Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Anibal GÜLEROĞLU

İyilikle Kötülüğün Galaktik Restleşmesi

Anibal GÜLEROĞLU Yazar Anibal GÜLEROĞLU
22 Aralık 2019
Anibal GÜLEROĞLU
0
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş
Günümüzde sıkça gündeme gelen ‘Popüler kültür’ kavramının efsaneler yaratmakta, alışkanlıklar yaygınlaştırmakta ne denli etkili olduğu malum. Toplumsal gerçeklikleri anlamada hareket noktası olarak değerlendirilme potansiyelindeki bu kavramın sanatsal değerleri-yüksek kültürel vasıfları aşağı çektiği, basitlikleri öne çıkartıp yücelttiği de pek çok örnekle ortaya konabilecek bir gerçek. Toplumsal modernleşmenin yan etkisi olarak görülen bu kavramın, kültürel değerleri ‘hızlı üretilen-hızlı tüketilen’ noktasına çektiği de aşikâr.
Dolayısıyla popüler kültürün kaliteyi, yaratıcılığı ve algıları olumsuz etkilediğini söyleyebiliriz. Öte yandan bilinçli kesim tarafından eleştiriyle karşılanan popüler kültür öğelerinin sosyal hayatta kitleleri peşinden koşturduğunu, insanların ilgi alanlarını tek tipleştirme-bireyleri birbirine benzetme gücüne sahip olduğunu da vurgulamak gerekir. Nitekim dünyanın hemen her köşesinde ilgi gören, fanlar yaratan diziler-filmler bu açıdan oldukça işlevsel popüler kültür olguları! Nasıl ki ‘Star Wars’ çılgınlığını da bu çerçevede değerlendirilmek gerek.

Kurgusal evrene yeni bir soluk olarak 1977 yılında ortaya çıkan ‘Star Wars/Yıldız Savaşları’, serinin ilk bölümünden itibaren yarattığı ‘Galaktik Cumhuriyet’ ve ‘Güç’ ile dünya çapında popüler kültür fenomenine dönüştü. Temelinde doğaüstü yeteneklerin bulunduğu ‘Güç’ olgusunu iyilikle kötülüğün hesaplaştığı bir evren kurmak için kullanan seri, bölümler boyu, kendilerine bahşedilen gücü iyilik için kullanan ‘Jedi’lar ile karanlık tarafın hırslarını temsil eden ve güçten kötülük doğuran ‘Sith’lerin mücadelesini olabildiğince şatafattan uzak bir dille anlattı seyircisine.
Bundan dolayı ‘Indiana Jones’ serisinin de mimarı olan George Lucas tarafından yaratılan ve ‘A New Hope/Yeni Bir Umut’ ile başlangıcını yapan ‘Star Wars’ macerasının bu denli popüler olmasında, iyilikle kötülüğün galaktik restleşmesini sunarken bilim kurgunun özendirici-gösterişçi unsurlarından uzak… Popüler kültürün algısına hitap eden türden karanlık-kirli bir gelecek yansıtmayı seçmesinin payı büyük desek yeridir.

Bu saptamanın ardından ‘Skywalker’ efsanesini ‘‘Star Wars: Rise of Skywalker/Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’ ile noktalayan filme geçecek olursak…

‘SKYWALKER’ UÇUYOR AMA YÜKSELEMİYOR

Ölülerin konuştuğu ve intikam tehdidini savurduğu söylemiyle açılışını yaparak Palpatine ile mistik bir giriş yapmaya yeltenen… Ama bu arada daha en baştan efsanevi varlığında cevap boşluğu yaratan ‘‘Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’, bir savaş meydanında gücün karanlık tarafının galibiyetini yansıtmanın ardından, kadim kötülüğün ‘Jedi’ın yok edilmesine karşı yeni bir imparatorluk vaadiyle başlatıyor final konusunu.

‘Son Düzen’i kurmanın ancak iyiliğin tarafındaki ‘Jedi’ın Ren eliyle karanlık tarafa çekilmesi suretiyle mümkün olacağını işleyen başlangıç evresinden, önceki Jedi’ların sesini duymaya çalışan Rey’in eğitim sürecine geçen içerik, bu noktada umutsuzluk ve pes etme duygusu üstünden yol alıp bir parça sıkıcılaşıyor. Ancak bu evre çok uzun sürmüyor. Zira dostluklarla pekişen mücadele hırsı ağır basıyor ve ardından kötülükle iyiliği karşı karşıya getiren süreç bir kez daha kendini gösteriyor. Rey, üstüne düşeni yapıp Luke’un başlattığını bitirmeye ve gizli Sith gezegeni Exogal’i bulmaya koyulurken Ren de Rey’in peşine düşüyor. Tabii bu sürecin bilgisayar oyunu misali yaşanan uzay aksiyonunu beraberinde getirdiğini söylemeye gerek yok. Kısacası ‘Star Wars’ filmlerinin akış klişesi burada da tekmil mevcut.
Ancak gerçek şu ki, akış boyunca serinin klişelerine alabildiğine başvurmaktan çekinmeyen J. J. Abrams, anılarla canlandırmaya çalıştığı ‘Skywalker’ı finale yakışır biçimde gerektiği gibi yükseltemiyor! Neden derseniz… Hemen sıralayalım.

–Öncelikle kötülükle iyiliğin yani Ren ile Rey’in karşılaşmaları yeterli tadı ve heyecanı aktarmaktan uzak. Mücadeleleri fazlasıyla yavan ve yapay. Hani efektlerin katkısı da olmasa daha da dibe gidecek ikilinin çatışmacılığı. Yanı sıra mantık boşlukları da dolu.

– 
42 yıl boyunca adından söz ettirmeyi başaran ‘Star Wars’ efsanesinin noktayı koyduğu bölümün bir diğer aksaklığı Palpatine’ın hikâyedeki mevcudiyeti. Snoke’un da yaratıcısı olduğunu ve pek çok kez ölüp dirildiğini söyleyen bu kadim kötünün ölümden nasıl döndüğü bir yana, kendisine yüklenen misyon fazlasıyla basite indirgenmiş halde. Nostaljik takılmak uğruna yazık edilmiş Palpatine’ın anısına.

–
Geçmişteki ‘Star Wars’ tadının yerlerde süründüğü filmde eksikliği hissedilen bir diğer olgu ‘Jedi’ inandırıcılığı! İçindeki karanlık tarafın kaygısını yaşayan Rey’in kendine güvensizliğini ve ruhsal karmaşasını bir yere kadar hoş görmek mümkün. Lakin çoğu sahnedeki tutukluğuna ve duygu gerektiren sahnelerde dahi boşluğa bakıyormuşçasına rol kesmesine anlam vermek imkânsız… Misal en basitinden androide yaklaşımında ya da kum bataklığındaki yılanla muhabbetinde etkileyici bir yön bulabilene aşk olsun. Anlayacağınız Rey’in her yaptığı laf olsun diye yapılmış sanki. Ren de onun bir tık fazlası.

–
Kadın kadına öpüşme sahnesini iyiliğin galip gelme sevincinin arasına sıkıştırarak LGBTİ kesimine ‘Sizi de unutmadık’ mesajı verme modasına uyan ‘‘Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’ filminde altlarında gezegen yok edebilen güçte toplar bulunan imparatorluk kruvazörlerinin çarpışmadaki yetersizliği de dikkat çekici. Karanlık tarafı bu denli güçlü gösterirken savaş alanında güdükleştirmek hiç mantıklı olmamış açıkçası

SONUÇTA;
 Evrenin kaderinin kadınlar elinde olduğunu vurgulayan… Kan bağının her şey demek olmadığını, tercih durumunda içindeki iyiliğe ve hislere kulak vermek gerektiğini söyleyen… Her türlü kötülüğün, birlikle güçlenen iyilik karşısında boyun eğeceği mesajını veren… Kötülükle mücadelede, geçmişin tecrübelerinden ve içimizdeki anılardan güç almanın önemini işaret eden… Ve nihayetinde ‘anne-aile fedakârlığı’nın her türlü silahın ve kötülüğün üstesinden gelebileceğini göstererek aile olgusunu yükselten ‘‘Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’, kimine göre hayal kırıklığı kimine göre mükemmel bir final olabilir.

Öte yandan gerçek tablo da meydanda… Palpatine’e karşı Skywalker’ı yükseltiyor ama bu final sürecinde karakterlerinin hakkını veremeyen ve akılda sorular bırakan ‘Star Wars’, iyilikle kötülüğün galaktik restleşmesinde, iyiliğin gücüyle yol alırken uçuyor ama olması gerektiği gibi yükselemiyor. Seyirciyi de umduğu şekilde yükseltemiyor. Yine de seriyi tamamlamak adına görmek gerek.

