Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Arzu KÖK

Kızılay Meydanı ve Güvenpark

Arzu KÖK Yazar Arzu KÖK
12 Mayıs 2020
Arzu KÖK
0
402
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Bir kenti keşfetme ile ilgili ilk heyecanı, son tepeyi aşıp kenti yukarıdan gördüğümüz an hissederiz. Bir binalar toplamı ve arada göze çarpan doğal dokusuyla bize ilk izlenimi verir kentler. Ama bu gördüğümüz kentin kendisi değil gölgesidir aslında. Kentin asıl kimliğini kentin içlerine girdiğimizde keşfederiz. Binalar, kent estetiğinin çok önemli unsurlarıdır ama kenti kent yapan binalardan ziyade, park, sokak ve meydan gibi kentin kamusal açık alanlarıdır. Kentin ete kemiğe büründüğü, kimlik ve kişilik kazandığı, yaşayan canlı bir organizmaya dönüştüğü, Jane Jacobs’un dediği gibi, şehri fark edilir ve heyecan verici kılan yerlerdir kamusal açık alanlar. Bu alanların en güzel örneği de kent meydanlarıdır. Bu nedenledir ki insanların bir araya geldiği, iletişime geçtiği, ortak aktiviteler ve eğlenceler düzenlediği meydanları ve kamusal açık alanları olmayan bir yerleşim alanı estetik değildir, demokratik değildir ve ne kadar büyük olursa olsun kent de değildir aslında.

Çok güzel binaları yan yana dizerseniz ortaya bir kent çıkmaz. Sadece binalardan ibaret bir kent, sadece yatak odasından ibaret bir eve benzer. Bir evin sadece yatakhane değil sosyal bir mekân olması için nasıl salonu, mutfağı, balkonu olması gerekiyorsa; bir kenti sosyal yaşam mekânı haline getiren de o kentin açık ve kapalı kamusal alanlarıdır. Konutlar kentin yatakhaneleri ise meydanları, parkları ve sokakları da kentin salonu, oturma odası, mutfağı ve balkonudur. Kent farklı mekânların ve işlevlerin oluşturduğu çoğulluklar toplamıdır kuşkusuz… Ama eğer bu çoğulluklar, yaşam ve karşılaşma alanlarının varlığı ile ortak paydaları olan bir topluma dönüşemiyorsa; ortaya yalnızca bir cemaatler toplamı çıkar… O vakit de kent denilen bir olgudan söz edemeyiz.

Demek oluyor ki, kent, farklılıkların birbirinden yalıtık biçimde var oldukları bir yer değildir. Bu farklılıkların sürekli birbiriyle karşılaştıkları, birbirine değdikleri, çelişki ve çatışmalarını ortak bir mekân ve toplumsal doku içinde çözebildikleri, birbirlerini etkileme ve değiştirebilme olanakları elde edebildikleri bir mekândır.

Kent hem farklılıkları bir arada bulundurmayı hem de atomize olmamayı; hem birey olmayı ama hem de toplum haline gelmeyi sağlayabilme yeteneğine sahip olan bir yerdir. Bu farklı mekânsallıkların ve toplumsallıkların ortak bir toplumsal zeminde bir araya gelmesini kentin düğüm noktaları sağlar. Kentsel kamusal açık alanların en önemlilerinden biri olan meydanlar ise, bu düğüm noktalarının en asli unsurlarıdır. Böylesi mekânlar olmaksızın farklılıkların birbiriyle karşılaşması, iletişime geçmesi ve bir toplum oluşturmaları olanaklı olmaz. Bunların olmadığı bir mekânda ise barındırdığı nüfus ne kadar büyük, sahip olduğu bina sayısı ne kadar çok olursa olsun bir kent toplumu, kent kimliği ve kültürü oluşamaz.

Türkiye’de gelişkin bir meydan kültürünün varlığından söz etmek çok güç. Osmanlı yaşam biçiminde semt ve mahallelilik kavramı çok önemliydi. Kamusal alanlar genellikle erkeklere aitti ve erkeklerin yaşamı da yürüyüş mesafesindeki ev ile işyeri, kahvehane ve camiyi içeren çarşı arasına sıkışmış durumdaydı. Osmanlı’nın çok parçalı ve mikro ölçekli yaşam tarzı, kadın – erkek beraberliğine dayanan bir kamusal yaşamın ve sosyal aktivitelerin mekânı olan batılı anlamda bir meydan kültürünün oluşmamasının en önemli nedenlerinden biriydi. Ele geçirilen kentlerdeki meydanlar ise -kısmen İstanbul dışında- zamanla giderek işlevsizleşti. İstanbul’un bazı meydanları ve geniş bulvarları Padişahın “tebaasına”na göründüğü ya da konvoyunun geçtiği güzergâhlar olarak yaşamlarını sürdürebildiler.

