Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Halil DAĞ

Misak-ı Milli… Bir Mecburiyetin Anatomisi – III

Halil DAĞ Yazar Halil DAĞ
05 Kasım 2009
Halil DAĞ
2
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Misak-ı Milli’nin Mutlak Anlamda Coğrafyaya Olan Kayıtsızlığı ve Yeniden Tanımlama Gereği

Gerçekçi Bir Misak-ı Milli Nasıl Olmalıdır?

Oysaki Türkiye, gerek şu an ki kurulu olduğu coğrafya itibarıyla gerekse devraldığı mirasın sosyo-ekonomik, tarihi ve kültürel coğrafyasının uzantıları bakımından çok büyük bir ülkedir. Bu sebeple Türkiye’yi “Edirne’den Kars’a kadar” diye tanımlayan bütün ifadeler külliyen yanlıştır.

Çünkü,

Gerek kendi dilimizin zenginliği gerekse ortak Osmanlı Türk kültürü dolayısıyla Basra’dan yola çıkan birisi bir tercümana gerek duymadan Kosova’ya, Üsküp’e kadar sorunsuz yolculuk edebilmektedir. Her ne kadar güneyimizdeki Arap coğrafyasında dil problemi biraz öne çıkar gibi olsa da “Türk” olduğunuzu belirtmeniz onlar için “dindaş, kardeş” kavramı çerçevesinde günlerce ağırlanmanıza yeterlidir. Böylesi bir kültürel kardeşliğin bir İstanbul’dan, Kars’tan ya da Ege’nin herhangi bir köyünden ayrı tutulması hangi hukukun öngörebileceği bir hakkaniyettir bunun sorgulanması gerekir. Aynı şekilde İpsala Sınır Kapısını aşan bir vatandaşımız tüm Balkanları, Makedonya’yı, Kosova’yı, Bosna’yı dil ve kültür problemi yaşamadan dolaşabiliyorsa, buraların ayrı bir “devletler hukuku kişisi” olarak görülmesi hukukun doğasına zehir katmaktır.

Ayrıca daha 1980’li yıllara kadar eski Son Osmanlı Halifesi adına hutbe okunan Sudan, Moritanya gibi Afrika ülkelerini de sayacak olduğumuzda harita çok daha geniş bir coğrafyayı içine alır. Her ne kadar bugün bu geniş coğrafyayı Pentagon Genişletilmiş Ortadoğu olarak yeniden tanımlayıp biçimlendirme işini bize vermiş olsa da ortada bambaşka bir gerçek vardır. Bugün Türkiye’nin siyasetçisiyle, aydınıyla, okuruyla, yazarıyla üzerine gitmesi gereken çok önemli konulardan birisidir. Her ne kadar bu geniş coğrafyanın tek bayrak altında birleştirilmesi teknik olarak mümkün olmasa da tüm bu coğrafyanın gerçek Misak-ı Milli’nin “Lebensraum”u olduğundan hareketle sınırların kademeli olarak yeniden tanımlanması gerekir. Öncelikli olarak en geniş haliyle bir tanımlama yapıldıktan sonra, tüm bölgeyi masaya yatırarak “birbirinin mütememmim cüzü” olan topraklar tek merkezli yeni bir haritanın içine alınmalıdır. İkinci aşamada ise asgari müştereklerin daha vazgeçilmezlerinden hareketle ikinci bir daire çizilerek birbirinden coğrafi, siyasi, ekonomik, kültürel, tarihi vb. yönlerden ayrılamaz yerler tespit edilmelidir. Mesela, hem dini hem de ırki bakımdan aynılığı olan bölgeler bu dairenin vazgeçilmez unsurlarıdır. Batum, Konya, Diyarbakır, Kars, Maraş, samsun, Üsküp, Selanik, Musul, Kerkük, Halep, Bakü, Kıbrıs, Köstence ve akla gelebilecek onlarca şehir hepsi birbirisinin gerek sosyo-ekonomik, mimari ve kültürel bakımdan gerekse dinsel ve etnik bakımdan birbirinin kopyasıdır. Konuya bu açıdan bakınca bu kentlerin birbirinden ayrı düşmüş olması ancak ve ancak bir mecburiyet ve gayrı hukuksuzluğun baskın çıkması ile izah edilebilir.

Misak-ı Milli çerçevesinde sürekli tartışılan özel bir konu olarak hep gündeme gelen Musul konusunda ise hem hukuki hem de teknik bakımdan basit bir çözüm yöntemi aslında önümüzde durmaktadır. Her ne kadar bu bölge 1925’te mecburi rızamızla Milletler Cemiyeti hüneriyle elimizden çıkmışsa da ortada yukarıda uzun uzun izah etmeye çalıştığımız bir hukuksuzluğun yarattığı statüko vardır. İngiliz Donanması’nın İskenderun Limanı açıklarında konuşlandığı bir ortamda savaştan yeni çıkmış bir devletin Musul için yapacak fazla bir şeyinin olmaması anlaşılır bir durumdur. Ancak bu konuda daha önceki hukuk yeniden masaya getirilmek zorundadır. Mesela Kars, Ardahan, Aras Çayı gibi konular; bugün mevcudiyeti devam etmeyen Sovyetler ile yapılmış anlaşmalar ile çözüme kavuşturulmuştur. “Devletlerin sürekliliği” ilkesi gereğince bugün olmayan bir devletle imzalanan anlaşma onun mirasçıları ile aramızda hukuki bir geçerlilik ifade ediyorsa aynı ilke Musul ve diğer konularda da işletilmelidir. Kıbrıs konusunda da aynı ilke geçerlidir. Kıbrıs, “İngilizlerin emanetçilikten gaspçılığa yöneldiği bir oldubitti” ile elimizden çıkmıştır. Bütün bunlarla ilgili hukuki tartışmalar, yeniden ve Osmanlının barış dönemi anlaşmaları çerçevesinde ele alınmalıdır.

Ayrıca Musul konusunda Sultan Abdülhamid’in özel hukuka ilişkin hakları yeniden işletilmelidir. Bilindiği gibi bölgede petrolün bulunması üzerine durumun gideceği noktayı fark eden Abdulhamid devletin gelecekte düşeceği zor durumları hesaba katarak Musul’u Mülk-i Şahane ilan etmiştir. Yani devletin masaya koyabileceğin bir kamu malı olmaktan çıkarıp, her daim korunan bir kişisel hukuk nesnesi haline getirmiştir. Burada yapılması gereken en önemli şey, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Sultan Abdulhamid’e vereceği bir iade-i itibar” ile ittihat Terakki’nin bu konuda yapmış olduğu hatayı düzeltmesidir. O dönemde Abdülhamid’in şahsına yapılan haksızlığın hukuken iadesi durumunda Musul üzerindeki haklar doğrudan Devletler Özel Hukuku konusu olacaktır ki bu durumda saltanat ailesinin mülkü olması nedeniyle Musul’un hakları doğrudan Türkiye Cumhuriyetine geçecektir. Çok zorlama bir yol gibi görünse de özel haklar her halükarda korunması gereken haklar olduğu için Musul üzerindeki uluslar arası hukuka ilişkin tartışmaların özel hukuk alanına çekilmesi başka devletlerin konuya el atmasının önünü önemli ölçüde tıkayacaktır. Konunun bu boyuta taşınması imkânsız gibi görünse de ortada önemli bir hukuki gerçeklik vardır. Eğer ki bu tartışmanın gerek toplumsal zemini gerekse uluslar arası hukuktaki tabanı yaratılabilirse neden “Aaa… Gerçekten de durum aslında böyleydi…” denmesini sağlayamayalım.

Tabii açılımlardan fırsat bulabilirsek…

Sonuçta ortada varlığımızı asgari koşullarda garanti altına alan bir belge var. Ancak bu belgenin normal şartlarda hazırlanması durumunda gerçek içeriği nasıl olurdu sorusunun zamanı geldi de geçiyor. Artık Türkiye, “bölündük bölüneceğiz” paranoyalarından kurtularak geçmişin bakiyesinden hareketle kendini yeniden yaratmak zorundadır.

Son Söz:

Vatan ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan,

Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir… Turan.

Paylaş
Etiketler: devletler özel hukukuLebensraumMisak-ı MilliMusulOsmanlı KültürüSultan Abdülhamid
Önceki Yazı

Borsalarda Satışlara Rağmen Panik Yapmamak..!

Sonraki Yazı

Kent Kimliği Oluşturmanın Zorluğu

Halil DAĞ

Halil DAĞ

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

İlişkili Yazılar

Halil DAĞ

Türk Rus İlişkilerinde Enerji Jeopolitiği

02 Kasım 2013
5k
Halil DAĞ

Bahçeli’nin Mübarek Elleri

25 Ekim 2013
5k
Halil DAĞ

Gezi Sendromu ve Siyasette Ufuk Çizgisi Sorunu

24 Ekim 2013
5k
Halil DAĞ

Gezi’nin Gençlerini Anlamak…

23 Ekim 2013
5k
Sonraki Yazı

Kent Kimliği Oluşturmanın Zorluğu

Yorumlar 2

  1. Ugur Özaltın says:
    16 yıl önce

    Mümin lerin özvatanı cennettir.
    O yüzden cennet gibi vatan deriz hep cennete benzetiriz.
    Tabiki cennet düşmanları da yaratılmış bu dünya da.
    Onlarında işi hainlik nam-ı körlük.

    TC sınırları değişirse ancak ve ancak sınırlar genişletilmek için değişir ve genişletilir de Allah ın izniyle

  2. Halil DAĞ says:
    16 yıl önce

    Uğur bey zaten bu yazının da asıl amacı büyük düşünmenin önünü açacak tezler yaratabilmektir.

    Sakarya’nın artık ayağa kalkması gerekir fikrindeyim…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap