17 Ağustos 1999 Gölcük depreminden bu yana, depremlerde yalnız sayı bakımından değil, şiddet bazında da bir artış olduğu gözlenmekte. Son olarak Manisa ve Elazığ bölgesindeki 5 şiddetinin üzerinde depremleri yaşadık.
***
Coğrafyamız fay hatları üzerinde, depremler doğal. Ancak ülkemizde depreme karşı alınacak tedbirler karşısında sorunların çözülmesinden çok, gittikçe artığı görülmekte. Elazığ depremiyle bu hususlar daha bir açığa çıktı.
***
Depreme dayanıklı binaların yapılması, toplanma alanları, deprem bölgesine her türlü (Can kurtarma, tıbbi müdahale, ilaç, yiyecek, su, giyim, barınma vb.) yardımın yapılabilmesinin koşullarının sağlanması; bütün bunlar konunun önemli bir kısmını oluşturmakta.
***
Ancak bunlar kadar önemli bir şey daha var: Toplumun afetler karşısındaki tutumu. Bunu manevi ve ahlak kavramlarını içerecek tarzda toplumsal moral kavramıyla da ifade edebiliriz.
***
Toplumun afetler karşısında acıları paylaşabilmesi, dayanışma göstermesi, yardımda bulunması, bir arada yaşamanın karşılıklı sorumluluklarının bilinmesi toplumsal moral kavramının özelliklerindendir. Toplumsal değerler sisteminin yapısı o toplumdaki mutluluk ve güveni doğrudan etkiler.
***
Bir noktanın altını önemle çizmek gerekiyor. Toplum tek tip bir yapı değildir, olamaz da! Toplumu tek tip bir inanca, ahlaka, geleneğe, ideolojiye, siyasete, eğitime sokmaya çalışmanın tipik örneği faşizmdir. Dolayısıyla toplumsal moral/değerler derken toplumdaki farklılıklar ve özgürlükler de bu değerler sisteminin temel özelliklerini oluşturur. Bunların bastırıldığı, olmadığı sistemlerde toplumdan değil, topluluktan söz edebiliriz.
***
Şimdi bir adım daha atalım.
Toplumsal değerler sistemini etkileyen, yönlendiren, baskılayan veya önünü açan faktör, o toplumdaki siyasi sistemdir! İktidarın yapıp ettikleri, toplumun değerler sistemini doğrudan yönlendirir. Birey ise, bu yönlendirmeden doğrudan etkilenir. Dolayısıyla ahlaki bozulmanın (bu deyiş, felsefi bir tartışmanın karmaşık konusu olsa da) kaynağı birey değil, siyasal sistemdir! Hele bireyin devlet (somut ifadeyle iktidar) karşısında sığınacağı hukuk ve adalet sistemi de çökmüşse, bireyin kurumlara ve topluma güveni biter. Güven zayıfladığı veya bittiği için birey, toplumsal dayanışmalara katılmaz, ortak acıyı hissetmekten uzaklaşır. Bu durum birey olmaya değil, tersine bireyciliğe kaynaklık eder.
***
1999 depremindeki toplumsal dayanışmayı, yardımı ve yaşanan acılar karşısındaki hissiyatı hatırlayalım. Elbette o deprem çok daha büyük bir şiddete sahipti. Yoğun bir nüfusun yaşadığı ve çok geniş bir bölgede oldu. Mal ve özellikle can kayıpları çoktu. Depremin yıkıcılığının büyüklüğü ve hatta yaz mevsiminde olması, toplumdaki hissiyat ve dayanışmayı da büyüttü. Elbette bu anlamda Elazığ depremiyle karşılaştırmıyorum.
***
Ancak Elazığ depremi bize toplumsal değerler sisteminin, bir diğer deyişle toplumun moral yapısının çöküşe gittiğini gösterdi. Bu çok ciddi bir tehlikedir. Bir süreden beri toplumda belirtileri görünen bu tehlikeli gidişat, Elazığ depremiyle daha belirgin hale geldi.
Elazığ Depreminin Bize Gösterdiği
Zaten sorunlu olan toplumsal değerler sistemi AKP iktidarıyla birlikte çok daha sorunlu hale geldi. Erdoğan iktidar olmak, iktidarı sürdürmek uğruna benim milletim diye diye toplumu ortadan ikiye böldü. Toplumdaki siyasal, etnik ve inanç farklılıkları düşmanlaştırma boyutuna taşıyan ve buradan beslenen iktidar, toplumu parçalayarak toplumsal değerleri yıktı.
***
Toplumdaki düşmanlaştırılma bir depremde bile devam ettirilebiliyorsa, gerçekten de bu toplumda büyük bir sağduyu kaybı yaşanıyor demektir. Can ve mal kayıplarının yaşandığı bir afette, afete uğrayanların kimliğinin sorgulandığı bir toplumda hangi toplumsal değerden söz edebiliriz?
***
Elazığ Valiliği, HDP’li Diyarbakır Ergani Belediyesi’nin depremzedelere gönderdiği iki kamyon yardım malzemesinin kente girişine izin vermeyerek geri gönderdi. Tepkilerin oluşması üzerine olacak, İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu, HDP’li Ergani Belediyesi’nin AFAD ile bir koordinasyon kurmadan yardım toplayıp getirdiği için geri çevrildiği açıklamasını yaptı. Ancak Ergani Belediyesi Eş Başkanı Meryem Yıldız’ın “Yardımlarımızı gerekirse AFAD ve Kızılay’a vereceğimizi söyledik. Gıdaların son kullanma tarihlerine bakalım, kontrollerini yapalım dedik, kabul etmediler.” açıklaması, Soylu’nun iddiasının tutarlı olmadığını gösteriyor. Şimdi burada hangi toplumsal değerden söz edebiliriz?
***
Elazığ depreminden hemen sonra Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık SMS yoluyla vatandaşlardan 10 TL yardım talebinde bulundu.
***
Bu talep toplumda yankı bulmadı! Çünkü insanlar bir yardım kuruluşu olan Kızılay’ın kuruluş ilkelerinden uzaklaştığını görüyor. İktidarın çevresinden kişiler için bir istihdam yeri olarak kullanılan bu kuruluştaki müdürlerin maaşları dudak uçuklatıyor. “Yönetimde görev yapan 18 direktörün maaşı ise son dört yılda yüzde 461 arttı. Kızılay Genel Müdürü İbrahim Altan 31 bin 500 TL maaş alırken altı genel müdür yardımcısının da 24 bin 397 TL maaş aldığı öğrenildi. Kızılay da çalışan altı danışmanın maaşları da 13 bin 492 TL ile 6 bin 433 TL arasında değiştiği bildirildi. Kızılay personeline ise her yıl ortalama yüzde 10 oranında zam yapıldığı ifade edildi.” (www.birgun.net)
***
“Kızılay, Rumeli Hisarı’nın üst kısmında aylık 12 bin dolara boğaz manzaralı ve yüzme havuzlu tarihi ahşap köşk kiraladı. Kiralama işlemi için 10 bin dolar da emlakçı payı ödendiği ortaya çıktı. Köşke alınan mobilyalar ile yapılan tadilata 600 bin TL harcandı.” (www.birgun.net)
***
Kızılay’ın bina kiralamaları, lüks araç alımları, kimi ihaleleri tarikatlara yakın firmalara vermesi, müdürlerinin yüksek maaşları; basında yer alan bu haberlerin toplumdaki yansıması, bu kuruma karşı güvenin alabildiğine düşmesine neden oldu.
Bütün bu olanlar karşısında Kızılay Başkanı’nın 10 TL yardım istemesi, insanlarla alay etmektir!
AKP iktidarı, Kızılhaç’ın karşılığı olan150 yıllık tarihi yardım kuruluşu Kızılay’ı bu hale getiriyorsa, varın devlet idaresinin halini düşünün!
***
1999 yılından bu yana Deprem Vergisi toplanmakta. Ancak bu vergi gelirleri ve akıbeti hakkında net bir açıklama yok. Toplumda deprem önlemleri için harcanması gereken bu kalem vergi gelirinin bütçe açıkları için kullanıldığı ve beklenen İstanbul depremine karşı gerekli önlemlerin alınmadığı kanısı hâkim.
İstanbul’da deprem toplanma alanlarına inşaatlar yapıldı.
***
Toplumda dayanışma kalmadı!
Tolumda güven kalmadı!
Bütün bu olanlar karşısında hangi toplumsal moral değerlerden söz edebilir?





