Anibal GÜLEROĞLU
guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal

Günümüzde sıkça gündeme gelen ‘Popüler kültür’ kavramının efsaneler yaratmakta, alışkanlıklar yaygınlaştırmakta ne denli etkili olduğu malum. Toplumsal gerçeklikleri anlamada hareket noktası olarak değerlendirilme potansiyelindeki bu kavramın sanatsal değerleri-yüksek kültürel vasıfları aşağı çektiği, basitlikleri öne çıkartıp yücelttiği de pek çok örnekle ortaya konabilecek bir gerçek. Toplumsal modernleşmenin yan etkisi olarak görülen bu kavramın, kültürel değerleri ‘hızlı üretilen-hızlı tüketilen’ noktasına çektiği de aşikâr.
Dolayısıyla popüler kültürün kaliteyi, yaratıcılığı ve algıları olumsuz etkilediğini söyleyebiliriz. Öte yandan bilinçli kesim tarafından eleştiriyle karşılanan popüler kültür öğelerinin sosyal hayatta kitleleri peşinden koşturduğunu, insanların ilgi alanlarını tek tipleştirme-bireyleri birbirine benzetme gücüne sahip olduğunu da vurgulamak gerekir. Nitekim dünyanın hemen her köşesinde ilgi gören, fanlar yaratan diziler-filmler bu açıdan oldukça işlevsel popüler kültür olguları! Nasıl ki ‘Star Wars’ çılgınlığını da bu çerçevede değerlendirilmek gerek.

Kurgusal evrene yeni bir soluk olarak 1977 yılında ortaya çıkan ‘Star Wars/Yıldız Savaşları’, serinin ilk bölümünden itibaren yarattığı ‘Galaktik Cumhuriyet’ ve ‘Güç’ ile dünya çapında popüler kültür fenomenine dönüştü. Temelinde doğaüstü yeteneklerin bulunduğu ‘Güç’ olgusunu iyilikle kötülüğün hesaplaştığı bir evren kurmak için kullanan seri, bölümler boyu, kendilerine bahşedilen gücü iyilik için kullanan ‘Jedi’lar ile karanlık tarafın hırslarını temsil eden ve güçten kötülük doğuran ‘Sith’lerin mücadelesini olabildiğince şatafattan uzak bir dille anlattı seyircisine.
Bundan dolayı ‘Indiana Jones’ serisinin de mimarı olan George Lucas tarafından yaratılan ve ‘A New Hope/Yeni Bir Umut’ ile başlangıcını yapan ‘Star Wars’ macerasının bu denli popüler olmasında, iyilikle kötülüğün galaktik restleşmesini sunarken bilim kurgunun özendirici-gösterişçi unsurlarından uzak… Popüler kültürün algısına hitap eden türden karanlık-kirli bir gelecek yansıtmayı seçmesinin payı büyük desek yeridir.

Bu saptamanın ardından ‘Skywalker’ efsanesini ‘‘Star Wars: Rise of Skywalker/Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’ ile noktalayan filme geçecek olursak…

‘SKYWALKER’ UÇUYOR AMA YÜKSELEMİYOR

Ölülerin konuştuğu ve intikam tehdidini savurduğu söylemiyle açılışını yaparak Palpatine ile mistik bir giriş yapmaya yeltenen… Ama bu arada daha en baştan efsanevi varlığında cevap boşluğu yaratan ‘‘Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’, bir savaş meydanında gücün karanlık tarafının galibiyetini yansıtmanın ardından, kadim kötülüğün ‘Jedi’ın yok edilmesine karşı yeni bir imparatorluk vaadiyle başlatıyor final konusunu.

‘Son Düzen’i kurmanın ancak iyiliğin tarafındaki ‘Jedi’ın Ren eliyle karanlık tarafa çekilmesi suretiyle mümkün olacağını işleyen başlangıç evresinden, önceki Jedi’ların sesini duymaya çalışan Rey’in eğitim sürecine geçen içerik, bu noktada umutsuzluk ve pes etme duygusu üstünden yol alıp bir parça sıkıcılaşıyor. Ancak bu evre çok uzun sürmüyor. Zira dostluklarla pekişen mücadele hırsı ağır basıyor ve ardından kötülükle iyiliği karşı karşıya getiren süreç bir kez daha kendini gösteriyor. Rey, üstüne düşeni yapıp Luke’un başlattığını bitirmeye ve gizli Sith gezegeni Exogal’i bulmaya koyulurken Ren de Rey’in peşine düşüyor. Tabii bu sürecin bilgisayar oyunu misali yaşanan uzay aksiyonunu beraberinde getirdiğini söylemeye gerek yok. Kısacası ‘Star Wars’ filmlerinin akış klişesi burada da tekmil mevcut.
Ancak gerçek şu ki, akış boyunca serinin klişelerine alabildiğine başvurmaktan çekinmeyen J. J. Abrams, anılarla canlandırmaya çalıştığı ‘Skywalker’ı finale yakışır biçimde gerektiği gibi yükseltemiyor! Neden derseniz… Hemen sıralayalım.

