Bir an içinin rahat ettiğini zannetti. Peşinden sızladı ve içi yanmaya başladı. Ayakta duramadı, oturdu, olmadı. Arkadaşına ağlamak istedi, ağladı da bir şey oldum, dedi. Katıla katıla gülmeye başladı. “O suyu içmeyecektim” Başım kazan gibi dedi.
Kendi kendine türkü söyleyip oynamaya başladı. Oynamayı bıraktı, ellerine baktı, ellerin bir hoş oldu. Kendinden geçer gibi sallandı, kalktı ve tekrar oturdu. Başımda değirmen taşı dönüyor. Başım kopacak, başımı ezecekler, aynada görüyorum, dedi. Arkadaşı kollarından tuttu, “Ne oluyor, başını kim koparacak ne gördün aynada ne içtin, diye konuşturmaya kalktı.
“O suyu içmeyecektim.” Abla içtim ne demek. Ablan olsun sana, o suyu içtim, yandım tutuştum. Başımı kaldıramıyorum. Gülmeye başladı. İnekleri görüyor musun? Dana yanlarında mı? Dananın tüyleri sarıdır. Yüzüme bir su vurun. O suyu içmeyecektim, başımı suya sokayım, belki açılırım. Abla nerden su içtin, teyzenin uşakları, bir bardak su istemiştim, getirdiler ve içtim, böyle oldum.
Canları cehenneme, kalkıp da yürüyebilsem, ineklerin zilini duymuyorum. Kalk yanına gidelim. Dananın tüyleri sarıdır. Kime benzedi bilemem. Çekip gidelim. Abla kardeşimin kızı geldi. Geleceği varsa göreceği, o suyu içmeyecektim. Bir bardak doluydu. Oturduğu yerden saçlarının ucuna baktı. “Kargalar güler” Dedi. Abla ne kargası, niye gülüyorsun. Kim gülüyor, bana gülüyor dediler.
Bizim şeyin oğlu, o suyu içmeyecekti. İçtim başım yere dikiliyor. Ağlasam mı, inekler, dananın rengini sorar mısın? Kayıklara kadar gidemeyiz. İki hırkamı üst üste giyerim, üşümek iyi gelir. Boynu devrilesiye hain uşak. İçtim bardakta suyu, yaktı beni sıcak mıydı?
Çok komik inek de benim gibi yandı da su içiyor. Bardakta verin suyunu. Ben daha önce içtim. Bırakın beni az uyurum. İneklerim burada mı? Danamın rengi sarı mı?
Bu arada teyzesinin kızı da geldi ve ablasını eve götürmek istedi. Eve ineklerle giderim, onlarsız asla. “Kızım olmadan asla” dedi. Buraya ne zaman geldik, geldiğimiz gibi gidelim, gülmeye başladı. Teyze kızı onu ayağa kaldırdı ve obaya dönmeye karar verdi.
Teyze kızı kardeşim, o su bir bardaktı. Bardağın dışı soğuktu. Suyu oluktan doldurmuşlardı. Su istedim, içtikten sonra yandım. Yandım, suyu bardaktan içtim. Kafama taktım ve bir defada bardak boşaldı.
Abla nasıl böyle bir şey yaparsın? Bir şey yapmadım, su getirdiler ve içtim. Ondan sonra başım çatlayacak oldu. Oturamadım, başımı tutamadım. Hem ağladım ve hem de güldüm. Onlar şaka olsun diye sana alkollü içki mi içirdiler. İçtiğimde iyiydi, sonra tanımadım kendimi.
Zaten kalbin zayıf, çarpıntı yapsa ne olurdun? İnsan böyle eşek şakası yapar mı? Fakat onlara soracağım şakanın hesabını. Rahat bir soluk aldı. Başım hafiflese geçti diyeceğim. Gönlüm biraz ferahladı. O suyu içmeyecektim. Kız Kezban çok abuk sabuk konuştum mu? Konuşmadın, türkü söyledin, ağladın ve de güldün. O muşmula suratlı dayın oğlu var ya her şey onun başının altından çıktı. Yakalarsam doğduğuna pişman edeceğim. Derler ya; “Yağmur toprağı besleyen, yağmur toprağı perişan eden.”
Evde akşama kadar yatan Mine, kendine gelmişti. Bir daha başkasının elinden su mu asla. Kezban içeri girdi ve ona bakarak, “O suyu içmeyecektim.” Dedi.
