11. BÖLÜM VE 7. KISIM
Taşkesiği köyümdeki son günlerim.
Bu sözüm üzerine muhtarda bana teşekkür etti. Muhtarda, Sayın hocam benimde bir müşkülüm var? Onu size aktarmak istiyorum diye, sözüne başladı.
Almanya’da çalışan vatandaşımız, köylülere hibe bir Minibüs bağışladı. Ancak bütün uğraşışlarıma rağmen trafiğe çıkarmaya bir türlü izin alamıyorum. Birçok avukata dilekçeler yazdırdığım halde, Vali’den trafiğe çıkarma izni alamadım. Sizin bu hususta da bir bilginiz varsa, bana da yardımcı olursan sevinirim, dedi.
Tabi neden olmasın, evraklarını getirirsen bakarım dedim. Yapabileceğim bir durum söz konusu olursa derhal işleme alırım. Yeter ki bir ışık göreyim, hemen dilekçesini yazar hazırlarım. Böylece söz sohbetimiz uzayıp gitti. O arada akşam ezanı okunurken, kurs müdürü ve hocaları izin isteyip camiye gittiler. Onlar gittikten sonra, ben muhtarla baş başa kaldık. Sayın muhtar hiç merak etmeyin, siz elinizdeki evraklarınızı bana getirin, bir bakayım. Sonrasında izini almaya çalışırım, dedim.
Muhtar şaşkın şaşkın, yüzüme bakıp durdu. Ya hoca, benimle dalgamı geçiyorsun. Ben buncadır uğraştım alamadım, sen nasıl alacaksın.
Bakın sayın muhtar, ben illa da alırım demiyorum. Mademki bana laf ettiniz, gidin elinizdeki evrakları getirin diyorum. Onları okuduktan sonra belki bir yol bulurum, diyorum. Anladın mı şimdi sayın muhtarım?
Muhtar söylediklerimi başıyla onayladı.
Kaldı ki bu arabanın muhtarlığa hibe mi, devir mi yapıldığı işlemini bilmem gerekir? Bu işlem hangisiyse, ona göre dilekçe yazacağım. Hele noter yazısında bu dediklerim mevcutsa iş kolaydır. Çünkü noter yazısında minibüsün hangi maksatla hibe ve ya devir edildiği mutlaka yazılıdır. Noter sözleşmesini okuduktan sonra, talep dilekçesini hazırlarım, dedim.
Bu sözüm üzerine, muhtar hemen kalktı bir güzel çay demledi. Çayımızı içtikten sonra, evrakları bulup getireyim deyip, gitti.
Muhtar aradan geçen bir saat sonra elinde bütün evraklarıyla birlikte geldi.
Evrakları aldım, o gece yarısına kadar en dikkat çeken noktaları okuyup inceledim. Valiliğe yapılan başvuru ve verilen cevapları bir bir not aldım. Sonrasında daktilomun başına geçerek, Valilik Makamına hitaben, minibüsün trafiğe çıkması için gerekli kanuni maddeleri sıralayarak bir başvuru izin yazısını yazıp tamamladım. Yazdığım dilekçede vurgulamış olduğum talebim, “köy hizmetleri kanunu kapsamında yapılabilen hibelerin, tür ve kapsamlarını içeren ve bütün yükümlülüğün yerine getirilmesi, mülki amirin izne bağlanır.” maddesini yazdım. Devamında da, her hangi bir vesileyle köylünün menfaati için, köy muhtarlığına hibe edilen araçların işletilmesi ve korunmasında, birinci derecede zimmet en sorumlu şahısın köy muhtarı olduğuna hükmeden, hüküm gereğince muhtarlığa zimmet edilmesini ve yasal gereğin bu madde kapsamında yapılmasını arz ve talep ederim, diye bağladım.
Bu şekliyle yazmış olduğum dilekçiği tamamladım. Sabahın erken saatinde okula gitmeden, muhtarı çağırıp dilekçiği verdim.
Muhtar yazmış olduğum dilekçeyi valiye götürdü.
Vali dilekçeyi okuyup inceledikten sonra, muhtar ben bu arabaya şimdiye kadar onay vermedim. Yalnız şimdi onay vereceğim, ancak bu dilekçeyi kime yazdırdın ki, mevzuatı çök iyi biliyor, diyor.
Muhtarda, köyümüze gelen bir öğretmen var, o yazdı efendim, diyor.
Vali Bey, ya demek kendini bu denli çok iyi yetiştirmiş öğretmenlerimizde varmış. Ben bu öğretmenle tanışmak, tanımak ve görüşmek istiyorum, diyor.
Hemen bir küçük kâğıda gün ve saat yazarak muhtara veriyor. Özel kalemine de randevu satını bildiriyor.
Muhtar köye gelir gelmez benim yanıma geldi. Araba iznini almasından ötürü, bana teşekkür etti. Balıkesir Valisinin vermiş olduğu pusulayı bana iletti.
Ben Valinin adını görünce, hoooloo diye bir çığlık attım.
Bu çığlığıma muhtar şaşırdı. Hayrola öğretmenim hoolooo diye ne çığlık attınız ne oldu, diye sordu.
Sayın Vali Kars Valisiyken tanıyorum. Balıkesir’e ihtilaldan önce Kars’tan geldi, dedim. Muhtar bu sözlerime, beni kadar sevindi. Birkaç gün sonra, muhtarla birlikte, köy imamının kullandığı hibe minibüsle, Balıkesir’e gittik.
Onlar dışarıda beklerken, ben Sayın Vali Beyin makamına çıktım.
Sayın Vali Beye kendimi tanıttım. Vali Bey beni karşısına oturttu. Şeker kolonya ikramında bulundu. Çay, kahve isteğimi sordu.
Bende çay içerim dedikten sonra, sohbet etmeye başladık.
Sayın Vali Bey, bu köye nasıl geldiğimi ve ne gibi durumlar yaşadığımı sordu.
Haksız yere başımdan geçen olayların kısa bir öyküsünden bahsettim. Kaldı ki çocuklarımın eğitim öğretimi için ortaokullu olan bir yere tayin edilmemin şart olduğunu söyledim.
Sayın Vali yaşadığım haksızlığa üzüldü ve geçmiş oldun dedi.
Sayın Vali, beni Sırrı Atalay’ın Senato Başkanı olduğu dönemde, başkanın tavsiyesiyle tanıyordum. Ben 1979 senesinde, Karsta bir yapı kooperatifi üyesiydim. Kooperatif Başkanı olan cami İmamının çocukları öldürülmüştü. O nedenle kooperatif inşaatı temelde kalmıştı. İnşaatı yapan muta it kaçıp gitmişti. Bu işlerin yürütülmesi ve vatandaşların mağdur edilmemesi için, Sayın Vali o zaman beni kayyum olarak atamıştı. Bende kendime iki yardımcı seçip inşaatın devam etmesini sağlamıştım.
Sayın Valim bu çalışmaların tamamını hatırlıyor ve beni takdir ediyordu. O anda önündeki duran kâğıda, bazı notlarıca alıyordu.
Sohbeti haddinden fazla uzatmamak için, kendinden müsaade istedim. Yerimden kalkar kalkmaz yanına gittim ve elini öpmek istedim. Ama Sayın Valim elini öptürmeğe izin vermedi.
Dur bakalım dedi, özel kalem müdürünü aradı. Benimle ilgili bilgileri verdi.
Bakın bu anda yeni bir görev yeri için özel kaleme not aldırdığımı duydun. Çıkar çıkmaz Milli Eğitim Müdürlüğüne gidip mazeret tayin dilekçenizi yazıp veriyorsunuz. Sonrada, dilekçenin tarih ve sayısını getirip özel kalem müdürüme verin. Müdür gerekli takibi yapar. İstediğin yere tayin edilmeni sağlar. Bu arada bende gerekenin yapılması içinde bizzat ilgilemeğim, dedi.
Sonrasında, Vali Beyin odasından çıkar çıkmaz Milli Eğitim Müdürlüğü kalemine gittim. Tayin işlerine bakan şefliğinden mazeret dilekçe örneğini alıp doldurdum. Kayıt yaptırdıktan sonra, dilekçemin tarih ve sayısını, Vali Bey’in Özel Kalem Müdürüne götürüp verdim. Müdüre teşekkür edip, dışarı çıktım. Arabanın yanına gittim. Her üçümüz yemeğe gittik ve arabayı kimin kullanması gerektiğini, yani şoför durumunu konuştuk. Cami imamına şoförlüğü siz yapın. Maaşınıza da ayda eli lira eklesinler. Artık sizde fedakârlık yapın, dedim.
Teklifimi imam kabul etti. Böylece şoför işini de halletmiş oldum. Bu köyde dört ay görev yaptım. İki aylık yaz tatili sonrasında, merkez Şamlı Kasabası İlkokuluna tayin edildim.
DEVAM EDECEK
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair





















