Sanırım ilk olarak Türkiye’deki Tıp eğitimi hakkında biraz bilgi vermek gerekiyor. Benim zamanımda ÖSS ve ÖYS vardı. Artık ÖSS var. ÖSS’de ortalamanın çok üzerinde bir puanı yakalayan öğrencilerden, yakınlarının gazına gelenler ya da küçüklüklerinden beri hayal âleminde gezen saf arkadaşlar Tıp Fakültesini seçer. Hazırlık sınıfı olan okullarda 7 diğerlerinde 6 yıllık bir eğitim verilir (Bu kadar eğitim veren başka fakülte yok sanırım). Buna en yakın eğitim 5 yıl ile (Hazırlık sınıfı ile 6 yıl) Diş Hekimliği Fakültesidir. Eğitim şekli ve sınav usulleri birçok üniversitede birbirinden farklıdır. Ama genel olarak 4-5. Sınıflar hastane stajı olarak 6. Sınıf ise İntern eğitimi olarak gerçekleşir. Ancak internlük, eğitim alma şeklinde değil, kadrolu servis hizmetlilerine yaptırılamayan işlerin asistanlar tarafından internlere yaptırılması şeklinde gerçekleşir. “Önce ayak işlerini öğreneceksin ki doktor olmaya hak kazanabilesin” hesabı sanırım. Bazı üniversiteler ise TUS’u kazansınlar diye internleri tamamen serbest bırakır ki üniversitenin başarı seviyesi yüksek görünsün.
6-7 yıllık tıp eğitimi bittikten sonra Pratisyen Hekim (Doktor Değilmişiz öyle diyorlar-Bknz: Doktorlar dizisinde geçen iğrenç bir replik) olarak göreve başlarsın. Ancak kafanı yoran sorular, çevrenin baskıları, adam yerine konmadığını hissetmen, Sağlık Bakanı’nın bile doktor dediğinde kriter olarak Uzman Doktorları kabul etmesi yüzünden kendini TUS (Tıpta Uzmanlık Sınavı)’a hazırlanmak zorunda hissedersin. TUS’a çalışmak için ailenin zamanından ve kendine ayıracağın zamandan çalarsın ve yılda 2 kere yapılan TUS sınavına çalışırsınız. Kazanırsanız 4-6 yıllık asistanlık eğitimine katılırsınız. Sonunda bir uzman doktor olarak topluma hizmet etmeye başlarsınız. Biz biraz iyimser olalım ve Uzmanlık Eğitimi bitmiş olan Doktor arkadaşların alabilecekleri yan dal eğitimini buraya eklemeyelim. Bu eğitim de sanırım 2 yıl kadar sürüyor. Tam bilgim yok ama.
Şimdi yukarıdaki bilgiler ışığında bir hesaplama yaparsak 7 yaşında İlkokula başlayan hiç sınıfta kalmayan ve hiç hazırlık okumayan bir insanın, 18 yaşında üniversiteye başladığını düşünürsek 25 yaşında pratisyen hekim olması beklenir. Hemen ilk sınavda TUS’u kazanırsa 31-32 yaşında ancak Uzman Doktor olabilmektedir.
Siz sanıyorsunuz ki Tıp Eğitimi ve Tıpta Uzmanlık Eğitimi, meşhur Doktorlar dizisindeki gibi aşk meşk ile geçiyor. Çok zor ve aşağılanma ile geçen askerlikten beter bir durumdur asistanlık. Kıdemi sizden 2 ay fazla olan asistan tarafından aşağılanmak bir tarafa hocaların kaprisleri (Hocalarımıza saygımız büyüktür. Kapris yapanlaradır lafımız) 6 yıl peşinizi bırakmaz. Çok kaliteli, karmaşık bir eğitimden sonra halka hizmet için bir devlet hastanesinde hasta bakmaya başlayan Uzman Doktorumuz birçok kompleks hastalık ile karşılaşır. Gelen bir hasta “Bu ilacı bir komşum önerdi, çok iyi geliyormuş. Yazar mısınız?” “Benim xxxxx rahatsızlığım var, bir iğne yapsanız / bir serum taksanız iyileşsem.” Tıp literatürünü altüst eden bu istekler karşısında Uzmanlık Eğitimi bile yeterli gelmez.
Şimdi gelelim sorunlarımıza ve doktor olmanın eğitim dışı zorluklarına;
Askerlik şubesine gitmiştim okulu ilk kazandığımda. Hatırladığım kadarı ile askerlik ile ilişiğimin olmadığına dair evrak alacaktım. Dışarda birçok kişi bekleşiyordu. Nasıl oldu anlamadım birisi ile sohbete girdik. Tıp kazandığımı söyledim. Birçok kişi için yücelik ifadesi olan bu durumun (biz öyle sanıyorduk) karşımdaki insan için hiç bir şey ifade etmediğini şaşkınlık ile anladım. Bana “boş ver, sakın gitme” demişti. “Boşver, sakın Tıp’a gitme.” O an için anlamam gerçekten çok zordu bu kavramı. Ama artık her Tıp Fakültesi mezununun ağzındaki söz budur. “Boş ver, sakın gelme!”
Peki neden bu hale geldi bu güzelim ve özel meslek. Özel çünkü yapılabilmesi için doktorun kendi hayatından ve sevdiği insanların hayatından özveride bulunması gerekmektedir. Özel çünkü bu mesleğin sosyal ve psikolojik yükünü, ağırlığını herkes kaldıramaz ne yazık ki. Herkes TIP fakültesini bitirebilir ancak bu mesleğin yükünü herkes kaldıramaz. Öyle bir meslektir ki sabahtan akşama kadar gelen herkes size dertlerini anlatır ve sizden EN KISA SÜREDE derman beklerler. Bazen sizden mucize beklerler. Daha önce birçok doktor tarafından muayene edilmiş ve tedavisi düzenlenmiş hastalar gelir. Sizden hastalarını sürekli ilaç kullanma derdinden kurtarmalarını ya da kendilerine iyileşmeyecek bir hastalık olduğu söylenmişse sizden daha farklı daha umut verici bir şeyler duymak isterler. Bu umutları kullananlarda çıkar ne yazık ki.
Bu ülkede doktorlukta zor, hasta- hasta yakını olmakta zor. Allah cümlemizin yardımcısı olsun.