Osmanlı’da 18. yüzyıldan itibaren meydan olgusu daha çok gündeme gelmeye başladıysa da Türkiye’nin var olan meydanları daha çok Cumhuriyet döneminin eseridirler. Fakat bu meydanlar da zamanla yoğun göçün, plansız kentleşmenin, rant yağmacılığının ve yanlış ulaşım politikalarının kurbanı olmuştur. İşte Kızılay Meydanı da bu meydanlardan biridir.

Ankara’da önce Löhler’in sonra da Jansen’in yaptığı imar planlarında 11 adet meydan öngörülmüştü. Bunlar zaman içerisinde birer birer yok oluşa ve çöküşe terk edildiğini gördük, görüyoruz. Ankara’nın Cumhuriyet dönemi meydanları arasında ilk elde sayabileceğimiz Ulus Meydanı+Meclis Parkı, Sıhhiye Meydanı+Zafer Meydanı, Kızılay Meydanı+Emniyet(güven) Parkı, Cebeci Meydanı ve Korusu ile Tandoğan Meydanı zamanla fiziki formlarını büyük ölçüde kaybetmişlerdir.

Bu meydanlar kullanım açısından da anlam kaybına uğramışlardır. Ulus, Sıhhiye, Kızılay ve Tandoğan meydanları yayaların ağırlıklı olarak dışlanması sonucu otomobiller için döner kavşaklar durumuna gelmiştir. Cebeci Meydanı otopark olarak kullanılmaktadır. İçişleri Meydanı ise güvenlik gerekçesiyle kullanılmamaktadır.

Bu meydanların zamanla daha da geliştirilmek yerine fiziki ve kullanım olarak çöküşe uğratılmasında yakın zamanlara kadar, belediye yönetimlerinin kent meydanlarının önemini kavrayamamış olmaları, planlama anlayışının yokluğu, rant baskıları ve meydanların protesto gösterilerini teşvik edebileceği korkusu gibi faktörler çok önemli roller oynuyordu.

Bugün ise bırakalım olası protestolardan duyulan klasik iktidar korkusunu, kentin kamusal niteliği tümüyle ortadan kaldırılmak istenmektedir. Kentte yaşayanlarda “ortaklık” duygusu ve bilinci geliştirecek sokak, park, meydan gibi tüm açık kamusal alanlar ya yok edilmekte ya da kamusal niteliklerini ortadan kaldıran kullanımlara konu olmaktadır.

Kentliler ev ve iş yeri arasına sıkışmış bir hayatın, gettolaşmış sitelerin ve büyük alışveriş merkezlerinin içerisine hapsedilmek istenmektedir.

Böylece örgütlü toplumun ve demokrasinin beşiği olan kentlerin yarattığı “kentli-yurttaş toplumu” yerine; itaatkâr, tüketici ve bireyci “post-modern cemaat müridi” geçirilmek istenmektedir.

1930’lu yılların ortalarına doğru, Güvenpark’ın planlanması ve Güven Anıtı’nın inşasından sonra Kızılay Binası’nın bulunduğu ve o dönemki adı Havuzbaşı olan açık alan önemini kaybetti. Güvenpark’ın adı önce anıtın ismi olan Emniyet Abidesi’ne bağlı olarak Emniyet Parkı olarak verilmiş olsa da zamanla anıtın ismiyle birlikte Güvenlik’e, daha sonra da Güvenpark’a dönüştü. Bunda, anıtın üzerinde yazan Atatürk’ün “Türk, Öğün, Çalış, Güven” sözü de etkili oldu.

Anıt, Türk ulusunun jandarma ve polise olan güvenini, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı ve inkılap hareketlerinde beraber bulunduğu arkadaşlarını temsil eder. İlk ismi ‘Zabıta Abidesi’ olan Güvenlik Anıtı polis örgütüne adandı.

Güvenpark, Güven Anıtı’nın da inşasından sonra toplumsal ve sosyal bir mekân olarak Ankara’nın odak noktalarından biri oldu. Kurulduğu ilk yıllardan 1950’li yıllara kadar okul gezilerinin en önemli duraklarından biri olan, insanların buluşup müzik yaptığı, birlikte vakit geçirdiği bir park olan Güvenpark, Kızılay’ın 1952 yılında iş merkezi ilan edilmesine paralel olarak değişmeye başladı.