–Öncelikle kötülükle iyiliğin yani Ren ile Rey’in karşılaşmaları yeterli tadı ve heyecanı aktarmaktan uzak. Mücadeleleri fazlasıyla yavan ve yapay. Hani efektlerin katkısı da olmasa daha da dibe gidecek ikilinin çatışmacılığı. Yanı sıra mantık boşlukları da dolu.

– 
42 yıl boyunca adından söz ettirmeyi başaran ‘Star Wars’ efsanesinin noktayı koyduğu bölümün bir diğer aksaklığı Palpatine’ın hikâyedeki mevcudiyeti. Snoke’un da yaratıcısı olduğunu ve pek çok kez ölüp dirildiğini söyleyen bu kadim kötünün ölümden nasıl döndüğü bir yana, kendisine yüklenen misyon fazlasıyla basite indirgenmiş halde. Nostaljik takılmak uğruna yazık edilmiş Palpatine’ın anısına.

–
Geçmişteki ‘Star Wars’ tadının yerlerde süründüğü filmde eksikliği hissedilen bir diğer olgu ‘Jedi’ inandırıcılığı! İçindeki karanlık tarafın kaygısını yaşayan Rey’in kendine güvensizliğini ve ruhsal karmaşasını bir yere kadar hoş görmek mümkün. Lakin çoğu sahnedeki tutukluğuna ve duygu gerektiren sahnelerde dahi boşluğa bakıyormuşçasına rol kesmesine anlam vermek imkânsız… Misal en basitinden androide yaklaşımında ya da kum bataklığındaki yılanla muhabbetinde etkileyici bir yön bulabilene aşk olsun. Anlayacağınız Rey’in her yaptığı laf olsun diye yapılmış sanki. Ren de onun bir tık fazlası.

–
Kadın kadına öpüşme sahnesini iyiliğin galip gelme sevincinin arasına sıkıştırarak LGBTİ kesimine ‘Sizi de unutmadık’ mesajı verme modasına uyan ‘‘Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’ filminde altlarında gezegen yok edebilen güçte toplar bulunan imparatorluk kruvazörlerinin çarpışmadaki yetersizliği de dikkat çekici. Karanlık tarafı bu denli güçlü gösterirken savaş alanında güdükleştirmek hiç mantıklı olmamış açıkçası

SONUÇTA;
 Evrenin kaderinin kadınlar elinde olduğunu vurgulayan… Kan bağının her şey demek olmadığını, tercih durumunda içindeki iyiliğe ve hislere kulak vermek gerektiğini söyleyen… Her türlü kötülüğün, birlikle güçlenen iyilik karşısında boyun eğeceği mesajını veren… Kötülükle mücadelede, geçmişin tecrübelerinden ve içimizdeki anılardan güç almanın önemini işaret eden… Ve nihayetinde ‘anne-aile fedakârlığı’nın her türlü silahın ve kötülüğün üstesinden gelebileceğini göstererek aile olgusunu yükselten ‘‘Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’, kimine göre hayal kırıklığı kimine göre mükemmel bir final olabilir.

Öte yandan gerçek tablo da meydanda… Palpatine’e karşı Skywalker’ı yükseltiyor ama bu final sürecinde karakterlerinin hakkını veremeyen ve akılda sorular bırakan ‘Star Wars’, iyilikle kötülüğün galaktik restleşmesinde, iyiliğin gücüyle yol alırken uçuyor ama olması gerektiği gibi yükselemiyor. Seyirciyi de umduğu şekilde yükseltemiyor. Yine de seriyi tamamlamak adına görmek gerek.

Anibal GÜLEROĞLU
guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal

Günümüzde sıkça gündeme gelen ‘Popüler kültür’ kavramının efsaneler yaratmakta, alışkanlıklar yaygınlaştırmakta ne denli etkili olduğu malum. Toplumsal gerçeklikleri anlamada hareket noktası olarak değerlendirilme potansiyelindeki bu kavramın sanatsal değerleri-yüksek kültürel vasıfları aşağı çektiği, basitlikleri öne çıkartıp yücelttiği de pek çok örnekle ortaya konabilecek bir gerçek. Toplumsal modernleşmenin yan etkisi olarak görülen bu kavramın, kültürel değerleri ‘hızlı üretilen-hızlı tüketilen’ noktasına çektiği de aşikâr.
Dolayısıyla popüler kültürün kaliteyi, yaratıcılığı ve algıları olumsuz etkilediğini söyleyebiliriz. Öte yandan bilinçli kesim tarafından eleştiriyle karşılanan popüler kültür öğelerinin sosyal hayatta kitleleri peşinden koşturduğunu, insanların ilgi alanlarını tek tipleştirme-bireyleri birbirine benzetme gücüne sahip olduğunu da vurgulamak gerekir. Nitekim dünyanın hemen her köşesinde ilgi gören, fanlar yaratan diziler-filmler bu açıdan oldukça işlevsel popüler kültür olguları! Nasıl ki ‘Star Wars’ çılgınlığını da bu çerçevede değerlendirilmek gerek.

Kurgusal evrene yeni bir soluk olarak 1977 yılında ortaya çıkan ‘Star Wars/Yıldız Savaşları’, serinin ilk bölümünden itibaren yarattığı ‘Galaktik Cumhuriyet’ ve ‘Güç’ ile dünya çapında popüler kültür fenomenine dönüştü. Temelinde doğaüstü yeteneklerin bulunduğu ‘Güç’ olgusunu iyilikle kötülüğün hesaplaştığı bir evren kurmak için kullanan seri, bölümler boyu, kendilerine bahşedilen gücü iyilik için kullanan ‘Jedi’lar ile karanlık tarafın hırslarını temsil eden ve güçten kötülük doğuran ‘Sith’lerin mücadelesini olabildiğince şatafattan uzak bir dille anlattı seyircisine.
Bundan dolayı ‘Indiana Jones’ serisinin de mimarı olan George Lucas tarafından yaratılan ve ‘A New Hope/Yeni Bir Umut’ ile başlangıcını yapan ‘Star Wars’ macerasının bu denli popüler olmasında, iyilikle kötülüğün galaktik restleşmesini sunarken bilim kurgunun özendirici-gösterişçi unsurlarından uzak… Popüler kültürün algısına hitap eden türden karanlık-kirli bir gelecek yansıtmayı seçmesinin payı büyük desek yeridir.

Bu saptamanın ardından ‘Skywalker’ efsanesini ‘‘Star Wars: Rise of Skywalker/Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’ ile noktalayan filme geçecek olursak…

‘SKYWALKER’ UÇUYOR AMA YÜKSELEMİYOR

Ölülerin konuştuğu ve intikam tehdidini savurduğu söylemiyle açılışını yaparak Palpatine ile mistik bir giriş yapmaya yeltenen… Ama bu arada daha en baştan efsanevi varlığında cevap boşluğu yaratan ‘‘Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’, bir savaş meydanında gücün karanlık tarafının galibiyetini yansıtmanın ardından, kadim kötülüğün ‘Jedi’ın yok edilmesine karşı yeni bir imparatorluk vaadiyle başlatıyor final konusunu.

‘Son Düzen’i kurmanın ancak iyiliğin tarafındaki ‘Jedi’ın Ren eliyle karanlık tarafa çekilmesi suretiyle mümkün olacağını işleyen başlangıç evresinden, önceki Jedi’ların sesini duymaya çalışan Rey’in eğitim sürecine geçen içerik, bu noktada umutsuzluk ve pes etme duygusu üstünden yol alıp bir parça sıkıcılaşıyor. Ancak bu evre çok uzun sürmüyor. Zira dostluklarla pekişen mücadele hırsı ağır basıyor ve ardından kötülükle iyiliği karşı karşıya getiren süreç bir kez daha kendini gösteriyor. Rey, üstüne düşeni yapıp Luke’un başlattığını bitirmeye ve gizli Sith gezegeni Exogal’i bulmaya koyulurken Ren de Rey’in peşine düşüyor. Tabii bu sürecin bilgisayar oyunu misali yaşanan uzay aksiyonunu beraberinde getirdiğini söylemeye gerek yok. Kısacası ‘Star Wars’ filmlerinin akış klişesi burada da tekmil mevcut.
Ancak gerçek şu ki, akış boyunca serinin klişelerine alabildiğine başvurmaktan çekinmeyen J. J. Abrams, anılarla canlandırmaya çalıştığı ‘Skywalker’ı finale yakışır biçimde gerektiği gibi yükseltemiyor! Neden derseniz… Hemen sıralayalım.

–Öncelikle kötülükle iyiliğin yani Ren ile Rey’in karşılaşmaları yeterli tadı ve heyecanı aktarmaktan uzak. Mücadeleleri fazlasıyla yavan ve yapay. Hani efektlerin katkısı da olmasa daha da dibe gidecek ikilinin çatışmacılığı. Yanı sıra mantık boşlukları da dolu.

– 
42 yıl boyunca adından söz ettirmeyi başaran ‘Star Wars’ efsanesinin noktayı koyduğu bölümün bir diğer aksaklığı Palpatine’ın hikâyedeki mevcudiyeti. Snoke’un da yaratıcısı olduğunu ve pek çok kez ölüp dirildiğini söyleyen bu kadim kötünün ölümden nasıl döndüğü bir yana, kendisine yüklenen misyon fazlasıyla basite indirgenmiş halde. Nostaljik takılmak uğruna yazık edilmiş Palpatine’ın anısına.

–
Geçmişteki ‘Star Wars’ tadının yerlerde süründüğü filmde eksikliği hissedilen bir diğer olgu ‘Jedi’ inandırıcılığı! İçindeki karanlık tarafın kaygısını yaşayan Rey’in kendine güvensizliğini ve ruhsal karmaşasını bir yere kadar hoş görmek mümkün. Lakin çoğu sahnedeki tutukluğuna ve duygu gerektiren sahnelerde dahi boşluğa bakıyormuşçasına rol kesmesine anlam vermek imkânsız… Misal en basitinden androide yaklaşımında ya da kum bataklığındaki yılanla muhabbetinde etkileyici bir yön bulabilene aşk olsun. Anlayacağınız Rey’in her yaptığı laf olsun diye yapılmış sanki. Ren de onun bir tık fazlası.

–
Kadın kadına öpüşme sahnesini iyiliğin galip gelme sevincinin arasına sıkıştırarak LGBTİ kesimine ‘Sizi de unutmadık’ mesajı verme modasına uyan ‘‘Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’ filminde altlarında gezegen yok edebilen güçte toplar bulunan imparatorluk kruvazörlerinin çarpışmadaki yetersizliği de dikkat çekici. Karanlık tarafı bu denli güçlü gösterirken savaş alanında güdükleştirmek hiç mantıklı olmamış açıkçası

SONUÇTA;
 Evrenin kaderinin kadınlar elinde olduğunu vurgulayan… Kan bağının her şey demek olmadığını, tercih durumunda içindeki iyiliğe ve hislere kulak vermek gerektiğini söyleyen… Her türlü kötülüğün, birlikle güçlenen iyilik karşısında boyun eğeceği mesajını veren… Kötülükle mücadelede, geçmişin tecrübelerinden ve içimizdeki anılardan güç almanın önemini işaret eden… Ve nihayetinde ‘anne-aile fedakârlığı’nın her türlü silahın ve kötülüğün üstesinden gelebileceğini göstererek aile olgusunu yükselten ‘‘Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’, kimine göre hayal kırıklığı kimine göre mükemmel bir final olabilir.

Öte yandan gerçek tablo da meydanda… Palpatine’e karşı Skywalker’ı yükseltiyor ama bu final sürecinde karakterlerinin hakkını veremeyen ve akılda sorular bırakan ‘Star Wars’, iyilikle kötülüğün galaktik restleşmesinde, iyiliğin gücüyle yol alırken uçuyor ama olması gerektiği gibi yükselemiyor. Seyirciyi de umduğu şekilde yükseltemiyor. Yine de seriyi tamamlamak adına görmek gerek.

Anibal GÜLEROĞLU
guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal

Günümüzde sıkça gündeme gelen ‘Popüler kültür’ kavramının efsaneler yaratmakta, alışkanlıklar yaygınlaştırmakta ne denli etkili olduğu malum. Toplumsal gerçeklikleri anlamada hareket noktası olarak değerlendirilme potansiyelindeki bu kavramın sanatsal değerleri-yüksek kültürel vasıfları aşağı çektiği, basitlikleri öne çıkartıp yücelttiği de pek çok örnekle ortaya konabilecek bir gerçek. Toplumsal modernleşmenin yan etkisi olarak görülen bu kavramın, kültürel değerleri ‘hızlı üretilen-hızlı tüketilen’ noktasına çektiği de aşikâr.
Dolayısıyla popüler kültürün kaliteyi, yaratıcılığı ve algıları olumsuz etkilediğini söyleyebiliriz. Öte yandan bilinçli kesim tarafından eleştiriyle karşılanan popüler kültür öğelerinin sosyal hayatta kitleleri peşinden koşturduğunu, insanların ilgi alanlarını tek tipleştirme-bireyleri birbirine benzetme gücüne sahip olduğunu da vurgulamak gerekir. Nitekim dünyanın hemen her köşesinde ilgi gören, fanlar yaratan diziler-filmler bu açıdan oldukça işlevsel popüler kültür olguları! Nasıl ki ‘Star Wars’ çılgınlığını da bu çerçevede değerlendirilmek gerek.

Kurgusal evrene yeni bir soluk olarak 1977 yılında ortaya çıkan ‘Star Wars/Yıldız Savaşları’, serinin ilk bölümünden itibaren yarattığı ‘Galaktik Cumhuriyet’ ve ‘Güç’ ile dünya çapında popüler kültür fenomenine dönüştü. Temelinde doğaüstü yeteneklerin bulunduğu ‘Güç’ olgusunu iyilikle kötülüğün hesaplaştığı bir evren kurmak için kullanan seri, bölümler boyu, kendilerine bahşedilen gücü iyilik için kullanan ‘Jedi’lar ile karanlık tarafın hırslarını temsil eden ve güçten kötülük doğuran ‘Sith’lerin mücadelesini olabildiğince şatafattan uzak bir dille anlattı seyircisine.
Bundan dolayı ‘Indiana Jones’ serisinin de mimarı olan George Lucas tarafından yaratılan ve ‘A New Hope/Yeni Bir Umut’ ile başlangıcını yapan ‘Star Wars’ macerasının bu denli popüler olmasında, iyilikle kötülüğün galaktik restleşmesini sunarken bilim kurgunun özendirici-gösterişçi unsurlarından uzak… Popüler kültürün algısına hitap eden türden karanlık-kirli bir gelecek yansıtmayı seçmesinin payı büyük desek yeridir.

Bu saptamanın ardından ‘Skywalker’ efsanesini ‘‘Star Wars: Rise of Skywalker/Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’ ile noktalayan filme geçecek olursak…

‘SKYWALKER’ UÇUYOR AMA YÜKSELEMİYOR

Ölülerin konuştuğu ve intikam tehdidini savurduğu söylemiyle açılışını yaparak Palpatine ile mistik bir giriş yapmaya yeltenen… Ama bu arada daha en baştan efsanevi varlığında cevap boşluğu yaratan ‘‘Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’, bir savaş meydanında gücün karanlık tarafının galibiyetini yansıtmanın ardından, kadim kötülüğün ‘Jedi’ın yok edilmesine karşı yeni bir imparatorluk vaadiyle başlatıyor final konusunu.

‘Son Düzen’i kurmanın ancak iyiliğin tarafındaki ‘Jedi’ın Ren eliyle karanlık tarafa çekilmesi suretiyle mümkün olacağını işleyen başlangıç evresinden, önceki Jedi’ların sesini duymaya çalışan Rey’in eğitim sürecine geçen içerik, bu noktada umutsuzluk ve pes etme duygusu üstünden yol alıp bir parça sıkıcılaşıyor. Ancak bu evre çok uzun sürmüyor. Zira dostluklarla pekişen mücadele hırsı ağır basıyor ve ardından kötülükle iyiliği karşı karşıya getiren süreç bir kez daha kendini gösteriyor. Rey, üstüne düşeni yapıp Luke’un başlattığını bitirmeye ve gizli Sith gezegeni Exogal’i bulmaya koyulurken Ren de Rey’in peşine düşüyor. Tabii bu sürecin bilgisayar oyunu misali yaşanan uzay aksiyonunu beraberinde getirdiğini söylemeye gerek yok. Kısacası ‘Star Wars’ filmlerinin akış klişesi burada da tekmil mevcut.
Ancak gerçek şu ki, akış boyunca serinin klişelerine alabildiğine başvurmaktan çekinmeyen J. J. Abrams, anılarla canlandırmaya çalıştığı ‘Skywalker’ı finale yakışır biçimde gerektiği gibi yükseltemiyor! Neden derseniz… Hemen sıralayalım.

–Öncelikle kötülükle iyiliğin yani Ren ile Rey’in karşılaşmaları yeterli tadı ve heyecanı aktarmaktan uzak. Mücadeleleri fazlasıyla yavan ve yapay. Hani efektlerin katkısı da olmasa daha da dibe gidecek ikilinin çatışmacılığı. Yanı sıra mantık boşlukları da dolu.

– 
42 yıl boyunca adından söz ettirmeyi başaran ‘Star Wars’ efsanesinin noktayı koyduğu bölümün bir diğer aksaklığı Palpatine’ın hikâyedeki mevcudiyeti. Snoke’un da yaratıcısı olduğunu ve pek çok kez ölüp dirildiğini söyleyen bu kadim kötünün ölümden nasıl döndüğü bir yana, kendisine yüklenen misyon fazlasıyla basite indirgenmiş halde. Nostaljik takılmak uğruna yazık edilmiş Palpatine’ın anısına.

–
Geçmişteki ‘Star Wars’ tadının yerlerde süründüğü filmde eksikliği hissedilen bir diğer olgu ‘Jedi’ inandırıcılığı! İçindeki karanlık tarafın kaygısını yaşayan Rey’in kendine güvensizliğini ve ruhsal karmaşasını bir yere kadar hoş görmek mümkün. Lakin çoğu sahnedeki tutukluğuna ve duygu gerektiren sahnelerde dahi boşluğa bakıyormuşçasına rol kesmesine anlam vermek imkânsız… Misal en basitinden androide yaklaşımında ya da kum bataklığındaki yılanla muhabbetinde etkileyici bir yön bulabilene aşk olsun. Anlayacağınız Rey’in her yaptığı laf olsun diye yapılmış sanki. Ren de onun bir tık fazlası.

–
Kadın kadına öpüşme sahnesini iyiliğin galip gelme sevincinin arasına sıkıştırarak LGBTİ kesimine ‘Sizi de unutmadık’ mesajı verme modasına uyan ‘‘Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’ filminde altlarında gezegen yok edebilen güçte toplar bulunan imparatorluk kruvazörlerinin çarpışmadaki yetersizliği de dikkat çekici. Karanlık tarafı bu denli güçlü gösterirken savaş alanında güdükleştirmek hiç mantıklı olmamış açıkçası

SONUÇTA;
 Evrenin kaderinin kadınlar elinde olduğunu vurgulayan… Kan bağının her şey demek olmadığını, tercih durumunda içindeki iyiliğe ve hislere kulak vermek gerektiğini söyleyen… Her türlü kötülüğün, birlikle güçlenen iyilik karşısında boyun eğeceği mesajını veren… Kötülükle mücadelede, geçmişin tecrübelerinden ve içimizdeki anılardan güç almanın önemini işaret eden… Ve nihayetinde ‘anne-aile fedakârlığı’nın her türlü silahın ve kötülüğün üstesinden gelebileceğini göstererek aile olgusunu yükselten ‘‘Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’, kimine göre hayal kırıklığı kimine göre mükemmel bir final olabilir.

Öte yandan gerçek tablo da meydanda… Palpatine’e karşı Skywalker’ı yükseltiyor ama bu final sürecinde karakterlerinin hakkını veremeyen ve akılda sorular bırakan ‘Star Wars’, iyilikle kötülüğün galaktik restleşmesinde, iyiliğin gücüyle yol alırken uçuyor ama olması gerektiği gibi yükselemiyor. Seyirciyi de umduğu şekilde yükseltemiyor. Yine de seriyi tamamlamak adına görmek gerek.

Anibal GÜLEROĞLU
guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal

Paylaş
Etiketler: Galaktikiyilik.kötülükStar WarsYıldız Savaşları’
Önceki Yazı

Batı Gönlüme Saplanmış Hançersin…

Sonraki Yazı

Tokatlı Tokatlıyı Tokatlamamalı

Anibal GÜLEROĞLU

Anibal GÜLEROĞLU

İlişkili Yazılar

Kıvanç ve Serenay’ın Aile’si Asla The Sopranos Ayarında Bir Dizi Değil
Anibal GÜLEROĞLU

Kıvanç ve Serenay’ın Aile’si Asla The Sopranos Ayarında Bir Dizi Değil

29 Mart 2023
5k
Anibal GÜLEROĞLU

En Derin Deri Dönüş

26 Ekim 2022
5k
Anibal GÜLEROĞLU

‘Hayat Bugün’ Yüz Güldürür mü?

14 Ekim 2022
5k
Anibal GÜLEROĞLU

‘Gecenin Ucunda’ Işık Var!

19 Eylül 2022
5k
Sonraki Yazı

Tokatlı Tokatlıyı Tokatlamamalı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap