Giyinme edebi konusunda erkekleri eleştirdiğimiz için kadınlara da söz söyleme hakkımız doğuyor. Zira örtünme ne kadına, ne de erkeğe münhasır bir zaruret ve emir değil, bütün insanlar için geçerli.
Bir arkadaş anlatmıştı.
Amerika’da yerel kıyafetlerle ilgili bir gün varmış. O gün Amerika’da yaşayan herkes kendi ülkesine ait yerel kıyafetlerini giyerek çıkarmış sokağa. O gün gelince bizimkisi düşünmüş ‘neyle çıkayım‘ diye. Batılıların giydiği takım veya spor elbiseden başka bir kıyafeti yok ki. Sokakta alay etmişler ‘Türklerin yerel kıyafeti bu mu‘ diye.
Türklerin yerel bir giysisi vardı elbet. Önce Sultan 2. Mahmut, sonra da kalanını Mustafa Kemal çöpe attı. Batılılaşma ayağıyla, milli ve yerli değerlerimizi yok ettiler. İşgalci, sömürgeci Amerikalının bile, beğenin beğenmeyin yerel giysileri var. Bizim o bile yok. Biri Osmanlı’nın kıyafeti ile sokağa çıksa, başına gelmedik kalmaz herhalde.
Erkeklerimizin ve hatta dindar erkeklerimizin giyim kuşamı, batılıları bile sollamış durumda. Onlar bu halden utanmasa da biz utanıyoruz.
Kadınlara gelince… Eskiden yazları durum vahimdi, şimdi en soğuk günlerde bile ev içi kıyafetleriyle çıkıyorlar sokağa. Hatta daha da ötesi…
Başını örmek tesettür müdür? Başını örtmek -bugün için- olsa olsa örtünmenin yani tesettürün sadece önemli bir parçası. Artık örtünmenin ölçüsü/ belirleyicisi değil. Öyle başı açıklar var ki, tesettür konusunda tek eksiği başörtüsü. Öyle de başörtülüler var ki, üstündeki tek kıyafet başörtüsü. O da iğreti duruyor.
Üç beş hatta bin liraya alınan eşarplar, marka gösterisi ve hatta Yahudi markalarına reklam panoluğu yapmak da bir yana, Allah’ınız aşkına bu nasıl bir örtünme? Bu nasıl bir giyinme? Bu nasıl tesettür? Sizler nasıl anne, babalarsınız?
Hadi onlar genç ve iyiyi, kötüyü ayırt edemiyor diyelim. Karınızın, bacınızın, evladınızın bedenine bir streç gibi yapışmış o daracık kotları, sitreçleri hangi izanla giydiriyorsunuz?
Siz tesettür modacıları siz! Hiç utanmıyor musunuz? Kadını sokağa atmakla kalmadınız, dindar kadını bile soydunuz. Bu hususta liberal kapitalizmden daha merhametsiz, daha vicdansız olduğunuzun farkındayız biz…
Kahrolası feminizm belası yetmezmiş gibi, şimdi bir de kıyafet modası illetine müptela ettiniz yavrularımızı. Rengârenk modanızı anladık da, bu giyip çıkarması bile güç, ete kemiğe yapışık kıyafetler de neyin nesi?
Ekranlarda görünen -erkek veya kadın- dindar taife! Haliniz ne böyle? Siz modacıların mankeni misiniz?
Rasülullah (s.a.v.)’ın “giyinik çıplaklar” tarifi sizi hiç rahatsız etmiyor mu? Hesap günü sizi hiç huzursuz etmiyor mu?
Evlatların/m/ızın üstüne çektiği şehvetli bakışlar, göz izi bırakmaz mı? Gönlü yaralamaz mı? Kirletmez mi? Edep ve hayâ yoksunluğuna yol açmaz mı? Fuhşiyyata çağırmaz mı?
Ne oldu bize Ey Müslümanlar? Ey insanlar ne oldu bize?
Ey Müslümanlar! Allah aşkına soruyorum, olup biten teşhircilik değil de nedir?
Bakın bir hele etrafınıza, büyükanne çarşaflı, anne mantolu, kız sitreçli. Bu değişim ve dönüşüm devam ederse kundaktaki bebekler nasıl giyinecek? Yoksa bir adım sonrası, üstsüz dolaşmak mı?
Ey Müslüman anne, babalar!
Kendinize gelin!
Allah’ın aşkına, gelin artık kendinize!
Yapmayın, etmeyin ne olur!
Tesettür sadece İslam’ın emri değil, insan olmanın vecibesi.
İnsan giyinir insan! Giyinir amma insanca!
Liberalizmin derdi, bizi insanlıktan çıkarmak ve kapitalizme yem, şeytanın maskarası etmek. Liberalizmin evladı feminizm, kadını kadınlıktan çıkarmak için var. Moda denilen illet ise maddeten, mânen ve bedenen soyup soğana çevirmek içindir.
Görmez misiniz? Bir bakın hele etrafa, bütün gözler namusumuz ve emanetlerimizin üzerinde…
Siz korumazsanız, biz korumazsak, kim koruyacak?
OKUNACAK KİTAPLAR
İslam’da Kılık-Kıyafet ve Örtünme, Kolektif, Ensar Neşriyat
Tarikat Kıyafetlerinde Sembolizm, Yahya Âğâh b. Salih el-İstanbulî, Ocak Yay
