Dün mahkemelere çıktık. Şikayetçi olmuşlar…Demişler ki, şahsımıza hakaret edildi…
Bizi aşağıladı…
Yalan yazdı…
Olmayan şeyleri yazarak, bizi küçük düşürdü…
****
Cumhuriyet savcısına da söyledik bir kez daha yineleyelim..
Birileri yazdıklarımızı hakaret kabul ediyorsa, ‘hakaret’ kabul ettikleri pervasızlıklarını yazmaya devam edeceğiz.
Birileri yazdıklarımızın yalan olduğunu söylüyorsa, biz ‘yalan’ dedikleri doğruları yazmaya devam edeceğiz.
Birileri ‘aşağılanıyoruz’ diyerek şikayetçi oldukları haberleri ve köşeleri; belgeli, bilgili doğruları, yazmaya devam edeceğiz.
****
Bizi korkutamazsınız…
Dedik ya, bizi sindiremezsiniz…
Biraya gelseniz kararlar da alsanız, bize geri adım attırmazsınız.
Yazdıklarımız doğru çünkü…
Kamunun kaynaklarını kullananlar, kenti yönetenler istedikleri gibi ihaleleri veremezler.
Millet iradesi ile işbaşına gelenler, millet iradesini almamış olanları; ister babaları, ister kocaları, ister oğulları, ister başka güç odaklarını, iktidarlarına ortak edemezler…
Millet iradesi ile millet için işbaşına gelenler, milletin kaynaklarını çarçur edemezler.
Yasalarla görev, yetki ve sorumlulukları belirlenmiş olanlar, keyfi ve pervasız davranamazlar.
Sorumluluk ve yetkileri yasalarla sınırları belirlenmiş olanlar, yasaları hiçe sayamazlar…
Kamu kaynaklarının başında olan ister büyük ister küçük iktidar sahipleri, adres göstererek ihaleleri istediklerine yönlendiremezler.
Kentlerin şehr-i eminleri rekabet koşullarını oluşturmadan, şişirilmiş rakamlarla ihale yapamazlar…
Kentin şehr-i eminleri altı ayda bir makam araçlarını yenileyemezler…
Hayatları boyunca çocuklarına lüks araba almamış olanlar, iktidara gelir gelmez ailelerine lüks araçlar alamazlar…
Bunları açık açık yaparlarsa suç işlerler…
****
Bir kez daha altını çizelim…
Hakkımızda dava açarak, bizim tırsacağımızı düşünenlere bir kez anladıkları dilde anlatalım.
Yaptığımız tüm haberler; araştırılmış, üzerinde tartışılmış, belgeli ve bilgili haberlerdir.
Ve asla kişilerle bir hesabımız yoktur.
Kim “var” diyorsa dünyanın en büyük yalancısısı ve ahlaksızıdır.
Köşelerimizde yazdığımız yazılar, yorumlar inandığımız için, belgesi ve bilgisi olduğu için yazılmıştır.
Darağacına gönderileceğimi bilsem, yıllarca hapiste yatacağımı bilsem, para cezaları alacağımı bilsem bile yazmaya devam edeceğim.
Çünkü, bir gazeteci olarak kamunun çıkarları için görev yapıyorum.
Sorumluluğum var…
Kalemime karşı sözüm var.
Vicdanım var.
Aklım var…
Kendime yetecek ve direnecek kadar bir yüreğim var.
Arkamızda yazdıklarımızdan dolayı yanımızda olacak insanlar , kurumlar, sivil toplum örgütleri ve okuyucularımız var…
****
İnandığım her yazıyı bu gazeteye koymaya, inandığım ve belgesi olan her haberi bu gazeteye koymaya devam edeceğim.
Hiçbir siyasi partiyle, hiçbir belediye başkanıyla, hiçbir kamu yöneticisiyle özel hesabımız yoktur. Olmayacaktır da…
****
Kimileri bize diz çöktüreceklerini düşünüyorsa yanılacaklarını bir kez daha hatırlatmak isterim.
Günümüz dünyasında o kadar çok mecra var ki, birinin yolsuzluklarını, usulsüzlüklerini, haksızlıklarını, hırsızlıklarını, ahlaksızlıklarını yazmak için…
Bu gazete de bu mecralardan biri, hem de güçlü bir mecra…
****
Kimler biraya gelirse gelsin, kimler biraya gelerek ilanlarımızı, abonelerimizi engellemeye çalırsırsa çalışsın…
Onlara kızgınlıklarımız artmaz, sadece zavallılıklarına acırız…
Bizi tanımadıkları için, onlar adına üzülürüm…
10 Ocak Gazeteciler Günü’nde yayınlanan açıklamalara bir bakın…
Yaptıkları konuşmalara bir bakın…
Sonrada arka planlarına bakın…
Sadece yandaş ve kendilerine biat eden gazetecileri, yazanları seviyorlar…
Hele tekerleklerine bir çomak sokun bakın…
Nasılda dişlerini göstermek için çirkinleşiyorlar… Sözde demokratik kimlikleri nasılda zorba kimliklere dönüşüyor.
****
Bakın etrafınıza göreceksiniz bunları… Hangi partiden oldukları fark etmiyor…
Hele hele kendilerine; özgürlükçü, demokrat, demokrasi havarisi, basın özgürlüğü destekçileri, insan hakları savunucusu, bilmem neci ilan edenler yok mu, birileri kendilerinin bir eksikliğini, yanlışlığını, usulsüzlüğünü yazdığında nasılda biraya gelerek kararlar almıyorlar mı?
İşte onları görünce sadece tebessüm ediyorum.
****
20 yıldır tanımamışlar bizi…
Suç onların değil, galiba bizim..
Tanıyamayanlar da değildir asıl suç, kendisini eksik tanıtandadır…
Onun içindir ki, bir kez daha kamuoyunun bilmesini isterim.
Yazmaya devam edeceğiz.
Yalan dedikleri, doğruları yazmaya…
Yazacağız, hakaret ediyor dedikleri, belgeli haberleri, belgeli yorumlarımızı…
Yazacağız, aşağılıyor dedikleri, suistimallerini, iktidarı millet iradesi almadıkları akraba, dost ve arkadaşlarıyla paylaşmalarını…
Yazacağız, nasıl birkaç ayda zenginleştiklerini
****
Elimiz kalem tuttukça yazmaya, dilimiz konuştukça haykırmaya, yüreğimiz attıkça yüreğimizi ortaya koyarak haber yapmaya, aklımız yettiği sürece araştırarak, belgelere ulaşarak kamuoyunu aydınlatmaya, okuyucularamız, dostlarımız ve yanımızda duran kamu haklarını savunanlar oldukça kamu haklarını savunmaya devam edeceğiz.
****
10 Ocak Gazeteciler Günü’nde mesaj yayınlayanlara hatırlatmak isterim. Mesajlarınızı siz yazmışsanız yazdıklarınıza sahip çıkmaya yok başkaları yazmışsa inkar etmeye, başkası yazıp onaylamışsanız da bir kez daha okuyarak içselleştirmeye davet ediyorum.
Ayrıca biraya gelerek, gazetecilere hadlerini bildirmeye çalışacağınıza, içinizde yanlışlık yapanlara namusluca “yanlış yapıyorsunuz” diyebilecek medeni cesarete sahip olmanızı isterim.
Partinizin ilkelerine sahip çıkın, hem inancınız varsa inancınızın gereklerini yerine getirin. Yoksa susun ve köşenize çekilin…
Son söz: Kamunun başında olanlar, iktidarın güç zehirlenmesinin sizi yalnızlaştıracağını sakın ama sakın unutmayın…
Zannediyorsanız beş yıl geçmez… Aha bir yıl geçiyor. Dün kaybedenler de yılların geçmeyeceğini ve istemez iseler iktidarı bırakmayacaklarını zannediyorlardı. Şimdi çoğunu hatırlayan bile yok…
Kimileri ise zavallı bir durumda..
Hatırlatırım…
