Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cumartesi, Aralık 6, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Ümmühan KÖROĞLU

İlknurlarla Büyüdük

Ümmühan KÖROĞLU Yazar Ümmühan KÖROĞLU
18 Aralık 2019
Ümmühan KÖROĞLU
2
401
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Doksanlı yılların ortalarıydı. Orta Karadeniz’de bir köy okuluna atanmıştım. İki derslikli, bahçesinde küçük bir lojmanı olan. Okulun müdür yetkili öğretmeni; eşi ve çocuğu ile lojmanda kalıyordu. Bana da okulun yakınında, bir oda ve küçük bir mutfaktan oluşan bir ev ayarlandı.

Yıllar yılı öğretmenlik hayalini kurmuş biri olarak ortamdaki olumsuzluklara hiç takılmamıştım. Köye yalnızca özel araçla ulaşılabiliyordu. İlçenin pazarına gitmek için haftanın bir günü sabah erkenden köyden hareket edip akşam olmadan köye dönen traktör römorku hariç. Alışveriş yapabilecek bir bakkal da yoktu. Haftada bir, küçük minibüsüyle gelip, yumurta karşılığında çocukların kalem, silgi, bisküvi gibi ihtiyaçlarını karşılayan “çerçi” diye adlandırdıkları kişiyi saymazsam.

Yalnızca ayda bir inebilirdik küçük ilçeye, o zaman da dikkatli bir alışveriş gerekirdi, sonraki aya kadar zor bir durumda kalmamak için.

Zamanın yavaş aktığı, yalnızca hayvan seslerinin sessizliği bozduğu, uçsuz bucaksız bozkırlara bakan küçük köyde görevime başlarken, bildiğim gizli bir gerçek vardı. O köyde çocuklar hayatımın anlamı olacaklardı.

Bana birinci, ikinci ve üçüncü sınıf verildi. Bu birleştirilmiş sınıfta ilk hedefim çocukların güvenini sağlamak olmalıydı. Karşımdaki çocuklar hayal ettiğimden çok uzaktı. Utangaç, mahcup, sessiz… Halbuki ben hep cıvıl cıvıl çocuk sesleriyle dolup taşan okullar görmüştüm.

Önce güzel oyunlar oynattım, sonra etkinlikler yaptım, sonra da çocuklar ne olduğunu anlamadan hedeflerimi gerçekleştirmeye başladım.

O mavi önlüklü küçük çocuklarımın gözleri bir bir ışıdı. Onların enerjisi bana geçti, benimki onlara.

Ancak bir kızım vardı içlerinde adı İlknur. Başını kaldırtıp bana bakmasını sağlayamıyordum. Bir göz kapağı inikti. İnce uzundu. Soluk bir benzi var. Öyle hassas görünürdü ki gözüme, yanlış bir şey yapmaktan iki kere korkar, onunla konuşurken sözlerime dikkat ederdim. Beni izlediğini bilirdim ama ne zaman ona çevirsem bakışlarımı indirirdi gözlerini. Sıkıştırmadan, üzerine gitmeden gülmesini, mutlu olmasını sağlamalıydım. Beni ne kadar sevdiğini anlamıştım. Kendince işimi kolaylaştırmak için çaba harcardı. İnci gibi yazısı vardı. Okuması kötüydü. Sanırım o köyden okuyup gidebilmek gibi bir umudu da hiç olmamıştı.

Bir köy öğretmeni olarak yeterince donanımlı gelmediğim köyde, küçük bedenleri, becerikli elleriyle, öğrencilerim de benim öğretmenim oldu; sayelerinde kısa zamanda büyük bir yol kadettim. Hiç odun sobası yakmamış bir yetişkinken kısa sürede önce hangi odunların hangi açıyla konulması gerektiğini öğrendim. Özellikle büyük baş hayvanlardan korkarken, birinci sınıf öğrencisinin bile onları önüne katıp götürebildiğini görerek, korkularımı yenmeyi öğrendim. Kitapta yazılı bilgilerin kendi başının çaresine bakmayı öğretmediğini, doğada yalnızca yaparak yaşayarak varolunabileceğini sayelerinde öğrendim.

Karşılıklı tamamlarken eksiklerimizi, mahzunluğu neredeyse hücrelerine sinmiş İlknur için de işler değişmeye başladı. Dudağının kenarına zamanla bir tebessüm ilişti. Bense tüm öğrencilerime ulaşabilmenin mutluluğu ile coştum.

Kasım ayına geldiğimizde bir öğle sonrası kar yağmaya başladı. Okula gelen öğrencilerin bir kısmı dört-beş kilometre daha uzaktan mezra dedikleri bir küçük yerleşim biriminden geliyorlardı. Karadeniz bölgesinin karasal iklim yaşanan bir köyünde hepimiz hazırlıksız yakalanmıştık.

Evim okulun yakınında olduğu için çocuklara beklemelerini söyledim. Eve gidip mont ve hırka türünden ne kadar giysim varsa getirip, uzağa gidecek çocuklara dağıttım. En kalın, en güzel kapüşonu olanı İlknur’a verdim. Onları yolcu ettikten sonra da tüm hayatı boyunca hiç zorluk görmemiş bir eli yağda bir eli balda çocuklar mı, yoksa erken büyümek zorunda kalan bu çocuklar mı daha şanslı diye düşündüm.

Hayatımda gördüğüm en güzel yağışlardan biriydi. Tüm kötülükleri örter gibi usulca her yeri beyaz bir örtü kapladı. Bir çocuk saflığında bir taraftan yağışın devam etmesini diliyor, diğer taraftan bir öğretmen olarak öğrencilerim için endişeleniyordum. Kar sabaha kadar sürmedi. İnce bir tabaka kaldı yerde. Gözüm yolda mezradan gelecek çocukları bekledim. Belki de o bölgeye daha fazla yağar ve belirsiz bir süre gelemezlerdi…
Merakım fazla sürmedi. Çocukları sınıfın penceresinden okul bahçesine girerken gördüm.

Çabucak sınıfa geldiler. Ellerinde farklı boylarda poşetler vardı. Dün dağıttığım giysileri getirmişlerdi. Ellerinden aldım. Yerlerine oturdular. Kapıdan en son İlknur girdi. Hiç olmadığı kadar üzgündü. Nasıl olur; okulun ilk günü bile bana bu kadar uzak, bu kadar mahzun görünmemişti. Yavaşça yaklaştı. Bense kafamdan ihtimalleri değerlendirmeye çalışıyor, İlknur’u bu kadar üzen ne olabilir diye düşünüyordum. Yine hiç konuşmadı. Taşıdığı poşeti açtı. Montun kapüşonunu gösterdi. Aynı evden gelen öğrencim bir çırpıda onun yerine açıklayıverdi, evde kurutmaya çalışırken, sobaya fazla yaklaştırmış böylece tüyler erimiş bir kenarı da yanmıştı.

Elindekini alıp kenara koydum. İki elimle kafasını tutup yüzüme yaklaştırdım. Önce göz pınarlarına yerleşen tuzlu gözyaşlarından öptüm. Sonra sıkı sıkı sarıldım. Hangi sözcükleri kullandığımı hatırlamıyorum. Belki “Çocuklar hiçbir şey sağlığınızdan daha değerli değil. Cana geleceğine mala gelsin.” gibi basmakalıp cümleler sıralamışımdır…

O an sözlerimin ardında görünmeyen sözcükler dolaştı. “Benim yaşama amacımsınız. Siz öğretmenlik yolundaki en kıymetli öğretmenlerimsiniz. Nasıl bir bez parçasından daha değersiz olabilirsiniz.’’ Sözleri en çok da İlknur’a on ikiden vurulan bir hedefe ulaşır gibi ulaştı.

Zaman durdu. Dışarısı çocukların saflığı kadar güzel beyaz bir örtü ile kaplıyken, sınıfta; sıcacık, kocaman yürekli küçük çocuklarım, minik öğretmenlerimle, yalnızca sevgiden oluşan donmuş zamanı paylaştık…

Paylaş
Etiketler: anıçerçilojmanda kalıyordumavi önlüklü küçük çocuklarımınOkulun müdür yetkili öğretmeniOrta Karadeniz’de bir köy okulunatraktör römorkuuçsuz bucaksız bozkırlara bakanyaşam
Önceki Yazı

Baş Hırsızdan Oğul’a

Sonraki Yazı

Uygur’uma Yârdır Rahman

Ümmühan KÖROĞLU

Ümmühan KÖROĞLU

1972 yılında Giresun'un Bulancak ilçesinde doğdum.Sırasıyla Atatürk İlkokulunu,Beşikdüzü Kız Öğretmen Lisesini, 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümünü bitirdim. 1993 yılından bu yana yurt içinde Rize,Sinop ve Adana illerinde,yurt dışında Bişkek şehrinde görev yaptım. Halen Adana'da görev yapmaktayım.Öğretmenlik mesleğinin başarısının sadece yenilenmekten geçtiğine inanıyorum. Yolculuğuma bu minvalde devam etmeye çalışıyorum.

İlişkili Yazılar

Masalsı Şehirler
Gezi Yazısı

Masalsı Şehirler

05 Kasım 2025
5.1k
Yılan Kalesi
Doğa-Çevre

Yılan Kalesi

09 Haziran 2025
5k
Geçmişten
Öykü Tefrikaları

Geçmişten

25 Mayıs 2025
5.1k
Kelebek Etkisi
Eğitim

Kelebek Etkisi

23 Şubat 2025
5.1k
Sonraki Yazı

Uygur’uma Yârdır Rahman

Yorumlar 2

  1. Ayşe Naz YILMAZ says:
    6 yıl önce

    Benim canım duyarlı, hassas arkadaşım. Öğretmen olmayı hayal ettiğim dönemlerde kendimi hep senin gibi fedakâr, yardımsever, merhametli vs.bir öğretmen olarak hayal ederdim. Birebir yaşadıklarını anlatırken gözlerim nemlendi, yüreğime ateş değdi sanki. İlknur’unda şu anda nerelerde, nasıl olduğunu merak ettim doğrusu.

  2. Ümmühan KÖROĞLU says:
    6 yıl önce

    Ben de merak ediyorum.Acaba hala öyle hassass mı?Ne oldu,neler yaşadı?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Bebeğim

Bebeğim

06 Aralık 2025
Güvenlik Görevlisi

Güvenlik Görevlisi

06 Aralık 2025
Aklımda Bir Ses Var

Aklımda Bir Ses Var

06 Aralık 2025
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap