Geçen hafta, daha doğrusu son 8-10 gün zihnimsel açıdan sarsıntılı geçti.
Bu sarsıntıları ölçebileceğim bir sükunete ulaşmam ise lambada sayesinde oldu.
Hemen hemen her akşam 21:00 gibi yürüyüşe çıkarım. Güzargah aynı gibidir. İki akşam öncesi, Atatürk caddesi.
Henüz 1200. adıma, ki bu sevmediğim bir künefeci dükkanının önü oluyor, gelmiştim ki, kaldırıma
attıkları masaların birinde oturan kişinin telefonundan gelen şu eski Lambada şarkısı melodisini duydum.
Ta o lambada yıllarında o klipte hoşuma giden bir sarışın kızcağız vardı. Ufarak bir kara oğlanla lambada yapmaya
başlıyordu. Sonra, kızın babası gelip bizim bu kıza ve herhalde kara oğlana şapalağı yapıştırıyordu. Sonra bir şekilde ortalık duruluyor,
lambada kaldığı yerden devam ediyordu.
Bu lambada kelimesini sonraki yıllarda camaat için de bir yakıştırma olarak kullanacaktım. FETÖ‘nün kudurganlığının doruk yıllarında
demiştim ki lan herkes lambadaya durmuş. Tabii, bu lambada kelimesini cinsel bir çağrışım yapsın diye kullanmamıştım. Yani herkes
kendini o kadar çok kaptırmış ki dünya malını tamaha, hak hukuk yemeye; işte, o coşkunluğu, o lambada klibindeki hale benzetmiştim.
İki akşam öncesi, o akşam o künefecinin önünden geçerken lambada’yı yeniden duymuştum.
Bu sefer cinsel çağrışımlı bir derleme ortaya çıktı. Musa adlı bir asker. Uzman çavuştu galiba. Hani şu 15 yaşındaki bir kızcağızı
sosyal medya aracılığıyla kandırıp 15 gün boyunca cinsel açıdan tecavüz eden Musa. Yani aslında denecek fazla bir şey yok. Yani sanki
yeni bir şeymiş gibi hoplayanlara şaşırıyorum. Bu Musa gibi cinsel açıdan hasta milyonlar var.
Musa‘yı savurunur gibi durmak istemem, tabii. Bu Musa’yı bu hale getiren nedir? diye sormayı bilemediğimiz sürece bu Musalar… çoğalacaktır
demiyorum, daha da azgınlaşacaktır, diyorum.
Aşırı nefret söylemleri, bizleri aklıselimden uzaklaştırır. Feminizm denen şeyin de denetimsiz bir nefrete aracılık edip bu azgınlığı tetiklediği yönünde
bir kanaat sahibiyim. Neyse.
Diğer Musa’ya geçmeden önce, adalet dediğimiz şeyle ilgili bir iki şey söylemek isterim.
Twitir‘da da paylaştım. İçimizdeki adelet tartısının hassasiyetinin-doğruluğunun kalibrasyonunu nasıl görüp yapacağız.
“İyi” olan değil, “Kötü” olan bir şey karşısındaki hassasiyetimiz bizim adalet duygumuzun kalibrasyonunu gösterir.
Diğer Musa, yazar olan Musa. Soy adını yazmıyorum ki linççi gibi gözükmeyeyim. Düşmüşe bir tekme de ben atmayayım.
Tekme atmam demek benim adaletsiz bir olduğumu gösterebilir.
Yazar olan Musa‘yı tanıyorum. Kısa kısa diyaloglarımız da olmuştu. Hiçbir kitabını okumadım. Yazdığı bir çocuk kitabında geçen bir kısım ifade
sebebiyle sosyal medya, sendikalar falanlar filanlar ayağa kalktı. Sonra, Didim emniyetince tutuklandı.
Bu konuda benim şanslı olduğum şey şu. Onu gerçekten iyi tanıyordum. Nasıl olur da böyle şeyler yazabilir!! konusunda yeni duyan insanlar gibi
şaşırmıyorum.
Yazarlık konusunda düşünüyordum bu olaylardan önce. Yani, neden yazmalıyım ben? sorusuna yanıt da bulduğum bir an yaşadım. Ve buldum.
Hiçbir zaman para için yazmayacağım. Para, kendiliğinden gelirse, nereye gideceği net olarak belli. Aklın zekatı denebilir.
Aklın zekatı, hatta yüreğin zekatı 40’ta 1’den değil
40’a 40’tan daha büyüktür.
Lambada müziğini çocukça bir saflıkla hatırladım. Sarışınlara zaafımı yeniden hatırladım. Çok kullandılar bu zaafımı. Neyse. Çocukça bir saflık
olarak kalmasında fayda da oldu tabii.
Lambada. Herkes lambadaya durmuş, demiştim. Bu lambadayı, kötü maksatla kullandığım için üzgünüm.
İki öğretmen. Biri kadın diğeri erkek. İkisi de evli. Benim laboratuvarı bile kullanmışlar, eşlerini aldatırlarken. Yani benim laboratuvarı
kullanmasalardı daha mı az rahatsız olurdum?
Şimdi uğraş dur zihninde. Yazıcının üzerinde mi? Modemin yanında mı?
Tekerleri kırılmış fısfıslı koltuklardan hangisinde? 100 Mbit hızında mı, 10Mbit hızında mı?
Öbür iki öğretmen. İkisi de erkek. Ben sinek adamım. Ee, örümcek adam varsa niye sinek adam olmasın. Organik insan ararım. Ondan konarım
her insana. Arı da sayabilirdim kendimi. Her çiçekten bal eyleyen. Rahmi Saltuk gibi türkü de söylerdim. Daha arıya saymadan nasıl veli’ye saysınlar bizi.
Yavaş yavaş uzaklaşmaya ve uzaklaştırmaya başladılardı beni. İlkin üç beş yokladılardı eğilim gösteriyor muyum cinsel ilişkilerine diye. Zaten yok ki
bir de eğilim mi göstereyim. Sonra, ilişkilerini farketmemden korktukları için bir bahaneyle ittiler beni dışarı.
Fakat lambadayı duyduğum iyi oldu. Sarsıntılar olurken şu son 8-10 günde beynimde… müziğin ne çok faydaları var. Sıraya düzene çekiyor,
ipe diziyor delikli boncukları.
***
E e? Bu yazının teknik yönü nerde? derseniz…. Dedim ya 100 Mbit, 10 Mit diye…
[youtube id=”XwoK0u52Tw4″ width=”490″ height=”300″]