2.BÖLÜM,14.KISIM
Adıgüzel ile Gülçiçek’in aşklarının devamı.
Bu söylediği ağıtı o günlük orada söylediğiyle kalmadı. Sanki ilahi bir güç onun yüreğine bu sözleri yazıp bırakmıştı.
Artık olanlar olmuş, yapılacak başka bir durum söz konusu değildi.
Olan olmuş ellerinden hiçbir şey gelmezdi. Bundan sonra yapacakları iş, Han’ın hışmından ve adamlarından korunmaları gerekiyordu. Orman yangının sönmesini beklemekten başkada çareleri de yoktu. Bütün köylüler büyük bir acı ve keder içinde üzüntülüydüler. Kederli aileye destek olmak adına, herkes kapıya toplanıp, Parabaş Süleyman’ı ve akrabalarını bekliyorlardı.
Köylüler Süleyman ve akrabalarının geldiğini görür görmezde, baş sağlığı dilemek için sıraya girip, taziyelerini sundular! Baş sağlığı diledikten sonra, Aksaçlılar bir araya gelerek, alınması gereken tedbirleri kararlaştırdılar. Han’ın adamları tarafından yapılacak bir baskına karşı, korunmak amaçlı olarak gerekli önlemlerin alınmasını sağladılar. Gençlerine köyün giriş-çıkış yollarını kontrol altında tutmalarını söylerler. Han’ın adamlarının köye girmesine asla izin verilmemesini tembihlerler. Han’ın adamları zor kullanmaya kalkarlarsa, aynen karşılık verilmesini isterler.
O andan itibaren görevlendirilen gençler, köyün giriş ve çıkış yollarını yabancıların girmesine kapatırlar. Böylece Han’ın adamlarına karşı her türlü önlemleri almış olurlar.
Han’ın adamları alınan bu önlemlerden habersiz, Adıgüzel’in akrabalarına zarar vermek için saldırıya geçerler.
Köylülerin ve gençlerin almış olduğu tetbirler sayesinde, köye girmek isteyenleri engellenmiş oldular. Bu haraket içinde karşılıklı küçük atışmalar olsa da, ölen veya yaralanan olmaz.
Alınan bu tedbiri gören Han, adamlarını geri çağırmak durumunda kalır
O günden sonra alınan önlemler, doğal olarak zorunluluk haline gelir.
Adıgüzel’i çok seven gençler, onun anısına duymuş oldukları saygı adına, köylerini savunmaya ve hiçbir kimsenin zarar görmemesine kararlıydılar. Zaman zaman baskına gelen Han’ın adamlarına asla ve asla ödün vermezler.
Aralıksız yanan orman yangınının üzerinden beş gün geçmişti. Orman yanmaya devam ediyordu. Kudreti ilâhî, beş günün sonunda şiddetli bir yağmur yağmaya başlar. Üç gün durmadan yağan yağmurun sonucunda, orman yangını sonmuş ve ateş soğumuş olur.
Bu gelişme üzerine, Parabaş Süleyman adamlarını yanına alarak birlikte yanan ormanın içinde cenazeleri aramaya başlarlar. Uzun bir aramadan sonra, cenazeleri ormanın içinde bulunan bir mağaranın çıkış kapısının önünde bulurlar. Kemiklerin bir birlerine karıştığı bir vazıyette olduğunu görürler. Kemikleri bir birinden ayırmadan olduğu gibi, oracıkta bir mezar kazarak, defin işlemini yaparlar. Parabaş Süleyman, orada bulunan adamlarına, asla ve asla bu mezar yerinin benim ve sizin dışınızda kimseler bilmesin. Sebebin malumunuzdur! Bakın eğer Han mezar yerini bilir veya öğrenirse, bu âşıkların kemiklerinde birbirinden ayırır. O nedenle, sizlerin böyle bir vebalın altına girmenizi, istemem, diyor.
DEVAM EDECEK
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar Şair






















