İspanya da kurşuna dizilen özgürlüklerin savunucusu ünlü şair ( GARCİA LANCA ) 1936, kurşuna dizilmeden önce son isteğinin ne olduğu sorulduğunda ” Özgürlük yine de özgürlük daima özgürlük” diye haykırmıştı.
Peki Türk toplumu özgür mü?
Konuşamayan kendisini yöneteni sorgulayamayan ve korkan bir toplum özgür olabilir mi? Kitap gazete okumanın yüzde 2, olduğu ülkede, kırsal kültürün ortasında bırakılmış bir toplum özgür olmaktan söz edebilir mi? Akıl değerlerinden uzakta kalmış cahil cuhela eğitimsiz bir toplumun. Akşama kadar uydurma içi boş mistik Tv dizileri seyrederek televizyon başından ayrılmayanların yüzde 80 olduğu bir ülke de ise kimin umurunda özgürlük.
Sosyal yaşamdan uzak, ülke ve dünya gündemini yansıtan haber programlarından haberdar olmayan bir toplum aydınlığı ve özgürlüğü sorgulayabilir mi? Tv lerde tek bir kültürel yayına raslamak mümkün değil, sabah akşam bütün yandaş kanalların toplumu uyutma noktasında sözleşmişcesine yaptıkları programlar ortada, evlendirme, yemek, gelin kızım, güldür güldür, survıvor, mistik masal dizileri, zengin kadın fakir oğlan senaryoları, vurdulu kırdılı korku salan diziler, bütün bu çalışmalar adeta uyuyan bir toplumun cansız heykelini yapmak değil mi? Türk toplumu dünyadaki değişimlerden haberdar değil, kendi geleceğini bile nasıl koşullandıracağını bilemeyen bir toplum, nereye sürüklersen oraya sessizce giden bir halkın adı var. Şimdi böyle bir toplumun özgürlükler nesine. ( ALBERT EİNSTEİN ) ” Evrende iki şey sonsuzdur biri atmosfer diğeri aptallık” dediğinde, kendi ülkemde bunun adını aptallık diye koymak mümkün. Toplumun aptallaştırılmasını kimler sağladı dersek, bunun sorumluları ortada değil mi?
Bugün aklın SOKRATES ‘ten sonra kendini yobazlıktan, cehaletten ve hurafeden kurtaramadığını görüyoruz, işte burada asıl gerçek, aklın yok edilmesi özgür kalamaması karanlıkların gök yüzünü tamamıyla kaplaması demek. Özgür olmak özgürlük Atatürk devrimlerine olan inancın içinde yer alan değişimle yaşar. Laik olmanın anlamını bir toplum ne zaman anlar, işte özgür çağdaş bir toplum olmanın anlamı o zaman görmemiz mümkündür. 1996 yılında İstanbula gelen FİDEL CASTRO Habitat zirvesinde yaptığı konuşmada ” Ben de devrim yaptım ülkemin özgürlüğü adına, ama ben onun gibisini yapamazdım Atatürk’ten başka bir lider aramayın kendinize, kimse kendisini onun yerine koyamaz buna gücü, aklı zekası yetmez ancak kurnazlığı ortaya çıkar oda tükenir” demişti.
Zülfü Livanelli’nin bestelediği PAUL ELVARD’ın sözlerinde yansıyan şiiri EY ÖZGÜRLÜK her şeyi nasılda anlatıyor. Kısacası özgür olmayan bir toplum çağdaş medeniyeti nasıl tanıyabilir yaşayabilir ki? Biz siyaset yapmanın şark kurnazlığını biliyoruz, bunun adına kurnaz siyaset anlayışı demek daha doğru olacak. Parlamento çatısı altında bulunmanın kişisel bir güç gösterisinden başka bir anlamı var mı? bizi yönetenlere sorsanız neden siyaset yapıyorsunuz diye, bunun adını koyacak bir cevapları olamaz, daha doğrusu sadece kürsü de edilen yeminle kalıyor vekillik. Zaten şu anda siyseti sadece tek bir anlayış belirliyor her şeyin adını koyuyor. Bunu felaketleri yaşayan Fransa da kanun benim diyen 14 Lu’i yapıyordu, şimdi o Fransa tüm dünyaya sekülerizm hediye ederken hala dünya siyasetini belirliyor. Peki bizim Fransa dan bir farkımız var mı? Konuşamayan, yazamayan, korkan, tüm çağdaş değerlerin paylaşımında yalnız kalan bir sanat adamı bilim adamı özgür mü? Atatürk Türkiye sine yakışıyor mu gazetecinin yazarın düşünce adamının aylarca yıllarca hapiste tutulması, şimdi biz burada özgür olmanın adını nasıl koyacağız acaba? İnsan hak ve özgürlüklerden söz edenler geriye baktıklarında bunun sadece sözde kaldığının farkındalar mı ? İnsanların inancını yargılamak değil asıl önemlsi eğitimli çağdaş özgür bir toplum yaratabilmek, o zaman Batı’nin demokratik değerleriyle bir arada olabiliriz.
Din duyarlılığı konusunda kimseye baskı yapılamayacağı gibi, kimseyi de bu konuda etki altında tutmanın inancın içinde yeri olmadığını bilmeliyiz. Laikliği yıllarca din düşmanı gibi göstermeye çalıştık, ama cahil bir toplum yaratarak bunu çok iyi işledik, şimdi sadece dinsel bir toplum yaratmanın çabası içinde olanların yaptıkları en büyük felaketin adı bu olmalı. Cumhuriyetin demokrasinin anlamını yok etmeye çalıştık, Atatürk’ü hala yaralamaya devam ediyoruz kirletiyoruz ona küfrediyoruz resimlerini tozlu mahsenlere atıyoruz, ama Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu olduğunu, çağdaşlığı, aydınlığı, özgür bir toplum olabilmeyı, bize hediyesi olan akıl ve bilimi yok ediyor tüketiyor tarihi unutuyoruz. Ama bunu yapanlar bize tüm bu değerleri unutturanların bilmedikleri bir gerçek var, Atatürk ve devrimleri çağdaşlığın aydınlığın özgür olabilmenin laik cumhuriyetin asla silinemeyecek adıdır.