireylerin, tutum ve davranışlarındaki değişimlerin siyasal rejim üzerindeki etkileri dikkate alındığında, bu savında başkanlık rejimi önünde önemli bir engel olmadığı görülmektedir.

Siyasal parti disiplininin olduğu ülkelerde, başkanlık rejiminin çalışamayacağı savı, Türkiye’deki mevcut siyasal parti sistemi esas alınarak ifade edilmektedir. Başkanlık rejimi gibi bir siyasal rejim değişikliği olduğu zaman, doğal olarak siyasal parti sistemi de değişecektir.

Parlamenter rejimin tıkanmadığı, reforma ihtiyacı olduğu savı ise somut gözlemler ışığında değerlendirildiğinde; parlamenter rejimin Cumhurbaşkanı seçiminde olduğu gibi zaman zaman tıkandığı görülecektir. Ancak, Türkiye’de parlamenter rejiminin önemli bir birikimi olduğundan, parlamenter rejimin reform yolu ile ıslah edilmesi mümkün görülmektedir.

 Mevcut koşullarda, Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması lehinde ileri sürülen savların hiçbirisi, başkanlık rejimine geçişi gerektirecek güçte değildir. Diğer taraftan, Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması aleyhinde ileri sürülen savların hiçbirisi de, siyasal, sosyal ve ekonomik koşullar gerektirdiği takdirde, parlamenter rejimden başkanlık rejimine geçmekten vazgeçmeyi zorunlu kılan nitelikte değildir.

Türkiye’de, bireysel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, insan odaklı bir demokratik rejimin ve gelişmiş bir hukuk sisteminin oluşturulması, liberal demokrasinin en önemli ilkelerinden olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin sağlanması, Türk parlamenter rejiminin reforma tabii tutulması mevcut koşullarda en akılcı çözüm görülmektedir.


[1] Anayasa Hukuk, Erdoğan Teziç, 11.Baskı, 429.s.

100 yılı aşkın parlamenter rejim deneyimi olan bir ülke olan Türkiye’de, ABD başkanlık rejiminin zaman zaman taklit edilmesi isteğini anlamak zordur. Türkiye’de siyasal iktidarlar, her karşılaştıkları sıkıntıda, anayasayı ve parlamenter rejimi sorumlu görmektedirler.

 Başkanlık rejimi, Amerikalılar tarafından, Philadelphia kurucu meclisinde, 1787 Anayasası ile oluşturulmuştur. Başkanlık rejimi, yasama, yürütme ve yargı organları arasında kesin bir ayrıma dayanmakta olup, yürütmenin iktidar olanaklarını genişletmektedir.

Dünyada, birbirinden farklı, tarihi, sosyolojik ve siyasal koşulları olan başkanlık rejimleri bulunmakla birlikte, ABD başkanlık rejimi en başarılı ve model olarak kabul edilmektedir. Türkiye’de başkanlık rejimi tartışmaları da, özünde ABD başkanlık rejimi çerçevesinde gerçekleşmektedir. Başkanlık rejiminin, Türkiye’de uygulanması aleyhtarları,  Latin Amerika ülkelerinde uygulanan başkanlık rejimlerinin olumsuzluklarını ifade etmektedirler.

Başkanlık rejimi oluşturulurken, İngiltere’de uygulanan sınırlı monarşiden esinlenilmiştir. Şu farkla ki, başkanlık rejimi, monarkın yerine seçimle göreve gelen bir “başkan” öngörmüştür. Bu bakımdan, Amerikan başkanlık rejimi, kökeninde, sınırlı monarşinin cumhuriyete dönüştürülmüş biçimidir[1].

Kuvvetler ayrımı ilkesinin katı bir şekilde uygulanması ve halk tarafından seçilen başkanın yürütme gücünü elinde tutması,  başkanlık rejiminin ayırıcı en önemli özellikleridir.

Başkanlık rejiminin katı bir kuvvetler ayrımı ilkesine dayanması ne demektir? Başkanlık rejiminde, yürütmenin yasamayı dağıtması veya yasamanın yürütmeyi düşürmesi olanağı bulunmamaktadır. Başkanlık rejiminde, yasama ve yürütme birbirinden kesin bir şekilde ayrılmış olup, yürütme, halk tarafından seçilen başkan, yasama ise kongre tarafından yerine getirilmektedir.

Başkanlık rejiminde, başkan, yürütme görevini tek başına elinde tutmakta ve hem devlet başkanı hem de hükümet başkanı görevini yürütmektedir. Buna karşın, başkanın, yasama organına karşı siyasal sorumluluğu bulunmamaktadır. Dış politika, yasaların uygulanması, orduyu komuta etme gibi konularda Başkanın çok geniş yetkileri vardır.

 Başkanlık rejiminde, yürütme ve yasama arasındaki ilişkilerde bir “denetim ve denge” sistemi geliştirilmiştir. Üst düzey yöneticilerin atanması gibi yürütmenin işlemleri Senato’nun onayını gerektirirken, başkanın da yasamada geçen yasaları veto yetkisi vardır.

 ABD Başkanlık rejiminin temel özellikleri ışığında, Türkiye’de başkanlık rejimi tartışmalarını ele alırsak:

 Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması taraftarları;  siyasal istikrarsızlıkların önüne ancak, başkanlık rejimi ile geçilebileceği, hızla gelişme için güçlü yürütmeye ihtiyaç olduğu, tarihsel geçmişimizin başkanlık rejimine uygun olduğu, başkanlık rejiminin diktatörlük ve askeri darbeye neden olmayacağı düşüncelerini ileri sürmektedirler.

Türkiye’de başkanlık rejimi uygulaması aleyhtarları ise; başkanlık rejiminde, yürütmenin geniş yetkilere sahip olması nedeniyle, yürütme organının güçlenerek bir diktatörlüğe ya da monarşiye dönüşmesinin olası olduğu,

Başkanlık rejiminin, ABD dışında hiçbir ülkede başarılı bir şekilde uygulanamadığı, bu rejimin ABD’deki başarısında ise Amerikan sosyal, politik ve ekonomik yapısının etkili olduğu,

Türkiye’de, uzlaşmacı bir toplumsal kültürün olmadığı, yasama ile yürütme arasında çıkacak uyuşmazlığın ülkeyi çıkmaza sürükleyeceği,

Siyasal parti disiplininin olduğu ülkelerde başkanlık rejiminin çalışamayacağı,

Parlamenter rejimin tıkanmadığı, reforma ihtiyacı olduğu düşüncelerini ileri sürmektedirler.

Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması düşüncesi taraftarlarının ileri sürdükleri; hızla gelişme için güçlü yürütmeye ihtiyaç olduğu savı, temel eğilimlere uygundur. Ancak, siyasal istikrarsızlıkların önüne ancak, başkanlık rejimi ile geçilebileceği, başkanlık rejiminin diktatörlük ve askeri darbeye neden olmayacağı düşünceleri somut gerekçelerden yoksundur. Diğer taraftan, tarihsel geçmişimizin başkanlık rejimine uygun olduğu savı ise, Başkanlık rejimi oluşturulurken, İngiltere’de uygulanan sınırlı monarşiden esinlenmesi nedeniyle kabul edilebilir olmakla birlikte, yüz yılı aşkın bir süredir uygulanmakta olan parlamenter rejim deneyimi görmezlikten gelinemez.

 Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması aleyhtarlarının ileri sürdükleri; başkanlık rejiminde, yürütmenin geniş yetkilere sahip olması nedeniyle, yürütme organının güçlenerek bir diktatörlüğe ya da monarşiye dönüşmesinin olası olduğu savı somut gerekçelerden yoksundur. Çünkü bu sav,  Latin Amerika başkanlık rejimi uygulamasına dayandırılmaktadır. Tarihsel, siyasal, sosyal ve ekonomik koşullar açısından, Türkiye’nin, Latin Amerika ülkelerinden farklılığının daha ağır bastığı aşikârdır.

Başkanlık rejiminin, ABD dışında hiçbir ülkede başarılı bir şekilde uygulanamadığı, bu rejimin ABD’deki başarısında ise, Amerikan toplumsal ve politik yapısının etkili olduğu savı ise, tarihsel ve sosyolojik gözlemlere uygun olmakla birlikte, kesin yargı taşıması nedeniyle bilimsel yaklaşımlara ve bilim felsefesine uygun değildir. Geçmişte, başkanlık rejiminin, ABD dışında hiçbir ülkede başarılı bir şekilde uygulanamaması, gelecekte uygulanamayacağı anlamına gelmez.

