“Zaman her şeyi ilacı” Evet zaman bir ilaç, ilaç ama önemli olan o ilacın perspektifini okuyabilmek ve ne kullandığını bilmekte bir o kadar önemli.
Zamanı kavramak, zamanı okuyabilmek, onu avuçlarımızın arsına almış gibi ona dokunmak demektir. Yani zamana, geçip giden trene bakar gibi bakmak, asla yeterli olmaz. Doğru okunmamış zaman yağmurun altında ıslanmak gibidir aslında; böyle zamanlar üstümüzden bize herhangi bir farkındalık yaratmadan akıp gider ve ıslanmakla kalırız. Bizi arındırmaz bile, öylece yitip gider.
Okunmamış zaman, yanlış yaşanmaya yargılıdır. Ünlü bir şair canın(Süreyya Berfe) dediği gibi” Zamanımızın, zamanında öğrenemediniz, gördükleriniz, başka bir zamanı mekânı gösterdi.” Bu ne zaman ortaya çıkar, okumayı becermediğimiz zaman, görmek yerine sadece bakmakla yetindiğimizde.
Şimdi bu konuda o kadar söylenmiş sözler, şiirler ve romanlar var ki. İşte bunlardan biride Leyla Erbil’e ait romanından “Bütün acılara karşın, hayat, içimize bir nota bırakır ya, en bitik günümüzde, direnme notasını, bir zarfa mı koyar, bir deniz çırpıntısıyla mı, savurur, yüzümüze, neşe üşüşür hayatımıza, birden, güç aşılar, iyi güçtür, baş eğdirmeyen, umut, altın kafesinden, çıkı verir, dolaşır tepemizde.”
Evet, hayatın en yok olmuş anında bile içimize bıraktığı bir direnme notası. Hayat öyle bir bilinmezdir ki, en tükenmişlik anımızda bile içimize bir direnme süngüsü bırakır. Hayat sanki bütün bitik günlerimizde bile, adeta birer direnme notası bulundurur. İşte yaşadığımız bu hayat yolunda, olması gereken, derin uykulardan uyanıp, hayatın bu notlarını okuyup, direnişlerin müziğini bestelemektir. Direnişi evrenselleştirmek için zamanı doğru okuyabilmek ve o güne kadar biriktirdiğimiz ne var ise tümünü sefere sokmak direnişin ve müziğin o marifetli yolculuğunu başlatmaktır. “Zaman sesiz bir testeredir.” “Giden zaman asla bir daha geri dönmez.”


















