9. BÖLÜM VE 4. KISIM
enim Adıma Köy İşleri ve Orman Bakanını Taşlama
Bu kez de elindeki kamçısıyla öğrencileri dövüyor. Olay yerinde bulunan öğrencileri kamçısıyla döverek, olay yerinden uzaklaştırıyor. Öğrenciler uzaklaştıktan sonra, tekrar bakanın arabasının yanına gelip, başkanla birlikte yola dizilmiş olan taşları kaldırıp kenara atıyorlar. Her ikisi de, Sayın Bakana korumalık yaparak birlikte kahvehaneye gidiyorlar. Kahvehaneye girer girmez benimle ilgili her türlü olumsuzluğu Sayın Bakana söylüyorlar.
Bu anlatım içinde, S. Kişisi boş durmuyor, Sayın Bakanım o ahlaksız müdürü yakalayamadım, eğer yakalamış olsaydım, onu huzurunuza getirip sizin hatırınız için ona, güzel bir meydan dayağı çekecektim. Şimdi emir buyurun karakol komutanı o soysuzu yakalasın. Adalete teslim etsin. Bakana karşı koymak neymiş anlasın ve gerekli cezasını çeksin. Sayın Bakanım, siz burada kaldığınız süre içinde, canımı yoluna kurban ederim. Artik bu caniye karşı sizi burada ben koruyacağım, diyor. Sonrada Bakanın yanı başında durarak, korumalık yapıyor.
Sayın Bakan Bahri Dağdaş’da ne yazık ki bu malum yalancıların sözlerine itibar ederek, kendisine yaptıklarından dolayı teşekkür ediyor. Sonrada benim hakkımda şikâyetçi olup, suç duyurusunda bulunuyor.
Bu teşekkür üzerine, başkan devreye girerek, Sayın Bakanım, sizi bu eşkıya müdürün gazabından Allah korudu. Bu köyde sanki devlet odur. Koskoca Bakanımızı bile taşlatıyor. Bakın komşular, olanları gördünüz, kanun O’nun hakkından gelmez ise, biz O’nun hakkından geliriz. O’ nu bu köyden, sürüp çıkaralım değil mi? Diyor.
Öyle bir oyun oynuyorlar ki, beni bakanın gözünde bir numaralı eşkıya yapıyorlar. Orada bulunan köylüler korktuklarından, yapılan bu haince duruma ses çıkarmıyorlar. Durumu kimin yaptırdığını ve olayları gördükleri halde, müdahale edemiyorlar. Kumpasçıların üçkağıtçı davranışlarına karşı, tavır koyamıyorlar.
Bakanın müşkül durumunu gördükçe, bana daha çok hakaret ederek yükleniyor. Akla hayale gelmedik yalanlarla, beni kötülemeye devam ediyor.
Bakan ise niçin taşlandığına ve neden böyle bir olayla karşı karşıya kaldığına bir anlam veremiyor. Her söylenen söze inanarak, sonunda konuşmaya başlıyor. “Şimdi sizleri çok iyi anlıyorum. Huzurunuzda söz veriyorum, o zalim müdürden sizi kurtaracağım,” diyor.
Böylece Sayın Bakan Bahri Dağdaş’ı, bu düzmece senaryoya inandırmış oluyorlar. Bakanda bu kez karakol komutanını çağırarak, hakkımda şikâyetçi oluyor. Ayriyeten durumu Arpaçay TC. Savcısına bildiriyor. TC. Savcılığından gelen yakalama emri üzerine, karakol komutanı da beni yakalamak üzere harekete geçiyor.
Ben ise bu olayların başlangıcından, sonucuna kadar olup bitenden habersizdim. Sabah saat ondan itibaren öğretmenler kuruluna başkanlık etmekteydim. Bu toplantıda, öğrencilerin sene sonu sınıf geçme veya kalma durumlarını görüşmeye, devam ediyordum. Bir ara başımı kaldırıp dışarı baktığımda, ortaokul öğrencilerinin birçoğunun, okulun bahçesinde voleybol oynadıklarını gözlemledim. Doğrusunu söylemek gerekirse, aklıma hiçbir şey gelmedi. Bir anda okulun etrafını jandarmalar sardı. Jandarmalar voleybol oynayan öğrencileri birer birer yakalamaya başladılar. Kaçanların da peşine düşerek yakaladılar. Dışarıyı seyrederken, o anda karakol komutanı ve yanındaki jandarmalarla birlikte, paldır küldür toplantı odamıza girdiler.
Bu anı girişe neler oluyor diye, müdahale ettim. Sayın komutanım dikkate edin, öğretmenler kurulu toplantısındayız. Sizi buraya getiren sebep nedir ki böyle apar topar içeri daldınız?
“Sen, öğrencilerinle birlikte köye gelen Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Bahri Dağdaş’ın köye giriş yolunu kestirmişsin. Aynı zamanda, arabasını taşlatmışsın. Bu davranışının üzerine, Sayın Bakan sizi karakolumuza ve Arpaçay TC. Cumhuriyet Savcılığına şikâyet etti. Bu şikâyet üzerine TC Savcılığı, benden sizi yakalamamı istedi. Bende görevim gereği verilen emir yerine getirip, sizi yakalayıp götürmeye geldim,” dedi.
İlk önce durumu pek kavrayamadım. Sonra işin ciddiyetini anlayınca, “siz şakamı ediyorsunuz. Ne bakanı ne şikâyeti, dalgamı geçiyorsunuz benimle,” dedim.
“Olurumu beyefendi ne şakası? Sizi öğrencilerinizle birlikte, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı Bahri Dağdaş’ın köye girmesini engellemek ve arabanın geçtiği yola taş dizdirmek, aynı zamanda arabasını taşlattırmak, kendine ve arabasına zarar vermek gerekçelerle sizi tutukluyorum. Sucunuz açık seçik ortada! Daha ne olsun. Sorun çıkarmadan buyurun gidelim,” dedi.
“Sayın komutan, ben sabah saat ondan beri öğretmenler kurulu toplantısındayım. Ben ve öğretmelerimizden hiçbirimiz bu gelişmelerden haberdar değiliz. Kaldı ki bu odadan dışarı bile adımımızı atmış değiliz. Bu nedenle köye kimin geldiği ve nelerin olduğu, ne gibi işlerin yapıldığından haberim bile olmadı. Olsa bile, benim görevim Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Bakanına sahip çıkmak ve saygılı davranmak olur. Bu da böyle biline. Şimdi izniniz olursa toplantıya yarım saat kadar ara vereyim ve durum değerlendirmesi yapalım, olur mu?” Dedim!
DEVAM EDECEK
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair