En kötü demokrasinin en iyi askeri rejimlerden iyi olduğuna inanırım.
12 mart 1971 ara rejiminde 13, 12 Eylül 1980 kara rejiminde 22, 28 Şubat 1997 post modern darbesinde 39, 27 Nisan 2007 Elektronik Muhtırası’nda 49 yaşındaydım.
Haziran 2011 seçimlerinde 53 yaşında olacağım.
Beğensek de beğenmesek de her dört yılda bir oy kullananlar nisbi çoğunluğu istemediği partiyi indirebiliyorlar, istediklerini direksiyona bindirebiliyorlar.
Hiçbir siyasi partiye üye değilim. Benim partim Hayvancılık Partisi. Henüz ismini duymamış iseniz benden duyun. Bu partiye üye olduğum biline biline geçtiğimiz günlerde herkesin bildiği bir siyasi partinin ilçe örgütünün vaki daveti üzerine o ilçenin tanınmış kişiler toplantısına davet edildim.
İlçe başkanı uzun konuşmasını bitirdikten sonra söz alarak Partinizin bu ilçedeki toplam resmi üyesinin sayısı ne kadar sorusunu sordum.
Başkan; Tam sayıyı sayın parti sekreterimiz söylesin dedi ve parti sekreteri 600 civarında olduğunu söyleyince afallayarak , rakamı tekrar etmesini istediğimde aynı rakamı duydum. Toplantı bitince parti sekreterinin yanına gidip usulca; Söylediğiniz rakamı tekrar ettirmemin sebebi bu ilçede 202 bin oyunuz, seçmeniniz var! Niçin üye sayınız 600 küsür dedim. Parti sekreteri cevap vermedi veya veremedi.
Merak ettim ve araştırdım. Mecliste üyesi bulunan iktidar ve muhalefet partilerinin resmi üye sayıları ‘’ ilçe resmi kongresi yapacak, il örgütüne delege göndermesi gerekecek ‘’sayıda!
O ilçede veya ilçelerde o parti veya başka partinin seçmen sayısı 10 bin de olsa 180 bin de olsa o partinin ilçe örgütüne resmen üye sayısı 500-600 civarında.
Parlamentoda üyesi bulunmayan partiler de aynı durumda!
Niçin?
Partiyi seçmen ele geçirmesin! Kimin, başka partinin seçmeni mi? Hayır kendi partisinin seçmeni!
Seçmen partiyi veya seçmenler partiyi ele geçirirse, seçmen T.B.M.M’ini de ele geçirir.
İşte bu yüzden her partiden milletvekilliğinde seçilebilinecek sıraları Partinin seçmeni değil Parti’nin Genel Başkanları seçiyor.
İzmir Tarım Grubu Üyeleri’nin ‘’ Tarım Temsilcileri parlamentoya ‘’ kampanyasını öğrenince heyecanlandım.
Muhalefetin Genel başkanlarıyla görüşmüşler, iktidarın ise Genel başkan yardımcısı ile görüşebilmişler.
İşi biliyorlar.
Parlamentoya, tarımı, tahılı, buğdayı,arpayı, pamuğu, yer fıstığını, mısırı, küncüyü (susamı), gdo’yu, hayvancılığı, damızlığı, buzağıyı,yem bitkilerini, yoncayı, sılaj mısırı, üçgülü, merayı, çiğ süt üretimini, çiğ sütte gerçekçi fiyat ve piyasa düzenini bilenler gitmeli deriz.
Bizim de çorbada tuzumuz olacak ise İzmir Tarım Grubu için hazırız. İzmir Tarım Grubu’nun yukarıdaki saydıklarımızı bildiklerine ve seçildiklerinde;
Varoluşlarını, Yüksek kar marjlarıyla çiğ süt üreticilerinin nafakaları, ekmek paraları, göz yaşlarından elde eden süt sanayicilerinin karşısında damızlık-çiğ süt üretiminde en önemli unsur addettiğimiz;
1- Üretici örgütlerinin tekleştirilmesi
2- Devlet desteklerinin tekleştirilen üretici örgütlerine tahsisiyle kurdurulacak süt ve süt ürünleri fabrikaları ile hem çiğ süt satın alım hem de ambalajlı süt ve süt ürünleri tüketiminde ‘’ adil bir düzen ‘’ sağlayacak politikaları TBMM’de savunacaklarına, hayata geçireceklerine inanıyoruz.
Haydi ‘’ İzmir Tarım Grubu Parlemento’ya! Gidin. İşiniz zor, kolay gelsin.
2011 de olamasa da, 2015 seçimlerinin Genel Başkanlar’ın değil de parti üyelerinin seçtiği parlamenterler ile doldurulan bir parlamento olacağı dilek ve temennilerimle!
https://groups.google.com/group/cigsutureticileri