Türkiye’de, uzlaşmacı bir toplumsal kültürün olmadığı, yasama ile yürütme arasında çıkacak uyuşmazlığın ülkeyi çıkmaza sürükleyeceği savı, bazı sosyolojik ve siyasal gözlemler ışığında olası görülmektedir. Ancak, toplumsal yapının dinamikliği nedeniyle, bireylerin tutum ve davranışları sürekli değişmektedir. Bireylerin, tutum ve davranışlarındaki değişimlerin siyasal rejim üzerindeki etkileri dikkate alındığında, bu savında başkanlık rejimi önünde önemli bir engel olmadığı görülmektedir.

Siyasal parti disiplininin olduğu ülkelerde, başkanlık rejiminin çalışamayacağı savı, Türkiye’deki mevcut siyasal parti sistemi esas alınarak ifade edilmektedir. Başkanlık rejimi gibi bir siyasal rejim değişikliği olduğu zaman, doğal olarak siyasal parti sistemi de değişecektir.

Parlamenter rejimin tıkanmadığı, reforma ihtiyacı olduğu savı ise somut gözlemler ışığında değerlendirildiğinde; parlamenter rejimin Cumhurbaşkanı seçiminde olduğu gibi zaman zaman tıkandığı görülecektir. Ancak, Türkiye’de parlamenter rejiminin önemli bir birikimi olduğundan, parlamenter rejimin reform yolu ile ıslah edilmesi mümkün görülmektedir.

 Mevcut koşullarda, Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması lehinde ileri sürülen savların hiçbirisi, başkanlık rejimine geçişi gerektirecek güçte değildir. Diğer taraftan, Türkiye’de başkanlık rejimi uygulanması aleyhinde ileri sürülen savların hiçbirisi de, siyasal, sosyal ve ekonomik koşullar gerektirdiği takdirde, parlamenter rejimden başkanlık rejimine geçmekten vazgeçmeyi zorunlu kılan nitelikte değildir.

Türkiye’de, bireysel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, insan odaklı bir demokratik rejimin ve gelişmiş bir hukuk sisteminin oluşturulması, liberal demokrasinin en önemli ilkelerinden olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin sağlanması, Türk parlamenter rejiminin reforma tabii tutulması mevcut koşullarda en akılcı çözüm görülmektedir.


[1] Anayasa Hukuk, Erdoğan Teziç, 11.Baskı, 429.s.

Paylaş
Etiketler: anayasabaşkanlıkbaşkanlık sistemidevlet yönetimikamu yönetimiSiyasetyönetim
Önceki Yazı

Et Fiyatlarını Ben Artırdım. Neden mi?

Sonraki Yazı

Madalyalık Bürokrakt…

Mustafa KARAATMACA

Mustafa KARAATMACA

İlişkili Yazılar

Mustafa KARAATMACA

Doğruluk ve Dürüstlük

14 Ocak 2013
5k
Mustafa KARAATMACA

Kadına Yönelik Şiddet İle İlgili Bir Değerlendirme

07 Ocak 2013
5k
Mustafa KARAATMACA

Tv Dizileri İle İlgili Bir Değerlendirme

02 Ocak 2013
5k
Mustafa KARAATMACA

Sosyal Medya Paylaşımları Üzerine Bir Değerlendirme

19 Eylül 2012
5k
Sonraki Yazı

Madalyalık Bürokrakt…

Yorumlar 1

  1. Uğur ÖZALTIN says:
    16 yıl önce

    Kenan Evren yüzde doksan küsurlarla seçilmiş bir darbeci- DEVLET BAŞKANI değil miydi ?

    Ne oldu, kuş mu kondurdu ?

    Özal olsun RTE olsun BAŞKAN gibi değiller mi ?

    Kuş mu konduruyorlar ?

    Başkanlık sistemi bence RTE tarafından kafa bulandırmak için atılmış bir savdır ya da bir şeyler örtülme gerekçesi

    Ben devleti yönetenlerde bir sorun var olduğunu, parlementer sistemin düzeltilebilir rütuşlarla güzelleşeceği inancındayım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap