Değerli Okur!
Eski devirde paşanın biri dalkavuğunun zekâsını, kudretini misafirlerine göstermek için huzuruna çağırır, sonra da patlıcanı medhetmeye başlar.
Hiçbir sebzenin bu kadar çeşitli yemeği olmadığını, hepsinin ayrı lezzette bulunduğunu, her yemeğin kendisine göre olan güzelliğini birer birer sayarken, dalkavuk da aynen iştirak ile Paşa’yı teyid eder dururmuş.
Aradan bir çay faslı gelip geçtikten sonra, Paşa, sözü yine yemekten açarak patlıcana getirmiş ve bu defa patlıcanın şeklinin biçimsizliğinden, çekirdeğinden bahsedip, hatta “acı patlıcanı kırağı vurmayacağı” darb-ı meseleni öne sürerek, “Böyle bir söz hangi sebze için söylenmiştir? Doğrusu hiç hoşlandığım şey değildir!” diye patlıcanın aleyhinde söze devam etmeye başlamış.
Dalkavuk da: “Doğrudur efendim, hakikaten bir kere acısına tesadüf ederseniz, ömrünüzde bir daha patlıcan yemezsiniz” gibi yâveler savurunca, Paşa birden kızıp: “Yarım saat evvel patlıcanı medhettim, iştirak ettiniz; şimdi beğenmediğimi söylüyorum, yine beni tasdik ediyorsunuz. Bu ne biçim mizaçtır, nasıl karakterdir?” deyince, dalkavuk hemen şu cevabı vermiş:
“Paşam! Ben zât-ı âlinizin dalkavuğuyum, patlıcanın değil!”
(Mahir İz, Yılların İzi, sh. 140, İstanbul, 1990)
***
Acaba siyaset arenasında da işler böyle mi yürüyor?
Bu suâle hiç tereddüt etmeden evet cevabını verebiliriz; zira en büyük becerileri dalkavukluk olan meslek erbabının hâdiseler karşısında benzer bir tavır takınmaları ve övdüklerine yeri geldiğinde sövebilmeleri, sövdüklerini ise yine yeri geldiğinde övebilmeleri, esasen ne övdüklerine, ne de sövdüklerine gerçekte dalkavukluk yapmıyor olmalarıyla geçerlilik kazanabilmektedir.
Utanç kelimesi dalkavukluk mesleğinin lugatinde bulunmaz.
Siyaset, her hâl u kârda utancın değil, pişkinliğin hükümfermâ olduğu bir sahadır…(DC)
ATATÜRK KÖŞESİ
Yurtta Sulh cihanda Sulh..
DÜŞÜN-TAŞIN
Müsterih ol! HAK sadece fillerin, kurtların, çakalların değil, karıncaların, arıların, kuşların da rabbidir.
AFORİZMALARIM
EY DOSTLAR! Bütün olumsuzluklara rağmen HAYALIM; Ülkemizin Bir mutluluk yurduna dönüştüğü INSANLARA Irk, renk, din, dil ayırt etmeksizin sadece INSAN olduğu için SAYGI duyulduğu hapishanelerin kapandığı suçun tamamen asgariye indiği dağları’nda ve sokaklarında BARIŞ şarkılarının mırıldandığı hiç bir CAN(lın)ın öldürülmediği bir CENET’ e dönüştüğü hayalim ölünceye kadar devam edecektir..

