1957 tarihli Yücel -Uybadin imar planı kararları sonucunda park çevresindeki yapıların yoğunluğu ve kat yüksekliği artmaya başlayınca parkın dönüşüm süreci de hız kazanmaya başladı.

Özellikle reklam panoları, metro inşası ve bacaların boyutlarının Güven Anıtı’nın görkemini geride bırakması parkın kimliğini gün geçtikçe değiştirdi. 1979 yılında Güvenpark’ın karşısında bulunan Kızılay Parkı’nda yer alan Kızılay binası yıkılarak alan bir otopark hâline getirildi. 1985 yılında Ankara Büyükşehir Belediyesi alanın altına otopark ve alışveriş merkezi, üzerine ise anıtın yeri değiştirilip saat kulesi getirilmesini öneren “Güvenpark Yenileme Projesi”ni geliştirdi, ancak proje toplanan 60.000 imza ile durduruldu.

Ve bugün… Karmaşa, kalabalık… Kızılay’ın kalbi Güvenpark, ismindeki ‘park’ kavramını yitirerek yeni bir boyut kazanmış durumda.

Şehrin göbeğinde nefes alınıp yeşilin keyfine varılacak bir park olmaktan ziyade, dolmuş, otobüs ve taksi durakları ile Güvenpark, vatandaşın aklına ‘karmaşa’ ve ‘sıkışıklık’ olarak yer edindi. Tarihi boyutuyla Başkent’in en önemli simgeleri arasında yer alan Güvenpark, şu sıralar yeşillerin arasında tam bir kaos merkezine dönmüş durumda.

Bir yanda Güvenpark’ın arka tarafındaki kısımda dolmuş, otobüs ve taksi durakları yer alırken, diğer yanda da parkın Başbakanlık Merkez Binası tarafında güvenlik önlemi amacıyla çevik kuvvet ekipleri, TOMA’lar ve  akrepler, Ankaralıların şehrin merkezindeki bu yeşil alanı keyifle kullanmasına engel oluyor. Milli Müdafa Caddesi ve Kumrular Sokak bölgesinde ilerleyen yayalar, toplu taşıma araçlarının durakları nedeniyle kaldırım yerine asfalttan yürümek zorunda bırakılıyor.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi şimdi de Koronavirüs pandemisi fırsat bilinerek Güvenpark’ın altını oymaya başlandı. Ancak bu çalışma için yapılan imar planları daha önce iptal edilmişti. Buna rağmen çalışmalar hız kazanmış durumda. Ve bu çalışmalar, Güven Anıtı’nın taşları arasındaki dolguların yer yer dökülmesine ve korozyona uğramasına neden olmuş durumda. Yer yer oluşan çatlaklarla anıtın da süreçten zarar göreceği açık bir gerçek olarak önümüzde durmakta.

Tüm bu çalışmalar Kızılay Meydanı’nı yok etme projesinin bir parçası olarak göze çarpmaktadır. Bu sayede hem bir geçmiş unutturulacak hem de toplumun bir araya gelip nefes alma alanı yok edilerek cemaetleşmenin, müridleştirmenin önü daha da açılacaktır. Bu ise hele ki bir başkent için intihar demektir.

Cumhuriyet’in kuruluş simgelerinden olan Güvenpark ve Güven Anıtının onarımı ve bakımının yapılması içinde Kültür Bakanlığı’na ve Büyükşehir Belediyesi’ne çağrıda bulunmak istiyorum. Tüm inşaat çalışmaları durdurulsun ve Kızılay yeniden kent meydanı işlevine geri döndürülsün. Bu ülkenin geleceği açısından da önemlidir. Zira Ankara biterse ülke de dünya da biter…

Paylaş
Etiketler: ankaraGüvenparkJane JacobsJansenKızılayKızılay Meydanı ve Güvenpark - Arzu KÖKLöhlerŞair-Yazar_Eğitimci Arzu KÖKsıhhiyeTandoğantürkiyeulus
Önceki Yazı

Koronavirüs İş Kazası Sayılmayacak

Sonraki Yazı

Kovid Geçiren Herkeste Antikor Oluşuyor

Arzu KÖK

Arzu KÖK

İlişkili Yazılar

Arzu KÖK

Kökleri Unutmak.

07 Aralık 2021
5k
Anı / Günce

Kökleri Unutmak…

11 Eylül 2021
5k
Arzu KÖK

Gençlerden Mesaj!

18 Mayıs 2021
5k
Arzu KÖK

Şaşırmak…

09 Mayıs 2021
5k
Sonraki Yazı

Kovid Geçiren Herkeste Antikor Oluşuyor

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap