“İnsanı büyütseniz dünya, dünyayı küçültseniz insan olur” der üstat Necip Fazıl.
Yöneticilerimizin hükümetlerimizin iyi anlamaları gereken bir konu bu. Çünkü bu konuda sürekli çuvallıyoruz. Çok canlar yakılıyor, çok fazla emek hırsızlığı yapılıyor, emek hırsızlarının eninde sonunda yol açacağı ya bir ihanet ya da bir felaket olur.
Kamusal haklara erişmede kartvizitle gelenle sokaktaki garibanın eşit olduğunu söyleyebilir misiniz?
Yol su kanalizasyon hizmetlerinin her mahalleye sadece önem ve kriterler açısından öncelik durumuna göre gittiğini söyleyebilir misiniz?
Belediyelerimizde her yıl yüzlerce insan işe alınıyor. Bunların hakkaniyetli olduğunu, başkanın akrabası ve ya köylüsü olmanın hiçbir pozitif ayrımcılığa sebep olmadığını söyleyebilir misiniz?
Üniversiteler akraba toplulukları gibi, herkes bir yakınına referans olmuş. İnsanlık genelde bizim yakınımız olmamış demek ki.
Belediyeler torpilli adamlar dolu, adamını bulan işe giriyor. Liyakat ehliyet kriter kul hakkı, emaneti ehline verin emri yok sanki.
Demokrasi halkın yönetimi demektir. Halkın yönetimi merkezden kırsala her bir bireyin; fırsatlara ulaşmada, kamusal hakları kullanımda eşit olduğu, hiç kimseye pozitif ayrımcılık yapılmadığı, sokaktan gelenle kartvizitle gelenin aynı muameleyi gördüğü bir ortamda mümkün olabilir.
Yoksa 15 Temmuz hainliği ne kadar darbe ise, haksız uygulamalar mağduruna o kadar darbedir.
Seçim dönemlerinde ulaşmadığımız insan bırakmıyoruz. Seçimlerden sonra ise bizim adamlarımızla devam ediyoruz. Böyle bir yönetim anlayışı haksız hukuksuz ve zorbalık.
Kırsalda yaşayanlarımıza, kenar mahallelerde oturanlarımıza ve kimsesizlere “Allah’ım benim gücüm yetmiyor senin de mi yetmiyor” diye daha ne kadar söyleteceğiz? Bu insanların hakları üzerine kurulu haksız kazançlarımızı sabi sübyan çocuklarımıza yedirmeye daha ne kadar devam edeceğiz?
Kıymetli okurlarım emin olun vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. İşini yüzdürenin adamını bulup her işini yaptıranın düzenden hiçbir rahatsızlığı yok. İnsanlığın öldüğü noktadayız. Torpillilerle garibanlar arasında uçurumlar oluştu ve makas her geçen gün açılıyor. Garibanlar ve mağdurlar maalesef sesini duyuramıyor. Bu rezaletin tarafları seçim dönemlerinde bir şekilde bu garibanları avutmayı beceriyor.
Böyle devam edemeyiz, bu haksızlıklar üzerinde bir medeniyet inşa edemeyiz.
Geldiğimiz nokta: hain bir gurubun hiç akla gelmeyecek bir anda yaptığı alçakça bir darbe ve garibanlara yapılan her gün darbe…
